CIA Sosyalizmi nasıl yapılır?
CIA Sosyalizmi nasıl yapılır?
Tek cümleyle:
CIA’nın tezlerini sosyalistlik maskesi altında savunarak…
Yani ABD Emperyalistlerinin emperyalist çıkarlarını içeren projelerinin, planlarının teoride ve pratikte-sözle ve eylemle, üstelik de sol maske altına gizlenerek savunusunu yapmakla…
CIA Sosyalizmi, tabiî ki Gerçek Sosyalizmin yani İşçi Sınıfı Sosyalizminin-Bilimsel Sosyalizmin tam karşıtıdır, düşmanıdır.
Demek ki burada da bir diyalektik zıtlık var. Uzlaşmaz bir karşıtlık var.
Peki, Türkiye’de bugün CIA Sosyalizmi yapan var mıdır?
Vardır. Hem de pek çok… Mebzul miktarda…
Bizim dışımızdaki yani İşçi Sınıfı Sosyalizminin tek savunucusu olan HKP dışındaki tüm partiler, gruplar, grupçuklar ve adı başka örgütler yani platformlar vs.ler; bütünüyle CIA Sosyalizmi yapmaktadırlar.
Halkımızın, ülkemizin, vatan ve milletimizin çıkarlarıyla, dertleriyle zerre miktarda olsun ilgileri yoktur bunların
Kim midir bunlar?
Bu soruyu şöyle yanıtlayalım:
ABD Emperyalist haydutlarının bölgemize ilişkin projeleri nedir, arkadaşlar?
BOP’tur, değil mi?
E, bunu hepimiz biliyoruz. En resmi ve yetkili temsilcileri, kurumları, yayın organları açıklayıp savundu mu bu projeyi?
Savundu.
Peki bu emperyalist haydut, 1991’den bu yana bu projeyi hayata geçirmek için Ortadoğu’yu, ülkemiz de dahil olmak üzere, ölüm tarlalarına çevirdi mi?
Çevirdi.
Irak’ı, Suriye’yi üç parçaya böldü mü?
Böldü.
Libya’yı, yığınla aşiret devletçiğine çevirdi mi?
Çevirdi.
Ve bu süreçte on milyon civarında masum Müslüman halkın kanını içti mi?
İçti.
Ve tüm bu canavarca işlerini yaparken ona yandaşlık edenlerin, taşeronluk edenlerin başında kim gelmektedir?
Amerikancı Kürt Hareketi PKK, PYD, HDP… Irak’taki Barzanistan aşiret devletçiği…
Bunun dışında kimler gelmektedir?
Meclisteki HDP de dahil olmak üzere Dört Amerikancı Burjuva Partisi. Yani AKP, CHP, MHP, HDP…
Başka?
Yüzyıldan bu yana Ortadoğu Halklarına ihaneti sürdüren Suudi Arabistan Krallığı. Kuveyt, Katar…
Bunların dışında, ABD haydutunun “Yeşil Kuşak Projesi”nin ürünü olan, insanlıktan çıkarılmış Ortaçağcı cihatçılar: El Kaide, El Nusra, IŞİD, ÖSO, Demokratik Suriye Güçleri vb…
Siyonist İsrail…
ABD Emperyalist haydutunun bölgemizdeki hain işbirlikçileri, yerel güçleri bunlardır.
Defalarca söylediğimiz gibi, 1991 sonrası PKK 180 derecelik bir dönüşle Amerika’ya yanaşmış ve tepeden tırnağa onun hizmetine girmiştir, onun yörüngesine yerleşmiştir.
PKK, ABD Emperyalist haydutunun uydusudur. Ve sürekli onun yörüngesinde dönmektedir. 1991’den bu yana tüm yapıp ettikleri o yörünge içindedir.
Bizim dışımızdaki diğer sol parti, grup, grupçuk ve adı farklı platformların tamamı da PKK’nin uydusu olmuştur artık. Ve PKK çevresinde dönmektedir sürekli. Dolayısıyla da bu grup ve grupçuklar bir yandan PKK çevresinde dönüp dururken, diğer yandan da ABD Emperyalistleri çevresinde turlamaktadır.
Yani bunlar, Güneşin etrafında dönen Dünyamızın etrafında dönen Ay misalidir.
Dolayısıyla da, bu adı “Sosyalist”, “Marksist-Leninist”, “Komünist” ya da adı başka karga cephelerinin, karga platformlarının tamamı, CIA’nın projelerinin taşeronluğunu yapmaktadır. ABD Emperyalistlerinin hizmetkârlığını yapmaktadır. Bunların solculukla molculukla milim miktarda olsun ilgileri kalmadığı gibi, Gerçek Solun da en ağulu düşmanlarıdır bunlar.
İşte biz bunlara “CIA Sosyalistleri” diyoruz. Yapıp ettiklerine de “CIA Sosyalizmi” diyoruz.
Bunların yazılarında, bildirgelerinde, sloganlarında, konuşmalarında ABD Emperyalizmi terimi geçmez. Avrupa Birliği Emperyalizmi terimi geçmez. NATO ve Amerika karşıtı herhangi bir ibare bulamazsınız bunlarda. Çünkü hepsi, Amerika’nın gönüllü hizmetkârları durumundadır artık.
