Durmak yok, vurguna devam… Bir kez daha köprü/köprüler üzerine
Gebze-İzmir Otoyolu’nun bir parçası olarak 1 Temmuz tarihinde açılışı yapılan Osmangazi Köprüsü’nden ve bağlantı yollarından geçiş fiyatları üzerine gazetemizin son iki sayısında yayımladığımız yazılarda, köprüyü ve bağlantı yollarını yapan yerli-yabancı ortaklığından oluşan konsorsiyuma yapılan kıyakları ve halkımızın cebinden çıkan paraları ve vurulan-vurdurulan vurgunları somut rakamlarla göstermiştik.
Aradan geçen zaman içinde bu konudaki gerçekler kendisini bir kez daha gösterdi. Bizzat Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Aslan yaptığı açıklamayla söylediklerimizin doğruluğunu kanıtladı.
Sözleşme yapılırken Konsorsiyuma verilen birçok garanti var. Bunlardan en önemlisi: Araç Geçiş Garantisi.
Buna göre, Osmangazi Köprüsü’nden günde 40 bin araçtan azı geçerse devlet, konsorsiyuma aradaki farkı ödemek zorunda. Yani konsorsiyum açısından kâr garanti. Az geçerse 40 bin araca tamamlanıyor.
Fazla geçerse, yani 50 bin, 60 bin, 100 bin araç geçerse?
O da konsorsiyumun kârının kaymaklısı demek oluyor…
04 Ağustos tarihli Hürriyet Gazetesi’nden Hacer Boyacıoğlu’nun haberine göre, “Bakan Arslan, Osmangazi Köprüsü’yle ilgili iddiaları Hürriyet’e değerlendir”miş. Ve şunları söylemiş:
“Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan, Osmangazi Köprüsü’ne ilişkin ‘Araç geçişi günde 5-6 bine indi’ iddialarına, “Polemiğe girmek istemiyorum ama eksik bilgiyle yorum yapılıyor. Bugün köprüden ortalama günlük geçişler 20 binin üzerinde. Bu rakam beklentilerimizin üstünde” cevabını verdi. Arslan, geçiş fiyatında değişiklik olmayacağını da söyledi.” (http://www.hurriyet.com.tr/bakan-arslan-osmangazi-koprusuyle-ilgili-iddialari-hurriyete-degerlendirdi-40180131)
Yok “Polemiğe girmek istemiyor”muş, yok “eksik bilgiyle yorum yapılıyor”muş da…
Gir ya da girme; gerçek değişmiyor: Devlet yani biz, halkımız her gün yerli-yabancı Parababasının, Finans-Kapitalistin kârına kâr katıyoruz. Demirel’in deyişiyle; “Var mı bunun başkaca bir izah tarzı?”
Yok!
Haa. Bir de “Kamunun projeyi yaparken 5 kuruş dahi ödemediğini kayde”tmiş Arslan ve “Elbette kimse babasının hayrına yapmıyor.” demiş.
Ee ne yani?.. Ne var bunda?
Kaz gelecek yerden tavuk esirgenir mi?
Gebze-İzmir Otoyol Projesinin (Osmangazi Köprüsü dahil) toplam maliyeti ne Konsorsiyuma?
6.3 milyar dolar!
Devletin, otoyol faaliyete geçtikten sonraki 16 yıl boyunca Konsorsiyuma ödeme taahhüdü ne?
12.7 milyar dolar!
Yani maliyetin (o da şişirilmiş maliyettir mutlaka) iki katı!
Ki, bu rakama fazla sayıda araç geçişi dahil değil.
Yani yeme de yanında yat.
Yeni bir köprü, yeni bir vurgun daha
Vatana ve millete hayırlı olsun diyeceğiz ama ne yazık ki hayırlı olmuyor, yeni bir Boğaz Köprümüz daha oldu: Resmi adıyla Yavuz Sultan Selim Köprüsü. Ya da 3’üncü köprü.
1 yetmedi 2 oldu. 2 yetmedi 3 oldu. 3 yetmeyecek bakalım kaç olacak İstanbul Boğazı’ndaki köprü sayımız?..
Bu işin bir yanı. Ona daha sonra geleceğiz. Ama şimdi Osmangazi Köprüsü’yle olan bağlantısına gelelim.
Bu köprü de dolar üzerinden ücretlendirildi ve 3 dolar artı KDV oldu. TL üzerinden söylersek 9.90 TL.
Ayrıca bu rakam otomobiller için.
