Site rengi

Tasarım

Güven Güvenebilirsen… Al Alabilirsen…

11.07.2024
574
A+
A-

M. Gürdal Çıngı

Dünyanın dört bir yanında, Sosyalist Küba ve Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti hariç, Kapitalist Toplum Düzeninde yaşıyoruz. Ne yazık ki, bir zamanlar dünyanın 3’te 1’inde egemen olan Sosyalist Kamp artık yok…

Sınıflı Toplum Düzeninin güncel biçimi olan Kapitalizmin en önemli mekanizması Artıdeğer sömürüsüdür. Bu düzende, toplumun varlığını sürdürmesini sağlayan üretimin yapılabilmesi için gerekli olan üretim araçları Kapitalist Sınıfın özel mülkiyetindedir. İşçi Sınıfı, etinde, canında, iliğinde olan İşgücünü Kapitalist Sınıfa satarak varlığını sürdürür. Kapitalizm, İşçi sınıfının alınterinin gasp edilmesine dayalı olan Artıdeğer sömürüsü olmaksızın varlığını sürdüremez.

Kapitalist Sınıfı, üretim süreçleri sonucunda ortaya çıkan ürünleri satarak kâr elde eder. Ne kadar çok ürün çıkar ve ne kadar çok satış olursa Kapitalist Sınıfının üretim süreçleri sonucunda elde ettiği kâr da o oranda artar. Ve kapitalistler, öyle bir an gelir ki, ürettikleri ürünler o kadar çoğalır ki, sadece kendi ülkelerine, kendi halklarına değil, başka başka ülkelere ve halklarına da ürün satmak zorunda kalırlar. Yani üretim, dağıtım süreçleri yerelden evrensele çıkar. Ve bu aşamada en kaliteli, en verimli, en ulaşılabilir ürünleri en ucuza üreten en güçlü kapitalistler, bunları başaramayan diğer kapitalistleri rekabet sahnesinden silerler ve gittikçe sayıları azalmaya başlar. Ve bir müddet sonra da bu kapitalistlerin şirketleri büyük tekelci şirketler haline gelirler. Ve Finans-Kapitalist olurlar. Parababası olurlar. Ve sadece bir alanda, bir üretim kolunda değil birçok üretim dalında faaliyet yürütürler. Sonra Holdingleşirler. Finans-Kapital Grubu olurlar. Her ülkede 15-20, bilemediniz 30-40 Tekelci şirket, Finans-Kapitalist Grupları bütün üretim alanlarına hâkim olurlar. Ve böylece de kârlarına kâr, servetlerine servet katarlar.

Bu süreç, Serbest Rekabetçi Kapitalizmden Tekelci Kapitalizme geçiş sürecidir. Ve bu süreç sadece bir işkolunda değil tüm işkollarında böyle akar. Ve Ticaret ve Sanayi alanındaki en büyük Kapitalistlerle büyük Toprak ve Emlak Sahipleri, Bankalar kubbesi altında birleşirler ve buna Finans-Kapital Zümresi denir. Sınıf değil Zümredir çünkü artık Kapitalist Sınıfı içinden bir avuç azınlık, bütün ürettim ve dağıtım süreçlerine hâkim olur. Onların borusu öter artık. Yani örneğin Koç Holding hem bankacıdır, hem otomotivcidir, hem beyaz eşyacıdır, hem elektronikçidir, hem de tarımcıdır, hem hemdir. Ve tüm dünyada böyledir.

Tabiî bunlar, dolaysızca İşçi Sınıfının işgücünden-alınterinden elde edilen artıdeğerlerin çalınması sayesinde olur. İşçi Sınıfını neredeyse karın tokluğuna çalıştırmak isterler ki, kârları daha çok artsın… En temel insani haklarını bile vermek istemezler İşçi Sınıfına. Çalışma ve yaşama şartlarını iyileştirecek, insanca yaşayabilecek şartları bile İşçi Sınıfına çok görürler. Bunu sağlamak için de baskı ve zor uygularlar İşçi Sınıfına.

Bu, işin üretim süreçleriyle ilgili olan veKapitalist düzen açısından normal olan yanıdır. Bu işin bir de normal olmayan yanı vardır ki, bunun örneklerini sık sık duyarız, görürüz…

Nedir bunlar?