Ha, bazen bilinçsiz genç insanlarımızı kandırıp saflarına çekebilmek için, soyut “emperyalizm” sözcüğü geçebilir. O da enderdir. Tabiî böyle kimi işaret ettiği belirlenmeyen sözleri AKP’giller bile ediyor zaman zaman.
Fakat biz, kimin dost kimin düşman; kimin gerçek halksever, yurtsever ve devrimci; kimin sahtekâr, düzenbaz, CIA Solu olduğunu belirtmek için ya da bunların ortaya çıkıp teşhir olmalarını sağlamak için, şu özdeyişi ortaya koyduk:
“Katil ABD Ortadoğu’dan Defol, diyemeyen her siyasi ve her aydın ya gafildir ya hain!”
Ancak bu sloganı içtenlikle, inanarak haykırabilenler Gerçek Devrimcidir. Gayrısı gafil ya da hainler güruhudur.
CIA Sosyalizminin Tarihi
Bu terimi, Önder’imiz Hikmet Kıvılcımlı kullanmıştır, 1971 başında. İsterseniz Kıvılcımlı Usta’nın bu meseleyi ele alışını, açışını görelim bir:
***
CIA Sosyalizmi Nasıl Yapılır?
9 Mart 1971
İşçi arkadaşlar, belki güleceklerdir. “Başka işiniz mi kalmadı?” diye. “Bırakın sarhoşları yıkılsınlar” diyecekler. Aydın yaygaralarına arasıra yer verdikçe çalışan yığınlarımızdan özür dileriz.
Bu satırları sakın bol parayla lüks baskı yapan iki buçuk aydın çömezi “düzeltmek” umuduna kapılarak yazdığımız sanılmasın. Demagoji hiçbir zaman “düzeltilemez”. Aydın gençlik ortamında sağlı sollu sapıtmaların bir “Ev sahibini şaşırtmak isteyen hırsız” tipini kimi temiz gence belirtmek istedik. Yanlış hesap Bağdat’tan dönecektir.
“Sıffiyn” savaşında, namuslu ve yiğit Müslüman saflarını bozmak için Tefeci-Bezirgân Muaviye askerlerinin mızrakları ucuna Kur’an’ı takarak, herkesten koyu “Müslüman” olduklarını göstermek istedikleri gibi, “sosyalizm” demagogları da Marks’ın Kapital’ini ve başka “kutsal kitapları” kalkan gibi kullanacaklardır. “Toplum Polisi”nin kalkanları ne ise, onlarınki de odur. Nitekim Toplum Polisi ne denli “Toplumcu” ise, demagoglar da o tür “Sosyalist”tirler. Bu sık sık unutturulmaya çalışılan doğruyu açıklıyoruz.
“Demagog”un (kuru lâfla kara kalabalığı ayartanların) kendi yalanına inanmış olup olmaması hiç önemli değildir. “Demagogun en tehlikelisi, söylediğine inanmış olanıdır”, der Lenin. Demagogların “samimî”leri değilse bile, sahteleri, yanlış kapı çaldıklarını öğreneceklerdir. Şimdilik, hep onlarla uğraşacak olmadığımız için, kulaklarını kimi saf gençlere gösterip bükmekle yetiniyoruz.
Finans-Kapitalin bilinçli-bilinçsiz oyuncakları “yeni” bir “Aydınlık” getirdiklerini sanırlar. Oysa gölgedeki kurşunî efendileri yüzyıllardır, bile bile lâdes oynarlar. Bugün adına “CIA Sosyalizmi” dediğimiz oyun ne ilktir, ne sondur. Oyunun aktörleri gizli ajan siciline yazılmış mıdırlar? Kıçlarında polis tabancaları var mıdır?.. Orası ikinci kertedir. Aktörlerin objektif olarak yaptıkları derlenilebilecek her noktaya yalan dolan bombaları atmaksa, rolleri CIA sosyalizmi içindedir. Bizim için olayda hiçbir yenilik yok.
Eski adıyla “Burjuva Sosyalizmi” her zaman, her yerde bukalemun gibidir. Konduğu dalın rengini almakta eşsizdir. Bunlardan bir kaç eşantiyonu analım.
1- Japonya’da “MARKSİST” Polis
Yeryüzünde Birinci Emperyalist Evren Savaşı’ndan sonra: Japon Emperyalizminin gizli polisi, kendi ajanlarını yetiştirdiği bir “Marksist” okul açtı. Ve orada, gizli Finans-Kapital ajanlarına “Bilimsel Sosyalizm”in inceliklerini öğretti. Japon “Marksist” ajanlarının başlıca görevleri, elden geldiğince İşçi Sınıfı Partisi kuruluşunu baltalamak; bunu yapamazlarsa, İşçi Sınıfı Partisi içine sızarak, orada “keskin sosyalizm” yırtınmalarıyla provokasyonlar ve mız çıkarmaktı.
İt ürüdü, Kervan yürüdü. Japon İşçi Sınıfı Partisi, ajan köpekleri zararsızlaştırdı.
