Bunun hesabını vereceksiniz!
26 Haziran tarihli Hürriyet Gazetesi’nde Vahap Munyar’ın köşesinde bir konu vardı. O zamandan bu yana aklımızda. Konu güncelliğini yitirmedi. Yitirmeyecek de. O yüzden tarih eski olsa da suç duyurusunda bulunmuş olmak, Tarihe not düşmek ve bir gün hesabını sormak için bu yazıyı kayda geçiyoruz.
Geçen yıl yapılan 4.5G ihalesindeki “Şartname”nin bir maddesine göre;
“Yatırımlarda ilk yıl yüzde 30, ikinci yıl 40, üçüncü yıl yüzde 45 yerlilik oranı tutturulacak.”
Yerine getirilmezse ne olacak “Şartname”ye göre?
Yerine getirmeyen GSM operatörlerine; “- Cironun yüzde 3’ü düzeyinde ceza ver”ilecek.
Yani ortada yasal bir zorunluluk var.
Peki “Şartname”nin takibini kim yapacak? Yapmakla görevli kurum hangisi?
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK).
İşte onun, BTK’nin Başkanı Ömer Fatih Sayan’a bu konuyu açıyor Vahap Munyar ve soruyor yerlilik oranının tutup tutmadığını. Aldığı cevap şu oluyor:
“Gülümsedi:
“- Yerlilik oranı tutmadı…”
Vahap Munyar bunun üzerine: “Şartnamedeki yerlilik maddesine uyulmamasının GSM şirketlerine ceza öngördüğünü anımsat”ıyor.
BTK Başkanından aldığı cevap şu oluyor:
“Savunmaya geçti:
“- Şartnamedeki o madde aslında bir vizyonu ortaya koydu.”, diyor BTK Başkanı.
Ve; “(…) sektörü rahatlatmayı yeğledi:
“- Cironun yüzde 3’ü düzeyinde ceza verme yetkimiz var. Ancak, cezanın bize de, sektöre de faydası yok.”
Hangi hakla, hangi yetkiyle böyle bir şey söyleyebiliyor BTK Başkanı?
Ve orada da durmuyor:
“Sonra sektör için ortamı biraz daha yumuşatan mesajı verdi:
“- Yerlilik oranı için 3-4 yıllık ortalamaya bakmak daha doğru olacak.”
Yani?
Yani, siz işinize (kârınıza) bakın, diyor. En azından 3-4 yıl bizden size ceza gelmez. Gelmeyecek. Siz istediğiniz gibi vurgun vurmaya devam edin, diyor açıkça.
Ve suç işlemeye devam ederek, yol da gösteriyor GSM operatörlerine:
“Söz konusu oran hesabına yazılımın da gireceğini vurguladı:
“- Oran hesaplanırken “yerlilik belgesi” aranacak. TOBB’un içinde yer aldığı bir organizasyon yazılıma da yerli malı belgesi verebiliyor.”
Yani?
Yani yol çok, diyor. Yeter ki siz hangisini uygulayacağınıza karar verin. Hangi hileyi yaparsanız yapın. Bakın bu da bir yol, diyor.
Bir kez daha soruyoruz: Hangi hakla, hangi yetkiyle böyle bir şey söyleyebiliyor BTK Başkanı?
Orada da durmuyor BTK Başkanı? Yeni yeni yollar açıyor, hile yolları gösteriyor:
“GSM operatörlerinin altyapı için ürünlerini kullandığı dünya devlerine işaret etti:
“- Ülkemizdeki GSM operatörleri altyapı ürünlerini Nokia, Ericsson ve Huawei’den alıyor. Bu kuruluşların Türkiye’de üretime girmelerini yerlilik oranını tutturma seçenekleri içinde görüyoruz.”
Ne ilgisi var bu durumun cezayı ödetmemeyle?
Adam (BTK Başkanı) devletin yetkilisi, sorumlusu, görevlisi değil de sanki GSM operatörlerinin yetkilisi, görevlisi ya da sahibi. Akıl üstüne akıl veriyor GSM operatörlerine. Bu adamın GSM operatörleri nezdinde kredisi çok yüksektir kesinlikle. Bunun gibi gönüllü uşağı nereden bulacaklar?
Maaşını(!) devletten alıyor, yabancı Parababalarının adına iş görüyor. Oh ne âlâ memleket GSM operatörleri için Türkiye. Böyle gönüllü uşakları hangi ülkede bulabilirler? Ballı kaymak Türkiye onlar için…
Bakın bir yol daha gösteriyor BTK Başkanı Ömer Fatih Sayan. Duramıyor yani. Uşaklıkta gönüllü:
“Nokia, Ericsson ve Huawei’nin Türkiye’de üretim iştahını sorduk, yanıtladı:
“- Sıfırdan yatırım yerine, ülkemizde şirket satın alma yoluna da gidebilirler.”
