BES’le kargayı oysun gözünü
Zorunlu BES meselesi üzerine
Gündemin hızla aktığı bir sırada, “Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” ile birlikte ilgili kanun 10 Ağustos 2016 tarihinde yangından mal kaçırır gibi değiştirildi.
Yasa değişikliğinin getirdiği en net değişiklik, işçilerin maaşından her ay zorunlu olarak kazancının yüzde 3’ünün tasarruf fonlarında tutulması ve emeklilik sonrasında ücret olarak tekrar ödenmesi oldu. Yani ödenen SGK paylarının yanı sıra çalışanlar bir de özel bir şirket aracılığı ile biriktirilen bir sisteme sokulmaya zorunlu hale getirildi.
Öncelikle, bu yasa değişikliğinin kime yaradığını açıkça ortaya koyalım.
“Ödenmiş sermaye bakımından Türkiye’deki sigorta şirketlerinin yüzde 72’sini elinde bulunduran yabancılar, sektörde geçen yıl elde edilen 26 milyar liralık prim gelirinin 16.7 milyarını topladı. Hazine Müsteşarlığı’nın verilerine göre, Türkiye’de 64 sigorta şirketi faaliyet gösteriyor. Bunlardan 23’ü yüzde yüz yabancı sermayeli şirketlerden oluşurken, 14’ünde yabancı sermaye oranı yüzde 90-100; 2’sinde yüzde 50-90 arasında. Yabancı şirketler sayısal olarak az görünse de sektörün toplam ödenmiş sermayesinin yüzde 72’si yabancı sigorta şirketlerine ait bulunuyor. Sigortacılık sektörünün prim gelirleri 2010 yılında 14.1 milyar lira iken, bu rakam her yıl artarak 2014 yılında 26 milyar liraya yükseldi.
(…)
“Yabancılar toplam prim gelirlerinden 2010 yılında yüzde53.3 pay alırken, bu oran 2011’de yüzde 55.6, 2012’de yüzde 56, 2013’te yüzde 63.5, 2014 yılında da yüzde 64.3’2 çıktı. 2014 yılında sigortacılık sektörünün elde ettiği toplam 26 milyar liralık prim gelirinin 16.7 milyar liralık kısmını yabancı şirketler aldı. Geri kalan 9.3 milyar liranın bir kısmı da riskleri dağıtmak amacıyla sigorta şirketleri tarafından uluslararası yabancı sigorta kuruluşlarına ödendi. (22 Temmuz 2015, Habertürk)
Zorunlu BES uygulamasında fonları oluşturacak olan şirketlerin hali bu. Buradan şu sonucu çıkarmak abartı olmaz. 15 Temmuz hesaplaşması sonrasında meclisteki dörtlü çete (Zoraki Muhalif HDP’yi ayrı tutarsak), sadece askeri operasyonlar konusunda değil, ekonomik uygulamalar konusunda da ikna edildiler. Artık Türkiye’de, AB-D Emperyalistlerine ve onların yerli işbirlikçilerine ekonomik anlamda en ufak bir sorun çıkarılmayacak ve Türkiye, onların arka bahçesi olacak, bir Güney Amerika ülkesi gibi.
Bu tespit sonrasında neden Parababalarının BES’te ısrarcı olduğunu, daha doğrusu BES’in yapısını anlatalım.
Bankaların para kazanmalarını sağlayan kaynaklardan biri de, vadesi ödenmemiş mevduat, daha sade bir dille söylersek faizini ödemediği paradır. Günümüzde artık herkesin ücretlerini bankalardan alması, bankaların bunun için promosyon ödemesi ve aralarındaki rekabet bundan dolayıdır. Çünkü bankalar, faizi ödenmeyen bir parayı Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nda faize koyarak, bir gecede milyonlarca lirayı, parmağını bile kıpırdatmadan kazanmaktadır (tabii ki bu iyi senaryo, bir de bu paraların farklı ülkelerde yüksek faizlerle yatırıldığını hayal edin).
İşte bu yüzden banka patronlarının en büyük derdi, çok parası olan ve parasını yatırması karşılığı faiz alan müşterisi değil, çok küçük parası olduğu halde üç kuruş parasını yastık altında tutan insanlardır. Bu yüzden halkımızın kazandığı azıcık para için dahi bankaya yatırması için uğraşırlar.
Bir de bu paraya 30 yıl, 40 yıl dokunulamadığını düşünün. BES, aslında banka ve sigorta şirketlerinin mevduatların bankadan hemen çıkmaması adına uydurduğu bir isimden başka bir şey değil. Böylece şirket, yıllarca bu paradan para kazanıyor. Hem de eğer bu sistemden çıkılırsa, kazanacağı parayı çeşitli aidatlar ve cayma bedelleri adı altında garanti ediyor.
Bu kadarla kalsa iyi. Adı üstünde BES bu, BESledikçe gözünüzü oyuyor diye boşuna demedik. BES’in ülkemizdeki uygulamasının bir başka yanı ise şirket tarafından kendi çıkarları doğrultusunda kullanılma hakkı olmasıdır. Yani şirket, sizin adınıza yatırdığınız para ile kumar oynar gibi istediği yatırım ürününe yatırım yapabilir. Satın aldığı yatırım ürününün fiyatı düştüğünde, sizin de yatırdığınız paradan kazancınız düşer. Yükseldiğinde ise sizin de kazancınız yükselir (tabii banka her zaman daha fazlasını kazanır).
Siz, SGK’nın emeklilik paranız ile kumar oynadığını duysanız nasıl düşünürdünüz? Zorunlu BES, sadece sosyal güvence hakkını özelleştirmiyor, onunla yatırım ürünleri üzerinde talep yaratılmasını sağlıyor. Yani elindeki para ile dolar almayı düşünmeyen bir çalışanımız, hiç haberi olmadan dolar alacak. Artık kazanır mı, kaybeder mi, onu ancak AB-D Emperyalizmi belirleyecek.
İşte karşımızda böyle sinsi bir düşman var ve 1 Ocak 2017’den itibaren ücretlerimiz kesintiye uğrayacak. Bu yüzsüzler takımı, artık nasıl bir halk korkusuna sahipse 4 ay sonrasına aldılar sistemin başlangıcını. Bize 4 aylık bir mücadele süresi var demektir bu soygunun önüne geçmek için.
BES’lemeye son!
HKP İstanbul’dan bir Büro Emekçisi