2- Çarlığın “PROLETER DEVRİMCİ” Ajanları
Gerçek Sosyalizmin İşçi Sınıfı Partisini baltalayan Gizli Polis “Komünizmi”, keskin “Marksist” Provokatörler Sosyalizmi yalnız 1. Emperyalist Evren Savaşı’ndan sonra Uzakdoğu’da görülmedi. Ondan çok önce, Kapitalizmin yerleştiği her yerde İşçi Sınıfı kımıldandıkça, en kurnazca “Suret-i Haktan gelen” (doğruymuş gibi görünen) aşırı “Proleterci” (İşçi yanlı), değme “Sol” (Goşist) veya keskin “Silahlı Sosyalist” provokasyonları binbir çeşitlilik sundu.
Sosyal yapısı Türkiye’ninkine çok benzeyen eski Çarlık Rusyası’nda, gerçek İşçi Sınıfı Partisini doğmadan boğmak, yahut doğunca soysuzlaştırmak için kaç türlü provokatörlükler (kışkırtıcı gizli polis ajanlıkları) icat edildiği, artık Türkiye’de dahi okunabilen klâsik edebiyat sırasına girdi.
Bunların en sistemli teorik olanı, Çar Jandarmasının Albay Zubatof’unca uygulanan “Proleter Devrimciliği”dir. Frenkçede Uvriyerizm (Koyu Amelecilik) denen bu ideolojiye göre, işçiler eylemci aydın gençlere kanmamalıdırlar. İşçi Sınıfı Partisi yerine sırf işçilerden kurulmuş örgütlerde kendi çıkarlarını aramalıdırlar.
3- 1905 “Devrimci”si: POP GAPON
O provokasyonların en korkunç ve dillere destan Anıt örneği (şâheseri), kişi olarak: Pop Gapon’dur. Pop Gapon bizim kılkuyruklar gibi yazı çizi kılıbıklıklarıyla havanda su dövmemiş ve yalnız bayağı “endikatörlük” (İşçi ve Köylü hareketlerini ve liderlerini belli etmeden polise ele vermek) rolü ile yetinmemiştir.
Pop Gapon, bugün artık herkesin tanıdığı içyüzüne rağmen, o zaman herkesçe Rusya’daki 1905 İhtilâline öncü olan ilk İşçi Ayaklanışının kendiliğindenci “Lideri” sayılmıştı. Pop Gapon, işçileri ellerinde dilekçe, ilâhiler okuyarak: “Çar Baba”larına dertlerini dökmeye götürmüş, ünlü Kızıl Meydan’a gelen temiz işçi ve halk yığınlarını Kanlı Pazar’da kılıç ve kurşun yağmuru ile yere serdirmişti. Bu hareketin ardından, aynı Pop Gapon, Avrupa’ya geçip, Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nın tek ayık lideri Lenin’i de gizli gizli ziyaret etmişti.
Pop Gapon’un bir Okrana Ajanı (Gizli Çar Polisinin Papaz (ilmiyye) mesleğinden adamı) olduğunu bugün bilmeyen kalmış mıdır?
Pop Gapon, gerçek Sosyalizmin 1903 Kongresi’nden beri ordulaşmış İşçi Sınıfı Partisini baltalamak için İşçi Sınıfını kurşunlatarak yıldırmak görevini üzerine almıştı. Farkına varmadan, yaptığı provokasyonla ülkeyi Çar zulmüne karşı bir uçtan öbür uca silâhlı isyana giriştiren tepkiyi aceleleştirdi.
İt ürüdü, Kervan yürüdü. İşçi Sınıfı Partisi, ajan köpekleri Rusya’da da zararsızlaştırdı.
4- Türkiye’nin “POP”ları
İşçi Sınıfı Partisine karşı Türkiye burjuvazisi Çar Üstâdından ve uluslararası Finans-Kapital Efendilerinden hiç aşağı kalmamak için sürekli idmanlar yapmıştır.
Türkiye’nin Modern Tarihini azıcık yaşayanlar ve bilenler, Mütareke yıllarında yabancı emperyalist ajanlarının ve yerli burjuvazinin hangi “İştirâkiyyun” (Komünizm) ajanlarını nasıl piyasaya sürdüklerini hatırlarlar. Bunların başlıca görevleri: Türkiye’de gerçekten bir İşçi Sınıfı Partisinin doğuşunu önlemek, baltalamaktı. Bunu yapamayınca; ya herkesten daha önce davranmış görünerek bir “Sosyalist Parti”, hattâ “Komünist Parti” kurmaya girişmek yolunu tuttular; yahut İşçi Sınıfı Partisi içine sızarak, orada keskin “Sosyalizm” hatta “Komünizm” formülleriyle, el çabukluğu marifet, hokkabazlık yolundan provokasyonlar ve mız çıkarmak görevini en “Bilimsel”, yahut en inadına “Devrimci” perdesi altında yerine getirmeye koyuldular.
Türkiye’nin karanlık ve nankör Sınıflar Savaşında ne aşamalar geçirilmedi? Yaşayanlar bir gün ayrıntılarıyla açıklayacaklardır. İşçi Sınıfı için ve çeşitli işyerlerinde uzun yıllar gizli polisin kurduğu “Komünist Hücreleri” işletildi. Bu polis komünistleri, uluslararası emperyalist casuslarla ve ajanlarla da el ele vererek, foyaları ortaya çıkıncaya dek: “Üçüncü Enternasyonal” adına, foyaları sırıtınca: “Üçbuçukuncu Enternasyonal” adına tahrikât [ajitasyon], propaganda, teşkilât yaptılar.
