Siyaset ve Ekmek
Hikmet Kıvılcımlı
Hikmet Kıvılcımlı’nın, Kurucusu ve Genel Başkanı olduğu Vatan Partisi’nin, 1957 yılı Seçimleri sırasında yazdığı konuşma metnidir.
Vatandaşlar… Ekmekten bahsedeceğiz…
Bizde Osmanlı tâbiliğinden kalan korkunç bir hastalık var; Siyaset korkusu…
Medeni bir insan için siyaset korkusu ayıp bir itiyattır. Siyaset korkusu hırsızlık kadar şeref kırıcı bir suçtur. Çünkü vatandaşın kıymetli oyunu çaldırır. Siyaset korkusu cinayet kadar ağır bir suçtur. Çünkü vatandaşın medeni haklarını öldürür. Ne çare ki, vatandaşı köle görmek isteyenler, siyaset korkusunu vatandaşa aşılamaktan geri kalmazlar.
Tarafsız bir vatandaşa hangi partiden olduğunu sorsanız: “Ben ekmek partisindenim!” der. Yani kendisinin günlük ekmeğinden başka bir şey düşünmediğini anlatmak ister. Gerçi, meşhur partilerin halkı boyuna kandırmaları vatandaşta siyasete karşı bir tiksinme yaratmıştır. Ama bu kandırılma keyfiyeti vatandaşın da siyasete alakasız olmasından ileri gelmiştir. Siyasetten tiksinme, papaza darılıp oruç bozmaktan daha manasız ve tehlikelidir. “Partiler mademki aldatıyorlar, ben de insanlıktan istifa ederim”, demeye gelir. Ayrıca da en kestirme yoldan korktuğuna uğramaktır. Vatandaş siyasetle uğraşsa bir veya iki defa aldanır ama nihayet edindiği tecrübeden bir ders çıkarır. Siyasetten kaçan insan ise ebediyen aldatılmaya mahkûmdur.
“Ekmek Partisindenim” diyen kimse, bu köle kanaati ile ekmeğini kurtarabilir mi? gözlerini kapamakla karnını doyurabilir mi?
Hayır… Doyuramaz. Ekmek misali meydanda… Sekiz yıl evvel 1000 gram olan ekmek, sekiz yıl sonra 570 grama düşmüştür. Nerede kaldı ekmek partisi olmak?
Vatandaşın köle olması, insanlıktan istifa etmesi, kuru ekmeğini olsun kurtarabilmiş midir?
Hayır… Kurtaramamıştır. O halde neye yaradı ekmek particiliği?
Vatandaş, spor dövüşleri ile mahalle ve gazete dedikoduları ile hatta sigarası ile, rakısı ile ilgilendiği kadar siyasetle ilgilenseydi, ekmeğinin yarı yarıya azalması önünde apışıp kalır mıydı?
Ekmeğin azalışı kör talihin, alınyazısının eseri değildir. İnsan siyasetinin neticesidir. Gelişigüzel bir partiye, def’i bela kabilinden oyunu atan vatandaş, üzerine en çok titrediği ekmeğinden olmuştur. Siyasetten kaçarak sırf ekmek peşinde koşan insan ekmeğini kaybetmiştir. Bunun neresi ekmek partisi?
Siyasetten kaçmak, insanlık şerefimiz adına ayıptır. Bizi adam sayan başka vatandaşlarımızın kaderine kastetmek olduğu için de günahtır. “Ekmek Partisindenim” diyen, uşaklıkla yarınını sağlamış tok insana sözümüz yok. Allah manda şifalığı versin.
Lakin alın teri ile çalışıp “yövmülcedid, rızkılcedid”* yaşayan bir kimse ekmek partisi yalanına kendini kaptırdı ise, Allah rızası için bu gaflet yeter! Kendimize gelelim… Ekmeğimiz elimizden gitmiştir. Geçinemiyoruz. Tükenen peynirimiz gibi, yarım liradan beş liraya çıkan zeytinimiz gibi, beş buçuk liraya fırlayan fasulye nimetimiz gibi vb… Bütün maddi ve manevi ihtiyaçlarımız görüyorsunuz ki siyaset kapısına dayanıyor.
