TEOG Sistemi: Laik Eğitime bir darbe daha…
4+4+4 medrese eğitim düzeni, her geçen yıl daha da güçlü bir biçimde uygulanıyor. Bir AKP milletvekilinin dediği gibi, bütün okulların İmam-Hatip haline getirilmesine, bu hızla gidilirse çok fazla zaman kalmadı. Geçen haftalarda yayımlanan bir genelgeyle İlkokul ve Ortaokul Müdürlerine, öğrencilerin İmam-Hatiplere yönlendirilmesi konusunda talimat verildi. Pek çok Ortaokul ve Lise, velilerin isteği dışında İmam-Hatiplere dönüştürülüyor.
Geçen öğretim yılında uygulanmaya başlanan Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) düzeni, Anayasada hâlâ yazılı olan laiklik ilkesine aykırı bir uygulama olarak, tarihe geçti. Laikliğin en önemli uygulama alanı olan eğitim düzeni, bu sınav düzeniyle medrese düzeninin tam olarak yerleştirilmesi için önemli bir araç oluyor. Bu sınavda öğrenciler ilk kez Din dersinden kendilerine sorulan 20 soruyu yanıtlamak zorunda bırakıldılar. Din dersinin ağırlığı, İngilizce ve İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük (Sosyal Bilgiler) dersiyle aynı ağırlıkta olmuş oldu. Din dersi soruları Sünni İslam inancına göre sorulmuştu.
1940-1950’li yıllardan beri eğitim gericileştirilmeye çalışılıyor. Köy Enstitülerinin kapatılması ilk adım olmuştu. İmam-Hatip okullarının hızla artması Menderes döneminde oldu. 27 Mayıs 1960 Devrimi ve 1961 Anayasası Eğitim alanında, Laik, Bilimsel Eğitimin ilerlediği yıllar olsa da, 12 Mart ve 12 Eylül Faşist Darbeleri bu ilerici gidişi durdurmak için her şeyi yapmıştır. 12 Eylül Anayasasıyla zorunlu din derslerinin konulması, laik eğitimin rafa kaldırılması yolunda önemli bir adım olmuştur. Bu yıllarda üniversitelerde türban toplum hayatına girmiş, hızla yayılmaya başlamıştır. Türban gerici, Ortaçağcı eğitimin yaygınlaştırılması için koçbaşı gibi kullanılmıştır. O yıllarda bireysel özgürlükler bahane edilerek, kendine solcuyum diyen bir takım gruplar da türban savunusu içinde yer almışlardır. Zorunlu eğitimin, 28 Şubat 1997’de 8 yıla çıkartılması, okullara türbanla girmenin engellenmesiyle birlikte, bir rahatlık olsa da bu durum çok uzun sürmemiştir. Bu kez 2002 yılında çok daha güçlü bir şekilde Oratçağcı, dini siyasete alet Tayyipgiller iktidara oturtulmuştur. Yıllardan beri hazırlanan tezgâh uygulanmıştır. Ülkemizde bazı aklıevveller , “ne yapalım toplumun yüzde 60-70’i muhafazakâr, solcular ne kadar isteseler de iktidar olmazlar” diye bir terane tuttururlar. Olaya sınıfsal bakmak yerine, sınıf körü düşüncelerini topluma empoze etmeye çalışırlar. Onların dediği gibi olsaydı, ne Fransız Devrimi, ne Büyük Ekim Devrimi ne de Kurtuluş Savaşı’mız olurdu. Lenin Usta’nın dediği gibi, emperyalizm, bir ülkede en gerici sınıflarla işbirliği yapar. O ülke halkının ileri bir toplum olmasını istemez. Ülkemizde de Kurtuluş Savaşı’mız ve Cumhuriyetin ilanı ile alt edilen Tefeci-Bezirgân, Ortaçağcı sınıf hep emperyalizm tarafından desteklenmiştir. İlim Yayma Cemiyetleri, Komünizmle Mücadele Dernekleri, Nur Kampları hep desteklenmiştir. Menderes, Demirel, Erbakan, Özal ve Tayyip Erdoğan bu sınıfın destekçisi olmuşlardır. İçlerinden Tayyip Erdoğan’ı bu gerici Tefeci-Bezirgân ideolojinin en önemli savunucusu saymak gerekir. Çünkü laik düzene karşı savaşın baş mimarı durumundadır.
