2025-2026 Eğitim Öğretim Yılı Başlıyor, Açlık Sınırında Yaşayan İşçi Emekçi Halkımız Yine Canhıraş Haykırıyor: “Cep Delik, Cepken Delik, Okul Masraflarını Netsek, Neylesek?”

26.09.2025
363
A+
A-

Prof. Dr. Özler Çakır

2025-2026 Eğitim Öğretim Yılı Başlıyor, Açlık Sınırında Yaşayan İşçi Emekçi Halkımız Yine Canhıraş Haykırıyor: “Cep Delik, Cepken Delik, Okul Masraflarını Netsek, Neylesek?”

2025-2026 eğitim-öğretim yılına da tepemize çökertilen Halk düşmanı AKP’giller iktidarında başlıyoruz.  Ekonominin çökertildiği, insanlarımızın ocağına azgınlaştırılan işsizlik ve pahalılıkla incir ağacı dikildiği, enflasyonun alıp başını gittiği, işçilerimizin-emekçilerimizin-emeklilerimizin açlık sınırın altında ücretlere, maaşlara mahkûm edildiği, anaların-babaların ağlayarak “Açız, aç, çocuklarımız aç!” diye feryat ettiği, Yüzyılın Felaketi hain AKP’giller iktidarının 23’üncü yılındayız.

Ülkemizin böylesine yangın yerine çevrildiği bu ortamda halkımız çocuklarını okutabilmek için doluya koysa almıyor, boşa koysa dolmuyor, kıvrım kıvrım kıvranıyor! Nasıl kıvranmasın ki? Enflasyon Araştırma Grubu ENAG, Tüketici Fiyat Endeksinin 2025 Ağustos’unda %3,23 arttığını, yıllık enflasyonun %65,49 olduğunu açıklıyor. (https://www.bbc.com/turkce/articles/c98782lk2wro)

CHP Karabük Milletvekili Cevdet Akay, yaptıkları araştırmanın sonuçlarına göre, 2018 yılından bu yana bir ilkokul öğrencisinin yıllık okul maliyetinin 6 bin 691 liradan 56 bin 84 liraya çıktığını ve bunun yüzde 738 oranında artışa tekabül ettiğini söylüyor. (https://www.ankahaber.net/haber/detay/cevdet_akay_bir_ilkokul_ogrencisinin_yillik_okul_maliyeti_yuzde_738_artarak_56_bin_84_liraya_cikti_195394)

TEDMEM’in  OECD ve UNICEF raporlarında yer alan verilerden de yararlanarak hazırladığı 2024 Eğitim Değerlendirme Raporu’nda (https://tedmem.org/yayinlar-detay/2024-egitim-degerlendirme-raporu) yer alan istatistikler de halkımızın, velilerimizin omuzlarına yüklenen eğitim harcamalarını çarpıcı biçimde ortaya koyuyor.

Rapora göre Türkiye, OECD ülkeleri arasında temel eğitim ve ortaöğretimde hane halkının oransal olarak en fazla mali yük üstlendiği ülke durumunda. Japonya, İsveç, Hollanda, İrlanda, İzlanda, Finlandiya ve Bulgaristan gibi ülkelerde temel eğitimde hane halkı harcamalarının payı %0 ile %1,5 arasında değişirken, OECD ortalamasında bu oran %5,3. Türkiye’de ise %18,8 oranına ulaşmakta.   Türkiye, ortaöğretimde de %18,3 oranı ile hane halkı harcamalarının payının en yüksek olduğu ülkeler arasında yer almakta. Ortaöğretimde  OECD ortalaması ise %7,1. Tüm bunlara ek olarak, Türkiye’de eğitim finansmanında hane halklarına düşen yükün, Avrupa İstatistik Ofisi’nin Ocak 2025 verilerine göre %99,9’a ulaşan yıllık eğitim enflasyonu (eğitim harcamalarındaki yıllık fiyat artışı) ile daha da derinleştiği, bu oranla Türkiye’nin Avrupa’da en yüksek yıllık eğitim enflasyonuna sahip ülke olduğu vurgulanmakta.

