Site rengi

Tasarım

18.10.2016
775
A+
A-

Halkın Kurtuluş Partisi, Anayasal Düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs eden AKP’giller hakkında suç duyurusunda bulundu. Hatırlanacağı gibi, AKP’giller’in Başbakan yardımcısı Numan Kurtulmuş,  Türkiye’nin bugün başına gelen ‘birçok şeyin’ Suriye’deki durum ve ‘Suriye politikasının bir sonucu’ olduğunu söylemişti.

“Başkaları da öyle, ama biz de geçerli bir politika ortaya koyamadık” diyen Kurtulmuş şöyle devam etmişti:

“Ben bunu yıllardır söylüyorum. Keşke zamanında geçerli bir barış perspektifi geliştirilebilseydi. Yakında inşallah DIŞARIDAN ZORLAMAYLA DEĞİL, Suriye halkının kabul edebileceği bir çözüm bulunacaktır. Böyle bir süreç yaşanmaktadır. Burada Rusya ile ilişkiler önemli.” Rusya ve İran’ın Beşar Esad’a verdiği desteğin nasıl aşılacağı sorusuna gelince, Kurtulmuş Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın İstanbul görüşmesiyle yanıt verdi: “Dolmabahçe görüşmesi ardından sorulunca ‘Esad’ın avukatı değilim’ demişti. Bence Rusya belli bir kişiye siyasetini bağlamayacaktır. Vekâlet savaşlarının sonu geldi. İnşallah bir çözüm buluruz.” Kurtulmuş’un bu sözleri Türkiye’nin Suriye politikası bakımından şimdiye dek resmi bir ağızdan yapılmış en üst düzey özeleştiri ve Ankara’nın Suriye siyasetinde bir dönüm noktasına geldiğini gösteriyor.”

“İhbarcı-Şüphelinin bulunduğu konum da dikkate alındığında ; “Türkiye’de patlayan bombaların, ateşlenen silahların, yitirilen canların hep Suriye politikamızın bir sonucu olduğu ortaya çıkar”, diyen HKP’li hukukçular AKP’giller’in Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un bu itirafları üzerine harekete geçti ve başta Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan olmak üzere Suriye politikaları yüzünden yüzlerce insanımızın hayatını kaybetmesine sebep olan sorumlular hakkında suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusu dilekçesini aynen yayımlıyoruz:

ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA

BAŞVURUDA BULUNAN.: Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanlığı

Karanfil Sokak No: 24/15 Kızılay/ANKARA

V E K İ L L E R İ……….: Av. Orhan ÖZER, Av. Metin BAYYAR, Av. Ayhan ERKAN, Av. Ali Serdar ÇINGI, Av. Tacettin ÇOLAK, Av. Sait KIRAN, Av. Ayça OKUR, Av. Halil AĞIRGÖL, Av. Pınar AKBİNA, Av. Doğan ERKAN, Av. Ferit CÖHCE

Adres: Sezenler Cad. No: 4/15 Sıhhiye/ANKARA

Ş ü p h e l i l e r                       :

1- Recep Tayyip Erdoğan

2- Abdullah Gül

3- Mehmet Ali Şahin

4- Cemil Çiçek

5- Abdülkadir Aksu

6- Vecdi Gönül

7- Hilmi Özkök

8- Necdet Özel

9- Hulusi Akar

10- Ahmet Davutoğlu

11- Binali Yıldırım

12- Bülent Arınç

13- Efkan ALA

14- Numan Kurtulmuş (İkrar eden)

15- Suça karıştığı tespit edilecek 2002- 2016 yılları arasındaki tüm kabine üyeleri ile milletvekilleri ile diğer devleti temsil makamını işgal edenler.

Suç İsnadı                               : Anayasal Düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka düzen getirmeye teşebbüs (TCK’nin 309/1 maddesi), Bu suça yardım ve yataklık (TCK’nin 39. maddesi), TCK ‘nin 83, 87, 88,306,309,315 ve maddeleri,kamu malına zarar vermek

Suç Tarihi                 : 2002 – 2016 yılları arası.

İstemin Özü              : Aşağıda açıklayacağımız gibi, ikrar eden şüpheli “Başbakan

Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un samimi itirafları ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin

Birleşmiş Milletler üyesi meşru bir ülkeye, Suriye’ye karşı ;

Suriye’deki terör örgütlerine yardım ve yataklık ettikleri, yüzbinlerce insanın

ölümüne sebep oldukları -bunların binlercesinin çocuk ve sivil olduğu- , milyonlarca insanı

mülteci konumuna düşürdükleri, binlerce insanın güvenli bölgelere kaçmak istemesi nedeni

ile denizde boğularak ölmelerine sebep oldukları, yaptıkları bu eylemlerin de

Türkiye de görülmemiş terör saldırıları ve katliamlara sebep oldukları

ortaya çıkmıştır.

İhbarcı-Şüphelinin, Başbakan Yardımcısı sıfatı ile yapmış olduğu samimi ikrarları

doğrultusunda haklarında kamu davası açılması istemidir.

