Savaşlar, silahlar ve kan emiciler…
M. Gürdal Çıngı
“Savaşa Hayır!” değil, Emperyalist Savaşa Hayır!
Savaş; kan, gözyaşı ve on binlerce, yüz binlerce, milyonlarca ve on milyonlarca insanın ölmesi, sakat kalması, yerinden yurdundan olması, yerleşim yerlerinin yıkıma uğratılması, doğanın, hayvanların ve bitkilerin yok olması, demektir.
Her savaşın kaçınılmaz acı sonuçları vardır. Ancak, doğada ve toplumda soyut hiçbir şey yoktur. Her şey birbiriyle bağlı ve etkileşim içindedir. Savaşlar da soyut değildir. Ve her savaş haksız, her savaş kötü değildir.
Kimileri, sözde “barışseverler”, “barış savunucuları” soyut ve genel bir slogan atarlar: “Savaşlara Hayır!” diye.
Hayır. Biz peşinen her savaşa “Hayır!” diyemeyiz. Her savaşı kötü diye lanetleyemeyiz. Çünkü; Haklı ve Haksız Savaşlar vardır Tarih boyunca… Bu gerçeği görmez ve bilmezsek, soyut bir barışsever ya da savaş karşıtı oluruz.
Örneğin Sınıflı Toplumlarda Ezilen Sınıfların Egemen Sınıflara karşı yürüttüğü savaşlar sapına kadar haklı ve meşru savaşlardır. Devrim Ustalarının; Marks-Engels, Lenin, Kıvılcımlı Ustaların net biçimde ifade ettikleri gibi Egemen Sınıflar, sömürülerini pervasızca devam ettirebilmek için bu savaşın üzerini örtmek ve Ezilen Sınıfların bu savaşta örgütlenerek daimi zaferlerini kazanmalarını engellemek için ellerinden gelen çabayı gösterirler. Oysa yürüttükleri bal gibi ya da zehir gibi savaştır İşçi Sınıfına ve halka karşı. Sadece barışçıl biçimdeymiş gibi görünür.
İşçi Sınıfının, başta sınıf olarak kendilerini, sonra da tüm toplumu kurtarmak için giriştikleri bu savaşa “Hayır” denilebilir mi?
“Savaşa Hayır!” sloganı kulağa çok hoş geliyor. Muhalif bir duruş sergileniyor gibi görünüyor. Ama sorumuz şu olmalıdır böyle durumlarda:
Hangi savaşa hayır?
Emperyalistlerin (somut durumda da ABD, AB ve diğer emperyalist büyük devletlerle, Rusya gibi yeni yetme devletlerden söz etmek durumundayız) yağma ve talan savaşlarına, muzlum uluslara saldırılarına karşı elbette “Savaşa Hayır!” demeliyiz ama bir ekleme yaparak. Yoksa yanılgıya düşeriz:
Emperyalist Savaşa Hayır!
Yağma Savaşına Hayır!
Talan Savaşına Hayır!
Çok uzaklara gitmeyelim. Kendi ülkemize bakalım…
Birinci Emperyalist Evren Savaşı sonucu, Osmanlı İmparatorluğu yıkıldı ve Büyük Batılı Emperyalist Devletler tarafından paylaşıldı. Paris’in banliyösü “Sevr”de imzalanan Sevr Antlaşması’yla da Türklere, Anadolu’da çok küçük bir bölge bırakıldı. Ülkenin diğer bölgeleri, Batılı Emperyalist Devletler; İngiltere, Fransa, İtalya ve onlar adına Yunanistan tarafından işgal edildi.
Türk Halkı bu işgale ve yağmaya karşı silaha sarıldı ve 4,5 yıl gibi uzun süren bir savaş sonucu emperyalistleri alt ederek, yenilgiye uğratarak bağımsızlığını kazandı. Cumhuriyet’i kurdu.
Şimdi bu savaşa, Türküyle Kürdüyle bir bütün halinde kenetlenip emperyalizmi dize getirdiğimiz Kurtuluş Savaşı’mıza “Hayır!” demek mümkün müdür?
Hayır!
Haklı bir savaştır! Meşru bir savaştır!
Aksine; İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunanlıların, Ermenilerin yaptığı haksız bir savaştır!
