Bunlar halk düşmanı!
Son günlerde gazetelerde sık sık gündeme gelen bir konu var. Elektrik üretim, dağıtım ve perakende satış şirketlerinin, özelleştirmeler sonucu aldıkları şirketlerin borçlarını, kurun (doların, avronun ve diğerlerinin) anormal düzeyde artması sonucu ödeyemez duruma geldikleri, bankalara borçlarının katlanarak arttığı vb. yazılıp çiziliyor. Bu konu medya tarafından sürekli işlenerek, elektrik şirketlerinin ne kadar mağdur oldukları anlatılıyor. Ve ne yapılabilir sorusuna yanıt aranıyor görüntüsü veriliyor.
İşte Hürriyet Gazetesi de bu konuyu sık sık gündeme getiren gazetelerden birisi. Ama Hürriyet Gazetesi bu konuyu güncel olduğu, haber değeri taşıdığı için değil, bağlı olduğu Doğan Holding’in de enerji alanında yatırımlarının olmasından ötürü haber yapıyor. Yani kendisi için yapıyor.
Hürriyet Gazetesi’nin 28 Temmuz tarihli sayısının “Finans” başlıklı 12’nci sayfasında yayımlanan haber bunlardan bir tanesiydi. “ENERJİDE İFLAS SESLERİ” başlıklı haber bu konuya ayrılmıştı.
“Ülkenin artan enerji ihtiyacını karşılamak için yatırım düğmesine basılmış ve ortalama 6 milyar dolarlık yatırım yapılmıştı. Üretim ve dağıtımın özelleştirilmesiyle piyasa liberalleşti ancak tehlike çanları da çalıyor. Kulislerde iflasın eşiğine gelen şirketler olduğu konuşuluyor.”
Haber bu minval üzre gidiyor. “Uzmanlardan kurtuluş reçetesi” başlıklı bölümde ise eğer bu şirketlere yardım edilmezse (örneğin alım garantisi vermek vb.) geçtiğimiz yıl yaşadığımız ülke çapındaki elektrik kesintilerinin sıkça yenileneceği vb. korkutmalara yer veriliyor.
Hürriyet Gazetesi bu konuyu (bizim takip edebildiğimizce) 8 Eylül tarihinde bir kez daha haber yaptı. “DİKKAT ELEKTRİK TEHLİKESİ” manşetli, “Elektrik dağıtım şirketlerinin borcu 7.7 milyar dolara çıktı” üst başlığıyla konu inceleniyor.
Merve Erdil’in haberinde ise, “Sektör yetkililerince EPDK’ya yapılan sunumda”, eğer elektrik dağıtım ve perakende satış şirketlerine yardım edilmezse başımıza gelecek “korkunç” gerçekler sıralanıyor:
“(…) son dönemde bilhassa dolar kurunda yaşanan rekor artış ve bozulan ekonomik göstergeler nedeniyle sektörde sıkıntılı günler yaşanıyor. Son bir yıl içerisinde dolar kurunda yaşanan artış, elektrik dağıtım ve perakende şirketlerini bünyesinde bulunduran şirketlerin, dolar borçlarının TL cinsinden karşılıklarında önemli artışlara neden oldu. (…) Bu da gelecekte sektörün gelişimi ve yatırımları açısından ülke ekonomisinde, bankalardan devlet kuruluşlarına birçok farklı noktaya dokunan riskler yaratıyor”
Nelermiş bu riskler?
“Yatırımların tamamlanamaması, hizmetlerin aksaması ve TETAŞ, PMUM, Vergi Dairesi ve diğer kurumlara olan ödemelerin yapılamaması; Türkiye’de birçok sektörde önemli projelerde yer alan yatırımcıların diğer işlerinin zarar görmesi; hizmet kalitesinin düşmesi ve hizmetlerin aksaması sonucu elektrik kesintileri ile mesken, ticari ve sanayi tüketicilerinin maddi ve manevi zararlara uğraması; sektöre ve Türkiye’ye yabancı sermaye akışının azalması, Enerji sektörünün diğer oyuncularının domino etkisi ile iflaslarının tetiklenmesi; Üretim özelleştirmelerinin fiyatının düşmesi ve finansmanının sağlanamaması…”
Ve hatta bu riskler:
“Elektrik şirketlerinin yüzde 90’ından fazlası Türk bankalarından olan 7.7 milyar dolarlık kredilerin geri ödenmemesi ve bir bankacılık krizinin tetiklenmesi (…).”ne yol açabilirmiş.
