IŞİD Barzani Kürdistanı’nı kurarken…
Adlarına Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) dedikleri ipten kazıktan kurtulma dinci yobaz çetelerinin katliamları dünya halklarının gözü önünde sürüyor. Ve bu katliamlara karşı yapılan hemen hiçbir şey yok. Çünkü Amerikan Emperyalizmi böyle istiyor. Çünkü bu belayı Ortadoğu Halklarının başına musallat eden bizzat Amerikan Emperyalizminin kendisi. Çünkü IŞİD, ABD’nin 1988’de Afganistan’da CIA aracılığıyla örgütlediği El Kaide terör örgütünün devamı. Çünkü IŞİD, ABD’nin Irak’ı işgali sürecinde sözde işgalcilere karşı savaşmak kandırmacasıyla yola çıkan ve belki böylece bazı masum yurtsever antiemperyalist Müslümanları da kandıran ama özde Amerikan Emperyalizminin, başta sonu gelmeyecek mezhep savaşlarını körüklemek olmak üzere, Ortadoğu’da emperyalist politikaları uygulamak için yarattığı ve yönlendirdiği bir örgüt.
İslam dünyasında El Kaide kökenli irili ufaklı 50 civarında dinci örgüt var. IŞİD bunlardan en güçlüsü. Bu İslamcı örgütlerin gücü her geçen gün artıyor. Ama hep emperyalist politikalar sayesinde… Ne diyordu Condoleezza Rice 2012 sonlarında?
“Esad’ın düşürülmesi gerçekte bu tehlikeli grupları iktidara getirebilir. Ancak, Ortadoğu devlet sisteminin çöküşü daha büyük risk oluşturur.” (Washington Post, 24 Kasım 2012)
Yani, Esad Yönetimi düşsün de nasıl düşerse düşsün, diyordu. ABD Emperyalizmi, bu hedefle başta Tayyipgil, Katar, Ürdün, Suudi Arabistan aracılığıyla bu dinci grupları besledi, büyüttü; silah, mühimmat, askeri eğitim verdi ve finansman sağladı. Diğer lojistik hizmetler ve sağlık hizmetleri de bugün Türkiye’nin başına çöreklenmiş dinci çete tarafından karşılandı.
Ve şimdi CIA ajanları bu dinci gruplar hakkında “Kalıcı Tehdit” gibi çarpıcı adlarla kitaplar yazıyorlar. Sözünü ettiğimiz kitabın tam başlığı şöyle: “Kalıcı Tehdit. El Kaide ve Diğer Selefi Cihatçıların Evrimi” (A Persistent Threat. The evaluation of al Qa’ida and Other Salafi Jihadists). CIA’nın yan kuruluşu Rand Corporation bünyesinde Ulusal Savunma Araştırma Enstitüsü tarafından 2014’te yayımlandı. Kitabın yazarı, Seth G. Jones adlı bir CIA ajanı, bir asker. Kendi deyişleriyle Afganistan’da, ABD Savunma Bakanlığı Özel Harekât Kumandan Vekilliği, Savunma Bakanlığı Özel Harekât Bakan Yardımcılığı gibi üst düzey görevlerde bulunmuş, El Kaide ve diğer dinci örgütleri iyi bilen bir “karşı ayaklanma ve karşı terör uzmanı”. Yazar olarak bu CIA ajanı gösterilse de, kitap aslında RAND Ulusal Savunma Araştırma Enstitüsü çatısı altında Savunma Bakanlığı, Genelkurmay, Birleşik Muharip Komuta, Donanma, Deniz Piyadeleri, Savunma ajansları ve Savunma İstihbarat Topluluğu tarafından desteklenmiş bir ortak ürün. Kısacası ABD’nin istihbarat ve savaşçı birliklerinin ortak görüşü denebilir.