Öylesi günler oldu ki, pek aşırı Polis Marksist- Komünistlerinin İşçi Sınıfı ve halk yığını içine yaydıkları ateşli “Komünist Beyannameleri”nin ve “Komünist Dergileri”nin hesabı, gerçek İşçi Sınıfı Devrimcilerinden soruldu. Elebaşıları azılı “polis komünistlerinden” olan boylu boyunca sözde: “Komünist Teşkilatlarının gürültülü sözde: Komünist tevkifatları” yapıldı. Sonra, bu yaman “Komünist Tevkifatları”nın aslan ajanları, masum işçilerle birlikte, Polis Birinci Şubesinde epey “müthiş” sorgu sualden geçirilip, bir karanlık saatte, Polis Müdürlüğünün arka kapısından: “Defolun!” diye sokağa (İşçi Sınıfı içine) fırlatıldılar.
İt ürüdü, Kervan yürüdü.
Türkiye İşçi Sınıfının Partisi, hep “ileriye kaçan” ajan köpekleri, sık sık zararsızlaştırdı.
5- Provokasyon Amacı: İşçi Sınıfını Partisiz Bırakmak
Bu kısa açıklama bize neyi belli ediyor?
Şunu:
Kışkırtıcı ajan köpeklerin İşçi Sınıfına saldırışları her zaman, sınıfın en bilinçli, en fedakâr, en yiğit öncülerinin örgütlendiği İşçi Sınıfı Partisine karşı olur. Ağzıyla kuş tutsa, partisiz bir sınıf her zaman torbada kekliktir. Yapılan saldırı parti ortada görünmüyorsa; İşçi Sınıfı Partisinin olamayacağı, hiç değilse “henüz zamanı gelmediği” yâvesini işler. Parti, bu havlayışları kısa kesmek için yeni aşamasına davrandı mı, “herkesten önce” bir provokasyon örgütü öne sürmeye girişir.
Sosyalizm düşmanları için başka her şey mubahtır: “Solculuk” da, “Sosyalistlik” de, “Komünistlik” de en aşırıca ajitasyon ve propaganda edilebilir. Yeter ki İşçi Sınıfı Partisi bozulsun. Çelik, çekirdeksiz “Sosyalizm”ler, nasıl olsa örgütlü gericilik tarafından bozguna uğratılır. Burjuvazi bilinçli ve örgütlüdür ya…
6- Minarenin Kılıfı ve Sıçan Aklı
Kendilerini ilkin 50 yıl önce çıkmış ilk Aydınlık dergisinin oldubittiyle “mirasçısı” pozunda gösterebileceklerini uman “ne idikleri belirsiz” kişiler, düşüncemizi ve yazımızı almak için bize çok alçak gönüllüce başvurdulardı. Kendilerine: Yayının ancak örgüt için bir duvarcı sicimi olabileceğini anlattık. O şartla yazı verdik.
Onlar çok geçmeden açıkgözlüğe başladılar: Yazdıklarımızda yeni bir öneri görünce, çıkacak dergide o öneri yerine, aynı düşünceyi sulandırarak, ilkin “kendi buluşları” imiş gibi öne sürdüler. Bir iki sayı sonra, yayınlanan yazılarımızın aslı okurlara, o keskin sosyalistlerin “buluşlarını” taklit eden bir geç kalmış düşünce imiş gibi sunuldu. “Proleter Sosyalizmi” ile “Burjuva Sosyalizmi” deyimlerimizin başına getirilenler gibi… Kalpazanlık mıydı bu, yoksa toyca kurnazlık mı?
Biz, tükenmez iyi dileğimizle, o turfanda “sosyalist” beyciklerin, Tefeci Bezirgân artığı küçük burjuvalıklarına verdik. Düzelirler umudu ile görmezlikten geldik. Oysa onlar atı alınca Üsküdar’ı geçecek harâmilikteymişler. Sosyalist Ortamda “Bilimsel” logorre’lerini (söz ishallerini) akıllarınca geçer akça kılar kılmaz asıl içyüzlerini açığa vurdular. Türkiye’de: “İşçi Sınıfı Partisi’nin objektif ve sübjektif şartlarının yetersiz olduğu” iddiasına sıçradılar.
O zaman aldı bizi bir düşünce. “Karaman’ın koyunu, sonradan çıkmıştı oyunu!” Tıpkı Polis ajanlarının İşçi Sınıfı Partisini baltalama taktiklerine pek benziyordu bu “Şartların yetersizliği Teorisi”. Ne yapıyorsunuz deyince, yetersizlik yazısını kendi dergilerindeki “Özgürlüğe” atfettiler. Ama yalanlamadılar da. Minareyi çalanlar, kılıfını hazırlamışlar demekti. Sıçan tırtıkçılığı ile vakit kazanacaklardı. Hele boylarını göstersinlerdi.