Peki Kaçak Saray’ın masrafının son 10 yılda %5000 arttığı, bir günlük masrafının 46 milyon 378 bin TL olduğu vurguncu, talancı AKP’giller iktidarında, tüm eğitim kademelerinde öğrenci başına yapılan yıllık eğitim kurumları harcamasında Türkiye’nin durumu nicedir?

Türkiye, 5.425 dolarlık harcama ile Meksika’dan sonra en düşük harcama yapan OECD ülkesidir. Ve yine Türkiye, 41.731 dolar ile bir öğrencinin 6-15 yaşları arasındaki zorunlu eğitimine en düşük harcama yapan ikinci ülke durumundadır ve söz konusu rapor, bu durumun OECD ortalamasının üçte birinden bile düşük bir seviyeye işaret ettiği acı gerçekliğini gözler önüne sermektedir.

İşçi emekçi halkımızın, sürdürülen yağma düzenindeki can yakan gerçekliğine bir başka veriye vurgu yaparak değinelim. Bilindiği gibi PISA, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) tarafından üçer yıllık dönemler hâlinde, 15 yaş grubundaki öğrencilerin kazanmış oldukları bilgi ve becerileri değerlendiren bir araştırmadır.

PISA, sınava katılan öğrencilerin sosyo-ekonomik düzeylerini de araştırmakta ve bunu “Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Durum İndeksi (ESKD)” aracılığıyla ölçmektedir. Bu indeks, ebeveynlerin eğitim seviyesi, mesleki statüsü ve evdeki eğitim kaynakları gibi bileşenleri temel alarak hesaplanmaktadır.

PISA 2022 ESKD istatistiklerinin ülkemiz bakımından ortaya koyduğu gerçeklik ise Türkiye’de öğrencilerin %60’ı en alt iki dilimde yer alırken, bu oran OECD ortalamasında yalnızca %16,7’dir. Buna karşılık ESKD bakımından Türkiye’de en üst dilimde yer alan öğrenci oranı %11,1 iken, OECD ortalaması %37,1’dir. Bu veriler, Türkiye’deki öğrencilerin çoğunlukla sosyoekonomik düzey olarak alt dilimlerde kümelendiğine işaret ederken, PISA 2022’ye katılan 81 ülke içinde Türkiye’den daha düşük ESKD değerine sahip yalnızca 9 ülke bulunmaktadır.

İşte sosyo-ekonomik düzey bakımından böylesine içler acısı bir duruma getirilmiş emekçi halkımızın, eğitim harcamaları canını bu kadar yakarken, yoksul halk çocuklarının en temel hakları olan eğitim hakkından yararlanabilmesi, okullarına devam edebilmesi mümkün olabilmekte midir?

2024 Eğitim Değerlendirme Raporu’nda yer alan veriler, bu soruya yönelik olarak hali pür melalimizi ortaya koymaktadır:

2023-2024 eğitim öğretim yılında zorunlu eğitim çağındaki yaklaşık 612.814 çocuk okul dışında kalırken, okul dışında kalan çocukların büyük çoğunluğunu (%73,9) 14-17 yaş aralığında ortaöğretim kademesine devam etmesi gereken çocuklar oluşturmaktadır. Bu sayı, bir önceki yıl 442.643 olarak kaydedilen okul dışında kalan çocuk sayısına kıyasla %38,4 oranında bir artışla son üç yılın en yüksek seviyesine işaret etmektedir.

Okul dışında kalan toplam 612.814 çocuğun %12,1’i (73.872) ilkokul kademesine denk gelen 6-9 yaş aralığındaki çocuklardan; %14,1’i (86.269) ortaokul kademesine denk gelen 10-13 yaş aralığındaki çocuklardan ve %73,9’u (452.672) ortaöğretim kademesine devam etmesi gereken 14-17 yaş aralığındaki çocuklardan oluşmaktadır.