Siyaset, bazılarının zannettiği gibi bir lüks değildir. Particilik, bir zenginin boş vakitlerini geçirmesine yarayan bir kumar oyunu değildir. Bilakis, asıl fakir fukaranın başvuracakları tek kurtuluş, çare siyasettir. “Cahilin siyasete aklım ermez, hele ekmeğimi çıkarayım” dedik mi, yandığımız gündür. Siyaseti birtakım imtiyazlılara bırakırsak, köylümüzün kötü günlerinde haykırdığı gibi: “Kırk araba çıra ile kendi kendimizi yaktık”, demektir.
Çünkü siyaset, bütün ihtiyaçlarımızın hesabını toptan görür. Parti, bütün ekmeklerimizi çıkaran fırındır. Siyasete aldırmayarak oyunu rastgele bir partiye kullanan arkadaş: “Ekmeği düşünüyorum fırın neme lazım”, diyen gafile benzer. Ya fırıncı una arpayı, darıyı karıştırıyorsa, ya ekmek torta hamur veya eksik çıkarsa; “Ben ekmek partisindenim”, demenin faydası görülür mü? Vurguncu parti fırınından çıkan böyle bir ekmeği hiç bakmadan yiyecek miyiz?
Buna rağmen vatandaşlar, hepimiz ekmek partisinden olalım. Ama sahici ekmek partisinin ne olduğunu bilerek, kendimize sahici ekmek partisi bularak ekmek partisinden olalım. Hiçbir zaman unutmayalım ki, elimize geçecek ekmek daima şu veya bu siyaset fırınından çıkmaktadır. Şahsen kuru ekmek parçası kemireceğiz diye siyaset fırınını şuna buna peşkeş çekmeyelim. Eğer siyaset değirmeninde istediğimiz unu öğüttüremezsek, eğer parti fırınına namuslu hamur ustalarını geçiremezsek, bizi değil, sadece kendi kârını düşünen değirmenci ve fırıncı ekmeğimize her gün biraz daha zehir katacaktır. Hepimizin rızkına kesad [kıtlık, yokluk, azlık] gelecektir.
Âsiyab-ı Devleti (Devlet değirmenini) bir har da olsa (bir eşek de olsa) döndürür, demeyelim. Eşeğin döndürdüğü değirmeni de insanlar kurup işletir. Eşek değirmeni çevirir ama taşlarının arasına koyacak taneyi insanlar seçer. Çıkacak siyaset ununu da insanlar çuvallar ve sevk eder.
Parti fırınını, kuru laf pişiren köhne fırın olmaktan çıkaralım. Siyaset değirmenine bol su, parti fırınına temiz un, işin başına ehliyetli fırıncı ve değirmenciler getirelim. Onları kendi aramızdan seçelim. Seçtikten sonra da boş bırakmayalım. İşinde sapıttıklarınızı gördüklerimizi sigaya çekelim [sorguya çekelim, hesap soralım]. İşte o zaman sahici ekmek partisinden olabiliriz. Yani kendi ekmeğimizi kendimiz hazırlarız.
Bugün böyle yapmaya hazırlanmış olan tek parti “Vatan Partisi”dir. İşçileri ve fakir köylüleri siyaset sahnesinin ön safına geçirmek isteyen “Vatan Partisi”nin icraatı ancak ve ancak milletin ekmeğini çoğaltabilir. Başka hiçbir yol görünmemektedir.
Ekmeğimiz bol ve temiz olsun vatandaşlar!
* Yövmülcedid, rızkılcedid (yevmün cedid rızkun cedid): Sözlük anlamı: Yeni bir gün yeni bir rızık; Mecazi anlamı: Günü gününe yaşama, o gün kazandığını o gün yeme. (K. Yolu.)