7- Suçüstü Yakalanış
Sonradan Ak-Aydınlıkçı olacaklar, meşru savunma durumuna itilmiş arkadaşlarının eylemlerini “Anarşistlik” ilân etmekte, bezirgân Parti liderleriyle aynı zamanda ve aynı kaba yellendiler. O yüzden Eylemciler ile “sosyalizmin bilimi”ni yazar geçinenler arasında çıngar koptu. Ak-Aydınlıkçı’lar kendilerini “Proleteleter Devrimci” ilân eder etmez, ansızın herkesten daha “Keskin Sosyalist” görünmenin yolunu “Mao-Mao”culukta buldular. Ve dün “eleştirdikleri” eylemcilerin “Silahlı Halk Savaşı” parolasını şiddetle (ama kaloriferli apartmanlarında) döktürdüler: Onlar mı eylem düşmanı?
Az önceki “Bilimsel” perhizlerini, şimdi Mao-Mao’culuk turşusu ile keskince bozmuşlardı. “Tarihsel Maddecilik Yayınları”nın üç son kitabı çıkınca, Tatar ağaları geç kaldıklarını anladılar. Bu yol “İşçi Sınıfı Partisi”ni herkesten önce kendilerinin girişiminde kurmak sevdasıyla “Sosyalist Kurultay” çağrısına ılgar ettiler. Ve bir yol daha metotlarına sâdık kaldılar. Kaç yıl önce “Sosyalist” gazetesinde çıkmış “Sosyalistler Konferansı” çağrısını ağızlarında, hiç anmaksızın, soysuzlaştırma çabasına daldılar.
Yaşları benzemesin, Dünya’da ve Türkiye’de İşçi Sınıfı Partisi’ni önce baltalama, sonra ele geçirme yolundaki casus taktiği ve provokasyonu ile iyice paralele düştüklerini ve “Cesaret arz ederken, sirkatlerini söylediklerini” anlamadılar. Suçüstü yakalandılar.
***
Açıkça görüldüğü gibi, arkadaşlar, 1971 başında CIA Sosyalizmini, Doğu Perinçek ve Avanesi yani PDA çevresi yapmaktaydı.
Bunlar bir yandan Sovyetler Birliği ve Sosyalist Kamp’a, tabiî Küba’ya da, galiz hakaretlerle saldırmaktaydılar. “Sosyal Emperyalistler”, “Yeni Çarlar”, “Hitler’in çizmelerini giymiş haydutlar”, “Sosyal Emperyalizmin lojyonerleri” gibi namussuzca ibarelerle karalamaya çalışmaktaydılar Sovyetler Birliği, Küba ve Sosyalist Kamp’ı.
Böylece de bu alçaklar, dünyayı kana ve ateşe boğan ABD ve AB Emperyalist haydutlarının yani gerçek emperyalist çakalların suçlarını en azından yarı yarıya indirmiş bulunmaktaydılar.
Bu emperyalist devletlerin suçlarının yarısını Sovyetler Birliği ve Sosyalist ülkelerin üzerine yıkmaktaydılar. Bu şekilde de ABD ve AB Emperyalist çakallarına büyük bir hizmette bulunmuş olmaktaydılar. Bununla da yetinmemekte, ABD ve AB haydut emperyalist devletlerini ve onların askeri örgütü NATO’yu “Barış Cephesi içinde yer almaktadır.”, diyerek savunmaktaydılar. Hatta bu tayfa, ABD’nin kitle imha silahı, insanlık düşmanı nötron bombasını bile açıktan savunma durumuna girmişti.
Bu PDA çakalları, ülke içinde de Gerçek Devrimcilere saldırmaktaydılar, aynı şekilde.
Yani ülkede Gerçek Devrimcilerin yolunu tıkama, böylece de devrimci hareketi bloke etme derdindeydiler. ABD’ye bu şekilde en büyük hizmeti yapmış olmaktaydılar.
Yazık ki bu ABD işbirlikçisi hain hareket, bugün de varlığını sürdürmektedir. Ve CIA Sosyalizmine devam etmektedir.
Ne yazık ki 1991 sonrası bu kadroya peyderpey katılmaya başladı, küçükburjuva sol grup ve grupçuklar. PKK’nin de kitlesel silahlı bir güce ulaşıp bunlar üzerinde hâkimiyet kurması, bunların CIA Sosyalizmi çizgisine kayıp PKK ve dolayısıyla da ABD yörüngesine girmesinde çok önemli etken oldu.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi, bugün bunların tamamı artık CIA Sosyalizmi yapmaktadır.
Önceki yazılarımızda da defaatle belirttiğimiz gibi, bu CIA çizgisindeki adı “Sosyalist” olan grupların çoğalmasını, büyümesini, etkinleşmesini ve sol ortamı bütünüyle kaplamasını CIA’nın Ortadoğu Masası Şefleri de açıktan dile getirmiştir. Hatırlayalım isterseniz. CIA’nın eski Ortadoğu Masası ve Ankara İstasyon Şefi Graham Fuller, çok açık biçimde şöyle demiştir:
“Benim kişisel hissiyatım ise Türkiye’de daha çok sol hareket görmek isterdim. Çünkü bence en büyük ihtiyaç bu.” (http://www.radikal.com.tr/turkiye/turkiyeye-daha-cok-sol-lazim-1084059/)
Bunu, Ortadoğu’nun ve ülkemizin CIA Şefi söylüyor, arkadaşlar. Uzun uzun düşünmemiz gerekir, meseleyi tam net olarak kavrayabilmek için. Bu öylesine söylenmiş bir söz değil. CIA’nın hayati bir ihtiyacının dile getirilişi.