Batılı Emperyalistlerin; ABD ve AB Emperyalistlerinin Birinci ve İkinci Emperyalist Savaşları da haksız savaşlar kapsamındadır. Çünkü mazlum ülkelerin yeraltı ve yerüstü servetlerini ele geçirmek, dünyayı nüfuz bölgeleri halinde paylaşmak için çıkartılmış savaşlardır bunlar. Hem de dünya çapında…
Ve bu işgallere karşı mazlum ulusların verdikleri savaşlar da haklı savaşlardır. Örneğin Vietnam Halkının, Çin Halkının, Küba Halkının, Cezayir Halkının, Afrika Halklarının verdikleri savaşlar da bu kapsamdaki savaşlardır.
Yine çok uzaklara gitmeyelim. Bölgemize gelelim.
Bölgemizde yaklaşık 30 yıldır savaşlar hüküm sürmektedir. Bölgemiz kan ve ateş içinde yanıyor. Irak’la başlayan, Libya ve Suriye’yle devam eden bir savaşlar silsilesi var bölgemizde. Ve kaçınılmazca ülkemizde de etkisini gösteriyor.
Irak’la başlayan bu süreçte 10 milyona yakın masum insan yaşamını yitirdi. Milyonlarcası sakat kaldı. Evsiz kaldı, yurtsuz kaldı, vatansız kaldı; mülteci durumuna düştü.
Bu ülkelerin Tarihi yağmalandı işgalcilerce. Doğası mahvedildi. Bitkileri, hayvanları yok edildi.
Niçin?
Başta ABD Emperyalistleri gelmek üzere, AB ve diğer büyük emperyalist devletler, bu bölgedeki zengin petrol ve doğalgaz kaynaklarını, su kaynaklarını ele geçirmek ve kendi amaçları için kullanmak istiyorlar. Bunlardan elde edecekleri kârlarla, zenginliklerine zenginlik katmak istiyorlar. Bu ülkeleri de kendilerine muhtaç kılmak; açlık, sefalet, yokluk ve yoksulluk içinde bırakmak istiyorlar.
İşte yanı başımızda komşumuz Suriye’de olanlar… O da şu anda meşru ve haklı bir savaşı sürdürüyor. 2011 yılından bu yana, yani 7 yıldır Emperyalist çakallar tarafından, Ortaçağcı cihatçı çeteler eliyle kurt dalamış sürüye çevrilen, aynen bir zamanlar bize yaptıkları gibi, neredeyse her tarafını ele geçirdikleri; Devletler, Emirlikler, bölgeler kurdukları, kendilerine göre paylaştıkları Suriye’nin yiğit Halkı, başta lider Beşşar Esad olmak üzere bu aşağılık saldırıya karşı koydu. Yiğitçe direndi. Ve sahaya Rusya ve İran’la, Hizbullah’ın da girmesiyle savaşı ve zaferi esas olarak kazandı. Tabiî ki mücadele bütün Suriye topraklarından işgalciler def edilene dek sürecek Beşşar Esad’ın dediği gibi.
Suriye Halkı da aynen bizim Birinci Kuvayimilliye’de yaşadığımızı süreçleri yaşadı. Ama onlar da aynen Mustafa Kemal ve Silah Arkadaşları gibi; “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır” diyerek savaştılar. Ve dediğimiz gibi ABD Emperyalistlerinin ana planlarını boşa çıkardılar.
Haa, ABD Emperyalistlerinde planlar, projeler biter mi? Vaz geçer mi projelerinden?
Geçmez. Yeni yollar, yeni yöntemler, yeni işbirlikçiler bulur. Aynen YPG örneğinde olduğu gibi…
Yine Irak’ta, ABD tarafından işgal edilen, yağmalanan, parçalanan Irak’ta da haklı bir savaş verildi emperyalistlere karşı.
Yine şehit Kaddafi, Libya’da verdi aynı haklı savaşı…
Yani bugün için ana slogan “Savaşa hayır!” değil, şudur:
“ABD Ortadoğu’dan ve Bölgemizden Defol!”
Ortadoğu Halkları deney hayvanı konumuna düşürüldü
İşte bu bakımdan bölgemize saldırıyorlar. Savaş demek; savaş araç gereçleri demektir. Uçaklar, tanklar, gemiler, füzeler, toplar, tüfekler demektir; hem saldıran işgalci açısından, hem de saldırıya, yurdu işgale uğrayan mazlum uluslar açısından.
Savaş araçlarını kim üretiyor dünyada?
Yine başta yukarıda saydığımız emperyalist devletler ve Rusya, Çin, Japonya, Hindistan vb. gibi ülkeler.
