Bitki çayları “her derde deva” mı?
Kış aylarının gelmesiyle beraber bitki çayı tüketimi de artıyor. Halkımız aktarlardan ya da market vb. çeşitli satış yerlerinden kış çayı, karışık bitki çayı, şu hastalığa, bu derdine “iyi gelen” bitki çaylarını alıp tüketiyor. Derdine derman arıyor.
Üstelik bitki çayları sadece kış çayı olarak değil, zayıflama ve diğer sağlık sorunları için de derman olarak görülüyor. Daha doğrusu halkımıza, kamuoyuna bu şekilde anlatılıyor, halkımız bu şekilde yönlendiriliyor.
Ülkemizde gıdalarda taklit ve tağşişin had safhaya varması, bitki çayı yerine acaba ilaç mı kullanıyoruz, şüphelerini arttırıyor. Ekim ayında Tarım Bakanlığı 618 firmaya ait 1218 parti üründe yapılan taklit ve tağşişleri bir liste halinde kamuoyuyla paylaştı. Bu listede farklı ilaç etken maddeleri içeren 11 adet bitki çayı da bulunuyordu. Ayrıca bitki çaylarında gıda boyası da tespit edildiği açıklandı.
Elbette bu liste gerçek tablonun çok küçük bir parçasıdır. Ülkemizde yüz binlerce gıda firması ve bu firmalara ait milyonlarca çeşit ürün bulunmaktadır. Bunların tamamının denetlenmesi ve taklit-tağşiş ürünlerin açıklanması durumunda ne yazık ki çok daha vahim bir tablo ile karşılaşılacaktır. Çünkü halkımızın ve çocuklarımızın bugün ve gelecek dönemlerdeki sağlığını etkileyecek olan gıdaları üreten gıda sektörü maalesef yeterli denetimden uzaktır. Üstelik denetlenen ve halk sağlığı için uygunsuz ürünler ürettiği, gıdalarda taklit ve tağşiş yaptığı tespit edilen firmalar üretimlerine devam edebilmektedir. Bu işletmelerin tağşiş ürünleri üretmeye devam etmesinin önünde hiçbir engel bulunmamaktadır.
Tarım Bakanlığı tarafından 2018 ve 2019 yılında açıklanan taklit ve tağşiş listelerini incelediğimizde bir yılda hileli gıda üretimi yapan firma sayısının 173’ten 618’e, hileli ürün sayısının da 282’den 1211’e yükseldiğini görüyoruz. Yine 2012 yılından bu yana açıklanan taklit ve tağşiş gıdaların listelerine bakıldığında, hileli gıda üreten firmaların listelerde tekrar tekrar yer aldığı görülebilir. Hatta kimi firmaların, hile yapıldığı tespit edildikten sonra hileye son vermek şöyle dursun, yeni markalarla hile çeşitliliğini arttırdığı söylenebilir.
Tarım Bakanlığı tarafından açıklanan tağşiş ve taklit listesinde, içeriğinde kimyasal tespit edilen bitki çayları olduğunu belirtmiştik. Örneğin o kimyasal maddelerden bir tanesi “subitramin”. Subitramin bir ilaç etken maddesi. Serotonin, noradrenalin ve daha zayıf bir şekilde de dopamin geri alımını engelleyen ve birçok psikiyatrik yan etkileri olan bir beta feniletilamindir. Kardiyolojik yan etkileri nedeniyle yasaklanmış olmasına rağmen hâlâ internet üzerinden “zayıflama hapı” adı altında satışı devam etmektedir. Sibutramin, antidepresan özelliğinden dolayı manik veya hipomanik kaymaya (psikolojik ataklar) neden olabilir. Bunlara ek olarak kan basıncını yükseltme, kalp krizi riskini arttırma ve safra taşı oluşturma, uykusuzluk, ağız kuruluğu, kabızlık gibi yan etkileri de vardır.
İşte bu madde yasak olduğu halde bitki çaylarının içerisinde kullanılabiliyor. Halkımızın kolayca ulaşabileceği yerlerde alenen satılıyor. Üstelik, kamuoyunca tanınmış isimler tarafından reklamları yapılarak kullanımı teşvik ediliyor.
Bakanlığın açıkladığı listeden anlaşıldığı üzere, özellikle çeşitli hastalıkları tedavi ettiği, zayıflattığı vb. iddialarla üretilen bitki çayları denetimsiz olarak üretilmekte ve piyasaya sürülmektedir. Bu denetimsizlik kimi zaman ölümcül sonuçlar doğurabilmektedir.
Elbette, gıdalarda taklit ve tağşiş yapılmasının asıl sebebi AKP’giller tarafından yaratılan işsizlik ve pahalılık düzenidir. Halkımız ve özellikle çocuklarımız için hayati önemde olan gıda güvenliği, güvenli ve sağlıklı gıdaya erişim konusunda yeterli denetim ve cezai yaptırımların olmayışıdır. Gıda güvenliğinin işletmelerin insafına, onların kâr amaçlı politikalarına terk edilmiş olmasıdır.
Gıda fiyatlarının yüksek oluşu, ülkemizde son yıllarda rekor seviyeye ulaşan gıda enflasyonu yani hayat pahalılığı yüzünden halkımız ucuz ama güvenilirliği şaibeli olan gıdalara rağbet etmektedir. Bu da taklit ve tağşişçilerin ekmeğine yağ sürmekte, denetimsiz, kontrolsüz olan bu pazar gittikçe büyümektedir.
Genelden tekrar özele, konumuz olan bitki çaylarına geri dönecek olursak, Tarım Bakanlığı ve ilgili diğer kamu kurumlarının bitki çayları dahil tüm gıda ve içecek üreten firmaları etkin şekilde denetlemesiyle ancak sorunun çözümü konusunda bir adım atılmış olur.
Tüketicilerin doğrudan satın aldığı yerlerde örnekleme bazında yapılan denetimlerde tespit edilen uygunsuzluklar ivedilikle halkımızla ve kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Üretici firma teşhir edilmelidir. Uygunsuz ürün üreten firmalara caydırıcı yaptırımlar uygulanmalıdır. Bu tür firmalar gıda üretiminden kat’i surette men edilmelidir.
Bitki çayları gibi “doğal” ve “zararsız” kabul edilen ürünler konusunda halkımız taklit ve tağşişçilerin insafına bırakılmamalıdır.
Kamuoyunun bitkisel kaynaklı çayların tüketimi konusunda doğru bilgilendirilmesi sağlanmalıdır. Sosyal medya dahil, yazılı ve görsel basında bitki çaylarının sahip olmadığı etkilere sahipmiş gibi gösterilerek reklamının yapılması engellenmelidir.
Tabiî ki, kapatılan ve yerli-yabancı Parababalarına peşkeş çekilen Kamu İktisadi İşletmeleri yeniden hayata geçirilmelidir. Ucuz, sağlıklı, güvenli gıdalar ve bitki çayları bu işletmeler tarafından üretilmeli ve halkımızın bunlara erişimi sağlanmalıdır.