Parababaları, İşçi Sınıfını sömürdükleri oranda İşçi Sınıfından tepki çekmeye başlarlar. İşçi Sınıfı önce Ekonomik-Sendikal mücadele vererek Kendisi Sınıf durumuna gelir daha sonra siyasi anlamda kendi partisinde örgütlenir. Kendisi İçin Sınıf olur. Artıdeğerden aldığı payı söke söke büyütür. Bu gelişme, Kapitalistleri daha az işçi çalıştırarak daha fazla üretim yapıp kârına kâr katmak için teknolojiyi geliştirmeye zorlar.

Ancak doğaları gereği bunu sağlamak için üretim süreçlerine hile de sokarlar. Yalan sokarlar. Şeytanın aklına gelmeyecek yolları bulurlar. Hem de yine teknolojiyi kullanarak…

Nasıl yaparlar bunu?

Çok yolu var. Ve Parababaları her yolu kullanırlar… Bu işleri; hileleri yaparken, yalan söylerken, insanları kandırırken de hiçbir insani, vicdani, ahlâki değer taşımazlar, rahatsızlık duymazlar, taşımazlar. Yeter ki kârları artsın, servetlerine servet katılsın…

Duyunca, okuyunca, görünce şaşarsınız. Hem de çok büyük şaşkınlık yaşarsınız.

Nasıl oluyor da dünyanın dört bir yanında yüz binlerce işçi çalıştırarak üretim yapan, satış yapan, pazarlama yapan ve milyar dolarlar kazanan koskoca, Çokuluslu bir Şirket, bir Holding, bir Finans-Kapital Grubu böyle bir şeye tenezzül eder, yapar dersiniz… Ama yaparlar… Hem de hiç düşünmeden yaparlar. Bal gibi ya da zehir gibi yaparlar.

Yapıyorlar da nitekim… Örnekleri çok. Hangi üretim dalına bakarsanız, araştırırsanız birazcık, çıplak gerçeği görüverirsiniz. O kadar ayan beyandır yaptıkları.

Örneğin Otomotiv sektörü. Yani dünyanın her yerinde kullanılan bir ürünü üretenler. 14 büyük Finans-Kapital Grubu, 54 markanın sahibi. Yani Tekelci Kapitalizmin somut örneği. Rekabet ortadan kaldırılmış, 14 büyük Holding, Şirket bu sektörü kontrolü altında tutuyor. Görelim:

 

***

Dünya çapında otomobile yön veren şirketler

01.02.2017

Yılda milyonlarca otomobil satan markaların hangi şirketlere bağlı olduğunu ve hangi markaların aslında aynı gruba ait olduğu merak etmiş miydiniz? Business Insider’ın hazırladığı tabloya göre hangi markayı hangi şirketin yönettiğini listeledik.

14 ŞİRKET 54 MARKAYI YÖNETİYOR

Hepsi de global ölçekte satış yapan ve çoğunu gündelik hayatta görebildiğiniz markaların, hangi şirkete ait olduğuna ve hangi markanın hangi markayla aynı şirketin bünyesinde yer aldığına bakalım.

NİSSAN

Nissan, bünyesinde bulunan 3 markayla otomobil üretimi yapıyor. Şirketle aynı ismi taşıyan Nissan dışında, Infiniti’yi ve Datsun’u da aynı şirket yönetiyor.

HONDA

Honda Motor Şirketi, kendi adını taşıyan markası Honda’nın dışında Acura’yı da yönetiyor.

PSA

PSA’ya bağlı 3 marka mevcut. Bunlar Peugeot, Citroen ve DS.

BMW GRUP

BMW Grup, BMW, Rolls Royce ve Mini’ye sahip.

GEELY

Geely, şirketin adını taşıyan markası dışında Volvo ve Londra Taksi Şirketi’nin de sahibi.

VOLKSWAGEN

En geniş markaya sahip şirketlerden biri Volkswagen. Kendine bağlı 8 marka mevcut.

Lamborghini, Porsche, Bentley, Bugatti, Skoda, Seat, Audi.

HYUNDAİ

Hyundai, kendi adını taşıyan markası dışında Kia’nın da sahibi.

GM

GM, en bilinen markası GMC dışında 8 markayı daha yönetiyor.

Buick, Baojun, Wulling Motor, Opel, Cadillac, Vauxhall, Holden, Chevrolet.