Böyle bir duruma ise asla “Müsaade edilmez”miş.
Kim söylüyor bunu:
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) Başkanı Mustafa Yılmaz.
Ne yapılırmış?
Mustafa Yılmaz “Habertürk gazetesine verdiği röportajda, elektrik dağıtım şirketlerinin kur artışı nedeniyle zor durumda olduğu ve sektörde iflas endişelerinin dile getirildiğinin anımsatılması üzerine “Biz üzerimize düşen ne varsa yaparız. Hiç kimse bir sektörün ciddi şekilde zarar görmesine müsaade etmez. Tarife düzenlemesi ve piyasa yapılanmasına ilişkin düzenleme yapılabilir. Biz bu konuda çalışma yapıyoruz.” diyor. (http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/30011693.asp)
- Yılmaz’ı konuşturan kim?
- Yılmaz’ı kim konuşturuyor?
AKP Hükümeti.
Çünkü M. Yılmaz bir bürokrat. Onu o makama AKP getirmiş. Ondan, onun bakanından, başbakanından habersiz böyle bir konuşma yapabilir mi bir bürokrat?
Bu konuyu aralarında konuşmamış, mutabık kalmamış, böyle bir konuşma, açıklama yapması için yetki vermemiş olsalar asla yapamaz. Yani bu görüş, AKP Hükümetinin görüşüdür. Onun anlayışıdır.
Ki aşağıda aktaracağımız gibi, hükümetin kendisi de bu işte yani elektrik dağıtım ve perakende şirketlerinin korunup kollanması işinde başroldedir. Yani bu hükümete bu bürokrat. Tencere kapak gibiler.
Sorular, sorular…
E o zaman soralım AKP Hükümetine (ve bürokratına) hayatın olağan akışına uygun olarak aklımıza gelen soruları:
Kurlardaki bu artışlar sadece elektrik dağıtım ve perakende satış şirketlerini mi etkiliyor?
Diğer sektörleri etkilemiyor mu?
Etkiliyorsa (ki etkiliyor kaçınılmazca) o zaman diğer sektörlere de aynı kolaylıkları gösterecek misiniz?
Doğal olarak göstereceksiniz. Müsaade etmeyecek, üzerinize düşen ne varsa yapacaksınız, değil mi?
Peki o zaman bir soru daha soralım:
Aynı kur artışlarından-devalüasyondan-Türk parasının başta dolar ve avro olmak üzere yabancı paralar karşısında değer yitirmesinden halkımız da etkileniyor mu?
Etkileniyor.
Peki onlar için ne yapıyorsunuz? Ve ne yapacaksınız?
Onların (başta İşçi Sınıfımız, Kamu Emekçilerimiz, Köylümüz ve Esnaflarımız olmak üzere halkımızın tümünün) de kur artışlarından etkilenmelerine müsaade etmeyecek, üzerinize düşen ne varsa yapacak mısınız?
Maaşlarına zam yapacak mısınız? Malların fiyatlarını düşürecek misiniz? Köylümüzün binbir emekle ürettiği ürünlerinin alım fiyatlarını yükseltecek misiniz?..
Yoo. Hayır değil mi?
Niye böyle söylüyoruz? Nereden çıkartıyoruz bunu?
İşçi Sınıfımızla ve Kamu Emekçilerimizle yapılan toplusözleşme görüşmelerinde, onların zam istekleri karşısında söylediklerinizden.
Eğer sendikaların, emekçilerin istedikleri zamları yaparsak mali disiplin, bozulur, bütçe açık verir, diyorsunuz. Biz, mali disipline önem veren, halk dalkavukluğu yapmayan bir hükümetiz. Gerçekler neyse onu söyleriz, diyorsunuz. Bütçemiz böyle bir zam oranına izin vermez, diyorsunuz. Bir puanlık artış bütçede şu kadar açığa neden olur, diyorsunuz.
Dediniz mi?
Dediniz.
Elektrik dağıtım ve perakende satış şirketleri yalan söylüyor!
Gelelim işin bir diğer boyutuna…
“Sektör yetkilileri” yalan söylüyorlar.
Niye mi?
Öncelikle, siz özelleştirmeler kanalıyla aldığınız bu şirketleri sudan ucuza aldınız. Gerçek değerleri üzerinden almadınız. Bu şirketler size peşkeş çekildi hükümet tarafından, IMF’ce verilen emir üzerine.