Ne zaman söylemiş, arkadaşlar, şefersiz ajan bu sözü?
2012’de.
Sanırız, bugünün Türkiye sol ortamına bakınca bu özleminin yeterince karşılandığını görmektedir, CIA Şefi. Çünkü, hep söylediğimiz gibi, bizim dışımızda sol diye bir şey kalmadı, gerçek anlamda. Hepsi Graham Fuller’in istediği kapsam içindeki sola dönüştü. Yani BOP’un ya da diğer ifadesiyle “Yeni Sevr”in gönüllü hizmetkârları ve uygulayıcıları durumuna dönüştü, bu sözde sol.
İşte bu solun gerçek niteliğini, özünü, ruhunu ortaya koymaktadır, “CIA Solu”, “CIA Sosyalistleri”, “CIA Sosyalizmi” terimleri.
Oysa, aynı CIA ve aynı CIA Şefi, Gerçek Sosyalizmin en ağulu düşmanlarının başında gelmektedir. Çünkü ABD Emperyalist haydutları, “Yeşil Kuşak Projesi” adlı projelerini İslam ülkelerinden solun kökünü kazımak ve onun yerine Muaviye-Yezid Dininin Ortaçağcı cihatçılarını geçirmek için ortaya attılar ve uygulattılar, yerel işbirlikçi hükümetlerine.
Çünkü Gerçek Sol, her şeyden önce, Marksizmin ve onun 20’nci Yüzyıldaki biricik doğru yorumcusu ve meşru mirasçısı olan Leninizmin savunucusudur. Leninizm, Emperyalizm ve Proletarya Devrimleri Çağının Marksizmidir.
Ne der Lenin, çağımızın karakteristiği hakkında?
“Dünyanın nüfusça yüzde 15’ini oluşturan emperyalist devletler, geri kalan yüzde 85’lik mazlum ülkeleri hegemonyaları altına almışlardır, sömürgeleri, yarısömürgeleri ve bağımlı ülkeleri haline getirmişlerdir. Bu ülkelerin ekonomisini de, siyasetini de, kültürünü de, sanatını da, eğitimini de; özetçe her şeyini ele geçirip yönetimleri altına almışlardır. Ve bu ülkeleri hayâsızca sömürmekte, talan etmektedirler. Bu ülkelerin bütün doğal kaynakları, halklarının alınterleri ve pazarları bu çok küçük bir azınlıktan ibaret olan emperyalist haydut devletlerin eline geçmiş durumdadır. İşte İşçi Sınıfı öncülüğündeki devrimci hareket, bu emperyalist haydutları ve onların yerel işbirlikçilerini yenerek devrimi zafere ulaştırmakla yükümlüdür. Böylelikle de hem bu emperyalist haydutlar mazlum ülkelerden kovulacak, hem bunların yerel hain işbirlikçileri alaşağı edilecek, Proletarya öncülüğündeki halk iktidarı da kurulmuş olacaktır. Oradan da kesintisiz biçimde Sosyalist Devrime ve Sosyalist İktidara sıçranacaktır.”
Özetçe budur, Leninizmin 20’nci Yüzyıl tahlili. Tabiî aynı tahlil günümüzde de geçerliliğini bütünüyle sürdürmektedir.
Bu sebeple de, devrimciliğin, sosyalistliğin a’sı, dünyayı kana ve ateşe bulayan bu emperyalist haydutlara karşı olmaktır. Yani antiemperyalist olmaktır. Tabiî onların yerel işbirlikçilerine de karşı olunacaktır.
İşte bu yüzden ABD Emperyalistleri ve onların casus örgütü CIA, biz Gerçek Devrimcilere en azgın biçimde düşmandır ve bizi katletmek, yok etmek için her fırsatı kullanmaktan, her alçaklığı yapmaktan geri durmamaktadır.
Hatırlayacaksınız arkadaşlar; aynı Graham Fuller, biz Gerçek Devrimcilere, Gerçek Sosyalistlere ya da Gerçek Marksist-Leninistlere düşmanlığını da, verdiği bir röportajda şöyle diyerek, yine net biçimde itiraf etmişti:
“Peki bu cihatçılar sorununu başımıza ABD açmadı mı? Hatta CIA’nın Ortadoğu Masası Şefi olarak sorumlusu bizzat siz değil misiniz?
“Efendim, zannederim radikal İslam’ı, siyasal İslam’ı ilk olarak biz yaratmadık. Biz icat etmedik. Ayrıca bütün dünya radikal İslam’ı Sovyetlere karşı kullanmak istedi. Sadece ABD değil. Bütün Arap dünyası, Avrupalılar, herkes Sovyetler bir hezimete uğrasın diye yardım ettiler. Parayla, silahla… Her şekilde…
“Yeşil Kuşak ilk kimin fikriydi peki? ABD’nin değil mi?