RENAULT

Renault da kendi adını taşıyan markası dışında 2 markaya daha sahip.

Samsung, Dacia.

TATA

Tata, 3 markayı yönetiyor. Bunlar; Tata, Land Rover ve Jaguar.

TOYOTA

Toyota şirketi, Toyota, Lexus ve Daihatsu markalarının sahibi.

FORD

Ford, kendi adını taşıyan markası dışında Lincoln’un da sahibi.

DAİMLER

Daimler, Mercedes-Benz ve Smart’ı yönetiyor.

FCA

FCA’ya bağlı 2 alt markanın altında da üçer markaya sahip. Fiat, kendi adını taşıyan marka dışında Maserati, Alfa Romeo ve Lancia’yı barındırırken Chrysler de RAM, Dodge ve Jeep’e sahip.” (https://www.cnnturk.com/otomobil/dunya-capinda-otomobile-yon-veren-sirketler?page=55)

***

Al Birini Vur Ötekine…

Bunlardan başka Japon firması olarak Mazda, Suzuki de bu sektörde çok önemli üreticilerdendir. Yine ABD’li Tesla vb. üreticiler vardır dünya çapında.

Gördüğümüz gibi, 14-20 arasında değişen Finans-Kapital Grubu, Otomotiv sektörünü tümüyle ele geçirmiş. En lüks, en pahalı, en sportif, en sağlam, en çevreci, en en… markaları bünyelerinde toplamışlar. Mercedes’ten Ferrari’ye, Rolls Royce’dan Lamborghini’ye, Porsche’ye, Bentley’ye, Bugatti’ye, Toyota’dan Fiat’a, Ford’a, Volvo’ya…

Yani zaten dünya pazarlarını ele geçirmişler. Rakipsiz kalmışlar 14 büyük Finans-Kapital Grubu olarak. Dolayısıyla paraya para, servete servet demiyorlar… Adları var, namları var, şanları şöhretleri var… Ürettikleri arabaları görenler dönüp bir daha bakıyorlar. Kimileri o otomobillerden birisine sahip olabilmek için her şeylerini satacak kadar hayranlar.

Ancak bu Parababaları şirketleri, üreticileri hile yapıyorlar. Hem de bütün bunların sahipleri olarak yapıyorlar. Yahu, böyle bir şey duyulursa, namımız ne olur, şöhretimiz ne olur, demiyorlar, diyemiyorlar…

Niye?

Çünkü, Sınıflı Toplum düzeni bunu emrediyor. Tamam; rekabeti yok ettik, şurada bir avuç tekelci şirketiz, dünyayı da aşağı yukarı paylaştık, kârımızı ediyoruz fazlasıyla, hileye hurdaya ne gerek var, niye tenezzül edelim, demiyorlar. Daha fazla kâr elde etmek için her yolu, her yöntemi, her aşağılık hileyi yapıyorlar ve yeni yeni yollar arıyorlar, buluyorlar.

Eee, nasılsa Tekelci gruplar olarak pazarı ele geçirmişler. Otomobil alacaksanız, bunlardan birinden alacaksınız. Başka olanağınız yok ne yazık ki. Biri olmazsa birinden mutlaka alacaksınız… Bunu bildikleri için yapabiliyorlar hilelerini. Hem de insan canını hiçe sayarak…

Yani yaptıkları hilelerin tamamı insan canına neden olacak, ölümlü kazalara neden olacak, kaza olduğunda ölümler olacak şekilde yapıyorlar. İnsana asla değer vermiyorlar.

Otomotiv Şirketlerinin Hileleri…

Bu sektörde yapılan hilelere vereceğimiz son örnekünlü Japon şirketleri; Toyota, Honda, Mazda ve Yamaha Motor’dan olacak…

***

Japonya’nın otomotiv sektöründe güvenlik testi hileleri ortaya çıktı

“(…)

7 Haziran 2024

Birkaç gün önce Suzuki dahil olmak üzere beş ünlü Japon otomobil markasının ürettikleri araçlarda hileli güvenlik testi yaptığı yönündeki haber, toplumda büyük tepki uyandırdı. Japonya Kabine Sekreteri Yoshimasa Hayashi yaptığı açıklamada, bu olayın Japon otomobil sektörünün sertifika sistemini kökten sarstığını ve Japon otomobil markalarına olan güveni de zedelediğini belirtti.