“GEÇİŞ ÜCRETLERİ
“* Aks aralığı 3.20’den küçük iki akslı araçlar
“Otomobiller, motosiklet, kamyon, kamyonet ve minibüsler dahil: 9.90 TL
“*Aks aralığı 3.20’den büyük her türlü iki akslı araçlar dahil
“Kamyonet, pikap, jeep, ambulans ve cenaze arabası, küçük otobüs, büyük otobüs, kamyon: 13.20 TL
“*3 akslı her türlü araçlar
“ Otobüs, kamyon ve treyler: 21-49.3 TL
“*4 ve 5 akslı her türlü araçlar
*Otobüs, kamyon, treyler: 49.3 TL
“*6 ve yukarı akslı araçlar
“Römorklu kamyon ve treyler: 49.3 TL” (http://www.hurriyet.com.tr/hangi-kopruden-hangi-arac-ne-kadara-gececek 40209238?_sgm_source=40209238&_sgm_campaign=scn_a004850058058000&_sgm_action=click)
Yine bu köprüde de yapımcı konsorsiyuma Hazine garantisi verildi. Yani 3. Köprü’den günde 135 bin aracın altında geçiş olursa, aynen Osmangazi Köprüsü’nde olduğu gibi, aradaki fark Hazine tarafından karşılanacak. Yani bizden alınarak yerli-yabancı Parababalarına aktarılacak…
Peki bu köprünün ve Kuzey Marmara Otoyolu’nun yapımcıları hangi şirketler?
IC İçtaş-Astaldi JV. Yani Türk ve İtalyan Parababaları ortaklığı… Ki Astaldi JV, aynı zamanda Osmangazi Köprüsü’nün de ortağı.
Köprünün ve Kuzey Marmara Otoyolu’nun maliyeti ne kadar?
3 milyar dolar.
Köprüyü ve Kuzey Marmara Otoyolu’nu yapan Parababaları köprüyü ne kadar süreyle işletecekler?
10 yıl 2 ay 20 gün süre ile işletecek.
“İştah kabarttı
“* Tarihin en büyük projelerinden birine tek kalemde tarihin en yüksek kredisi nasıl verilmişti. Zira bankaların kolay kolay geri dönüşü olmayan bir projeye milyarlarca dolar krediyi vermeyeceği biliniyor. 3. köprüde yaşananlar özetle şöyle:
“* O köprü ve bağlantı yolları yıllarca iş yapmayacak. Günlük araç geçişleri 15 binlerde dolaşacak. Buna rağmen bankalar kredileri zamanında geri alacak. Çünkü sanılanın üstünde devlet garantisi var.
“* Devlet işletme süresini en az vererek (10 yıl) ihaleyi kazanan şirkete, “Buradan araç geçse de, geçmese de günlük 135 bin aracı sana garanti ediyorum. 3 dolar üzerinden hesap yapılarak, günlük garanti 405 bin dolar gelir, yıllık 147 milyon 825 bin dolar gelir sözü verildi. Yani 148 milyon dolar gelir garantisi verildi.
“* İhaleyi kazanan şirket 2.5 milyar dolar kredi aldı. Koydukları öz sermayeden ve işletme faaliyetlerinden kaynaklanan giderlerini bir kenara tutsanız, her yıl bankalara 300 milyon dolara yakın faiz ve ana para geri ödemesi yapacaklar.
“* Bu garanti yetmeyeceği için başka garantiler gündeme geldi.
“* Her gün 92 kilometrelik yolu 135 bin aracın kullanacağı garanti edildi. Kilometre başına 0.08 dolardan (135 bin araç /gün X 0,08 dolar/km x 92 km X 365 gün) 362 milyon 664 bin dolar sözü de böyle verildi.
“* Böylece, 92 kilometrelik yoldan ve köprüden tek bir araç geçmese bile, 10 yıl boyunca devlet, firmaya (KDV hariç) yılda toplam 510 milyon dolar ödeyecek.” (http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/cevre/494460/Yavuz_Sultan_Selim_i_devlet_ihya_edecek.html)
Vay anam vay!
Yılda 510 milyon dolar.
10 yılda ne yapar?
5 milyar 100 milyon dolar.
Maliyet 3 milyar dolar. Aradaki 2 milyar 100 milyon dolar da kâr olarak yerli-yabancı Parababasına gidecek.
Yani ortaklık büyük vurgun vuracak. Hatta öyle vurgun vuracak ki, “Otoyola cephesi bulunan müesseseler, kendi faaliyetlerini sürdürdükleri binalarına tanıtma levhaları koymak istemeleri halinde Karayolları Genel Müdürlüğünden ve ilgili işletmeci firmadan izin alacak.”larmış.
