Temel Gıda ürünlerindeki KDV İndirimi gıda enflasyonuna çare olacak mı?
13 Şubat’ta Resmi Gazetede yayınlanan “Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer Vergisi Oranlarının Tespitine İlişkin Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Cumhurbaşkanı Kararı” ile temel gıda fiyatlarındaki yüzde 8’lik KDV oranı yüzde 1’e indirildi. İndirim 14 Şubat tarihinden itibaren geçerli olacak.
Geçmişte, 2016 yılında yemde yüzde 8 ve gübrede yüzde 18 olan KDV oranları da yüzde 1’e indirilmiş, ancak bu indirimler tarımsal girdi maliyetlerinin düşmesinde etkili olamamıştı. Gübre ve yemde fiyat artışlar devam etti.
AKP’giller temel gıdalardaki yüzde 7’lik KDV indirimini gıda fiyatlarındaki artışa çare olarak sunuyorlar. Ancak bugüne kadar gıda fiyatlarına yansıyan, halkımız için anlamlı olabilecek bir indirim olmadı. Geçici olarak birkaç kuruşluk düşüş dışında bir etki yaratmadı. Tıpkı 2016’da gübre ve yemdeki KDV indirim sürecinde olduğu gibi, gıda fiyatları artmaya devam ediyor.
Neden?
Çünkü gıda fiyatlarındaki fahiş artışların tek nedeni yüzde 8’lik KDV oranı değil. Fiyat artışlarındaki en önemli sebep, tarımsal girdi maliyetlerinin neredeyse yüzde 90’ında dışa bağımlı oluşumuz ve buna bağlı olarak mazot, gübre, tohum, ilaç vb. girdi fiyatlarının ve sulama elektriğinin sürekli artması, bunun da gıda fiyatlarına yansıması. Dolayısıyla bu girdi maliyetleri düşürülmeden, köylümüz desteklenmeden, dışa bağımlı tarım ve gıda politikalarından vazgeçilmeden gıda fiyatlarındaki artışı engellemek mümkün değil.
Pazara, markete gittiğimizde artık meyveyi, sebzeyi tane ile alır hale geldik. Kış döneminde fiyatının yüksek olmasını beklediğimiz yaz sebzelerinden patlıcanın, kabağın kilogram fiyatı 30-35 TL’ye ulaşmış durumda. Geçmiş yıllarda bu sebzelerin fiyatı kış mevsiminde 7-10 TL arasında olurdu. Şu anda fahiş bir artış yaşanıyor ne yazık ki.
Yaz sebzeleri böyle de kış sebzeleri farklı mı?
Kışın en bol ve fiyatı en ucuz olması gereken ıspanağın kilogramı bile 10-15 TL’ye ulaşmış durumda. Marulun tanesi 5-7 TL aralığında. Ancak bu fiyatlara rağmen üretici yani köylümüz de kazanamıyor. Ağır girdi maliyetleri altında eziliyor ve ürettiği ürünü maliyetini karşılayamayacak fiyatlara satmak zorunda kalıyor. İthalat baskısı altında üretim yapamaz hale geliyor ve üretimden çekiliyor. Bu durum üretimin azalmasına ve gıda fiyatlarının daha fazla artmasına sebep oluyor. Bu kısır döngü bu şekilde devam ediyor.
AKP’giller İktidarı, halkımıza görülmemiş bir hayat pahalılığı yaşatıyor. Emekçi halkımızı bu hayat pahalılığında inim inim inletiyor.
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli her konuşmasında “Türkiye tarımda Avrupa’da birinci, Dünyada 10. sırada” diyor. Bu ne yaman bir çelişkidir ki, tarımda Avrupa birincisiyiz ama markette kabağın kilogram fiyatı 30-35 TL. AKP’giller halkımızın gözünün içine baka baka yalan söylüyor. Avrupa birincisi olmak bir yana tarım ve gıdada dışa bağımlılık ve buna bağlı olan fiyat artışları; köylünün üretimden çekilmesi, üretimin azalması nedeniyle biz Avrupa’dan tarımsal girdileri ve tarımsal ürünleri alır haldeyiz. Almayı da geçtik, göbekten bağımlı haldeyiz.