Güvenlik skandalları bitmiyor

Bu skandalların başlangıcı, geçen yılın nisan ayında ortaya çıkan gizemli bir mektupla başladı. Japon otomotiv üreticisi Toyota firmasının bünyesinde faaliyet gösteren Daihatsu’ndan bir kişi, Japonya Ulaştırma Bakanlığı’na bir mektup gönderdi. Mektupta, Daihatsu’nun ürettiği araçlarda yandan çarpışma güvenliği testlerine hile karıştırıldığı ifade edildi. Geçen aralık ayında Japon hükümeti tarafından yayınlanan soruşturma sonucu, bu skandalı doğruladı. Hükümet, Daihatsu’nun benzer hile olaylarının 1980’li yılların sonuna kadar uzandığını açıkladı. Yani, Daihatsu’nun skandal tarihi 30 yıl öncesine dayanıyor ve bu süre zarfında benzer hileleri sürdürmüş.

Bu yılın mayıs ayının sonunda Japonya Ulaştırma Bakanlığı’nın soruşturma raporuna göre, Daihatsu olayı, Japon otomotiv firmalarının skandalları için sadece buzdağının görünen bir ucu. Skandallar, Toyota, Honda, Mazda, Yamaha ve Suzuki dahil olmak üzere Japonya’nın otomotiv sektörünün beş devinin 38 modelini kapsadı. Bu modellerden 6’sının satışı hâlâ devam ediyor. Sertifika sorunlarından 5 milyondan fazla araç etkilendi. Hile yapılan alanlar arasında yolcuların can güvenliği, çarpışma, hava yastığı, gürültü ve emisyon kontrolü gibi sorunlar yer aldı.” (https://cgtnturk.com/japonyanin-otomotiv-sektorunde-guvenlik-testi-hileleri-ortaya-cikti/)

***

Gerçek Özür Dileme Değil Günah Çıkartma!

Yukarıda adı geçen 5 büyük otomotiv üreticisinin, bir ihbar üzerine ortaya çıkan hileleri (aslında bir ihbar üzerine patlayan, ortaya saçılan, kamuoyuna mal olan demek daha doğrudur çünkü bu hileler, duyulmadık, bilinmedik, yapılmadık şeyler değildir) üzerine Toyota Başkanı Toyoda Akio, günah çıkartıyor aşağıda okuyacağımız gibi:

***

Japon otomotiv devlerinden “hileli test” itirafı

Japonya hükümeti, araç üretim sertifikasyonu için “hileli güvenlik testi” sunmakla suçlanan otomobil firmalarının, yaptıklarını itiraf ettiklerini bildirdi.

04.06.2024

“(…)

Arazi, Altyapı, Ulaştırma ve Turizm Bakanlığı (MLIT) sertifikasyon amacıyla “hileli güvenlik testi” sunmakla suçlanan otomobil firmalarının söz konusu yolsuzlukları kabul ettiklerini bildirdi.

“(…)

“TOYOTA OLARAK ÖZÜR DİLİYORUZ”

Toyota Motor, açıklamasında, firmanın toplamda 7 modeli kapsayan araçlarının “MLIT onaylı olmayan yöntemlerle sertifikasyondan geçirildiğini” duyurdu.

Fielder, Axio ve Yaris Cross modellerinin üretiminin halen sürdüğü, diğer 4 modelin ise üretiminin daha önce durdurulduğu ifade etti.

Toyota Başkanı Toyoda Akio, düzenlediği basın toplantısında, bakanlık talimatlarına uyacaklarını bildirerek, “Toyota olarak özür diliyoruz. Doğru sertifikasyon sürecini takip etmeden seri üretim yapıp otomobil sattık.” dedi.

Toyota Başkanı Toyoda Akio

“(…)

HONDA’NIN 4,3 MİLYON, TOYOTA’NIN 1,7 MİLYON ARACINI KAPSIYOR

Devlet televizyonu NHK’nın haberine göre Japon firmalar soruşturmada adı geçen modellerin sevkiyatlarını durdurdu.

Resmi Kyodo ajansına göre test sonuçlarına ilişkin sertifikasyon sorunundan Honda’nın 4,3 milyon, Toyota’nın 1,7 milyon, Mazda’nın 150 bin, Suzuki’nin 26 bin, Yamaha’nın 7 bin aracı etkilendi.