Olay ve Açıklamalar            :

1- Hürriyet Gazetesi köşe yazarı Murat Yetkin’in 19.08.2016 tarihli Başımıza gelen

birçok şey Suriye politikasının sonucu adlı yazısında “Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Türkiye’nin bugün başına gelen ‘birçok şeyin’ Suriye’deki durum ve ‘Suriye politikasının bir sonucu’ olduğunu söyledi. Kurtulmuş bu sözleri 17 Ağustos’ta bir grup gazeteci, öğretim üyesi ve düşünce kuruluşu temsilcisiyle 15 Temmuz kanlı darbe girişimi sonrası görünüm üzerine sorular sorulduğu toplantı sırasında sarf etti.

“Başkaları da öyle, ama biz de geçerli bir politika ortaya koyamadık” diyen Kurtulmuş şöyle devam etti:

“Ben bunu yıllardır söylüyorum. Keşke zamanında geçerli bir barış perspektifi geliştirilebilseydi. Yakında inşallah DIŞARIDAN ZORLAMAYLA DEĞİL, Suriye halkının kabul edebileceği bir çözüm bulunacaktır. Böyle bir süreç yaşanmaktadır. Burada Rusya ile ilişkiler önemli.” Rusya ve İran’ın Beşar Esad’a verdiği desteğin nasıl aşılacağı sorusuna gelince, Kurtulmuş Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın İstanbul görüşmesiyle yanıt verdi: “Dolmabahçe görüşmesi ardından sorulunca ‘Esad’ın avukatı değilim’ demişti. Bence Rusya belli bir kişiye siyasetini bağlamayacaktır. Vekâlet savaşlarının sonu geldi. İnşallah bir çözüm buluruz.” Kurtulmuş’un bu sözleri Türkiye’nin Suriye politikası bakımından şimdiye dek resmi bir ağızdan yapılmış en üst düzey özeleştiri ve Ankara’nın Suriye siyasetinde bir dönüm noktasına geldiğini gösteriyor.” (http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/murat-yetkin_575/basimiza-gelen-bircok-sey-suriye-politikasinin-sonucu_40200296 – 19.08.2016 )

İhbarcı-Şüphelinin bulunduğu konum da dikkate alındığında ;

Türkiye’de patlayan bombalar, ateşlenen silahlar, yitirilen canlar hep Suriye politikamızın bir sonucu olduğu, bu nedenle belli başlı çeşitli tarihlerde meydana gelen (örnekler çoğaltılabilir) ;

A- 17 Şubat 2016, Ankara Merasim Sokak’ta askeri servis araçlarının geçişi sırasında

meydana gelen patlamayı ve sonucunda 28 kişinin hayatını kaybedip 61 kişinin yaralanmasını,

12 Ocak 2016, Sultanahmet Meydanı’nda bir turist kafilesinin arasına giren canlı bombanın üzerindeki patlayıcıları patlatmasını ve sonucunda 11 Alman turistin hayatını kaybedip 16 kişinin de yaralanmasını,

10 Ekim 2015, Ankara Tren Garının önünde meydana gelen saldırıyı -kaldı ki

Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kanlı terör saldırısı- ve sonucunda 109 kişinin hayatını kaybedip 500’den fazla kişinin yaralanmasını,

20 Temmuz 2015, Suruç ilçesinde düzenlenen bombalı saldırıyı ve sonucunda 34

kişinin hayatını kaybedip 100’den fazla kişinin yaralanmasını,

5 Haziran 2015, Diyarbakır HDP Mitingine saldırıyı ve sonucunda 5 kişinin

hayatını kaybetmesini,

11 Mayıs 2013, Reyhanlı bomba yüklü araçla düzenlenen saldırıyı ve sonucunda 52 kişinin hayatını kaybetmesini 100’den fazla kişinin yaralanmasını,

21 Eylül 2011, Ankara Kızılay‘da patlayan bombaları ve sonucunda 3 kişinin hayatını kaybetmesini ve 34 kişinin de yaralanmasını,

B- Suriye’de hayatını kaybeden yarım milyon civarındaki insan evinden, ocağından

ve hatta vatanından olan milyonlarca insan, hep Türkiye devletinin de içinde yer aldığı NATO ülkelerinin yani ABD’nin, AB’nin ve ayrıca Suudi Arabistan ile Katar Emirliği’nin politikaları sonucunda katledilmiş, can vermiş, evini barkını terk etmiştir.

Suriye şehirleri, kasabaları, köyleri yakılıp yıkılıp harabeye dönmüş, milyonlar evsiz barksız kalmış, onbinlercesi de batıya kaçmak isterken Akdeniz’in derin sularında boğulup ölmüştür.

