Batının değerleri!
Bildiğimiz gibi, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül, MİT TIR’larıyla ilgili yaptıkları bir haberden dolayı casusluk suçlamasıyla tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne konuldular.
Başta Can Dündar ve Erdem Gül olmak üzere, tutuklayan hakimler de dahil, herkes bu suçlamanın komikliği konusunda hemfikirdi. Ancak emir büyük yerden: Reis’ten gelmişti. 1 Haziran 2015 tarihinde yaptığı açıklamada Reis şöyle demişti: “Bu haberi yapan kişi bunun bedelini ağır ödeyecek öyle bırakmam onu.”
Nihayetinde de “öyle bırakma”dı onu ve tutuklattı.
Şimdi kimse mahkemelerin bağımsızlığından, adaletten dem vurmasın. Bu ülkede şu anda, özellikle 2010 yılında gerçekleştirilen Anayasa Değişikliği Referandumundan sonra, AKP’nin hukuk bürolarına dönüşmüş bir yargı sistemi var. Bu yargı sisteminde hukuk kuralları işlemez. Reis ne derse o olur.
Ya dedikleri olmazsa?..
Onu da kendileri (o emirleri uygulamayan hakimler ve savcılar) bilir!
***
Bugün (sadece bugün mü?.. Onlarca yıldır) ülkemizdeki insanların büyük bir kısmı (buna Aydınlar da dahildir) bir “Batı değerleri”, “Avrupa’nın temel değerleri” teranesi tutturmuş gidiyorlar. Hem de ne tutturma!
Bizzat Can Dündar ve Erdem Gül tutuklandıktan sonra, Avrupa Birliği Zirvesine gönderdikleri bir mektupta aynen şöyle diyorlar:
“Türkiye’nin Avrupa ailesinin bir parçası olduğuna ve tam üyelik hedefine inanan gazeteciler olarak, size Silivri Cezaevi’nden yazıyoruz.
“Düşünce ve ifade özgürlüğü, mensubu olduğumuz uygarlığın vazgeçilmez değeridir.
“Bu özgürlüğü kullandığımız ve halkın haber alma hakkını savunduğumuz için tutuklu yargılanıyoruz.
“Bu hafta sonu buluşacağınız Türkiye Başbakanı ve onun temsil ettiği rejim, insan hakları ve basın özgürlüğünü hiçe sayan politikası ve uygulamalarıyla tanınıyor.
“Hükümetleriniz, hepimizin yüreğini yakan mülteci krizi nedeniyle Ankara hükümetiyle müzakere halinde… Toplantınızda bu soruna kalıcı bir çözüm bulunmasını samimiyetle arzu ediyoruz.
“Bu konudaki çözüm arzunuzun, Batı dünyasının da temel değerlerinden olan insan hakları, basın ve ifade özgürlüğü hassasiyetinize engel olmayacağını ummak istiyoruz. Ortak değerlerimizin ancak ortak tavırlar ve dayanışma ile korunabileceğini hatırlatıyor, bu dayanışmanın önemli ve acil olduğunu belirtmek istiyoruz.”
Gördüğümüz gibi C. Dündar ve E. Gül, Batı’dan yani AB’den “temel değerleri”ne sahip çıkmasının “önemli ve acil olduğunu belirt”iyorlar.
Aynı düşünceyi ünlü döneklerden Zülfü Livaneli de tekrarlıyor bir konuşmasında:
“Livaneli katıldığı toplantılarda, Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün tutuklanmasını da gündeme getirdi. Livaneli, “Biz Avrupa’dan yalnız dayanışma değil, kendi temel değerlerine geri dönmesi açısından Can Dündar ve Erdem Gül’e destek olmasını istiyoruz. Avrupa, Avrupa olarak kalacaksa bu bir borçtur” çağrısını yaptı.” (http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/449427/Livaneli_AB_den__ses__istedi.html)
Gördüğümüz gibi, Z. Livaneli de Batı’ya (AB’ye) “temel değerlerine” sahip çıkması çağrısı yapıyor.
Sadece bu üçü mü bu çağrıyı yapan?
1990’lı yıllarda, İnsan Hakları Derneği (İHD)’nin Genel Merkez Yöneticileri olan Akın Birdal-Nevzat Helvacı ekibi de, aynı bu anlayışı savunurdu.