“Soğuk Savaş zamanında Sovyetler’in güneye doğru yayılmasını önlemek içindi. Fikir herhalde bizimdi. Ama o zamanlar bütün İslam devletleri de komünizme karşı Müslümanlığın çok güçlü bir duvar olduğunu anlamışlardı.
“Türkiye’de bu fikrin en ateşli savunucusu olarak siz biliniyorsunuz?..
“Benim için şeref sayılabilir ama ben kabul etmiyorum. Tek bir kişi olarak bunu sahiplenemem. Suudi Arabistan’ın da büyük katkısı vardı. Herhalde babası ben değildim. Ama babasını kim bilir?
“CIA’nin Ortadoğu Masası Şefi sizdiniz. En azından büyük katkı size ait değil mi?
“Oldu tabiî, belki bu kavram hakkında en çok konuşan bendim. Çok da haklı bir tezdi. Çok çok doğruydu. Komünizme karşı gerçek bir duvar oluyordu İslam.
“Bu yüzden siz de bölgede sürekli radikal İslam’ı pompaladınız?..
“Pompalamadık. Bizden evvel Suudi Arabistan yaptı bunu. ABD’nin Afganistan üzerindeki rolü daha büyüktü.
“Peki Türkiye’yi niye kattınız bu kuşağın içine? Tam da Türkiye’de laik bir reform oturtulmaya çalışılırken?..
“Çünkü Türkiye’de çok kuvvetli bir sol vardı. Aynı şekilde İran’da da… Hem 1950, 1960’larda hem 70’lerde… Komünizm hareketi çok kuvvetliydi. Ve Türkiye’de İslam komünizme karşı çok efektif değildi. İslam zayıf ama solculuk güçlüydü.” (https://www.kurtulusyolu.org/isid-canavarini-da-ortadogudaki-cehennemi-de-tayyipgilleri-de-9-yasindaki-cocuklarimizin-basina-dolanan-turbani-da-yaratan-ab-d-emperyalistleridir-onlarin-yesil-kusak-projesi/)
İşte böyle, arkadaşlar. Gerçek bu.
CIA, hem Muaviye-Yezid İslamı’nı yani Ortaçağcı cihatçıları kullandı, solu yenmek ve ortadan kaldırmak için; hem de içine ajanlar yerleştirerek kerte kerte bozup, çürütüp, rayından çıkartıp, soysuzlaştırıp kendi safına çektiği Sahte Solu. Yani CIA Solunu kullandı ve hâlâ da devam etmektedir kullanmaya.
Gerçek Solun kökünü kazıyabilmek için Türkiye’de on yıl arayla iki faşist darbe yaptırttı. 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 Faşist Darbelerini yaptırttı.
Denizler’i astırdı, Ulucanlar Cezaevi’nde, 1972’nin 6 Mayısı’nda.
Mahirler’i, Cihanlar’ı katlettirdi, 1972’nin 30 Martı’nda.
Bu faşist darbelere zemin hazırlayabilmek için, beş bin civarında masum insanımızı katlettirdi, Kontrgerillası’na. Yüzbinlerce insanımızı zindanlara doldurup işkencelerden geçirdi.
Yine onlarcasını astırdı, yüzlercesini katlettirdi, işkenceci cellâtlara.
Gerçek Sosyalist Kültürün sol kuşaklarla birlikte kökünü kazımaya girişti. Düşünceyi ve örgütlenmeyi yasakladı. Tabiî halkın örgütlenmesini.
İşte böylesine düşmandır CIA, Gerçek Sola, sosyalistlere, komünistlere.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi, Gerçek Komünistler yurtseverdirler, halkseverdirler, vatanseverdirler. ABD Emperyalist haydutlarına sonuna kadar karşıdırlar.
Gerçek Devrimciler, Birinci Kuvayimilliye’yi, Antiemperyalist Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızı, onun önderi Mustafa Kemal’i ve Laik Cumhuriyet’i kararlılıkla savunurlar.
Bizim binlerce sayfayı bulan literatürümüz, bu gerçeğin en kesin ve açık kanıtıdır.
Hiç unutmayalım; Denizler ve Mahirler de kararlılıkla savundular bu devrimci anlayışı ve ilkeleri. Örnekleyelim, isterseniz:
“Küçüklüğümden beri evde devamlı Kurtuluş Savaşı anılarıyla büyüdüm. Ve o zamandan beri yabancılardan nefret ettim. “Baba, biz Türkiye’nin İkinci Kurtuluş Savaşçılarıyız. Elbette ki hapislere atılacağız, kurşunlanacağız da. Tıpkı Birinci Kurtuluş Savaşında olduğu gibi. Ama bu toprakları yabancılara bırakmayacağız. Ve bir gün mutlaka yeneceğiz onları.” (Deniz’in babasına yazdığı mektuptan, Nurullah Ankut, Latin Amerika’dan Türkiye’ye Devrimci Kavga, Derleniş Yayınları, 2. Baskı s. 71-72)
“(…) 1950 tarihinde Amerikan Emperyalizmi iktidara geldi. Demokrat Parti İktidarı 27 Mayıs 1960’ta tarihe gömüldü. “(…) gerçekler örtülmek isteniyor. Mustafa Kemal’e gerçekten sahip çıkanlar varsa onlar da bizleriz. Onun “İstiklali tam” prensibini ve onun “İstiklali tam Türkiye” idealini yalnızca biz devam ettiriyoruz.