BMMYK, Dünya Mülteciler Günü’nde yayımlanan Küresel Eğilimler Raporunda

Suriye’de 2011 yılından beri 4,9 milyon kişi mülteci konumuna düşmesini,

(http://www.milliyet.com.tr/dakikada-24-kisi-yerinden-ediliyor-dunya-2265425/ erişim10.10.2016 )

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Örgütü UNICEF’e göre Suriye‘de iki milyondan fazla çocuk, kuşatma altında olan ya da yardım örgütlerinin ulaşamadığı bölgelerde yaşamasının, çocukların kimisinin açlıktan, kimisinin işkenceden ölmesinin, kimisinin de helikopterlerle fırlatılan varil bombalarıyla hayatını kaybetmesinin, Suriye’de en az yarım milyon kişinin-çocuk ve sivillerin ağırlıkta olduğu)

(https://onedio.com/haber/yunanistan-in-nufusu-kadar-suriyeli-evini-terk-etti-675607 erişim 10.10.2016)

Akdeniz’de 10 binden fazla göçmenin boğulmasına sebebiyet verdikleri,

(Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK), 2014’ün başından bu yana 10 binden fazla kişinin Avrupa’ya geçmeye çalışırken Akdeniz’de hayatını kaybettiğini açıkladı)

(http://www.yenisafak.com/dunya/akdenizde-10-bin-gocmen-boguldu-2477390)

İkrarcı-Şüphelinin bahsettiği dış politika değişikliği ile IŞİD’terör örgütü, El-Kaide terör örgütü, El-Nusra terör örgütü, ÖSO terör örgütlerini askeri alan da dahil olmak üzere, her alanda destekleyerek , onlara iki bin TIR dolusu silah ve mühimmat gönderilmiştir.

Türk Ceza Kanunu’nun 306. Maddesinde düzenlenen “Yabancı Devlet Aleyhine Asker Toplama” suçu ve madde metninde düzenlenen “yetkisiz olarak, yabancı bir devlete karşı asker toplayan veya diğer hasmane hareketlerde bulun”ma hali tam olarak bu eylemleri suç olarak düzenlemiştir,

Keza Anayasa uyarınca, TCK ’da düzenlenen “yetki” yalnızca TBMM’ye tanınmıştır. Birleşmiş Milletler Sözleşmesi uyarınca da TBMM’nin bu yetkisi dahi, ancak BM kararıyla birlikte mümkün olabilir.

Gerek TBMM kararının, gerekse BM kararının yokluğu, buna rağmen Suriye’deki terör örgütlerine tırlar dolusu silah gönderilmesi, aynı zamanda TCK’nın 315. Maddesinde düzenlenen “Silah sağlama” suçuna ve isnad maddesinde geçen diğer suçlara vücut vermektedir.

Savaşırken yaralanan ortaçağcı terör örgütü üyelerini Türkiye’ye getirerek Hatay’dan Urfa’ya kadar uzanan bölgede yer alan il ve ilçe hastanelerimizde tedavi ettirmişlerdir.

Ayrıca üç milyonu aşkın Suriyeli şu an ülkemizde olup onlara toplam 25 milyar dolar harcandığı, bu paranın yarısının devlet hazinesinden çıktığı yarısının da sivil toplum örgütleri tarafından karşılandığı, halkımızın sırtına yüklenen bu para nedeni ile kamusal zararlara sebep olmuşlardır.

İkrarcı-şüphelinin samimi itirafları sonucunda şüpheliler hakkında kamu davası açılması için şikayette bulunmuş isek de; Şüphelilerin ettikleri yemine bağlı kalmadan sürekli tekrarladıkları Anayasayı İhlal eylem ve işlemleri, terör örgütüne yardım, insanlık suçu vb. nedeniyle, müvekkil parti adına biz; sürekli suç duyurularında bulunmaktayız. Maalesef, şimdiye kadar Cumhuriyeti, Anayasa’yı ve Hukukun Üstünlüğünü korumak ve kollamakla görevli hiçbir Cumhuriyet Savcısı bu kişiler hakkında soruşturma başlatmamış, başlatamamıştır. Yani yürütme organlarının başında bulunan bu kişilerin sanki “suç işleme özgürlükleri” varmış gibi, hergün Anayasayı ve yasaları ihlal etmeleri görmezden gelinmektedir. Bu nedenle müvekkil parti tarihsel bir sorumluluğunu yerine getirmektedir.

Yine, tüm bu gelişmeler işlenen anayasal suçlar karşısında demokratik hukuk devletini ve hukukun üstünlüğünü savunması gereken kurumlar ve kuruluşlar suskundur.

Hukuk Fakültelerinin Dekanları, Anayasa Hukukçuları, Kamu Hukukçuları, Siyaset Bilimciler, Barolar suskundur.

Suçtan haberdar olduğu anda re’sen soruşturma başlatması gereken Cumhuriyet Savcıları da maalesef yasal görevlerini yerine getirmemektedir.

Bu nedenler, hukuka sahip çıkmak üzere Başsavcılığınıza başvurmak durumunda kaldık.

Sonuç Ve İstem                     : Yukarıda açıkladığımız Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un itirafları ve doğrudan toplanacak deliller ışığında, haklarında suç duyurusunda bulunduğumuz şüphelilerin, soruşturulmasını ve haklarında gerekli kamu davasının açılmasını, müvekkil siyasi parti adına talep ediyoruz. 17.10.2016               

Müşteki

Halkın Kurtuluş Partisi (HKP)

Vekilleri

Av. Metin BAYYAR             Av. Sait KIRAN

Av. Azime Ayça OKUR               Av. Doğan ERKAN