Şöyle derlerdi bu konuda:
“AT (yani bugünkü AB – Kurtuluş Yolu) demokrasi ve hukuk normlarının temel alındığı bir topluluğa dönüşmüştür.” (İHD 3’üncü Olağan Genel Kurul Raporu, 28 Ekim 1990, s.19)
Tabiî bugün de bu ekip ve devamcıları (İHD’nin bütünü de desek yanlış olmaz) savunmaktadırlar aynı anlayışı…
Abdullah Öcalan da aynı anlayışı savunur “Bir Halkı Savunmak” adlı savunmalarında. Şöyle yazar A. Öcalan:
“Avrupa hukukuna bağlanmış bir Türkiye, barışın da temel garantisi olacaktır. Bütün bu gerçekler, Avrupa’nın savaşlarla dolu geçmişinin bir özeleştirisi olarak doğan, barışın ve insan haklarının en yüce erdem olarak kabul edildiği AB’nin hukukun ve demokrasinin sarsılmaz kalesi olduğunu kanıtlayacaktır.” (A. Öcalan, Bir halkı Savunmak, Amara Yayıncılık 2, 1. Baskı: Ağustos 2015, s. 486)
HDP de savunmaktadır bugün bu anlayışı. (Hatta HDP, bugün resmi olarak, Emperyalist bir Birlik olan AB’ye girmeyi savunmaktadır.)
Yani sürümü bol bir maldır “Batı değerleri” ve alıcısı da hep bulunur ülkemizde…
“Batı” ya da “Avrupa” değerlerinden kastedilen nedir?
Onlara sorarsanız; “İnsan Hakları”, “Düşünce ve İfade Özgürlüğü, “Demokrasi”, “Hukuk Normları”dır esas olarak.
Şimdi bu “değerler” hakkında, bu “değerler”in savunulması konusunda namuslu yurtsever şairimiz Attila İlhan’ın deyişiyle “Hangi Batı?”, “Hangi Batı’nın değerleri?” diye sormamız gerekir. Hangi Batı?..
Çünkü Batı ya da Avrupa dediğiniz, coğrafi bir terim olmakla birlikte; Avrupa ülkelerinde gerçekleşen Rönesans sonrasında önce İngiltere’de sonra Kara Avrupası’nda ortaya çıkan Kapitalist Dünyadır. Günümüzde ise Batı denince anlaşılması gereken, 1900’lü yıllardan itibaren Emperyalist aşamaya ulaşan Avrupa ülkeleri ve bunlara ek olarak ABD, Kanada ve Japonya’nın da içinde yer aldığı emperyalist ülkeler topluluğudur. Yani Batı dediğiniz, Emperyalist Avrupa’dır. Bugün için söylersek Avrupa Birliği (AB) ülkeleridir. Yani Emperyalist bir birlik olan AB’den söz etmiş oluruz “Batı” derken.
Bunu dediğimiz anda da aklımıza; “İnsan Hakları”, “Düşünce ve İfade Özgürlüğü, “Demokrasi”, “Hukuk Normları” altında “Batı”nın yaptığı katliamlar, soykırımlar, vahşetler, zulümler, insanlık dışı uygulamaların tümü gelir. Doğayı ve hayvanları acımasızca katleden, yok eden, türlerini ortadan kaldıran “Batı” gelir. Başka bir şey gelmez aklımıza. İnsanlığın aklına da başka bir şey gelmez zaten. Bu “Batı” yüzyıllardır bu saydığımız kötü, ahlâk dışı şeyleri yapmaktadır.
Amerika’daki, Asya’daki, Afrika’daki, Ortadoğu’daki vd. yerlerdeki katliamları, soykırımları kim yaptı?
Amerika kıtasındaki yerlileri, hayvanları kim soykırıma uğrattı? Çiçek virüsü bulaştırılmış eşyaları Kızılderililere kim verdi? Bugün Amerika kıtasında, başta da ABD’de olmak üzere, kaç yerli kaldı?
Ya Latin Amerika’da yaptıkları Batılıların?
Ya Afrika’da yaptıkları?
Ya bölgemiz Ortadoğu’da yaptıkları?