Vurgunun bu kadarı da fazla oluyor diyeceğiz ama Modern Parababası bu. Kuruşuna kadar sömürmeden rahat etmiyor. Ee, iktidarda da vurgundan, kamu malı hırsızlığından, aşırıcılığından başka bir şey bilmeyen Antika Tefeci-Bezirgân Sermaye Sınıfının siyasi plandaki temsilcisi AKP’giller var. Başka bir sonuç çıkar mı?
Çıkmaz ve çıkmıyor gördüğümüz gibi…
Vurguna kaç vurgun daha…
Köprü için şöyle uçar böyle kaçar deniyor:
“Dünyanın en geniş köprüsü unvanını alacak Yavuz Sultan Selim Köprüsü, 148 kilometre uzunluğundaki Odayeri-Paşaköy kesimi üzerinde yer alıyor. Köprünün, gidiş ve geliş istikametlerinde 4’er kara yolu şeridi ile ortada 2 demir yolu şeridi olmak üzere toplam 10 ulaşım şeridi olacak.
“Köprü, raylı geçiş sisteminin aynı tabliyede olması nedeniyle de dünyada ilk olacak. Genişliği 59 metre, kule yüksekliği 322 metre olan köprü, bu konuda da bir rekor kıracak. Bin 408 metre açıklığa sahip ve toplam uzunluğu 2 bin 164 metre olan köprü, bu özelliğiyle de “üzerinde raylı sistem bulunan dünyanın en uzun asma köprüsü” unvanını alacak.
“Yeni köprü ile yılda yaklaşık 1 milyar 450 milyon doları enerji, 335 milyon doları iş gücü kaybı olmak üzere toplam 1 milyar 785 milyon dolarlık ekonomik kaybın önüne geçilmesi hedefleniyor.
“Aydınlatmada yüzde 40 tasarruf sağlandı.” (http://www.hurriyet.com.tr/son-dakika-ucuncu-kopru-duzenlenen-torenle-aciliyor-40209008)
Peki, köprünün açılışıyla birlikte ulaşım nasıl olacak?
“(…) Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün açılmasıyla ağır tonajlı araçlar zorunlu olarak bu köprüye yönlendirilecek. Bunun da özellikle Fatih Sultan Mehmet Köprüsü trafiğini olumlu yönde etkilemesi bekleniyor. Örneğin İstanbul’a meyve getiren bir kamyon, TEM karayolu Ümraniye, Çamlık kavşağından yeni otoyola girerek Reşadiye, Riva ve Poyrazköy güzergâhını izleyerek Yavuz Köprüsü’ne ulaşacak. Köprüyü geçtikten sonra önce Odayeri kavşağına ulaşan araç buradan bağlantı yolunu kullanarak Mahmutbey kavşağına kadar gelecek.” (http://www.hurriyet.com.tr/hangi-kopruden-hangi-arac-ne-kadara-gececek-40209238?_sgm_source=40209238&_sgm_campaign=scn_a004850058058000&_sgm_action=click)
Peki bu yolu kullanmak kaç kilometreyi buluyor?
Hürriyet Gazetesi muhabiri Burak Coşkun’un haberini okuyalım ve görelim somut gerçeği:
“ANADOLU yakasında Maltepe’den yola çıkıp Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü geçerek, Bağcılar’a gelmek için 109.5 kilometre yol kat ettik.
“Aynı yolculuğu TEM otoyolu ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nü kullanarak yapsaydık 50,
“D-100 karayolu ve 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nü kullanarak yapsaydık 35 kilometre mesafe kat etmiş olacaktık.” (http://www.hurriyet.com.tr/kopru-farki-40209962)
Ne oldu şimdi? Şu kadar enerji, bu kadar işgücü tasarrufu nereye gitti?
35 kilometre yerine 109.5 kilometre gidince kaybımız ne oldu?
Kullanılan benzin miktarı üç kat arttı. Ki, zaten dünyanın en pahalı benzinini kullanıyoruz. Petrol fiyatları 100 küsur dolardan neredeyse 40 doların altına düştü. Ama benzin fiyatları düşmedi. Yani petrol giderlerimiz katlanacak demektir böylece.
Araçların yıpranma payları da aynı oranda artmış oldu.
Köprüleri, otoyolları ya da herhangi bir yolu kullanan araçların tamamı yabancı tekelci şirketlerin. Dolayısıyla yabancı Finans-Kapitalistlerin kârlarına kâr katmaya devam edeceğiz dermektir bu.
Kazalar da belli oranda artacaktır kaçınılmazca. E bir de trafikte geçen süre artmış oldu. Öyle değil mi?