“Ve zirve:
“Yeterince yerli ürününün pazara sunulamaması halinde şartnamedeki kuralla ilgili bir ertelemenin gündeme gelip gelmeyeceğini merak ettik, açıkladı:
“- Erteleme yok. Zaten toplam 4 yıllık süre var. Oranları değiştirmek elimizde de değil. Çünkü, şartnameye konulmuştu.”
Daha neyi ertelesin? Daha ne yapsın adam? Her yol mubah, dedi. Her yolu gösterdi. Açık kapıları bir bir saydı. Daha ne yapsın?
O da öyle söylüyor zaten:
“(…) Oranları değiştirmek elimizde de değil. Çünkü, şartnameye konulmuştu.” (http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/vahap-munyar/yerlilik-tutmadi-diye-hemen-ceza-kesmenin-kimseye-faydasi-yok-40501585)
Yani, “Şartname”ye konulmuş bir kere. Ah konulmasaydı, diyor açıkça…
Hesabı sorulacak!
Bütün bunlar suç mu? Yani görevi yerine getirmemek suç mu? Hile yolları göstermek suç mu?
Suç. Suç olmaz olur mu hiç?
Bu suçun cezasını kim verecek?
Başta iktidar partisi olan AKP hükümeti verecek. Görevini yerine getirmediği, devletin çıkarlarını koruyacağı yerde GSM operatörlerinin çıkarlarını koruduğu için sorumlu ya da sorumluları görevden alacak. Hakkında soruşturma açacak, suç duyurusunda bulunacak.
Sonra?
Sonra “bağımsız mahkemeler” devreye girecek ve kanunda yazılı cezasını, hem de en üst sınırından verecek. Çünkü Kamu malını korumuyor. Kamuyu zarara uğratıyor. Yabancılar lehine çalışıyor. Vb…
Peki bütün bunları yapar mı AKP iktidarı?
Asla! Asla yapmaz. Yapamaz. Yapmaya kalksa, “Reis”’ten işe başlamak zorunda kalır.
AKP, normal bir parti, AKP iktidarı normal bir iktidar değil ki…
Bir suç örgütü. Tepesinden tırnağına kadar suç örgütü. Baştan itibaren suça batmış bir örgüt var karşımızda. Yasal, normal bir parti ve iktidar yok.
Ya “bağımsız mahkemeler”?
Onlar hiç yok.
Emrini yasalardan ve vicdanından alan yargıçlar da yok. Kalmadı. Var olanlar da bitirildi. Ortada bir çete var. Bir suç örgütü var. Ve onun hukuk büroları var.
Dolayısıyla BTK Başkanı Ömer Faruk Sayan bu cesareti buradan alıyor. Bu yüzden bu kadar pervasızca konuşabiliyor. Yoksa o da bal gibi biliyordur yaptığının, söylediğinin suç olduğunu. Bilmez olur mu hiç…
Ki, Ömer Faruk Sayan, sıradan, herhangi bir bürokrat değil. Liyakat sonucu oraya atanmış değil. Bunlar ailece AKP’giller suç örgütünden. Ve yönetici kadrodan.
Bakın ailece konumlarına:
Abla Fatma Betül Sayan: Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı.
Kardeş Ayşe Sayan: Kuveyt Büyükelçisi.
Kardeş Nazmiye Sümeyye Sayan: İBB Meclis Üyesi.
Kardeş Ayşe Hilal Sayan Kotek: BTK Müsteşar Yardımcısı. (Yani Abisinin Yardımcısı…) (Tepkiler üzerine istifa etmek zorunda kaldı.)
Yani Ömer Faruk Sayan, bilinçlice oraya getirilmiş, atanmış AKP’giller adına görev yapsın, diye. Parababalarına hizmet etsin, diye.
E o zaman? Bu suç mahşere mi kalacak? Sorulmayacak mı, sorulamayacak mı hesabı?
Olur mu hiç?
Elbette sorulacak o hesap. İlahi Adalete, mahşere kalmayacak hesap. Bir gün, ama mutlaka bir gün, görevini yasalardan ve vicdanından alan bağımsız mahkemeler huzurunda sigaya çekilecek ve verecek kamuya yaptığı suçların hesabını bir bir. Hem de Reis’leriyle birlikte. Hem de AKP’giller’le birlikte. Unutmasın. Yazsın bir kenara!