“(…) Ve meydanlarda bunlara karşı bizler dövüşmek mecburiyetinde kaldık, bizler kurşunlandık. Ve sonunda idam isteğiyle buraya getirildik, dediğim gibi Türkiye’yi bu hale getiren eski yöneticilerin bütün suçları bize yüklenmek istenmektedir. Bütün eski idarecilerin suçu bize yükletilmek istenmektedir. Türkiye’nin bağımsızlığından başka hiçbir şey istemedik ve hayatımızı bu yola koyduk varlığımızı Türkiye Halkına armağan ettik. Bunun aksini iddia edenler vatan hainidir.” “(…) bizim düşmanımız Amerikan Emperyalizmi ve yerli işbirlikçileridir.” (Deniz Gezmiş, THKO Savunması’ndan, agy, s. 73)
“Kemalizm, küçükburjuva devrimciliğinin işgal altındaki bir ülkede -Türkiye’de- emperyalizme karşı bir isyan bayrağıdır. “Kemalizm, emperyalizmin boyunduruğu altındaki bir ülkede, Doğu Halklarının milli kurtuluş bayraklarını yükselten, emperyalizmi yenerek Milli Kurtuluş savaşlarını açan bir küçükburjuva milliyetçiliğidir. Türkiye’deki küçükburjuvazinin en radikal çizgisi olan Kemalizmi karakterize eden yalnızca “Milli Kurtuluşçuluk” ve “Laiklik” öğeleridir”. (…) Eşyanın doğası gereği Kemalizmin belirli bir iktisat politikası yoktur ve olmamıştır. Küçükburjuvazinin emekle sermaye arasında bocalayan genel niteliği, Kemalizmin iktisat politikasında yansımaktadır. İçinde bulunulan evrenin koşullarına göre yön değiştiren, bazen özel teşebbüsçü yanı, bazen de devletçi yanı ağır basan bir iktisat politikası vardır, Kemalizmin.” (Mahir Çayan, Bütün Yazılar’ından, agy, s. 83)
“Evet, bütün Türkiyeli aydınlar, bu iki alternatiften birisini seçmek zorundadırlar.
“Birinci alternatifte, rahat bir yaşantı, bu düzenin nimetleri vardır.
“İkincisinde ise, çeşitli zorluklar, kan, işkence ve ölüm vardır.
“Biz, yurtsever kişiler olarak, ikinci yolu seçtik.
“Seçtiğimiz yol, Gazi Mustafa Kemal’in açtığı yoldur.
“O’nun başlattığı Anadolu ihtilalinin yoludur.
“Parolamız, “Ya İstiklal Ya ölüm!”
“Hedefimiz, “İstiklal-i Tam Türkiye”dir.” (Mahir Çayan, THKPC Savunması’ndan, agy, s. 90-91)
Unutmayalım; Denizler ve Mahirler 27 Mayıs Politik Devrimi’ni de kesince ve açıkça savunurlar, aynen bizim gibi. Ve de Ermeni Soykırımı Emperyalist Yalanına karşıdırlar, aynen bizim gibi.
Özetçe; Denizler ve Mahirler, işte budur, arkadaşlar. Onların da biricik gerçek, meşru mirasçısı ve savunucusu biziz.
Yukarıda uzunca anlattığımız CIA Solu, hiç utanıp arlanmadan, Denizler’i ve Mahirler’i de sahiplenir görünür.
Bre düzenbazlar ve alçaklar!
Sizin zerre kadar olsun ilginiz var mı, Denizler’le, Mahirler’le?..
Sizler, Denizler’in ve Mahirler’in izlediği devrimci yolun tam tersini izliyorsunuz. Sizler CIA’nın yolundasınız. Ama işte bu namus ve ahlâk yoksunları da, AKP’giller’in cahil dindar insanlarımızı Allah’la aldatması gibi, bilinçsiz gençlerimizi aldatmaya yeltenirler.
Hatta bu utanmaz düzenbazlar, Kıvılcımlı’yı bile sahiplenmeye kalkarlar.
İnsanda siyasi namustan ve insancıl ahlâktan eser kalmayınca ne olacak, arkadaşlar…
İşte bunlar gibi insan sefaletleri ortaya çıkar. Neylersiniz…
Hep söylediğimiz gibi arkadaşlar, bütün bu alçaklıkların, namussuzlukların bir sonu olacak elbet. Sürgit bunlar meydanları dolduramayacaklar. Ve bilinçsiz gençlerimizi kandırmayı sürdüremeyecekler.
Bütün olumsuzluklara rağmen, sonunda ulaşacağız, Gençliğimize de, halk yığınlarının her kesimine de. Uyandıracağız ve örgütleyeceğiz halkımızı. Gerçek Proletarya Partisi’nin saflarında ordulaştıracağız. Ve Demokratik Halk Devrimi Savaşı’mızı, Devrimci Demokratik Halk İktidarı’yla taçlandıracağız. Süreç zor, acılı ve uzun olacak biraz da. Ama mutlaka varılacak bu hedefe.
Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!
07 Aralık 2016
Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı