Site rengi

Tasarım

12 Eylül Faşizminin ürünü YÖK ve Tayyipgiller; Yurtseverlere, Laik ve Mustafa Kemalci Güçlere azgınca saldırmaya devam ediyor

21.11.2014
647
A+
A-

Bu azgınca saldırının en son kurbanlarındandır Prof. Rennan Pekünlü.  Dünya çapında bir Astrofizikçi olan Rennan Hoca, Ortaçağ karanlığı demek olan Şeriatın simgesi Türbana karşı direndiği için cezalandırılıyor. Üstelik 2011 yılında Anayasa ve bağlı yasalar gereği kamu kurum ve kuruluşlarında türbanın kullanımı yasak olmasına, serbest bırakılmamış olmasına rağmen YÖK tarafından fiili olarak yaratılan üniversitelerde türban serbestliğine karşı yasalar gereği tutanak tutarak direndiği için cezalandırılmıştır Rennan Hoca.

Kamuda türbanın serbest bırakılmasına ilişkin yasal düzenlemeler, geçmişte Anayasa Mahkemesinin önüne üç kez getirilmiş ve hepsinde de iptal edilmiştir. Anayasa Mahkemesi içtihatları değişmediği için bugün geçerliliğini sürdürmektedir. Yani Rennan Hoca, var olan yasalara uyduğu ve yasaları uyguladığı için “suç işlemiştir”. Amaç Rennan Pekünlü şahsında yurtsever, laik biliminsanlarını yıldırmak ve gözleri korkutmak istenmesidir.

Bu laik, yurtsever, aydın onurunu satmayan Hoca’mız, yandaş öğrenci, yandaş idare, yandaş basın ve AKP’nin hukuk bürolarına dönüştürülmüş yandaş yargı tarafından linç edilmiş ve bir intikam nesnesi olarak seçilmiştir. Bunun en önemli kanıtı ceza süresinin ertelenmesine izin vermeyecek şekilde alt sınırdan uzaklaşılarak iki yıldan uzun, yani iki yıl bir ay olarak kesilmesidir. Üniversitelere, aydınlara, yurtseverliğini her fırsatta haykıranlara, bilimin aydınlığını kendilerine pusula yapan biliminsanlarına, Mustafa Kemal ve Birinci Kuvayimilliyecilerin mirasına sahip çıkan devrimcilere gözdağıdır Hoca’mıza kesilen ceza. Namuslu insanlara dayatılıyor: Ya bizdensin ya yoksun! Rennan Pekünlü onlardan olmayı kabullenemediği, aydın namusuna sahip bir biliminsanı olduğu için sokuluyor cezaevine.

Emekçi Halklarımızın alın terini Parababalarına peşkeş çeken, halklarımızı işsizlik-pahlılık-zam-zulüm sarmalına mahkûm eden, haklarımızı Allah’la aldatarak uyanmasını engelleyen AB-D güdümündeki Tayyipgiller’e ne 12 Eylül Anayasası, ne de gerici yasalar yetiyor. Sömürü düzenlerini daha da katmerlendirecek, halkların uyanışını engelleyecek yeni bir anayasa ve yeni yasalar istiyorlar. Buna paralel olarak, aynı sömürü-peşkeş amacıyla, yürürlükte olan YÖK yasası da onlara az geliyor.

Tayyipgiller, AB-D Emperyalistlerinin buyrukları doğrultusunda üniversitelerde kamu adına, halk adına, bilim adına, laiklik adına, Mustafa Kemal adına ne kaldıysa izini-tozunu silip süpürmek istiyorlar. Laik eğitimin ve bilimin zerresinden bile korkuyorlar!

O zerre ki, insana içinde yaşadığı düzenin, ezilmişliğinin kader olmadığının farkına varmasını sağlar!

O zerre ki, halka örgütlenme, başkaldırma, değiştirme gücü verir.

Korkunun ecele faydası yoktur!

Bilim, emperyalizmin kâr-sömürü-vurgun amaçlarına sığmayacak; gericiliğin dogmalarıyla durdurulamayacak denli büyük bir gelişim halidir. Bilimin kanunlarını ortaya çıkaran insanlığın öncüsü olan bilim-eğitim emekçilerini, bin yıllar boyunca ne kahırlar, işkenceler, cadı avları, idamlar durdurmamıştır. Sokrates’den, Bruno’dan, Galilei’den beri, bilimin insanlarının onuru, egemenlerin zulmüne direnmeyi ve zaferle ayağa kalkmayı bilmiştir.

Ülkemizde de biliminsanlarımız, aydınlarımız ve aydın gençliğimiz, bu geriye gidişe dur diyecek olan Halk Kurtuluş Cephesi’ndeki onurlu yerine (göreve) katıldıklarında, gün gelecek Demokratik Halk Üniversitelerini inşa edeceklerdir.

Biz, cezaevlerini bile kızıl birer üniversiteye çevirmeyi bilmiş, Bilimsel Sosyalizm alanında çığır açmış, Türkiye Devrimi’nin Önderi Hikmet Kıvılcımlı Usta gibi bu toprakların gördüğü en büyük devrim öğretmeninin öğrencileriyiz. Bize umutsuzluk yok! Halk Kurtuluş Cephesi’ni kuracağız; ellerimizle, bilincimizle, bilimimizle, örgütlü gücümüzle.

Bütün bu duygularımızla Halkçı Kamu Emekçileri olarak diyoruz ki; Rennan Hoca’ya sahip çıkmak aydın namusuna-onuruna sahip çıkmaktır. Bilimin aydınlığına sahip çıkmaktır. İnsanlığın Ortaçağ karanlığına doğru koşar adım götürülüşüne karşı çıkmaktır. Kadının özgürlüğüne sahip çıkmaktır. Dogmalara karşı çıkmaktır. Ve Rennan Hoca’mıza sahip çıkmak insanı sağmal bir sürü haline getiren, insanlıktan çıkaran düzene karşı çıkmaktır. Yani Rennan Pekünlü’ye sahip çıkmak insana sahip çıkmaktır.

Halkçı Kamu Emekçileri olarak; Rennan Pekünlü’ye yapılan, hiçbir akla, vicdana, yüreğe sığmayan bu haksızlığı, zulmü kınıyoruz. Bu yurtsever tavrından, onurlu, yürekli, saygın duruşundan dolayı Rennan Hoca’mızı kutluyor, her zaman yanında olacağımızı haykırıyoruz.

Bizde bu kanser düzenini yaratanlarda ve yürütenlerde olmayan silahlar var.

Bu silahlarımız;

İnsanlığın kurtuluş bilimine olan inancımızdır.

İnsanlığın hayvanlıktan kurtulup insanca yaşayacağı günlere olan umudumuzdur.

Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan kararlılığımızdır.

En yoğun saldırılarda bile normal temposuna devam eden yüreğimizdir.

Bir vatan bellediğimiz cesaretimizdir.

Vatan aşkını söylemekten korkan hale gelmektense ölmeyi yeğleyen yurtseverliğimizdir.

Ve dünyadaki bütün silahlardan daha güçlü olan, hiçbir kuvvetin deviremeyeceği, en zor günlerde hep sarıldığımız, hiç bırakmadığımız ve bırakmayacağımız, bizdeki insan sevgisinin, cesaretimizin, kararlığımızın kaynağı Devrimciliğimizdir.

Gün gelecek, bu silahlarla yıkacağız ve cezalandıracağız bugün bize zulmedenleri. Bu silahlarla hesabını soracağız Rennan Hoca’ların, zulmedilen yurtseverlerin, aydınların, devrimcilerin. Buna inancımız tam! 21.11.2014

 Halkçı Kamu Emekçileri