Gel de inan…
M. Gürdal Çıngı
Tayyip bir yandan, Damat bir yandan habire; “ekonominin rayına oturduğu, “dalgalanmanın durulduğu, kontrol altına alındığı”, yalanını söyleyip duruyorlar ve bizim de bu yalanlarına inanmamızı bekliyorlar.
Ama ne mümkün?..
Gerçekler, gizlenemiyor. Ya da gerçekler Tayyip’i ve Damadını dinlemiyor.
“Yatırım” dedikleri vurgun alanları: Köprüler, Tüneller, Şehir Hastaneleri…
Tayyip: “Hepsine inat yatırımlar sürüyor”, diyor;
Biz; Aman sürmesin, diyecek noktadayız.
Niye derseniz, onların yatırım dedikleri köprüler, tüneller, şehir hastaneleri ekonominin kara delikleri haline geldi. Sürekli olarak geçmeyen araçların, gelmeyen hastaların parasını, üstelik de dolar olarak ödüyoruz…
Osmangazi Köprüsü’nün işletmecisi Otoyol AŞ’nin Genel Müdürü Bülent Esendal; “Osmangazi’ye zammı biz yapmıyoruz, dolar yapıyor…’, diyerek Osmangazi Köprüsü geçiş ücretine yapılan yüzde 45’lik zammı dolar kuru farkına bağlıyor. Bildiğimiz gibi, yapılan yüzde 45’lik zamla Köprü Geçiş Ücreti 71.75 liradan 103.05 liraya yükseldi.
(Bu cümle bizi yıllar öncesine, 1960’lı yılların sonundaki Pazarcık’a götürdü. Bir Ortaçağcı gerici, seçim çalışmaları sırasında söyledikleri için; “Bunları ben konuşmuyorum, ben söylemiyorum, beni Allah konuşturuyor”, diyerek propaganda yapardı halkımıza… Yani halkımızı Allah’la aldatırdı. Bununki de aynı.)
Ve zirve:
“Osmangazi Köprüsü’nü satıyorlar!
“Yap-işlet-devret modeline göre köprüyü inşa edip 2035 yılına kadar işletecek olan Otoyol AŞ’de, yani Osmangazi Köprüsü’nde yüzde 18 hissesi olan İtalyan Astaldi firmasının yaşadığı ekonomik sıkıntı sebebiyle köprü kısmen ya da bütün olarak satılacak.” (https://www.olayneyseo.com/osmangazi-koprusunu-satiyorlar.html)
Damat: “Tek istikrarlı ülke Türkiye”, diyor…
Biz; “Ufak at da civcivler yesin Damat”, diyeceğiz ama konu çok ciddi.
Bir ülkedeki emekçi halk için en büyük sorun nedir?
İşsizlik korkusu-Pahalılık kâbusu
“olayneyseo” haber sitesinin 31 Ocak tarihli haberine göre, Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Aydın’ın koordine ettiği bir ekip tarafından yürütülen ve Türkiye’nin siyasal, sosyal, ekonomik, kültürel tercihlerini tespit etmeye yönelik yapılan “Türkiye Sosyal-Siyasal Eğilimler Araştırması (TSSEA)” 2018 yılı sonuçları yayınlandı.
TSSEA-2018 sonuçlarına göre, Türkiye Halkı, Türkiye’nin en önemli sorunları olarak; işsizlik, hayat pahalılığı ve liranın değer kaybetmesini görüyor.
Aşağıda aktaracağımız iki olay bile, bu sorunun yakıcılığını ve ekonominin ne durumda olduğunu en çarpıcı biçimde gözler önüne seriyor, başka bir örneğe bile gerek bırakmıyor. Ama biz başka örneklerle ekonominin nasıl bir açmaz içinde olduğunu göstereceğiz.