Kitapta dinci militan sayılarını gösteren bir grafik veriliyor (Şekil 1). Bu grafikte,1988’de El Kaide’nin kurulmasından bu yana militan sayısının nasıl arttığı gösteriliyor. Tabiî bu artıştan kimin sorumlu olduğu yazılmıyor ama yıllara göre ve toplu olarak değerlendirildiğinde, sorumlu belli: ABD Emperyalizmi! Çünkü El Kaide’yi yaratan zaten CIA. Ayrıca, militan sayısında gözle görülür büyük artışlar ABD’nin Afganistan saldırısı, Irak işgali döneminde ve Suriye savaşı sonrasında oluyor. En etkili artışınsa Suriye savaşı sonrasında olduğu görülüyor. Nitekim, 2010’dan 2013’e militan sayısındaki artışın % 58 olduğu vurgulanıyor kitapta. Ve bugün bakıldığında, 2013 rakamlarıyla 50 bin (en düşük tahmini sayı) ile 110 bin (en fazla tahmini sayı) arasında militan bulunduğu görülüyor. Aynı kaynağa göre IŞİD ve El Nusra militanları, tüm dünyadaki bu sayıların büyük bölümünü oluşturuyor. Çünkü bu iki grubun yaptığı saldırılar toplam saldırıların yaklaşık üçte ikisini (% 65’ini) oluşturuyor. Geriye kalan % 35’ini ise Arap Yarımadasındaki El Kaide grubu (% 10) ve Somali’deki Şabaab çetesi (% 25) oluşturuyor (Kalıcı Tehdit, s. Xi).
Bu yıl IŞİD ve El Nusra’nın militanları çok daha artmış, hatta katlanmış olsa gerek. Hem dünya çapında geçici başarılar kazandırılarak bir silahlı IŞİD propagandası yapıldı ve yapılıyor, hem de özellikle IŞİD ve El Nusra’ya (Suriye’deki katiller çetesi) katılım teşvik ediliyor. Başta da Tayyipgil tabiî, bu katılımları örgütlüyor. Nitekim Alman devlet televizyonu Kanal 1’in (ARD), Türkiye’den IŞİD’e katılacak gönüllüler için Gaziantep’te oluşturulan bir kampın görüntülerini yayımladığı belirtiliyor (30 Ağustos 2014; http://www.odatv.com/n.php?n=alman-devlet-televizyonu-gaziantepte-isid-kampini-goruntuledi-3008141200). İngiliz basını ise her gün Türkiye’den Irak ve Suriye’ye 20 cihatçının geçtiğini, Türkiye’nin bu duruma göz yumduğunu bildiriyor (Milliyet, 30 Ağustos 2014).
Şekil 1. Yıllara göre dinci militanların sayısındaki artış. Mavi çizgi en fazla, kırmızı çizgi en düşük tahmini sayıları gösteriyor. En büyük artış 2011 yılı ve sonrasında.
Kitapta militanların İslam dünyasındaki dağılımı verilirken, Suriye savaşının açıkça militan sayısını artırdığı belirtiliyor:
“Selefi cihatçıların sayısı hem en düşük, hem de en yüksek tahmini sayılara göre, 2010’dan 2013’e kadar ikiye katlandı. Suriye’deki savaş Selefi-cihatçı savaşçıları cezbeden en önemli etken.” (Kalıcı Tehdit, s. Xi)
Suriye savaşını çıkaran, dinci çeteleri dünyanın dört bir yanından devşirip Suriye’ye sokanın emperyalizm olduğunu bilmeyen kalmadı. O halde bu katliamların sorumlusu emperyalizmdir.