Toyota’nın testlerde “yanlış veriler sunarak motor üretiminde hile yaptığı”, Mazda’nın ise “motor kontrol yazılımını kasıtlı olarak yeniden yazdığı” kaydediliyor.

Suzuki, Honda ve Yamaha’nın ise söz konusu yolsuzlukların yanı sıra sahte test sonuçları raporladığı bildiriliyor.”

(https://www.ntv.com.tr/otomobil/japon-otomotiv-devlerinden-hileli-test-itirafi,Vcj_rjCNwkCqjGMz7WkM9Q)

***

6 milyon 183 bin hileli yani güvenliksiz araç üret, sat sağlam diye, sonra da; “Toyota olarak özür diliyoruz. Doğru sertifikasyon sürecini takip etmeden seri üretim yapıp otomobil sattık.”, de ve kurtul öyle mi?

Bu kadar basit yani öyle mi?..

Ya, bu 6 milyon küsur araca güvenerek kullanan ve yaşamını yitiren, sakat kalan insanlar ne olacak?.. Onların aileleri ne olacak?..

Aman sen de… öyle mi?..

Yukarıda aktardığımız haberler, 2023 yılı sonu ortaya çıkan ve 2024 yılı Haziran’ında netliğe, kesinliğe kavuşan hileleri ortaya koyuyor.

Otomotiv şirketleri, bu hileleri ilk kez yapmamışlar, okuduğumuz gibi. En az 1980’li yıllardan bu yana yapmışlar. Bu tarihler de bilinen, kanıtlanan hileleri gösteriyor.Yaondan önce tespit edilemeyen hileler?..

 

Ne Birisü

Hepisü Hepisü…

Şimdi 2016 yılından bir haber okuyalım:

***

Bakanlık açıkladı: Mitsubishi ve Suzuki hile yaptı, satışlar durduruldu

Japonya’da Mitsubishi’nin 8, Suzuki’nin ise 26 aracında ‘yakıt hilesi’ tespit edildi.

01.09.2016

Japonya Turizm Ulaştırma Altyapı ve Arazi Bakanlığı, Mitsubishi’nin 8 modelinde, katalog rakamlarına kıyasla yüzde 8,8 yakıt tasarrufu hilesi ortaya çıktığını duyurdu. Bakanlıktan yapılan açıklamada, RVR, Pajero ve Mirage subcompact’ın da içinde bulunduğu 8 aracın satışını askıya alması uyarısında bulundu.

“(…)

BİR HİLE DE SUZUKİ’DEN

Japonya Ulaştırma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada ise Suzuki Motors’un satış listesindeki 26 araçta katalog rakamlarında hata tespit edildiğini duyurdu.” (https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/bakanlik-acikladi-mitsubishi-ve-suzuki-hile-yapti-satislar-durduruldu-594213)

***

Volkswagen yapar, Suzuki yapar, Toyota yapar, Mazda yapar ve diğerleri yapar da Renault yapmaz mı?

Durur mu? O da yapar. Yapmış da zaten. Okuyalım:

***

Renault hile yazılımı ile gündemde

Otomobil üreticilerinin, dizel motorlardan çıkan nitrojen oksit miktarını saklamak için kullandıkları hile yazılımı nedeniyle otomobil dünyası zor günler yaşıyor. Şimdi de Renault hile yazılımı ile gündemde.

16.01.2017

Renault hile yazılımı ile başı belada. İlk kez Volkswagen gruba ait dizel motorlu otomobillerde keşfedilen hile yazılımları, araçların emisyon ölçüm testine girdiğini fark ettiğinde motorun performansını düşürerek zehirli gaz yayılımını yasal sınırların altına çekiyor ancak araç yeniden yola çıktığında motorun performansını normal seviyeye çıkararak, zehirli gaz salınımını da onlarca kat arttırıyor.

ABD’de otoritelerin, Volkswagen’den sonra Fiat Chrysler araçlarında da keşfettiği hile yazılımı konusunda şimdi de Renault’un başı dertte.