Savaş araçlarını üretirken, yetkinliklerini, etkilerini, sonuçlarını görmek için ne yapmak gerekir?
Deneyler.
Nerede yapılır bu deneyler?
Öncelikle laboratuarlarda. Savaş araçlarını üreten fabrikalarda. Ve o ülkelerdeki uygun coğrafyalarda.
Ama asıl deneme, gerçek anlamda test etme nerede gerçekleşir?
Savaş alanlarında!
Yani?
Yani mazlum ülkeler halkları ve coğrafyası üzerinde.
Hikmet Kıvılcımlı Usta bu gerçekliği şöyle dile getirir:
“Emperyalizmin Deney Hayvanları”
“Bu, emperyalizmin ölünceye dek cayamayacağı ezeli metodudur. Büyük bir Evren Savaşına girmeden önce, geri, zavallı milletler üzerinde yeni silah ve savaş metotlarını, kimseye sezdirmeden, gizli gizli sınarlar. 1914-18 Savaşı’ndan önce Rus-Japon Harbi, Türkiye’nin başından geçmiş Trablus, Balkan Savaşları, Birinci Emperyalist Evren Savaşı’nın prodromları (ön alâmetleri) ve poligon (silah atış yeri) talimleri oldu. 1939-45 Savaşı’ndan önce, yalnız Habeş-İtalyan Savaşları, İspanyol “İç Savaşı” denilen (gerçekte Nazi Almanyası ile Faşist İtalya tarafından, İngiliz, Fransız, Amerikan vb. “Demokrat” emperyalistlerin göz kırpışları altında, İspanyol Halkına alçakça dışarıdan tecavüz edişler); İkinci Emperyalist Evren Savaşı’nın deneme manevraları, prodromları ve poligon talimleri oldu.
“Bugün Amerikan ve Alman maskeli Finans-Kapital eşkıyaları, Üçüncü Emperyalist Evren Savaşı için Kore’yi, Vietnam’ı, Kongo, Nijerya gibi Afrika milletlerini, Antiller, Güney Amerika milletlerini tecrübe tahtası, laboratuar hayvanı gibi kullanmaktan başka bir şey yapmıyorlar. (…)” (Hikmet Kıvılcımlı, Deccal Kapımızı Nasıl Çalıyor?, Tarihsel Maddecilik Yayınları, Şubat 1975, s. 17)
İşte bu konuda bölgemizdeki Suriye’den birkaç örnek vermek istiyoruz.
Emperyalistler on yıllardır halkları deney hayvanı olarak kullanıyorlar
Yukarıda Usta’mızdan aktarmayla bu gerçekliği dile getirmiştik. Bakın yeni olarak neler denemişler çıkarttıkları bu savaşlarda. Üstelik bunlar medyaya yansıyanlar. Ya bilinmeyenler?..
“Koalisyon ülkelerinin hava harekâtında kullandığı silahların bazıları stok eritme amaçlı kullanıldı. Ancak ABD ve İngiltere’nin yeni teknolojileri de Suriye’de denendi.
“ABD, Irak’ı işgalinin ilk 3 haftasında 2 bin tondan fazla radyoaktif ve kimyasal zehirli atık kullanmıştı. DNA bozukluklarına ve kansere neden olan atıklar nedeniyle Irak’ta kanser oranları arttı ve çocuklar Japonya’daki atom bombasının etkilerine benzer bir şekilde genetik bozukluklarla dünyaya gelmeye başladı. ABD, Irak’ın ardından Suriye’de de aynı şeyi yaptı. Özgür Düşünce Projesi’nin ABD Merkez Komutanlığı (CENTCOM) sözcüsüne dayandırdığı habere göre sözcü, Kasım 2015’te Deyrizor ve Haseki’de IŞİD’e yapılan hava saldırısında 5 bin 265 atık uranyum içeren zırh delici top mermisinin kullanıldığını açıkladı.
“ABD 21 Mart 2017’de İdlib yakınlarında Tahrir El Şam örgütünün üst düzey yetkilisi Ebu İslam el Masri’nin otomobilini hareket halindeyken drone’dan fırlattığı füze ile vurdu. Masri öldü. ABD’nin azaltılmış uranyum barındıran kinetik enerjili bir füze kullandığı ortaya çıktı.
