Tarihi eserlerimiz korunmuyor…
Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu
Memleketimizin her yanı tarihi eserler ile dolu. İlk Medeniyetin doğduğu yerler olan Mezopotamya ve arkasından Anadolu coğrafyasında bu kadar çok tarihi eserin varlığı, olması gereken bir gerçeklik. Bu heykelleri, mozaikleri gördükçe bu topraklarda yaşayan insanların iki-üç bin yıl öncesinde bile sanat ve estetik anlayışlarının ileri düzeyde olduğunu anlıyoruz.
Osmanlı devleti, 19’uncu Yüzyıl da Avrupalı Emperyalistlerce “hasta adam” ilan edildikten sonra, ülkemizdeki tarihi eserler de bu emperyalist ülkelerden gelen sözde arkeologlarca yağmalanmış. Şimdi çok sayıda tarihi eserimiz Avrupa ve ABD müzelerinde sergileniyor.
Ülkemizin her yanında arkeolojik kazılar devam ediyor. Son yıllarda kazılarla beraber bazı restorasyon çalışmaları da yapılıyor. Sanata ve Tarihe saygısı olmayan kişilere ve firmalara yaptırılan bu restorasyonlar ile tarihi eserlerimiz harap ediliyor. Adana’da şehrin simgesi olan Taşköprü yapılan restorasyon ile tanınmaz hale getirildi.
Geçen ay içinde, ailecek yeni yapılan Hatay Arkeoloji Müzesi’ni gezdik. Ülkemizin ve Dünyanın en büyük mozaik müzesi sayılan Antakya Mozaik Müzesindeki mozaikler, yeni Hatay Arkeoloji Müzesine taşınma esnasında büyük hasar görmüş. Dev mozaiklerin bir yerden başka bir yere taşınmasını zaten arkeologlar ve sanat tarihçileri uygun bulmamışlar. Fakat, “biz yaparız ne olacak” anlayışı sonrasında mozaikler tanınmaz hale gelmiş.
Benzer bir durum Gaziantep’te yaşanacak iken sona anda engellenmişti. 2004 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı, İstanbul’da yapılacak NATO Zirvesi’ne katılacak yabancı konuklar için Zeugma mozaiklerini, Topkapı Müzesinde sergilemek istemişti.
Zeugma mozaiklerinin Gaziantep’ten bir başka şehre götürülmesine karşı çıkan “Zeugma Platformu”, taşınmaz eserlerin naklinin suç olduğunu belirterek 11 Mart’ta Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine başvurur. Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesinin aldığı ihtiyati tedbir kararı sonrasında mozaiklerin bulunduğu salonun demir kapısı kilitlenir, müze ziyarete kapatılır. Bu gelişme üzerine Kültür ve Turizm Bakanlığı avukatı aracılığıyla 2. Asliye Hukuk Mahkemesine başvurarak ihtiyati tedbire itiraz eder ama itirazı görüşen mahkeme, İstanbul’daki nemli hava ortamının mozaiklere zarar vereceğini belirterek itirazı reddeder.
İki bin yıl önce bu mozaikleri yapanlara saygılı olmak adına ve dünya mirasını geleceğe bırakmak adına mozaikleri korumak zorundayız. Ülkemizde tarihi eserlerin korunmasında yıllardan beri bir özensizlik, önem vermeme yaşanıyor. Rant uğruna Tarihi SİT alanları yapılaşmaya açılıyor. Osmanlı övgüsünü sürekli yapan bu iktidar, Osmanlı eserlerine bile sahip çıkmaz. Tarihi köprüler, hamiler, hanlar pek çok yerde özensiz restorasyonların kurbanı olmuş durumdadır.
Ülkemizin pek çok yerinde arkeolojik kazılar sürmektedir. Pek çok yer hâlâ arkeolojik kazı yapılmasını beklemektedir. Üniversitelerimizin çok sayıda arkeoloji bölümü vardır. Buralardan yetişen çok sayıda arkeolog, arkeoloji ile ilgisi olamayan işlerde çalışmaktadır. Ülkemizdeki kazıların çoğu yine Avrupa ülkelerinden gelen kazı ekipleri tarafından yapılmaktadır. Yapılması gereken kazıların zamanında yapılmaması da bu eserlerin tarihi eser kaçakçıları tarafından yağmalanmasına neden olmaktadır.
Önceki iktidar dönemlerinde de tarihi eserlere sahip çıkış pek olmuyordu. Fakat son dönemlerde yapılan yanlış restorasyonlar, kötü gidişatı gözler önüne sermiş oldu. Her yanı tarihi eserlerle dolu olan bu topraklara ve geçmişimize, tarihimize sahip çıkmak yurtseverliğimizin gereğidir.