Parababalarının kâr hırsı, sağlık sistemimizi çökertiyor!
Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu
Son iki yıldır, kamu hastanelerinde uzman doktorlardan randevu almak ve ameliyat olmak daha da zorlaştı. Bu durumun birçok nedeni var. Şehir içindeki hastanelerin kapatılması, şehirlerimizin dışına şehir hastaneleri yapılması. Sayıları konusunda kesinlik olmayan başta Suriyeliler olmak üzere, on üç ila 15 milyon “sığınmacı” nüfusun ülkemizde olması. “Giderlerse gitsinler” denilen doktorların yurtdışına göçü. Son olarak da Tıpta uzmanlaşmak için girilen TUS (Tıpta Uzmanlık Sınavı) sınavlarında kontenjanların aşırı artırılmasına rağmen, Kadın-Doğum, Çocuk Hastalıkları, Beyin Cerrahisi gibi branşların tercih edilmemesi. Yeni mezun doktor arkadaşlar, daha önce çok tercih edilmeyen, doktorların hastayla çok karşı karşıya gelmedikleri Biyokimya, Mikrobiyoloji, Patoloji, Radyoloji, Fizik Tedavi ve Dermatoloji gibi branşları seçiyorlar. Pek çok uzmanlık derneği TUS kontenjanlarının aşırı artırılmasına karşı çıkıyor (https://medimagazin.com.tr/guncel/uzmanlik-derneklerinden-tus-kontenjanlarina-yurutmeyi-durdurma-davasi-100243).
Bir eğitim kliniğinde uzmanlık öğrencisi sayısı artırıldığı zaman, o asistan, uzmanlık eğitimi süresince gerekli eğitimi alamaz duruma geliyor. Örneğin plastik cerrahi eğitimi alan asistan, gerekli ameliyatları öğrenmeden uzman olur hale geliyor. Radyoloji eğitimi alan asistan, radyolojinin tüm alanlarının bilemeden mezun oluyor.
Aslında benzer bir durum, altı yıllık Tıp Fakültesi eğitiminde de yaşanıyor. Tıp Fakültesi kontenjanları aşırı artırıldığı için ve özel tıp fakültelerinde yeterli öğretim üyesi olmadığı için son on yılda Tıp eğitimi çok kan kaybetmişti. Bunun sonuçlarını da alanda yaşar hale gelmiştik. Pek çok yeni mezun genç doktor arkadaşımız kendine güvenemediğinden, mecburi hizmet için gittikleri yerlerde sıkıntı yaşar hale gelmişlerdir. Bunu pek çok yeni mezun genç doktor arkadaş dile getirmektedir.
Bu koşullar altında doktora ulaşmak, iyi bir sağlık hizmeti almak gün geçtikçe zorlaşmaktadır. Tıp Fakültelerindeki deneyim sahibi uzman öğretim üyeleri de ekonomik açıdan üç-dört kat daha iyi koşullar sunan özel hastanelere gitmektedirler. Ayrıca, Tıp Fakültesinde uzmanlık eğitimini bitiren, kamu hastanesinde çalışmaya başlayan yeni mezun bir uzman doktor, Tıp Fakültesi öğretim üyesinden daha çok ücret alabilmektedir. Tıp Fakültesi öğretim üyesi olmak tüm cazibesini yitirmiştir. Bu durumda da köklü tıp fakültelerimizde bile öğretim üyesi eksikliği yaşanmaktadır. On yıl önce öğretim üyesi olmak için can atılan fakülteler, arka arkaya ilan yayımlayarak öğretim üyesi arar hale gelmiştir.
Bir yan dal uzmanlığı olan Çocuk Hematoloji-Onkoloji (Kan ve Kanser hastalıkları bilimi) alanı, yıllardır tercih edilmemektedir. Bu dalda uzman olan pek çok arkadaşımız da özel büyük zincir hastanelere, Kemik İliği Nakli merkezlerine geçmiştir. Böyle olunca pek çok Tıp Fakültesinde bu en temel alanda uzman doktor yoktur. Çocuk hastalıkları uzmanlık eğitimi alan asistanlar, bu temel eğitimi almadan mezun olmaktadırlar.
Beyin Cerrahisi alanı da en uzun ameliyat sürelerinin olduğu zorlu bir tıp branşıdır. Bu nedenle çok istenmez. İsteksiz olarak Beyin Cerrahı olunamaz. Her şeye karşın bu branşı isteğiyle seçen az sayıda arkadaşımız vardır. Uzman pek çok arkadaşımız da yine ekonomik nedenlerle özel hastanelere geçmektedir. Günümüzde nitelikli beyin cerrahisi ameliyatlarının çoğu özel hastanelerde yapılmaktadır. Tıp Fakültelerinde Beyin Cerrahisi alanında öğretim üyesi eksikliği yaşanmaktadır.
Sonuç olarak; Tıp Eğitiminde AKP iktidarının tercihleri ve dayatmaları nedeniyle ciddi bir karmaşa yaşamaktayız. Niteliksiz Tıp Fakültesi ve yeterli olmayan Uzmanlık Eğitimi, belli branşlarda yığılma, belli branşların istenmemesi bu karmaşayı daha artırmaktadır. Özel hastane sahibinin Sağlık Bakanı olması, AKP iktidarının tercihinin sağlıktan aşırı para kazanan Parababaları olduğunu göstermektedir. Pıtrak gibi biten özel hastaneler aşırı kârlar kazanmasalar, kamu hastanelerine göre uzman doktorlara üç-dört kat ücret teklif edemezler. Bu durum sürdürebilir değildir. “Yarım hekim candan yarım hoca dinden eder” diye bir atasözümüz vardır. Bu durum böyle giderse her geçen yıl halkımız açısından gerçek bir sağlık hizmeti olanaksız hale gelecektir. Milyar dolarlık yatırımlarla kurulan Kamu Hastaneleri ve Özel Hastaneler deneyimli doktor bulamayacaktır.
Anayasa’nın 56/1. maddesinde; “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir”, denilerek sağlık hakkı tanımlanmıştır. AKP iktidarı bu Anayasa maddesine göre sağlık alanını düzenlemek yerine, paranın egemen olduğu bir sağlık düzenini meydana getirmiştir. Parababaları düzeni dediğimiz emperyalist-kapitalist düzen böyle bir düzendir. Halkın sağlığı yerine, kendi kârını ön plana alır. Bunlar; paranın vatanı yoktur, derler. Sıkıya geldiklerinde, parayı başa ülkelere transfer ederler. Paranın bu kadar çok konuşulduğu ve paraya göre sağlık siteminin düzenlendiği bir dönemde, halk olarak gerçekleri görmeli ve sağlığımıza sahip çıkmalıyız.