“ABD Merkez Komutanlığı (CENTCOM)’dan yapılan açıklamaya göre ABD’nin Ortadoğu operasyonlarında misket bombalarının yerini alacak ve parça tesiri daha yüksek top mermileri Suriye ve Irak’ta kullanılacak. Top mermileri, New Hampshire eyaletinin Manchester kentinde bulunan 197’nci Saha Topçu Tugayı’nda yapıldı. M30A1 Çok Namlulu Güdümlü Roket Sistemi Değiştirilebilir Savaş Başlığı adı verilen top mermilerinin geçen günlerde Kuveyt’te gerçekleştirilen bir atış testinde de kullanıldığı belirtildi. ABD bu top mermilerini Suriye ve Irak’ta IŞİD operasyonlarında kullanmayı hedefliyor.
“İngiltere Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre ise İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri’ne ait uçaklar 10 Ocak 2016 günü IŞİD hedeflerine karşı Kükürt füzelerinin kullanıldığı 4 saldırı gerçekleştirdi.” (https://www.stratejikortak.com/2017/03/suriye-yerkure-denek.html)
Rus Emperyalistleri de silahlarını test ediyorlar
Bildiğimiz gibi Rusya Federasyonu, Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla kurulan bir devlet. Ve Emperyalist bir devlet. Dolayısıyla kendisine birçok alanda Pazar arayışları olan bir ülke. Tabiî Sovyetler Birliği’nin mirası üzerine oturduğu için de teknolojik ve askeri yönden gelişkin. Bu kapsamda da yeni yeni silahlar üreterek, bir yandan ABD, AB ve diğer büyük emperyalist devletlere karşı kendisini güvenceye alırken, diğer yandan da o devletlerle Pazar kapma yarışı içine giriyor. Aynı zamanda, yine kendi çıkarları için, ABD ve AB Emperyalist devletlerinin saldırıları karşısında mazlum ülkelere destek oluyor. Örneğin Suriye’de bu gerçekten böyle. Eğer Rusya ve İran sahaya inmeseydi, bugün ne yazık ki meşru Suriye Yönetimi, ABD çakallarının ve bölgemizdeki işbirlikçilerinin ortaya sürdükleri ve her türden en gelişmiş teknolojiyle donattıkları, lojistik destek sağladıkları Ortaçağcı cihatçı çeteler karşısında yenilmiş olacak ve Suriye paramparça olacaktı. Ancak başta ABD Emperyalistleri olmak üzere diğer emperyalistler bugün için bu planlarında başarılı olamadılar ya da kısmen başarılı oldular, diyelim.
Konumuza dönersek, bakın gazete haberleri bu gerçekliği yani yeni yetme Rus Emperyalistlerinin ürettikleri silahları savaş alanlarında kullandıklarını nasıl anlatıyor:
“Rus yetkili: Suriye’de 200 yeni silah denedik
“Rusya’nın Suriye’de 2011 yılından bu yana devam eden iç savaşta 200 yeni tip silahı test ettiği açıklandı. Rus Parlamentosu’nun alt kanadı olan Duma’daki Savunma Komitesine Başkanlık yapan Vladimir Shamanov “dost Suriyelilere yardım ederken, 200’ün üstünde yeni silahın da denemesini yaptık” diye konuştu.
“Shamanov “Bizim müttefikimiz olmayan ülkeler dahil, silah alımı için bize gelinmesi tesadüf değil” dedi. AFP haber ajansı tarafından servis edilen haberde bu silahlar hakkında bilgi verilmedi.” (http://www.dw.com/tr/rus-yetkili-suriyede-200-yeni-silah-denedik/a-42704315)
Gördüğümüz gibi, Rus yetkili açıkça söylüyor, 200 yeni silahı test ettik, diye.