Bu bir.
İki: Siz yıllardır o kadar aşırı kâr ettiniz ki bizim yani halkımızın sırtından, saymakla bitmez. Gazetemizin geçtiğimiz sayılarında (Aralık 2014-Ocak-Şubat Mart 2015) bu vurgunlarınızı madde madde göstermiştik. Okurlarımız hatırlayacaklardır.
Elektrik dağıtımındaki vurgun noktaları şunlardır:
1- Elektrik Enerjisi Tüketim Bedelleri adı altında vurulan vurgun kalemleri:
- A) Perakende satış enerji bedeli,
- B) Dağıtım sistemi kullanım bedeli,
- C) İletim sistemi kullanım bedeli,
- D) Kayıp/kaçak (K/K) bedeli,
- E) Perakende satış hizmeti (PSH)-Faturalama bedeli,
- F) Perakende satış hizmeti (PSH)-Sayaç okuma bedeli bileşenlerinden oluşmaktadır.
2- Elektrik Enerjisi Hizmet Bedelleri adı altında gerçekleştirilen vurgun kalemleri de şunlardır:
- a) Bağlantı Bedeli
- b) Kesme-Bağlama Bedeli
- c) Güvence Bedeli
- d) İletim Sistemi Kullanım Bedeli,
- e) Dağıtım Bedelidir.
Siz yukarıda sıraladığımız her kalemde gerçek anlamda vurgun vurdunuz. Haksız yere bizlerin cebinden milyarlarca dolar para aldınız. Yok sayaç bedeli dediniz, yok açma kapama ücreti deniniz, yok bakım ücreti dediniz, dediniz oğlu dediniz. Hiç olmayan kalemleri varmış gibi göstererek hayali kalemler üzerinden bizlerden milyonlarca lira çaldınız. Taşeron sistemini yerleştirerek kalifiye sendikalı işçileri işten çıkardınız, onların yerine taşeron işçileri çalıştırdınız asgari ücrete. Sendikal haklarını tırpanladınız. Kazanımlarını ellerinden aldınız. Bir de oralardan vurgun vurdunuz.
Daha sayalım mı yaptığınız hırsızlıkları, vurduğunuz vurgunları?..
Bakın Yargıtay sizin bu vurgunlarınızı tespit etti ve sizi haksız, hukuksuz yere aldığınız bu paraları geri ödemeye mahkûm etti. Hem de birkaç kez. Ama AKP hükümeti hak-hukuk-adalet tanımadığı için Yargıtayın bu kararını da görmezden geldi ve siz hâlâ bu paraları almaya devam ediyorsunuz.
Örneğin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, yani en üst karar organı, “Kayıp-Kaçak Bedeli” diye bir paranın tahsil edilemeyeceğine karar verdi 2014 Aralık ayında. Ama Tayyipgiller hükümeti, alelacele bu paranın ödenmemesi için bir kanun Tasarısı hazırlayarak Meclise sundu.
Çünkü karşımızda hukuka uyan, hukuk kuralları çerçevesinde davranan bir iktidar yoktur. Karşımızda bir çete vardır. Ve bu çetenin varlık nedeni; yerli yabancı Parababalarının emirlerini yerine getirmektir. Onlara vurgun alanları yaratarak kârlarını artırmalarını sağlamak bu sayede de iktidar koltuklarında kalmalarına izin verilmesini sağlamaktır. Onların biricik ve asli görevleri yerli yabancı Parababalarının çıkarlarını korumaktır. Bu çıkarları koruyacak yasaları çıkartmaktır.
“Enerji Bakanlığı, TBMM’ye sunduğu ‘Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’na da, kayıp-kaçak paralarının elektrik abonelerine iade edilmemesi için madde koydu. Bakanlık maddeye, iadelerin yapılması halinde şirketlerin iflas edeceğini gerekçe gösterdi. Tasarının şirketlerle ilgili gerekçesi şöyle:
“2013 yılında 21 dağıtım şirketinin hedef kayıp-kaçak oranları baz alınarak hesaplanan kayıp-kaçak enerjiye konu gelir ihtiyacı yaklaşık olarak 5,85 milyar TL’dir. Yine bu 21 dağıtım şirketinin dağıtım gelir tavan toplamları ise yaklaşık 3,5 milyar TL’dir.