Laik eğitim düzenin sona erdirilmesinde Mecliste bulunan diğer ABD destekçisi partileri de unutmamak gerekir. Kılıçdaroğlu’nun “Bizce Üniversitelerde Türbanla öğrenim görmenin sakıncası yok” sözünden sonra, türban önce üniversitelere, sonra kamu alanına girmiştir. Oysa bu sözle birlikte “Türban Kamu alanına girmemelidir”deniyordu. MHP de kamu alanında türban olamaz, diyordu. Fakat hiçbir karşı çıkışları olmadı. MHP, 4+4+4 medrese düzeninin Meclisten geçmesi için çalıştı. Önerdiği bazı maddelerle de daha da geri bir yasa yapılmasını sağladı. BDP’nin beş milletvekilli yasaya onay verdi. BDP, parti olarak karşı bir tavır almadı. CHP sözde bir karşı çıkış gösterdi.
4+4+4 medrese eğitim düzeni, her geçen yıl daha da güçlü bir biçimde uygulanıyor. Bir AKP milletvekilinin dediği gibi, bütün okulların İmam-Hatip haline getirilmesine, bu hızla gidilirse çok fazla zaman kalmadı. Geçen haftalarda yayımlanan bir genelgeyle İlkokul ve Ortaokul Müdürlerine, öğrencilerin İmam-Hatiplere yönlendirilmesi konusunda talimat verildi. Pek çok Ortaokul ve Lise, velilerin isteği dışında İmam-Hatiplere dönüştürülüyor. CHP laikliği savunmak yerine, bir siyasal İslamcıyı Cumhurbaşkanı adayı ilan ediyor. HDP ya da BDP laikliği zaten zinhar ağzına almıyor. Diğer kendine solcuyum diyenler, olaylara sınıfsal açıdan bakmak yerine, burjuva sol ve liberal entellerle aynı gözlükten bakıp, sorunu önemli bulmuyorlar.
Usta’mız Hikmet Kıvılcımlı, bu Ortaçağcı Tefeci-Bezirgân ideolojinin ülkemizde ve Ortadoğu’da kökünün kazınmadığı gerçeğini ortaya koymuştur. Bugün milyonlarca Müslüman, ABD-AB Emperyalistleriyle işbirliği yapan Ortaçağcıların zulmüyle boğazlanmaktadır. Gözümüzün önündeki Ortaçağcı tehlikeyi görmemek için kör olmak lazım. Bir örnek; IŞİD adlı Ortaçağcı terör örgütünde Türkiye’den giden beş bin gencin olduğu söyleniyor. (http://gundem.bugun.com.tr/bomba-iddia-haberi/1196654) Tarikat okullarında, dershanelerinde yetişen milyonlarca öğrenci var.
Ortaçağcı eğitim düzeni, liseye geçişi yeniden düzenleyen TEOG düzeniyle bir adım daha atmış durumda. Öğrenci velileri aslında tek tek isyan ediyor. Ama onları birleştirecek bir güç yok. Her öğrenci velisi kendi çocuğunun derdine düşmüş. Biraz daha çok parası olan orta kesim, çocuğunu özel okula kaydettiriyor. Bu nedenle binlerce özel okul açılıyor. Bu gidişle zaten Laik eğitim, Pakistan’da olduğu gibi yalnızca özel okullarda verilebilecek.
Çocuklarımızın geleceğine sahip çıkmak için, örgütlenmekten başka çıkar yolumuz yok. Laik Eğitim düzenini hangi siyasi örgüt gerçekten savunuyor görmemiz ve orada örgütlenmemiz gerekiyor. Bu da Halkın Kurtuluş Partisi’dir. Kurtuluş Partisi, şu ana kadar savunduğu politikalarla ve hayata geçirdiği eylemlerle bunu kanıtlamıştır.
Halkın Kurtuluş Partili Bir Öğrenci Velisi