Emperyalizm saldırıları yönlendiriyor: hedef Ortadoğu ve Kuzey Afrika Halklarıdır
Saldırıların nedeni, emperyalizmin Büyük Ortadoğu ve Kuzey Afrika veya Genişletilmiş Ortadoğu Projesi’dir. Bu projenin özeti, bu coğrafyadaki Müslüman halklara kan kusturmaktır. CIA kitabının adı Kalıcı Tehdit olsa da, aslında emperyalist metropoller için ortada bir tehlike veya tehdit yoktur. Bunu da açıkça dile getiriyorlar:
“Bizim veri tabanımıza göre, El Kaide ve ilişkili örgütlerin 2013’teki saldırılarının yaklaşık % 99’u Kuzey Afrika ve Ortadoğu‘daki ‘yakın düşman’ niteliğindeki hedeflere ve Batı ülkeleri dışında kalan diğer bölgelere yönelik. Bu da gösteriyor ki, El Kaide ve bağlantıları şu anda kasıtlı olarak yakın düşmana odaklanmış durumdalar; Batı’daki ‘uzak düşman’ niteliğindeki hedefleri veya hem yakın hem uzak hedefleri vurması artarak zorlaştı.” (agy, s. Xi)
Zaten kitapta belirtildiğine göre, bu grupların başlıca amacı Müslüman ülkelerdeki yönetimleri devirmektir, “yakın düşman” bu ülkelerdeki yönetimlerdir (agy, s. 12). Ayrıca, emperyalizme göre “doğrudan destek olmadıkça, bu militanlar ve örgütler amatör kalır.” (agy, s.12)
Bu aktardıklarımız şu anlama geliyor: Emperyalizm, onca vahşete rağmen, vurun, kırın, istediğinizi yapın, diyor bu insanlıkla bağı kalmamış terörist örgütlere.
Denecek ki, o halde, neden ABD 8 Ağustos’tan bu yana IŞİD’e hava saldırıları düzenliyor?
Bunun nedeni, IŞİD’i kontrol etmek, dizginlemek ve yönlendirmektir. Ağustos ayının sonlarına doğru (21 Ağustos) ABD Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı bir basın açıklaması yaptılar. Burada Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey, ABD saldırıları ile ilgili şöyle diyor:
“IŞİD’i sınırlamak (çevrelemek) mümkün. Sınırlanabilirler ama sürekli değil… IŞİD yenilmelidir. Ancak, Suriye’de müdahalemiz olmaz” (Guardian, 22 Ağustos 2014)
Bu açıkça, Suriye’ye saldırın, Bağdat’a saldırın, demektir. Hürriyet’ten Tolga Tanış ise ABD’nin hava saldırılarının dökümlerini aktardı:
“ÖNCE Amerikan hava saldırılarından başlayalım. Irak’taki operasyonları yöneten, ABD’nin bölgedeki ordusu CENTCOM, saldırıların başladığı 8 Ağustos’tan bugüne kadar 15 duyuru yayımladı.
“23 Ağustos’a kadar yapılan bildirimlerin tasnifini yaptım. 5’i Sincar’la ilgili. 3’ü Erbil. 6’sı Musul Barajı. 1’i de Erbil ve Musul Barajı beraber. Toplam 93 hava operasyonu var. Savaş jetleri ve insansız hava araçları karışık. Bunların 60’ı Musul Barajı için. Bağdat’a yönelik tehditle ilgili bir hava saldırısı yok. Baraj kadar kritik, Bağdat’a yakın rafineri için yok. Ama bunlar var. Bu ne demek? “Bağdat’a karışmam, Kürtlere dokunma ve senin Musul’un altyapısına hâkim olmana izin vermeyeceğim” demek. Buna çevreleme (containment) denir.” (Hürriyet, 24 Ağustos 2014)
Aslında çevrelemeden çok yönlendirmedir yapılan. Aşağıdaki haritada ABD saldırılarının hangi bölgeye yapıldığı gösteriliyor. (Haritada aynı zamanda hangi yönetim veya örgüt nerede etkin, gösteriliyor, Şekil 2). ABD saldırılarının yapıldığı bölge, Barzani bölgesi. Buralara gelme deniyor IŞİD’e bu saldırılarla. Ama Bağdat’a ve özellikle Suriye’ye yönelebilirsin. Nitekim, IŞİD’i Musul ve Erbil barajlarına yaklaştırmayan emperyalizm, aynı IŞİD’in uzun bir süredir Fırat üzerindeki Fırat Barajı’nı ele geçirip Suriye halkını susuz bırakmasına ses çıkarmamaktadır (Milliyet, 12 Temmuz 2014).