ABD Emperyalistleri pazarlarını yedirmiyorlar
Büyük emperyalist devletler yaparken bizim gibi kapitalizmce geri devletler de kediye göre budu çalışmalar yaparlar. Örneğin Türkiye de bu konuda adımlar atıyor. Yeni silahlar üretmeye çalışıyor:
“Türkiye’den bir ilk! Sipariş yağdı…
“Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarında önemli sorumluluklar üstlenen Bayraktar TB2 İHA Sistemi’nde ilk ihracat başarısına imza atıldı. Baykar ve Katar Silahlı Kuvvetleri arasında imzalanan sözleşme kapsamında, 1 yıl içinde 6 Silahlı Bayraktar TB2 Hava Aracı Platformu, 3 yer kontrol istasyonu sistem ve ekipmanları ile İHA eğitim simülatörü teslim edilecek. Türkiye, sözleşmeyle ilk kez bu çapta ve teknolojik donanımda bir milli hava aracı sisteminin ihracatını gerçekleştirecek.” (http://www.milliyet.com.tr/turk-siha-lari-ile-ihracat-basarisi-ekonomi-2627315/)
Türkiye bir de Suudi Arabistan’a, Milli Gemi (MİLGEM) projesi kapsamında üretilen savaş gemisi satacaktı 2017 yılının başlarında. Anlaşma tamamlanmış, iş imzaya kalmış gibiydi. Hatta bu büyük bir başarı olarak lanse edilmişti AKP’giller tarafından. Ancak devreye ABD’nin yeni Başkanı Trump girdi. Ziyaret etti Suudi Arabistan’ı ve anlaştılar. Hem de ne anlaşma… Tam 110 milyar dolarlık! Trump, dans bile etti anlaşma üzerine… (Bu konuyla ilgili Kurtuluş Yolu Gazetesi’nin 4 Haziran 2017 tarihli sayısına bakılabilir.)
22 Nisan tarihli Hürriyet Gazetesi’nde Jale Özgentürk’ün haberine göre, konu sonuçlanmış, Suudiler gemileri ABD’den alma anlaşması imzalamışlar. Bizimkiler de avuçlarını yalamışlar…
Yedirir mi ABD Emperyalistleri?
Yedirmezler. Burası Kurtlar Sofrasıdır. Gücün kadar konuşursun…
Gemilerin üretimini Locheed Martin üstlenmiş. Gemilerin alt yüklenicileri de bulunmuş. Bizimkiler şimdi bu alt yüklenicilerden iş almaya çalışıyorlarmış…
İşte olay budur!
Savaşlar bir de neymiş?
Yukarıda söylendiği gibi, silah satışları için “iyi bir reklam”mış…
Reklam neyi getirecek?
Satışları.
Satışlar neyi getirecek?
Kârı…
Silah tekelleri kârlarına kâr katacaklar böylece.
İnsanlar ölecekmiş, yaralanacakmış, her türlü acıyla karşılaşacakmış, devletler parçalanacakmış umurlarında bile olmaz onların.
Silah tekelleri ve gerçekler
Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) tarafından yayınlanan ve 2013-2017 yılları arasındaki silah satışlarını inceleyen raporda bu konuda başı ABD’nin çektiğini, ABD’nin silah ihracatı konusunda açık ara lider olduğunu ortaya koyuyor.
Yine rapora göre; Ortadoğu bölgesine silah satışı iki kat artmış. En büyük alıcı ise Suudi Arabistan. Ve Suudi Arabistan silahlarını başta ABD olmak üzere Batı ülkelerinden alıyor.
“Rapor, dünyadaki silahların üçte birinin ABD tarafından tedarik edildiğini ortaya koyarken Washington’un silah ihracatının son beş yılda öncekine göre yüzde 25 arttığını tespit etti.”
“Rapor dünyadaki toplam silah satışının ise aynı dönemler kıyaslandığında yüzde 10 arttığını ortaya koydu.” (http://www.dw.com/tr/ortado%C4%9Fuya-silah-sat%C4%B1%C5%9F%C4%B1-ikiye-katland%C4%B1/a-42931012)
İşte Emperyalist savaşları çıkaranlar…
İşte kan emiciler…
İşte çıkarttıkları savaşlarda, gerçekleştirdikleri işgallerde halkları acılara boğanlar bunlar…
Bir yandan silah tekelleri karlarına kâr katıyor, diğer yandan işgal ettikleri ülkelerin yeraltı ve yerüstü servetlerine el koyarak bu kez de başka üretim alanlarındaki tekellerinin kârlarına kâr katıyorlar. Böylesine acımasız, böylesine insafsız bir düzen kurmuş durumdalar. Her türlü onlar kazanıyorlar…
Ama; şimdilik!
Tarih, her zaman Direnen Halkların kazandığını yazar!
Emperyalistler, her türlü silaha ve başka araçlara sahip olsalar da direnen halkları yenemezler. Er geç kazanan, halklar olur.
Bu zalim, bu alçak, bu insanlık düşmanı düzeni yeryüzünden yok edeceğiz!
Düzenlerini ve Silahlarını Tarihin çöplüğün atacağız er ya da geç!
Ama mutlaka atacağız!
And olsun!