Örnekleri, kayıpları çoğaltmaya gerek var mı?..
Yeni vurgunlar sırada…
Hangileri mi?
“İnşallah Kanal İstanbul’un da hazırlıklarını bitiriyoruz. Bu da yetmeyecek, şimdi Çanakkale’ye de bir gerdanlık lazım, Çanakkale Köprüsü’nün de hazırlıklarını yapıyoruz.”
Kim söylüyor bunları?
Tayyip.
Başka?
İstanbul’da 3 katlı Büyük İstanbul Tüneli projesi. Vb. vb…
Yani vurgunlar çoğalacak, yerli-yabancı Parababaları kârlarına kâr, yerli işbirlikçileri de komisyonlarına komisyon katmaya devam edecekler demektir bu.
Yağma Hasan’ın böreği nasılsa. Ye yiyebildiğin kadar öyle mi?..
Dün söylediğini bugün yutanlar
Büyük Reis bundan 21 yıl önce, henüz yuvasını tam yapınmamışken, İBB Başkanı olarak 2 Mayıs 1995 tarihinde 3. Köprü yapımı konusunda aynen şöyle söylüyordu:
“3’üncü köprü İstanbul için cinayettir. Kuzey bölgemizde kalan yeşil alanların imara açılarak katledilmesinden başka bir şey değildir. İnşallah bu cinayet bitmeden hükümet değişir.
“Üçüncü köprü, toplu taşıma aleyhine gelişen bu kısır ve ters döngüyü daha da körükleyecek, özel taşımacılığı teşvik edecek ve İstanbul ulaşımının içine düştüğü çıkmazdan kurtarılmasına hiçbir katkı sağlamayacaktır. Halbuki, üçüncü köprü için sarf edilecek parayı, İstanbul’un raylı sistemine yatırırsak özel otomobillere yeni sürat yolları yapmak yerine duraklarda bekleyen perişan yolculara hizmet götürmüş oluruz.
“Deniz ulaşımı İstanbul’un can damarıdır.”
O günden bugüne ne değişti İstanbul’da ya da Tayyip’te?
İstanbul’un güzelliklerini ve sağlıklı bir yaşam alanı olmasını sağlayacak olan şartlar bakımından hiçbir şey. Tayyip içinse çok şey…
Tayyip’in o gün söyledikleri tamamen gerçeği ifade ediyor. Çünkü Tayyip’in o gün söyledikleri bugün için çok daha fazla önem arz ediyor. 3. Köprü İstanbul için gerçekten cinayet. Gerçekten katliam. Ve gerçekten kısır döngü.
Ve çözüm de Tayyip’in söylediklerinde yatıyor:
Raylı sistem, deniz ulaşımı, İstanbul’un nüfusunu arttırmayacak aksine azaltacak ekonomik, sosyal tedbirler.
Yani Demokratik Halk İktidarı. Çünkü bu önlemleri sadece o iktidar alır.
Çünkü o iktidar, yerli-yabancı Parababalarına değil Halkımıza hizmet eder. Onu görev bilir.
Değişen çok şey ne?
Tayyip, ABD Emperyalistlerine hizmet ettikçe, onların isteklerini yerine getirdikçe yani vatanı ve halkı sattıkça yuvasını yapındı. 14 yılda iktidarını sağlamlaştırdı. Hele de 15 Temmuz çete savaşından galip çıkartılınca ABD tarafından, o gün için söylediklerini, ne diyelim, yalayıp yuttu. O bakımdan Tayyip için ve ne yazık ki İstanbul için çok şey değişmiş oldu.
O İstanbul ki, Şair Nedim için: “Bu şehr-i Stanbul ki bi-misli ü behadur, bir sengine yekpare Acem mülkü fedadur.”
Yani: Bir benzeri daha bulunmayan, ölçülemez değerdeki İstanbul’un bir taşına İran’ın tamamı feda olsun”, der Nedim.
Ama özellikle AKP’giller iktidarıyla birlikte artık İstanbul çok şey yitirdi geri gelmemecesine. Akciğerleri söküldü, boğazı üç yerinden bağlandı. Taşa, toprağa, AVM’lere, Plazalara, Rezidanslara, Gökdelenlere boğuldu. Görünmez oldu o güzelim Boğaziçi…
Ama bu böyle gitmeyecek: Ne İstanbul için ne de vatanımız Türkiye için.
Yıkacağız bu zalim iktidarı sahipleri yerli-yabancı Parababaları çetesiyle birlikte. Ve Tarihe göndereceğiz onları geri gelmemecesine; çıkrıkla taş baltanın yanına…