Şekil 2. ABD hava saldırılarının yapıldığı bölge Kürt bölgesi ve civarı (kırmızı çerçeveli bölge). Özellikle Musul Barajı bölgesi. Yayında IŞİD saldırısı ile doğan otorite boşluğundan Barzani’nin yarar gördüğü belirtiliyor. (Kaynak: http://www.businessinsider.com/martin-dempsey-on-the-isis-problem-2014-8)
Bütün bunlar, ABD’nin IŞİD’e esaslı bir zarar vermek değil, IŞİD’i yönlendirmek amacını güttüğünü gösteriyor. Böylece önce Irak Merkezi Hükümeti’ne darbe vuracak IŞİD, ki böyle oldu. Sonra, Irak Ordusu’ndan ele geçirdiği silahlar ve dış destekle Esad’a daha büyük güç ve moralle saldırması planlanıyor. Yukarıda gördüğümüz gibi, ABD Genelkurmayı zaten açıkça Suriye’ye saldır, biz karışmayız diyor.
Işid Barzani’ye çalışıyor: Vur IŞİD Vur, Kürdistanı Kur!
IŞİD hafiften Kürt bölgelerine doğru yönelecek oldu. O saat emperyalistler hava saldırısı düzenledi. Böylece hem dünya halklarının gözünde IŞİD’i besleyip büyütenin kendileri olduğunu sakladılar, emperyalist propaganda yaptılar. Hem de, daha önemlisi, Kürdistan’a, Barzanim’e dokunma dediler, IŞİD’e. Aynı zamanda Barzani’ye gıda yardımı, lojistik ve askeri yardım başlattılar. Barzani böylece IŞİD’i kovaladı ve kahraman oldu. Kürt ulusal bilinci bilendi. Barzani Türkmenler ve Yezidiler için de kurtarıcı oldu. Sadece Kürt halkına değil, diğer Ortadoğu Halklarına, özellikle Türk ve Arap Halklarına da kurtarıcı olarak gösterildi Barzani. İyi ki varmış denildi.
Bizde ise Sırrı Süreyya köşeği, aynı taktik anlayışla CNN Türk’teki söyleşide “İyi ki PKK silah bırakmamış. PKK olmasa idi IŞİD bugün Adana’da idi” dedi çıktı.
Yani, Arap ve Türk Halkını Barzani Kürdistanı ile PKK, IŞİD teröründen korudu, diyorlar. Bu çıkış, resmi Kürdistan altyapısının hazırlanması için propaganda niteliğindedir. Aynı zamanda Türk Ordusu da ne ki, “kâğıttan kaplan” çıkışıdır. Türk Ordusu’nu demoralize etme girişimidir.
Olayların bu akışı içinde havaya giren ve zaten fiili devlet durumundaki Barzani Kürdistanı, resmen de devlet olalım derken emperyalistlerce uyarıldılar. Bekle!
Bu sırada hem ABD, hem Alman yetkililerinin Irak’ın bütünlüğünden söz etmesi, Kürdistan’ın resmen bağımsızlığının yanlış olacağını belirtmesi bu anlama geliyordu. Pekiyi neden bu önçalışmalar resmen devlet olmak için yeterli bulunmuyor?
Hürriyet’in Tolga Tanış’ı CIA’nın Ortadoğu uzmanlarından Henry Barkey ile bir görüşme yaptı. Kürdistan’ın neden şimdi resmen devlet oluşunun yanlış olduğunu, Irak’ın toprak bütünlüğünü savunduklarını şöyle açıklıyor CIA ajanı, emperyalizmin çıkarları bakımından:
“Bağımsız bir Kürdistan gelecek ama kısa ve orta dönemde bunun ortaya çıkması büyük hata olur. İki sakıncası var. Birincisi, belki uzun dönemde bu imkânsız ama şu anda Irak’ın bir bütün olarak kalması şart. Çok paradoksal biçimde Irak’ı beraber tutan unsur ise Kürtler.