Hangi birini sayalım? Saymaya kalksak sayfalar dolusu, kitaplar dolusu, ciltler dolusu yazmamız gerekmez mi?
Ve dünyanın her yerinde yapmaya devam ettikleri katliamlara ne demeli?
Saymaya gerek var mı daha?
Çok uzağa gitmeyelim, ülkemizde yaptıkları ve yapmaya devam ettikleri katliamlara ne diyelim?
Yine çok uzağa gitmeyelim: 12 Mart ve 12 Eylül Faşizmlerinin tezgâhlanmasında kim rol aldı? Kim gerçekleştirdi bu faşist darbeleri? Kim korudu Kontrgerillacı katilleri? Kim öldürttü onlarca yurtsever aydınımızı? Binlerce insanımızı kim öldürttü?
Bugün Afganistan’da, Irak’ta, Libya’da, Suriye’de gerçekleşen insanlık dışı katliamların sorumlusu kim? Kim Ege’nin soğuk sularında öldürülen Aylan Bebeğin sorumlusu? Kim böldü, parçaladı bu ülkeleri? Tarihin beşiği olan bu ülkeleri kim Tarihin karanlıklarına geri götürdü?
El Kaide’yi, IŞİD’i, El Nusra’yı, Fetih Ordusu’nu vb. onlarca Ortaçağcı canavarlaşmış, insanlıktan çıkmış çeteyi kim yarattı? Kim askeri olarak donattı onları?
“Batı’nın değerleri”ymiş?
Olmaz olsun öyle değerler…
Ama biz bir başka “Batı” da biliyoruz elbette. İşçi Sınıfının, Emekçi Halkların Batısı’dır bu:
1789 Büyük Fransız İhtilali’ni gerçekleştiren ve bu ihtilal sonucu İnsanlığa: “Eşitlik, Özgürlük, Kardeşlik” anlayışını hediye eden,
Dünyanın ilk proleter devrimini gerçekleştirerek “Paris Komünü”nü, Sosyalizmin ilk örneğini yaratan (Fransa’yı) Batı’yı da biliyoruz biz.
Ve bu “Batı”nın değerleri bizim de değerlerimizdir. O “Batı”, İşçi Sınıfı ve Emekçi Halkların Batısı’dır.
Bugünün “Batı”sı; Burjuva diktatörlüklerinin, Finans-Kapital Diktatörlüklerinin, “Batısı”dır ne yazık ki.
Görünürde “Demokrasi”yle yönetiliyor olması aldatmasın bizi. Bu ülkelerde acımasızca zulüm uygulanmaktadır. Aşağı yukarı bütün ülkelerinde Irkçılık, İslam Düşmanlığı hâkimdir.
“İnsan Hakları”ymış, “Basın Özgürlüğü”ymüş, “Demokrasi”ymiş, bunlar çerezdir AB Emperyalistleri için. Halkları kandırmak, aldatmak, sömürü ve zulümlerini gizlemek için kullandıkları enstürmanlardır.
Onlar bunu hep yaparlar ve ne yazık ki üstelik de kendilerine “Aydın” diyen zavallılar da bu öldürücü zokayı yutarlar. Ve onlar da bağırırlar hep bir ağızdan yukarıda gösterdiğimiz gibi: “Batı’nın değerleri” diye, “Batı değerlerine sahip çıkmalı” diye?
İşte yukarıda saydığımız bütün bu gerçekliklere rağmen, gördüğümüz gibi C. Dündar ve E. Gül, AB’den medet umuyorlar, onlardan “acil” olarak “değerler”ine sahip çıkmalarını istiyorlar. Z. Livaneli de, adını andığımız diğerleri de aynı talepte bulunuyorlar AB Emperyalistlerinden.
Vay zavallılar vay…
Bakın size yüzyıllar öncesinden, sanki bugünleri görmüşçesine nasıl sesleniyor Ömer Hayyam:
Celladına aşık olmuşsa bir millet
İster ezan ister çan dinlet
İtiraz etmiyorsa sürü gibi illet
Müstehaktır ona her türlü zillet.
Ya biz Kurtuluş Partililer?..
Biz ne diyoruz bu konuda on yıllardan bu yana:
“AB Yolu Sevr’e çıkar. Savunanlar Ya Gafildir Ya Hain!”