Koronavirüs değil, kapitalizm öldürüyor
Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkıp kısa sürede dünyanın birçok ülkesine hızla yayılan (Pandemi) Covid-19 virüsü, her ülkede farklı sayıda vaka ve ölüm oranlarıyla görülmektedir. Aslında virüs aynı virüs ama her ülkede farklı etki ve sonuçlarıyla karşılaşıyoruz. Çok hızlı yayılabilen, hava yoluyla ve temasla insandan insana geçebilen bir virüs…
Peki, neden her ülkede farklı etki ve sonuçlarla karşılaşıyoruz?
Virüse karşı verilen savaşta başarı; alınan önlemlerin ne kadar ciddi olduğuna bağlı olduğu gibi, doğru teknik ve yöntemlerin ya da ilaçların geliştirilmesine de bağlı. Yani o ülkenin sağlık sisteminin ne kadar güçlü bir altyapıya sahip olduğu, virüsün etkisiyle paralellik gösteriyor. Ayrıca virüsün görüldüğü ülkede sağlık sisteminin kâr amaçlı mı, yoksa insan odaklı mı olması da sonuç bakımından önemli. Yine o ülke halkının ne kadar örgütlü yani birlikte hareket etme yetisinin (kolektif aksiyon) güçlü olması da önemli bir etken. Daha doğrusu en önemli etken diyebiliriz.
Çünkü böylesi pandemik bir virüs karşısında birincil görev üstlenen sağlık sisteminin, fiziki altyapısı olan hastane, sağlık araç ve gereçleri, iyi yetiştirilmiş sağlık çalışanları, bilim insanlarının olması gerekli. Bu virüsün çok fazla yayılmadan kontrol altına alınabilmesi için halkın, bilim insanlarının uyarıları doğrultusunda ve onlarla uyumlu halde çalışması gerekli. Sendikaların, meslek odalarının, derneklerin vb. örgütlü şekilde davranması gerekli. Kısacası örgütlü toplumlar çabucak disipline olabildiği için virüse karşı alınan önlemleri de hızla hayata geçirir.
Şimdi virüsün çıktığı Wuhan kentinden başlayarak birkaç ülkedeki virüsün sebep olduğu vaka ve ölüm oranlarına bakalım:
Virüsün ilk ortaya çıktığı Çin’in Wuhan kentinde şu an yerli hiçbir Koronavirüs vakası gözükmemektedir. Birkaç gün daha bir vaka olmazsa kentteki karantina kaldırılacak.
Şu ana kadar dünya genelinde vaka sayısı 679.977’e ulaştı ve toplamda da 24.863 kişi hayatını kaybetti.
ABD: Vaka: 124.686, Ölüm: 2.191
Almanya: Vaka: 58.247, Ölüm: 455
İspanya: Vaka: 78.797, Ölüm: 6.528
İtalya: Vaka 92.472, Ölüm: 10.023
Çin: Vaka: 82.120, Ölüm: 3.304
Dünyadaki 29 Mart tarihli Koronavirüs haritası bu şekilde. Bu ülkelerin tamamı kapitalizmce yönetilen ülkeler.
Şimdi de bugünlerde geleceğin ülkesi olarak bakılmaya başlanmış olan Sosyalist Küba’ya bakalım:
Küba’da 119 vaka var, bunlardan 3 kişi hayatını kaybetmiş. Ölenler arasında hiçbir Küba vatandaşı yok, hepsi yabancı uyruklu.
Bu rakamlar bize Sosyalist Küba’nın Koronavirüsle mücadelede en başarılı ülkelerden biri olduğunu gösteriyor.
Peki, Küba’ya bu başarıyı getiren ne?
En başta insan sevgisi.
Küba Devrimi’nin efsanevi önderi Che ne diyordu?
“En önemlisi, dünyanın neresinde olursa olsun her haksızlığı kendinize karşı yapılmış gibi hissetme kabiliyetinizi koruyabilmenizdir. Bu bir devrimcinin en önemli özelliğidir.”
Küba’da doğan her çocuk ilkokuldan başlayarak; “Hepimiz Che gibi olmalıyız” andıyla eğitime başlar.
İşte o antla yetişmiş olan Kübalı doktorlar, virüsün en fazla tahribata neden olduğu ülke olan İtalya’ya giderken, sorulan soruya halkına ve önderlerine layık cevaplar veriyor:
“Küba, İtalya’nın koronavirüsten en çok etkilenen bölgesi Lombardiya’nın merkezi Milano’ya 52 kişilik doktor ve hemşire heyeti gönderdi. 68 yaşındaki Kübalı yoğun bakım uzmanı Leonardo Fernandez, ‘Hepimiz korkuyoruz ama yapmamız gereken devrimci bir görev var. Dolayısıyla korkumuzu bir kenara bırakıyoruz’ dedi.” (https://www.birgun.net/haber/kubali-doktorlar-italya-da-devrimci-bir-gorevimiz-var-292832)
Küba Büyükelçisiyle 1990’lı yıllarda yapmış olduğumuz bir sohbette yoldaş; “Kübalı doktorların adanmışlıkları geleneksel köklere dayanıyor. Kübalı doktor yeni bir ilaç bulduğunda bunu ilk olarak ailesinde dener”, demişti. Böylesi yüce bir gelenek, sosyalist doktorun devrimci ahlâkıyla buluşunca dünyanın en iyi doktorlarının Küba’dan çıkması tesadüf olamaz.