“… (Bağımsızlık) IŞİD’in Musul’da başlattığı sürecin etkisiyle olursa onlarca yıl sürecek bir mezhep savaşı başlar. Çatışmalar da Kürtler dahil herkesi girdabın içine çeker. Kimse durduramaz.”
“… Zaten Bağdat’ta olsun Şam’da olsun, iki merkezi hükümetin de topraklarının büyük kısmı üzerinde kontrolü azaldı.
“… İkincisi, bağımsızlık kendilerine düşman yaratmayacak biçimde olmalı. Ayrılacaksan, bunu başlatan sen olma, seni başkaları buna itsin. Çünkü sen başlatırsan, Arap ülkeleri mesela ‘Arap topraklarını, Arap petrollerini alıyorlar’ diye bakacak. Yeni Kürdistan, doğar doğmaz bir sürü düşman edinmiş olacak.
“… Ama buralarda, mesela Kürt olmayan halk eskiden Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne (KYB) menfi bakarken, Irak’taki karışıklıklar sonrası değişti. Kerkük ve başka bölgelere Kürtler kendi güçlerini yolladılar ve yerel halktan reaksiyon pek gelmedi. Hatta bundan memnun gözüküyorlar. İşte bunun kurumsallaşması ve yerine oturması için de zaman gerek.
“… O bölge artık iflah olmayacak. Saddam gibi Bağdat’tan her şeyi kontrol eden bir otorite bir daha asla olmayacak. Suriye’de de olmayacak. İki güçlü devlet kalacak, Türkiye ve İran. Bu son şans değil o yüzden. Aslında her şey yeni başlıyor.” (Hürriyet, 3 Ağustos 2014)
Özetlersek:
Barzani Kürdistanı’nın resmen bağımsızlığı IŞİD saldırısıyla oldu gibi görünmesin, sonra IŞİD’i kontrol edemeyebiliriz.
Zaten Şam ve Bağdat yönetimi diye bir şey kalmadı, aceleye gerek yok.
Düşman yaratmamak gerek. Çevre halklar bunu kabullensin ve hatta Barzani’yi bağımsızlığa itsin. Böylece sorun olmayacaktır. Nitekim Yezidiler ve Türkmenler için böyle oldu. (Barzani Türkmenlerin de yoğun olduğu Kerkük’e kondu ve hiçbir şikâyet de olmadı. Hatta Türkmenleri IŞİD teröründen Barzani kurtardı, kahraman oldu).
Bölgede Saddam da yok, Esad da yok. Kim kalıyor?
İran ve Türkiye. Bunları da ses çıkaramaz hale getirmek gerek. Bu bakımdan bekleyin.
Emperyalist ajanı neden tedirgin? Oysa, Sıfırlamacı Tayyip ile Sıfırcı Davidson, al takke ver külah Türkiye’yi bir süre daha götürecekler gibi görünüyor?
Aslında işleri zor. Bunu görüyor. Çünkü, hırsızlar ve hainler. Bu kanıtlandı. Hele hele, vatan hainliğinde ortaklar. Tayyip’in Davidson’u başbakan yapması, vatan hainliğinde ortak olmalarından kaynaklanıyor. Dolayısıyla açıkları ortak. Bu yüzden kolayca sırt sırta verecekler. Türkiye’de böylesine yıpranmış bir yönetimin varlığı, geçen yılki Gezi Direnişi’miz, Aralık operasyonları, emperyalistleri tedirgin ediyor, temkinli davranmaya itiyor. Her şey bir anda tersine dönebilir çünkü.