Tarım Editörü Ali Ekber Yıldırım’ın yazısına göre, Toprak Mahsulleri Ofisinin önceki Genel Müdürü İsmail Kemaloğlu’nun her ay tarım ürünleri ile ilgili piyasa analiz bülteni yayınlıyor. Bu bültendeki verilere göre, Türkiye, 2021 yılında toplam 7 milyon 820 bin ton ekmeklik buğday, 319 bin ton makarnalık buğday, 2 milyon 127 bin ton arpa, 2 milyon 107 bin ton mısır, 739 bin ton ayçiçeği tohumu, 2 milyon 631 bin ton soya fasulyesi ithalatı yaptı. Sadece hububatta ithalat miktarı 12 milyon 373 bin ton ve karşılığında ödenen döviz 3 milyar 679 milyon dolar. Bugünkü kur ile yaklaşık olarak 50 milyar TL. Aynı dönemde yaklaşık 2 milyon çiftçiye verilen toplam destek 23 milyar TL. Yani bu desteğin de ne kadar yeterli olduğu, üretim yapan tüm köylüye ulaşmadığı da ortada.
Şu vicdansızlığa, vatan ve halk düşmanlığına bakar mısınız? AKP’giller 2021 yılında çiftçimize 23 milyar TL desteği reva görürken, bunun iki katını sadece hububat ürünlerinin ithalatına veriyor. Üstelik döviz arttığı için daha çok para verip daha az ürün alınıyor geçtiğimiz yıllara göre. ABD-AB Emperyalistleri emrediyor, onların yarattığı, büyütüp palazlandırdığı, din bezirgânı AKP’giller uyguluyor. Ülkemizde tarımı da hayvancılığı da bu şekilde bitirdiler.
Üretim yapabilmesi için köylümüze verilmesi gereken destek yurt dışına akıtılıyor. Kendi ülkemizde yetiştirebileceğimiz buğday, arpa, mısır vb. hububat ürünleri ithal ediliyor. Üstelik AKP’giller bunu öyle bir kılıf altında yapıyor ki, üretimi azalan, fiyatı artan ürün için anında ithalat kararı alıyorlar. Güya fiyat düşürülecek. Üretimi arttırmak, köylüyü desteklemek, fiyat artışlarına gerçek anlamda çözüm üretmek yerine, gümrük vergileri sıfırlanıyor bu ürünler için. Toprak Mahsulleri Ofisi artık ithalat ofisi gibi çalışıyor.
Daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi, gıda fiyatlarındaki artışın nedenleri ortadan kaldırılmadan fiyatlar düşürülemez.
Halkın Kurtuluş Partisi Programı’nda, “Devlet Politikası” bölümünde, aldığımız her ürünle zorunlu olarak ödediğimiz dolaylı vergilerin ve halkımızın baş belası olan, ABD-AB Emperyalistleri ve onların yerli işbirlikçisi AKP’giller’in yarattığı enflasyonun nasıl önleneceği şöyle anlatılır:
“4- DEVLET POLİTİKASI:
“a) Dolaylı Vergiler: Türkiye’de 13 senede (1941-1954 arasında) bütçenin yarısından üçte ikisine çıktığından, ilk hedef olarak bu oran tersine çevrilecek.
“(…)Yani bugün de dolaylı vergiler, toplanabilen bütün vergilerin yüzde 66’sını bulmaktadır. Bu durum yerli-yabancı Parababaları çetesinin ve onların emrindeki siyasi iktidarların halka karşı acımasızlıklarının bir göstergesidir.
“e) Enflasyon: Bugün yapıldığı gibi IMF ve Dünya Bankası emirleri doğrultusunda Halkın alım gücü (tüketimi) düşürülerek, Halkımızı bir şey alamaz, yiyemez, tüketemez duruma getirip enflasyonu güya düşürme düzenbazlığına son verilecek. Üretim artırılarak mal bolluğu yaratılacak ve gerçek ucuzluk sağlanacak.”
Hayat pahalılığından da, fahiş gıda fiyatlarından da Halkın Demokratik İktidarında kurtulacağız.
Bunu da Halkın Kurtuluş Partisi başaracak, başkası değil!