Örnek ya da olay 1:
Tarih 7 Ocak. Hürriyet Gazetesi’nden Vahap Munyar’ın röportajından:
“300 KİŞİLİK İŞ İÇİN 50 BİN BAŞVURU REKORU KIRILDI
“- ABDİ İbrahim Yönetim Kurulu Başkanı Nezih Barut, (…)
“Esenyurt’taki tesiste 1165 kişinin, saha teşkilatında da 2 bin 250 kişinin çalıştığını anımsattı:
“- Yeni devreye girecek tesislerimiz için 300 kişi daha işe alacağız.
“Yaptıkları duyuruya 50 bin başvuru olduğunu belirtti:
“- Hepsi üniversite mezunu 50 bin kişilik başvuru bizim için rekor oldu.” (http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/vahap-munyar/61-ilaci-yerel-uretti-1-4-milyar-liralik-yeni-yatirima-soyundu-41074917)
Örnek ya da olay 2:
Tarih 12 Ocak.
“Bin kişilik iş için rekor başvuru! Böylesi görülmedi
“(…)
“Şanlıurfa İl Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesindeki okullarda Toplum Yararına Program (TYP) kapsamında 9 ay süreyle okulların temizliğini ve çevre düzenlemesini yapmak üzere bin kişilik kontenjan açıldı. Başvuruların başlamasının ardından kent merkezi ve ilçelerde 44 bin kişi İş-Kur İl Müdürlüğüne müracaatta bulundu. Yoğun başvurunun ardından bugün 11 Nisan Stadyumu’nda noter huzurunda kura çekimi yapıldı. İş başvurusunda bulunanların tribünleri doldurduğu stadyumda yapılan kura çekimi sonunda asil ve yedek isimler belirlendi.” (http://www.hurriyet.com.tr/gundem/bin-kisilik-is-icin-rekor-basvuru-boylesi-gorulmedi-41080573)
Biri ülkenin Doğu’sundan, Kürt illerinden Şanlıurfa’dan, diğeri ülkenin Batı’sından İstanbul’dan iki haber.
Doğu’daki işte herhangi bir vasıf, nitelik aranmıyor. Bir diploma gerekmiyor. Yapılacak iş; “okulların temizliği ve çevre düzenlemesini yapmak”.
Haa, sakın bu işleri küçümsediğimizi düşünmeyin. Biz aşağıdaki anlayışın savunucusuyuz. Hikmet Kıvılcımlı’nın dediği gibi:
Bizim için; “Tarlada, fabrikada, karada, denizde, havada çalışmak, masa başında, salonda, sarayda oturmaktan şereflidir!..” Ve; “İnsan için, işten gayrisi yalandır!”
Batı’daki iş için üniversite mezunu olmak gerekiyor. Vasıf gerekiyor. Tecrübe aranıyor.
Ama sonuç aynı: Birinde 1000 kişilik işe 44 bin kişi başvuruyor, diğerinde 300 kişilik işe 50 bin kişi başvuruyor… Üstelik de bu 50 bin kişinin tümü üniversite mezunu.
Bu neyi gösterir?
Ülkenin her yanında İşsizliğin uç boyutlarda olduğunu. İlkokul mezununun da; üniversite mezununun da işsiz olduğunu. İş için kıvrandığını gösterir. Zaten sürekli artan İşsizlik rakamları da bunu gösteriyor.
İşsizlik = Açlık, demektir. Başka bir anlamı olmaz işsizliğin. İş bulamayan dolayısıyla akşama evine bir parça ekmek götüremeyen insan ve ailesi için bu, açlık demektir.
Devletin resmi rakamlarına (TÜİK’e) göre üniversite mezunlarının 3’te biri işsiz. 3’te biri de istediği işte çalışamıyor. Yani mutsuz. İş arıyor.
Ya pahalılık?
Onu ne siz sorun ne de biz söyleyelim. Şu günlerde akşam haberlerini dinlemek için hangi kanalı açarsanız açın (ki aşağı yukarı hepsi aynı, yandaş kanal) pahalılık haberlerini görüyorsunuz; meyveden sebzeye, temizlik ürünlerinden et ürünlerine, bakliyata kadar her türlü malın ateş pahası olduğu haberleriyle karşılaşıyorsunuz.