Fransa’da devlet, otomobil üreticilerini mercek altına aldığı soruşturmada, Renault otomobillerinde hile yazılımı bulunabileceği şüphesinin oluştuğunu açıkladı. Üç hâkim tarafından onanan inceleme sonuçlarına göre, Renault’un bazı dizel modellerinde, test sırasında ölçülen nitrojen okside miktarı ile trafikte salınan nitrojen oksit miktarı arasında 10 kat fark olduğu açıklandı.” (https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/renault-hile-yazilimi-ile-gundemde-660817)

***

Aşağıdaki haber de 2022 yılından ve yine Japonya’dan. Yine Toyota’dan. Ve göreceğimiz gibi, bu kez de kamyon üretiminde hile yapmış Toyota…

***

Japon otomotiv şirketi ‘hile’ yaptığını itiraf etti

6 Mart 2022

Japon otomobil üreticisi Toyota’ya bağlı kamyon üreticisi alt kuruluş Hino Motors, “hileli emisyon ve yakıt verileri” ibraz ettiğini kabul etti.

Hino Motors, Kuzey Amerika’ya yönelik, Japonya içi üretilen araçların motor sertifikasyonlarında saptanan “yasa dışı uygulama” sonrası iç soruşturma heyeti kurdu.

Heyet soruşturması sonucunda Japon firma, 2016’dan beri “hileli emisyon ve yakıt verileri” ibraz edildiği ve bu verilerle sertifikalandırılan “motorlara sahip” 115 bin aracın satıldığını itiraf etti.

“(…)

HinoMotors Başkanı OgisoSatoşi ise düzenlediği basın toplantısında, “katı mesai koşulları ve sayısal hedefleri yakalama baskısı nedeniyle çalışanların baskı altında olduğunu” belirtti.”

(https://iktibasdergisi.com/2022/03/06/japon-otomotiv-sirketi-hile-yaptigini-itiraf-etti/)

***

Yani son cümleye bakarsak, hileleri yapanlar kendileri değilmiş. HinoMotors Başkanı Ogiso Satoşi’ye göre kabahat işçilerdeymiş(!)

İşçilere “katı mesai koşulları ve sayısal hedefleri yakalama baskısı”nı yaratan, onları zorlayan siz değil misiniz?Kimin evini kimden soruyorsunuz bir de utanmadan!

 

Durmak Yok

Yola Devam…

Volkswagen firmasının 2015 yılında dizel emisyon testlerinde yaptıkları hileler ortaya çıkınca, Volkswagen mühendislerinin, yaptıkları ilk işlerden birisi, hileleri ortadan kaldırmak değil, rakip otomotiv üreticilerinin de bu hileleri yaptıklarını kanıtlamak ve böylece suçlunun sadece kendileri değil, tüm firmalar olduğunu araştırmak oluyor. Ve buldukları, (hadi biz, bildikleri demeyelim) düşündükleriydi:

Hile yapan sadece VW değildi.”

Mercedes, Fiat-Chrysler ve Opel de aynı hileleri yapmışlar, aynı suçu işlemişlerdi.

Yani “Otomobil üreticileri, AB laboratuar testlerini sayısız yollarla değiştiriyorlardı: Aşırı şişirilmiş lastikler, kapılara dokunma, ses sistemini çıkarma ve klima sistemini kapatma, laboratuvarda emisyonları azaltmaya yardımcı olan yöntemlerden sadece birkaçıydı.

“(…)

“NEDC testinde daha düşük emisyonlar elde etmek için, otomobil üreticileri otomobilleri tam piller üzerinde test edebilir, başlat / durdur motor teknolojisini sağlayabilir ve vitesleri manuel olarak değiştirebilir. WLTP için emisyonları yükseltmek adına, tükenmiş bir bataryayı kullanarak ayrı bir test gerçekleştirir, başlatma / durdurma işlevlerini devre dışı bırakır ve vitesleri daha yavaş değiştirir.

“2014 yılında, VW dizel skandalının ABD Çevre Koruma Dairesi tarafından açıklanmasından bir yıl önce, bir araştırma, otomobil üreticilerinin belirtilen CO2 emisyonlarını azaltmak için AB testlerini “optimize etmek” konusunda giderek daha fazla utanmaz hale geldiklerini gösterdi. Temiz Ulaşım Uluslararası Konseyi’ne göre, 2001’den 2013’e kadar, laboratuardaki CO2 emisyonlarındaki boşluk yoldaki sonuçlara oranla yaklaşık yüzde 8’den yüzde 31’e çıktı.