Rapor, yaş ilerledikçe okul dışında kalan çocukların sayısının arttığını ve her yaş grubunda erkek çocukların, kız çocuklarına kıyasla daha yüksek oranda okul dışında kaldığını ortaya koymaktadır. 14-17 yaş aralığında neredeyse her 11 erkek çocuktan 1’i ve her 12 kız çocuktan 1’i okul dışında kalmaktadır. 14-17 yaş aralığındaki çocukların okul dışında kalma nedenleri arasında; UNICEF Türkiye 2024 araştırmasına göre, uzun süredir devam eden mevsimsel aile hareketliliği, mevsimsel tarım işçiliği, erken yaşta çalışma zorunluluğu, düşük hane geliri, artan okul masrafları, erken yaşta veya zorla evlenme gibi nedenler sıralanmaktadır.

Yani sözün özü, Parababalarının bu acımasız düzeninde yoksul halk çocuklarımız, özellikle de erkek çocuklarımız okula gitmek yerine çocuk işçiliğine mahkûm ediliyor, o körpecik bedenleri bir ekmek parası uğruna sömürü düzenin çarkları arasında ezilip gidiyor, niceleri hayatlarının baharında iş cinayetlerinde katlediliyor.

İşte son örneklerden biri Temmuz ayında yaşamdan koparılan, Mersin Anamur’da bir dönercide servis elemanı olarak çalışan Eyüp Can Güner. Daha 12 yaşındaydı. 04.00 sularında ustabaşı tarafından “yavaş çalışıyor” gerekçesiyle şiddet uygulanıp kovalanmış, korkarak kaçmış, yaşanan kovalamaca sonrası yüksekten düşmüş ve 5 yerinden bıçaklanmış olarak cansız bedeni bulunmuştu.

Ya kız çocuklarımız?

Onlar da Ortaçağcı gerici AKP’giller iktidarının kız çocuklarımızı okullarından kopararak, yatak odası ile mutfak arasına hapsetme hain emelinin kurbanı olmakta.

Yukarıda açıkladığımız ekonomik tabloya bir de halkı Allah ile kandırmada usta Tefeci-Bezirgân Sermayenin iktidardaki siyasi temsilcisi AKP’giller’in 23 yıldır ÇEDES diyerek, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli diyerek, Laik ve Bilimsel eğitimi yerle yeksan ettikleri Ortaçağcı gerici eğitim uygulamaları eklenince, halk çocuklarımızın nasıl zihinsel hasara uğratıldığı, sorgulayamaz, aklını kullanamaz, zihnini çalıştıramaz, düşünemez  hale getirildiği acı gerçekliği yine PISA verileriyle de kanıtlanmaktadır.

Türkiye’de temel eğitimi tamamlamış öğrencilerin %39’u matematikte, %29’u okumada, %25’i fen bilimlerinde temel yeterlilik düzeyinin altında kalmaktadır. Türkiye 2003 yılından bu yana her üç alanda da temel yeterlik düzeyinin üzerine çıkamamıştır.

1 Mayıs İşçi Marşı’nda da yer aldığı üzere işçi emekçi halkımız için “Günlerin bugün getirdiği, baskı zulüm ve kan” olsa da marşın devamında coşkuyla vurgulandığı gibi;

“Ancak bu böyle gitmez, sömürü devam etmez!

“Yepyeni bir hayat gelir, bizde ve her yerde.”

Evet, hiç kuşku yok ki o günler gelecektir. Bizler, bu ülkenin Gerçek Devrimcileri, ülkemizde en başta da geleceğimiz çocuklarımız için o yepyeni hayatı kurmak için, onların en temel hakkı olan Laik, Bilimsel, Parasız, Eşit Eğitim Hakkı için var gücümüzle mücadele ediyoruz.

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.