Hadi kış günü domates, biber, patlıcan gibi yaz sebzelerini yemeyeyim, kış sebzeleri yiyeyim diyorsunuz; ıspanak, pırasa gibi sebzeler bile ateş pahası. 6 lira, 7 lira… Karnabahar 8 lira. Bir demet maydanoz 3 lira. Bir demet roka, ki dalları sayabiliyorsunuz, 4 lira, 5 lira…
Yine devletin resmi rakamlarına göre 2018 enflasyon oranı yüzde 20.30 oldu. Üstelik de bu rakam oynanmış, küçültülmüş, gerçeği ifade etmeyen rakam. Gerçek hayatta birçok ürünün fiyatı iki katına çıkmış durumda.
(Bu konuyla ilgili, yani enflasyon rakamlarıyla nasıl oynadıklarına ilişkin somut bilgilere şu adresten erişilebilir: https://www.abcgazetesi.com/ekonomi/tuik-burokrati-enflasyon-talimatla-dustu/haber-117792)
Market Sorunu, Finans-Kapital Sorunudur
Tayyip höykürüyor “TOBB Türkiye Ekonomi Şurası”nda: “Marketlerden hesabını sorarız.”, diye 21 Ocak’ta. “Zamlı fiyat uygulayanları zabıtaya bildirin”, gibi komik tehditlerde bulunuyor. Ama işte size yandaş medyanın en önemli gazetelerinden 27 Ocak tarihli Sabah’ta: “İndirim yalan zam gerçek”, diye başlayan haber, tek tek örneklerle marketlerdeki ikiye, üçe katlanmış fiyatları sayıyor.
Sorun tek başına market sorunu değil ki. Market sorunu demek; Finans-Kapital sorunu demektir.
Marketlerin sahiplerine bir bakalım: Fransız Carrefoursa’nın Türkiye’deki büyük ortağı Sabancı Grubu, Migros marketlerin büyük ortağı Anadolu Grubu, Metro Marketler Alman Metro Group AG’nin, BİM’ler Topbaş’ların, A101’ler Turgut Aydın Holding’in, Şok’lar Ülker Grubu’nun. Yani Türkiye’nin her tarafında, neredeyse her mahallesinde faaliyet gösteren bu marketlerin sahipleri yerli yabancı Finans-Kapitalistler. Yani marketlerde satılan ürünlerin fiyatlarını belirleyenler bir avuç Parababasıdır. Onların ekonomik ve siyasi düzenleridir. Dolayısıyla ekonomice ve siyaseten büyük Tekellerin hâkimiyetine son vermedikçe, “Market Sorunu” bitmez. Katlanarak artar.
Bu Parababaları, köylünün ürünlerini daha ürün ortaya çıkmadan satın alırlar üç kuruş paraya. Kendileri için üretim yaptırırlar sözleşmeli, anlaşmalı çiftçilere. Ki kendileri de büyük çiftliklerde üretim yaparlar. Yani tarımda da büyük Tekellerin sözü geçer.
Bu düzen sürdükçe, Antika Tefeci-Bezirgân Sermaye Sınıfını ve Modern Finans-Kapitalistler çetesini ortadan kaldırmadıkça, kapitalist ekonomiye son vermedikçe, fiyatlara hâkim olmanız mümkün değildir. Orada; Pazar Kanunları geçer. Kısacası Tekellerin olduğu yerde bu sorun bitmez.
Her sektörde, her alanda zam…
Yukarıdaki haber, marketleri eleştiriyorsa da sonuç değişmiyor ki. Biz alışverişleri marketlerden yapıyoruz ve marketlerdeki fiyatlar da bunlar. Bunlar gıdadaki artışlar. Şimdi aynı durumu bir başka alandan, otomotiv sektöründen örnekleyelim:
“Ne yazık ki bazı otomobillerin fiyatı yıl ortalamasının üstünde”, “İndirmiş gibi yapmışlar!”, “2019 Otomotiv için daha zor geçecek”miş ve otomotiv pazarında 2018 yılında; “Avrupa’da en büyük kaybı Türkiye yaşa”mış, basına yansıyan haberlere göre.