İncelenmekte olan otomobil üreticileri ve kuralları uygulatma konusunda baskı altında olan Avrupalı düzenleyicilerle bile, bu aradaki fark genişledi- 2016’da yüzde 42’ye çıktı.”

(https://dunyaenerji.org.tr/otomobil-emisyonu-skandali-laboratuvar-testlerindeki-yasal-bosluklar/)

YaniTayyip’in dediği gibi,“Durmak yok yola devam!”,diyerek davranmış otomotiv üreticileri…

 

Çözüm; İnsana ve Topluma Değer Veren Sosyalizmdedir…

Gördüğümüz gibi, yapılmadık hile bırakmamış otomotiv üreticileri.

Biz, bu konuda, otomotiv üreticilerinin yaptıkları hileler konusunda, 2015 yılında da “Para İçin Yapmayacakları Şey Yoktur!” başlıklı bir yazı yayımlamıştık. Kurtuluş Yolu Gazetesi’nin 02 Ekim 2015 tarihli 92’nci sayısında.

Aradan geçen 9 yıla rağmen, göstermelik de olsa verilen cezalara, kamuoyundaki prestij kaybına rağmen, hiçbir şey değişmemiş Otomotiv Parababaları açısından. Aynı vurdumduymazlıkla, aynı yüzsüzlükle, aynı utanmazlıkla, aynı insan canını hiçe sayışla hileli otomobiller, kamyonlar üretmeye ve satmaya devam etmişler. Hem de milyonlarca dolar harcayarak araçlarının ne kadar güvenli, ne kadar sağlam, ne kadar çevreci vb. vb… niteliklere sahip olduğunu anlatan reklamlarla…

Oysa yaptıkları hileler, basit şeyler değil, tümüyle insan canını tehlikeye atan hileler. Ama bütün otomotiv şirketleri benzer hileleri yapmışlar. Yani özetçe; al birini vur ötekine, durumu var. Ya da; ne birisü hepisü hepisü… durumu var ne yazık ki…

Yani insan canına değer vermeye çalışmamışlar, paraya, kâra boyun eğmişler. Paranın esiri olmuşlar. Yeter ki kârımız daha fazlalaşsın, servetimiz daha da çoğalsın, demişler. Ne yapacaklarsa o kadar parayı…

Sevimli sanatçımız Barış Manço’nun dediği gibi, sonuç olarak; “altı üstü beş metrelik bez için” değer mi?

Değer, diyor Parababaları!

Çünkü onların Tanrısı, Para Tanrısı. Onlar için her şey; para, kâr, servet. Şan, şöhret. Lüks yaşam.

Bunu sağlamak için de artıdeğer sömürüsü, vurgun, talan, yalan, hile, dolan…

Yazık…

Bu durumda ortaya çıkan gerçeklik şu oluyor; piyasadaki otomobillerin hangisini al alabilirsen, güven güvenebilirsen…

Bir de yukarıda aktardığımız makalede görüldüğü gibi, otomotiv üreticileri bu binbir türlü hileyi yaparken ve yaptıkları ortaya çıkarken, Devletleri de yeterli denetimi yapmamış, hileler ortaya çıkınca da yeterince hatta hiç yaptırım uygulamamış.

E, Devlet dediğiniz nedir ki?

Hâkim sınıfların (günümüzde) zümrelerin yani bir avuç Parababasının-Finans-Kapitalistin toplumun çok büyük çoğunluğuna baskı ve zor uygulama aracıdır. Yani Parababalarına hizmet eder Devlet mekanizması.

Öyle olunca da, Emperyalist Devletlerden bu hilelere, bu insan canına kast etmelere gerçek anlamda müdahale etme, engel olma, yaptırım uygulama vb. cezalandırmaları beklemek ölü gözünden yaş ummaktır.

Bizim kuracağımız Halk İktidarında ise, temel önceliğimiz Toplum ve İnsan olacak. İnsani değerler olacak. Ahlâk olacak, Adalet olacak.

Yalan, hile, dümen, vurgun, soygun olmayacak…

Kuracağız o düzeni! Mutlaka bir gün kuracağız.

Ve İnsanlık, Sosyalist bir aile olarak yaşayacak, Fidel’in dediği gibi!