Petrol, Barzani Kürdistanı ve IŞİD
Bugün, emperyalistlerin kendi deyişiyle, “Gezegenimizin en zengin terör örgütü” IŞİD. Günlük geliri 1 milyon doların üzerinde olduğu belirtiliyor RAND Corporation’un CIA ajanlarınca. IŞİD’in gelir kaynaklarını ise şöyle belirtiyorlar:
“Yaygın inanışın tersine IŞİD’in kaynağı dışarıdaki zengin bağışçılar değil; sağlıklı kaynaklar gösteriyor ki, IŞİD’in parası çoğunlukla Kuzey Irak ekonomisinin ticaret, inşaat ve petrol sektöründen zorla alınan haraçlardan kaynaklanıyor. Grubun ek olarak bizzat savaş sayesinde IŞİD’ce dönek olarak görülen yerel Hıristiyan ve Şiilerden yağmaladıkları ve milyonlarca dolara ulaşan geliri var.” (Johnston PB, Bahney B. IŞİD’in yumuşak karnı: Irak’ta IŞİD’in nakit akışını engellemek. http://www.rand.org/blog/2014/08/hitting-isis-where-it-hurts-disrupt-isiss-cash-flow.html)
Ancak, bu bilgiler eksik. Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’ın bu dinci çetelere para yardımı yaptığı biliniyor.
IŞİD belki Musul’u ele geçirdi ama buradan sürekli gelir sağlaması veya Musul’u sürekli elinde tutması da zor. Emperyalizm izin verdiği sürece geçici, korsan gelir sağlayabilirler ancak.
Pekiyi, petrol geliri Barzani için ne durumda?
Barzani için de petrol geliri şu anda farklı değil. Çünkü yasal altyapısı yok. Tayyipgil’in desteğiyle kaçak hat döşeyerek Ceyhan’dan aktarıp pazarlama sahtekârlığı ile korsan petrol geliri elde etme oyunu uluslararası mahkemeden dönebilir. Emperyalistler, Barzani’ye devletleşme için acele etme derken bu gerekçeleri de göz önüne alıyorlar. Yani petrol gelirlerinin sağlamlaştırılması gerek Barzani’nin. Hem maddi, hem hukuki anlamda… Bu henüz sağlanabilmiş değil. Henry Barkey’in yukarıda söz ettiğimiz Tolga Tanış ile söyleşisinde şu ifadeleri yer alıyor:
“Kuzey Irak’ın Bağdat’tan aldığı petrol payı ayda 1 milyar dolardı. Senede 12 milyar dolar eder. KYB’nin başka vergi gelirleri de var ama çok ufak. Bağımsız oldun diyelim. Bağdat’tan alamayacağın bu parayı ikame etmek için ne kadar petrol satacaksın? Zaten Bağdat’la hukuki problemler var. Sattığın petrolün fiyatını kırmak zorunda kalıyorsun. Başlarda ekonomini nasıl yürüteceksin? Bağımsızlıktan bahsediyorsun, Türkiye’nin sömürgesi olursun.” (Hürriyet, 3 Ağustos 2014)
Ayrıca, bugün için IŞİD’in elinde olan Musul petrolünü, altyapısı oluşturulduktan sonra IŞİD gibi sağı solu belli olmayan bir terör örgütü yerine Barzani ile iç etmek emperyalizm için daha cazip olsa gerek… Ayrıca, Kuzey Irak’ta odak Barzani’dir. Geleceğin Kürdistan’ı için emperyalizmin has adamı Barzani’dir.
Sonuç
Bütün bu emperyalist oyunlara rağmen, Arap, Kürt, Fars ve Türk Halkları gerçekleri görüp oyunu bozacaktır. Bundan kuşkumuz yoktur. Emperyalistlerin korkusu bunu kanıtlamaktadır.
Türkiye’de emperyalizm istediği şekilde yumuşak bir geçiş sağlayamadı. Hainlikleri ayyuka çıkan emperyalist uşakları kıl payı seçim kazandılar belki. Ama yıpranmaları nedeniyle oyunun en gözü kara piyonları olsalar da artık iniştedirler, iplikleri pazara çıkmıştır. Kurtuluşları yoktur.
Gelecekte halkımıza karşı gitgide daha da hainleşecekler ve maskeleri hepten düşecektir. Ve kaçacak delik arayacaklardır.