12 Eylül’ün Çocuğu YÖK’ü Tarihe gömeceğiz!
12 Eylül’ün Çocuğu YÖK’ü Tarihe gömeceğiz!
12 Eylül Faşist Darbesi’nin çocuğu, emperyalistlerin gençliğimiz üzerindeki ilerici ve devrimci atılımı yok etmek, baltalatmak için kurduğu Yüksek Öğretim Kurumu’nun kuruluşunun 36’ncı yılı bugün.
Peki, YÖK neden kuruldu? Kurulmasının amacı gerçekten eğitim ile mi alakalı yoksa altında yatan başka nedenler mi var? YÖK’ün 1981 yılında 12 Eylül Faşist Darbesi ile kurulduğunu düşünürsek, bu tarihlerden önce üniversitelerimizde, aydın gençliğimiz üzerinde neler etkiliydi de Faşist Cunta böyle bir şeyi kurmayı gerekli gördü?
27 Mayıs 1960 Politik Devrimi ile birlikte yükselen devrimci kazanımlar etkilerini gençliğimiz üzerinde de göstermeye başlamıştı. Üniversitelerimizde ilerici, devrimci gençler çoğalıyor dünya çapında gelişen özellikle de 68 Kuşağı olarak bilinen devrimci gençlik hareketinin rüzgârı ülkemizde de hissediliyordu. Gençliğimiz, Fidel, Che gibi Antiemperyalist önderleri örnek alıyor, devrimci eserler okuyor ve böylece sosyalizme yöneliyordu. 12 Mart 1971 Faşizmi bu yönelişi durdurmaya yetmemiş, 68 Kuşağının devrimci dalgası 70’li yıllarda da kendisini hissettirmeye devam etmişti. ABD Emperyalistlerinin planları çerçevesinde Amerikancı-NATO’cu, Mustafa Kemalcilikle, Kuvayimiliyecilikle alakası olmayan Ordu Fosillerine yaptırılan 12 Eylül Faşist Darbesi ile 27 Mayıs Anayasasının tüm demokratik kazanımları ortadan kaldırılmış, İşçi Sınıfının hak arama, örgütlenme olanakları budandığı gibi, faşizm; gençlik ve üniversitelerimiz üzerinden de silindir gibi geçmişti.
İşte bu suçun yasal görünümlü cinayet aleti YÖK’tür. YÖK’ün kurulması ile beraber, ilerici demokrat, sosyalist öğretim görevlileri üniversitelerden uzaklaştırılmış, 1950’lerden beri CIA’nın “Yeşil Kuşak Projesi” kapsamında yetiştirilen Ortaçağcı, Amerikancı sözde öğretim görevlilerinden oluşan kadrolar, boşalan üniversite kürsülerini bir bir doldurmaya başlamıştır. Üniversitler öğrencilerin müşteri olduğu, 24 saat işleyen fabrikalar (kârhaneler) olarak dönüştürülmeye başlanmıştır. Böylelikle üniversitelerimizin Medreseleşme süreci hız kazanmış, Bilimsel ve Laik eğitimden uzaklaştırılmıştır.
O dönemlerde bu baskıların, yıldırma politikalarının sahibi Kenan Evren’ler iken artık yeni sahibi AKP’giller olmuştur. Hepsi Emperyalist ABD’nin “Yeşil Kuşak Projesi”nin birer enstrümanı olan Ortaçağcı hiziplerden AKP’giller’e 2002 seçimlerinde siyasi iktidar pasta tabağında sunulur sunulmaz, Ortaçağcı gerici din devleti projesini, yol arkadaşları olan Pensilvanyalı İblis Fethullah Gülen ile beraberce sürdürmüş; ağabeyler, ablalar, Cemaat’e peşkeş çekilen yurtlar derken bilimsel eğitim yuvası olması gereken üniversitelerimiz, Ortaçağcı gerici düşüncelerle beyni afyonlanan kişilerle dolmuştur. Bu kişiler ki, üniversitelerimizde bulunan devrimci öğrencilere saldırmış, resmi kolluk kuvvetleri ile beraber hareket ederek devrimci öğrencileri ezmeye çalışmışlardır ve hâlâ da çalışıyorlar.
Fethullah Gülen ile girişilen 15 Temmuz Ganimet Paylaşım Savaşı sonrası ABD tarafından galip getirilen AKP’giller, saldırılarını arttırarak devam ettirmişler, bir yılı aşan OHAL süreci ile beraber üniversitelerimizde bulanan hocaları, akademisyenleri binbir kılıf uydurarak atmışlardır ve yerlerine kendilerine biat eden kişileri getirmişlerdir.
12 Eylül’ün çocuğu olan YÖK’ün şimdiki görevi ise, AKP’giller’in istediği gibi “dindar ve kindar bir nesil” yetiştirmek için gerekli düzenlemeler yapmaktır. Üniversitelere sadece kendi düşüncelerine biat eden insanları yerleştirmek için ellerinden gelenleri yapmaktan da çekinmemektedirler.