Koronavirüsle mücadelede sınıfta kalan “Dünya Sağlık Örgütü”nün verileri, sağlık alanında Küba’nın ABD’nin bile 15 yıl ilerisinde olduğunu kabul eder. Ülkelerin sağlıktaki başarısını değerlendirmek için iki temel gösterge kullanılıyor:
1- Bebek Ölüm Hızı (BÖH) ve
2- Yaşam Umudu (YU).
BÖH ne kadar düşükse, YU ne kadar yüksekse ülke sağlıkta o kadar başarılıdır. Aşağıdaki grafikte Küba’nın başarı puanı +51
Üstelik Küba sağlık sisteminden, anne karnına düştüğünüz andan itibaren ölene dek parasız olarak yararlanırsınız. Küba’nın sağlık alanında başarıları arasında; özellikle akciğer kanserine yönelik olarak aşı üretmesi, ortalama insan ömrünün uzunluğu noktasında dünya sıralamasında en üstte olması ve genetik alanındaki örnek çalışmalarını sayabiliriz. Küba 1959 yılındaki devrimden bu yana ABD Emperyalizminin her türlü ablukasına rağmen bu başarıyı elde ediyor.
Küba’nın sağlık alanındaki bu başarısı dost düşman herkes tarafından kabul edilmiştir
Asıl konumuza dönersek; son günlerde Dünya çapında yaşanmakta olan böylesi büyük Pandemik bir salgında da Küba, bir kez daha, feleğe meydan okuyarak dünya halklarına yol gösteriyor!
Yine Koronavirüsle mücadelede Küba’nın, dünyada hiçbir ülkenin korkudan, cesaret yoksunluğundan ve insan sevgisi yoksunluğundan dolayı kabul etmedikleri, Koronavirüslü hastaların bulunduğu, bir İngiliz Gemisini (bütün riskleri göğüsleyerek) limanlarına girmesine izin vermesi ve içindeki yolcuların tedavisini üstlenmesi, dünya halklarının gözünde ve gönlünde örnek bir ülke olarak yer almasını sağladı.
“İngiltere bandıralı MS Braemar gemisi, birden fazla ülkenin reddetmesinin ardından gemideki yolcuları tedavi etmeyi kabul eden Küba’ya demirleyecek.” (http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/kimsenin-kabul-etmedigi-o-gemiyi-kuba-kabul-etti-1727644)
Bu örnekleri çoğaltabiliriz.
Emperyalist ülkeler, Koronavirüsle mücadele için milyar dolarlık, hatta ABD örneğinde görüldüğü gibi 2,2 trilyon dolarlık, ek bütçeleri devreye sokmalarına rağmen Küba’nın elde ettiği başarıya ulaşamıyorlar.
Bir iki cümle ile de ülkemizdeki duruma bakalım:
Şu an ilk vakanın görüldüğü 11 Mart tarihinden bu yana 7402 vaka, 108 ölüm gerçekleşti.
Koronavirüs salgınına yönelik AKP’giller’in Kaçak Saraylısından gelen açıklamalar; “Bir taraftan sabır, diğer taraftan dua ile bu süreci aşacağımıza inanıyorum”, “virüs salgını ve petrol fiyatların düşüşüyle bağlantılı olarak finans alanında yaşanan gelişmelerin ilave avantaj sağlayacak” gibi açıklamalarla, pandemik bir salgında bile, insana nasıl değer verdiklerinin(!) en belirli göstergesidir.
İnsanlar can derdindeyken AKP’giller’in “Kanal İstanbul” projesini ihaleye çıkartmaları, onların asıl derdinin rant olduğunu gösteriyor.
Bu anlayışın iktidarda olduğu ülkemizde salgının sonuçlarının daha vahim olacağını gösteriyor.
Sonuç olarak; bu Pandemik salgınla mücadeledeki başarıyı Sosyalist Küba’dan yola çıkarak tümevarımla dünya ölçeğinde ele alırsak şöyle bir sonuca varırız: Dünyanın tek bir sosyalist aile olduğunu düşünelim, bu salgın ilk çıktığı yerde lokal bir düzeyde kalırdı. Ya da sonuçları bu kadar yıkıcı olmazdı.
Türkiye ve Dünya Devrimi’nin önderi Hikmet Kıvılcımlı, 1967 yılında her türlü emperyalist saldırılar karşısında devrime sahip çıktıkları için; “Küba Feleğe Meydan okuyor”, diyordu.
Bugün Küba feleği yenmiş, dünya halklarına umut kaynağı oluyor.
Ne mutlu Kübalı Yoldaşlara!
29.03.2020
Ankara’dan Bir İşçi Yoldaş