Yani Tayyip, hani kafa buluyordu ya gazetecilerle Mecliste: “Merhabalar. Nasıl gidiyor arabalar?”, diye geçtiğimiz Kasım ayında. 2018 yılında gitmemiş arabalar ve 2019 daha da zor olacakmış otomotiv sektörü için.
Ya turizm sektörü? Orada durum ne?
“Side’de tatile 2 kat fatura
“2019’un yaz aylarında tatil yapmak isteyen yerli turist geçen yıla göre daha yüksek ücret ödeyecek. Antalya Side’de geçen yıla göre yaşanan fiyat artışı yüzde 67 ile 95 arasında olurken, fiyat artışında dikkat çeken diğer tatil bölgesi ise Lara-Kundu oldu. Buradaki fiyat artışı yüzde 64 ile 100 arasında gerçekleşti. Geçen yıla göre fiyat artışının en düşük olduğu tatil yöresi ise yüzde 38 ile 40 arasında fiyatları artan Çeşme- Ayvalık oldu.” (http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/sidede-tatile-2-kat-fatura-41052683)
Yani nereden, hangi alandan, hangi sektörden bakarsan bak, durum aynı: fiyatlar ikiye katlanmış. Döviz fiyatları, Tayyipgiller’in üstüne basa basa söyledikleri gibi düşmüş ama fiyatlar artmış ve artamaya devam ediyor.
Bir avuç vurguncu, soyguncu zalim Antika ve Modern Parababası kârlarına kâr katmaya devam ediyor; başta İşçi Sınıfımız gelmek üzere emekçi halkımız; yoksul Köylümüz, Kamu Çalışanlarımız, Gençliğimiz işsizlik ve pahalılık cehenneminde inim inim inliyor.
Ondan sonra, iç ve dış borçları ödemek için, gelsin Kamu Mallarını Özelleştirme adı altında yok pahasına elden çıkarma. Satma bir avuç yerli yabancı Parababasına…
AKP Hükümeti 2019 yılı için “Özelleştirmeden 10 milyar TL gelir” bekliyormuş.
ABD’deki; “3 Trilyon dolarlık fonlar, Türk şirketlerini yakın markaja al”mış.
AKP’giller ardı arkasına KOBİ’lerin ve vatandaşların, ödeyemedikleri kredilerini yapılandırdıklarını, herkesin bundan yararlanması için tüm olanakları sağladıklarını söylüyorlar, açıklamalar yapıyorlar hep bir ağızdan.
Bakın, 2018 yılında tam 1549 şirket Konkordato ilan etmiş Ticaret sicil verilerine göre. Yandaş Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu diyor ki 4 Ocak’ta: “Konkordatoya ihtiyaç var ama suiistimal olmasın”.
E, hani Tayyip’e göre “kriz miriz yoktu, spekülasyon vardı”?
Eğer kriz yoksa, bu önlemler niye?
Yani bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?..
Bakın ünlü Alman Bankası Deutsche Bank: “Dünyanın en ucuz parası Türk Lirası”, diyor.
Ne zaman?
11 Ocak’ta.
2015 yılında kongre turizminde dünyada ilk 10 şehir arasında yer alan İstanbul, 2018’de 20 kongre ile 133’üncü sıraya gerilemiş…
“Global Power City Index’in (Küresel Güçlü Şehir Endeksi)” 2018 yılı sonuçlarına göre İstanbul, dünyanın 44 büyük şehrinin yer aldığı Güçlü Şehir Endeksi’nde 34’üncü sıraya inmiş.
“Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO)” verilerine göre, Avrupa’da havası en kirli 10 kentten 8’i Türkiye’deymiş.
İşte ülkeyi getirdiğiniz, düşürdüğünüz durum bu…
Tefeci-Bezirgân Sermaye Sınıfı vurgundan ve talandan başka bir şey bilmez, tanımaz
Ondan sonra ne oluyor kaçınılmazca?
Yolsuzluklar baş gösteriyor. Vurgun baş gösteriyor. Daha doğrusu, yolsuzluk ve vurgunlar sonucu Türkiye Ekonomisi çöküşe doğru gidiyor. Ve; “Yolsuzluk Algı Endeksi’nde Türkiye’nin Notu Kötü”, oluyor.
“Uluslararası Şeffaflık Örgütü”nün 2018 sonuçlarına göre; Türkiye 2013’ten bu yana toplamda 28 sıra geriliyor. Ve 2012 yılından bu yana en çok gerileyen 5 ülke arasında yer alıyor. (Raporla ilgili ayrıntılı bilgilere: https://www.amerikaninsesi.com/a/yolsuzluk-algi-endeksi-nde-turkiye-nin-notu-kotu/4764019.html, adresinden erişilebilir.)
Başka türlüsü olabilir mi?
Hayır! Olmaz! Olamaz!
Çünkü sınıf karakterleri başka türlü davranmalarına elvermez, izin vermez. Onlar Antika Tefeci-Bezirgân Sermaye Sınıfının siyasi plandaki temsilcileridir. Ve o sınıf ne Millet karakteri bilir, ne vatan, ne yurt sevgisi. Üretimle de hiçbir ilgisi yoktur bu sınıfın. Onlar almayı ve satmayı bilirler sadece. Yeter ki kendileri ve takım taklavatları bu dünyada Cenneti yaşasınlar…
Kim kendilerine bu olanakları sağlarsa onun çıkar arabasına bağlanırlar. Onun emirlerini yerine getirirler.
Bugün dünyanın başhaydudu ABD Emperyalistleridir. Ve Tayyipgiller’i iktidara getiren de odur. Götürecek olan da (en azından şimdilik) odur. O yüzden ABD’nin türküsünü çağırırlar. Vatan bölünecekmiş, ülke kan deryasına dönecekmiş, hiç umurlarında olmaz. Yeter ki iktidarlarını korusunlar, yeter ki makamlarından, koltuklarından, vurgunlarından olmasınlar.
Yazımızın başından beri aktardığımız gibi; Tayyip’in ve Damat’ın söyledikleri, rahmetli Ahmet Kaya’nın türküsünde söylediği gibi; “Nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan ahmakça”… Ve onların da; Tayyip’in de, Damat’ın da “baş”ları “belada”.
Bak Tayyip, bunu, senin eski Düzce İl Başkanın, Diriliş Postası eski Ankara Temsilcisi ve yazarı, eski Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü’nün siyasi danışmanlığını yapmış Saim Tut şöyle dile getiriyor. Oku bak, Saim Tut sana nasıl hitap ediyor, ne diyor:
***
“Hadi açık konuşalım, saklısız ve gizlisiz…
“Sanırım zat-ı alileri Reis bey, bu milletin kendisine açtığı krediyi doğru okuyamıyor son zamanlarda. Kendisinden çıkar kotaranlar hariç ve AK Partililer dahil hiçbir kesim tarafından hazzedilmeyen damada –her nedense- kör gözüne iki parmak misali her ortamda ve devletin en önemli mevkilerinde resmi kararnameler çıkararak yer vermekten kaçınmıyor, sanki memlekette başka insan kalmamış gibi…
“Bir anlamda, benden sonra Berat’ı seçmelisiniz fikrini zımnen ve medyasal bir algı şeklinde dayatmaya uğraşıyor.
“Olmaz beyefendi olmaz!..
“Damat Bakan Berat beyin kandan ağabeyi Serhat Albayrak, TURKUAZ-Sabah-ATV-AHBR grubu başta olmak üzere CNN Türk, NTV, Hürriyet, Milliyet ve tüm yandaş medyanın gerçek hakimidir.
“Bu gücü nasıl elde etmiştir acep?