En son yapılan düzenlemelerle zaten oyuncağa çevrilmiş olan Üniversiteye giriş sınavları bu sene tekrardan değiştirilmiş, kendilerinin dahi ne olduğunu bilmedikleri bu sınav sistemi ile üniversiteye hazırlanan gençlerimizi tekrardan zor duruma düşürmüşlerdir. Askeri lise giriş sınavında yapılan hileler nasıl ortaya bir bir döküldüyse, bu iki suç ortağının üniversite sınavlarında yaptıkları hileler de bir o kadar aşikârdır. Onlardan adelet beklemek, ölü gözünden yaş ummakla eş değerdir.
YÖK, yaptığı bu değişikliklerin hiçbirini bilimsel bir manada değerlendirmemiş, kendisine verilen emirler doğrultusunda değişikliğe gitmiştir. AKP’giller’in baş şefinin bir lafı sınav sistemimizi değiştirebilmek için yeterli görülmüştür.
Tüm bu yapılanlara ve ileride yapılmak isteneceklere karşı, biz Kurtuluş Partisi Gençliği, sessiz kalmayacağımızı haykırıyoruz. AKP için Pensilvanyalı İblis “Hocaefendi” iken ve yaptıkları Cemaat Yurtları, Tarikat Evleri onlar için birer “Hizmet Hareketi” iken, biz “Ne Cemaat Yurdu, Ne Tarikat Evi İnsanca Yaşanacak Yurtlar İstiyoruz” diye İstanbul’dan Ankara’ya yürümüş ve gittiğimiz her yerde, bunların gerçek yüzlerini ortaya koymuştuk.
Ülkemiz ABD Emperyalistlerinin “Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)” çerçevesinde parçalanmanın eşiğine getirilmişken, bu süreçte 1. Kuvayimilliyenin kazanımı olan laiklik ortadan kaldırılmışken, ülkemiz hızla faşist bir din devletine dönüştürülürken, yapılması gereken, ikinci bir Kurtuluş Savaşı vermektir. Bu savaş, aynen Birinci Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi Emperyalizme ve Yerli İşbirlikçilerine karşı olmalıdır. O zaman kuracağımız Demokratik Halk İktidarında ülkemizi geleceğe taşıyacak bir eğitim sistemini hayata geçirmenin koşullarını bulacağız.
Peki biz nasıl bir eğitim sistemini savunuyoruz:
Öncelikli amacımız ‘demokratik, laik, bilimsel ve parasız’ bir eğitim sistemini gerçekleştirmektir. Bunlardan Parti Programı’mızda yazıldığı şekilde kastımız şudur ki:
1- Eğitim DEMOKRATLAŞTIRILACAK. Ezberciliğe değil, güçlükler karşısında çözüm yolları bulma, yani bellek yerine zekayı işletme prensibi, öğretim ve eğitimin baş prensibi olacak. Ölçü alınarak kişiye özel, el yapımı ayakkabı üretir gibi, her öğrencinin kişiliğini ezmeyen eğitim güdülecek.
‘Fazla diplomalı bize gerekmez’ kaygısı ile, SINAV’lar öğrenci ‘turnikesi’, ya da salhanesi (mezbahası, kesimevi) haline sokulmayacak. Dönen (başarısız) öğrenci oranı; öğretmenin, öğretim sisteminin ve öğretim araçlarının nitelikleriyle kıyaslanacak ve başarının yükseltilmesi için, saptanan eksiklikler ya da yanlışlıklar hızla giderilecek.
Öğretimin her kademesine her yaş ve cinsiyetten herkes sınav vermek şartı ile girip belge alabilecek.
Her yerde HALK ÜNİVERSİTELERİ kurulacak.
2- Öğretim ve Eğitim, biçimi ve içeriğiyle LAİKLEŞTİRİLECEK.
3- Anadilde eğitim serbest olacak. Devlet ve diğer kamu yönetimleri bu konuda üzerlerine düşen yükümlülükleri eksiksiz yerine getirecek.
4- Eğitim bütünüyle bir kamu görevi olacak. Eğitimden para kazanma yasaklanacak. Herkese EŞİT, PARASIZ eğitim imkânı sunulacak.
İşte Kurtuluş Partisi Gençliği olarak savunduğumuz eğitim sistemi budur.
Ve bu zamanda da tekrardan ortaya koyuyoruz. Bizler ne ülkemizin ne de eğitim yuvalarımızın Ortaçağcı gidişine sessiz kalmayacağız. Bulunduğumuz her alanda en yüksek sesimizle haykıracağız, biz bu gidişe izin vermeyeceğiz. Üniversitelerimizi, liselerimizi bu gerici kuşatmadan kurtaracağız. Demokratik, Laik, Bilimsel ve Parasız eğitimi gerçekleştireceğiz. Buna inancımız tam…
YÖK’ü Tarihe Gömeceğiz!
Yaşasın Demokratik-Laik-Anadilde Eğitim!
Yaşasın Parasız-Bilimsel Eğitim!
Yaşasın Gençliğin Devrimci Mücadelesi!
6 Kasım 2017
Kurtuluş Partisi Gençliği