“Bakanlığa göre şirketlerin toplam geliri üzerinde olan bu maliyetin şirketlere yüklenmesi iflaslara neden olur. Bakanlık, kayıp-kaçak parasının abonelere iade edilmemesine bir diğer önemli gerekçe olarak da yüksek meblağı gösterdi:
“2006 ila 2014 arasında… Sadece teknik ve teknik olmayan kayıp bedeline ilişkin tüketicilerden yaklaşık 33 milyar TL tahsil edilmiş olup faiz ve vekâlet ücretleri eklendiğinde bu meblağın birkaç katına çıkması kaçınılmazdır. Söz konusu meblağa dağıtım, iletim, perakende satış ve sayaç okuma bedelleri de eklendiğinde toplam meblağın iadesi fiili olarak mümkün değildir.”
İşte tasarının gerekçesi bu kadar açıktı: Yerli yabancı dağıtım şirketlerinin kârlarını korumak, bundan sonra olaşabilecek zararlarını da önlemek!
Şirketler, bu paraları öderlerse iflas ederlermiş!
Gerekçeye bakın. Bu paralar (ki öyle böyle değil tam 33 milyar TL) haksız, hukuksuz yere alınmış, bu şirketler avantadan vurgun vurmuş kârlarına kâr katmış, şimdi öderlerse batarlarmış…
Hukuk, bir karar alırken yapılan işlemin, alınan paranın haklı mı haksız mı olduğuna bakar. Yasalara uygunluğuna bakar. Yoksa bu işlemi yaparsam bu şirket batar mı diye bakmaz, bakamaz. Hukuk bu değildir. Karar doğru mu, hukuka uygun mu, yasalara uygun mu değil mi ona bakar.
Yargıtay bu kararıyla kalmadı. Nisan ayında yeni bir karar verdi bu konularla ilgili olarak:
“Yargıtay noktayı koydu
“Bu kalemler kanuna aykırı
“Yargıtay kararında (…) kayıp-kaçak, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim sistemi kullanım ve dağıtım bedelleri aboneden alınamaz. Kararda, aboneden, ancak aktif tüketim bedelinin alınabileceğine işaret edilerek, alınan diğer kalemlerin tüketiciye ek mali yük oluşturduğuna işaret edildi. Kararda, alınan bedellerin Anayasa’nın 73. Maddesi’ne aykırı olduğuna işaret edilerek, vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulup, kanunla kaldırılabileceğine vurgu yapıldı.” (Yurt, 12 Nisan 2015)
Ama Tayyipgiller hükümeti Yargıtayın tüm bu kararlarına rağmen, siz Parababalarını korumak için davranışa geçti. Ve sizler yine Yargıtayın-hukukun emrine rağmen zorbalıkla, bizlerin, halkımızın parasını gasp etmeye devam ediyorsunuz. Sizin bu zorbalığınızın bekçiliğini de Tayyipgiller yapıyor.
Sizin o çaldıklarınız, o vurduklarınız zaten yok yere aldığınız o malların parasını ödemeye, sizin de çoluk çocuğunuzla akraba taallukatınızla yıllarca bir eliniz yağda bir eliniz balda yaşamasına yeter de artar bile. Bir de şimdi utanmadan kalkıp yok kurlar artmış da, yok bankalara olan borçlarınızı ödeyemiyormuşsunuz da, yok ekonomi şöyle etkilenirmiş, yok bankalar böyle batarmış, yok elektrik kesintileri olurmuş da diyerek korkutup vurgunlarınıza devam etmek istiyorsunuz. Doymuyorsunuz. Doymuyorsunuz…
Alıştınız vurgun vurmaya değil mi? Bu borçlarınızı da devlet silsin, siz bedavadan şirket sahibi olun, mal mülk sahibi olun, değil mi?
Siz bugün için vurduğunuz vurgunlarla safahat içinde yaşayabilirsiniz. Ama inanın, bu böyle gitmez. Gerçekten gitmez.
Siz ve M. Yılmaz gibi sizin atadığınız bürokratlar halk düşmanıdır. Siz aynı soydansınız. Hırsızsınız, vurguncusunuz. Halkın İktidarı kurulur bir gün ve sizden bunun hesabını sorar. Hem de kuruşuna kadar sorar. Ve sizi halk düşmanı olarak ilan eder. Siz o utançla yaşarsınız ömrünüz boyunca…
Ya halkımızdan gasp ettiğiniz değerler?
Onları da sizden alırız ve yeniden Kamu Malı haline getiririz. Bunu da böyle bilin!
Bilin ve unutmayın!