“Reis, reis!..
“Daha düne kadar burası muz cumhuriyeti değildir diyordun. Peki bugün eriştiğimiz durum ne?
Daha evvelki gün grup toplantısında “bana belediye başkanlığı için akrabamdır, yakınımdır diye aday getirmeyin…” diyordunuz.
“Sırf kendi damadınız olduğu için devleti resmen teslim etmeye çalıştığınız Berat Albayrak’ın tek bir özelliğini söyleyiniz bana?
Reis! Reis!
“Sanırım siz bu davayı kendi iktidarda kalma hırsına devşirdiniz. Nasıl olsa hamaseti seven bir kitle var diye. Emin olun o kesim istediğine ulaşmazsa ilk önce sizi sallar!..
“Emin olun ve bilin ki böyle giderse çok kısa süreçte yıkılacaktır AK Parti.
“Belki devrilmemek için bugüne kadar ortaya koyduğunuz tüm iddialarınızdan da vazgeçeceksiniz, kim bilir…
“Bunların hepsi açıklanabilir ve anlaşılabilir şeyler olabilir. Ancak çok sevip güvendiğiniz ve sizden sonrasına hazırladığınız damadınızı bu millet asla kabullenmeyecektir.
“Anladığım kadarıyla yakın çevreniz sizi bu siyaset mühendisliğine inandırmış… Sevgili reis, emin olun bunların çoğu boş insanlardır ve ömürleri boyu hayal edemeyecekleri güç ve servete sizin üzerinizden kavuşmuşlardır ve bunu kaybetmeyi asla göze alamazlar…
“Sevgili Reis, bu dava denilen şey sizin babanızın malı ve iktidarınızı korumak için yeri geldiğinde hamasetle, üç beş ayet okumakla başvurabileceğiniz kullanışlı bir aygıt olmaktan, sığ ve sınırlı kesimlerin çapsız öngörülerinden ötedir… O nedenle söylemlerinizdeki İslam vurgusuyla sadece yeni jenerasyonu İslam’dan uzaklaştırırsınız, çokça vurgu yaptığınız İmam Hatipli çocuklarımız dahil…
“Ancak burada yazdıklarımın tümünün boş olduğunu da biliyorum..
“Sizler için dava, devlet-millet parasıyla kendi aile ve yakınlarınızın hükümranlığını olabildiğince sürdürebilmek gibi bir mahiyete mi dönüştü acaba?..
“O nedenle ABD bir gün dost bir gün en kötü düşman, Rusya en iyi müttefik ve Suriye de en büyük düşman…
“Davutoğlu kaka, Binali cici…
“Binali eee’, Berat süper…
“Faruk Özlü bilim ve teknolojide muhteşem, ama Mustafa Varank süper bir i-phone kullanıcısı…
“Sonra…
“Reis… Böyle olmaz!..
“Tesis edip bizleri alıştırdığınız demokratik düzenin bizatihi altını oyuyorsunuz…
“Yok, bu denli oynaklığa yüreğimiz dayanamaz efendim.
“Aslında en büyük zararınız üstünden yükselip, yol aldığınız ve her sıkıştığınızda yeniden dönüş yapıp destek almaya çalıştığınız İslami kesime olmuştur. Artık böyle bir kesim de kalmadı sayenizde çok şükür efendim.
“İktidarınızı korumak için yeni kesimler bulmanız gerekiyor… Bence söylemlerinize biraz daha ince ayar çekip dinamik Sol-Kemalistler’i kucaklamanızda büyük yarar görüyorum…
“Şaka bir yana, medeni insanlardır bunlar. Severim çoğunu…” (https://odatv.com/bu-dava-denilen-sey-sizin-babanizin-mali-degil-reis-05101811.html)
***
İşte böyle Tayyip!
Artık ne yapsanız, ne etseniz boş sizin için. Sizi Allah bile ıslah etmez…
Sizin için:
Sayılı günler tükendi.
Aşağıdan yukarıdan
Yolun sonu görünüyor.