Site rengi

Tasarım

İşçi Sınıfı ve onun gerçek temsilcilerinin yer almadığı İSG haftası kime yarar?

07.05.2015
575
A+
A-

 

1987 yılından beri her yıl, Çalışma Bakanlığı tarafından 4-10 Mayıs 2015 tarihleri arasında İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) Haftası düzenleniyor. Bu yılki İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası, 4-5 Mayıs tarihlerinde Ankara JW Marriott Hotel’de düzenlenecek.

Tayyipgiller, İşçi Sağlığı ve Güvenliğinin doğrudan ilgili bulunduğu İşçi Sınıfımızın erişimine uzak bir mekânda, lüks bir otelde düzenliyor İSG haftasını. Etkinliğe işveren ve sendika temsilcileri katılıyor. İşveren temsilcileri için İşçi Sağlığı ve Güvenliğiyle ilgili bu tür etkinliklere katılmak görüntü vermek ve Tayyipgiller’in bu konudaki politikalarına yön vermek amacı taşır.

Toplantıdaki sendika temsilcilerine işçi temsilcisi diyemiyoruz, ne yazık ki. İşçi Sınıfımızın başı, sarı sendikacılar tarafından bağlanmış durumda. İşçi Sınıfının Birlik Mücadele ve Dayanışma günü olan 1 Mayıs’ta da gördük bunu. Dolayısıyla bu toplantıya katılan sendika temsilcileri de laf gevelemekten başka bir iş yapmayacaklardır. İşçi Sınıfımız, iş cinayetlerinin, İşçi Sağlığı ve Güvenliği konusunun birinci dereceden tarafı olmasına rağmen böylesi bir toplantıda temsilci düzeyinde bile olsa yoktur.

Ülkemizdeki işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuatı daha önce İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü üzerinden gidiyordu. Tayyipgiller tarafından bu tüzük yürürlükten kaldırıldı. Sadece Tüzüğü yürürlükten kaldırmakla da kalmadılar. Bundan da önce İşçi Sağlığı kavramını İş Sağlığı olarak değiştirdiler. İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı, İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası ve ilgili yasa ve yönetmeliklerde hep İş Sağlığı oldu İşçi Sağlığı’nın adı.

Tayyipgiller, İşçi Sağlığı ve Güvenliği konusundaki yaklaşımını, daha konunun adını koyarken açık ediyor. Ülkemizdeki iş cinayetleri tablosuna baktığımızda Tayyipgiller’in işçi düşmanı yüzünü ve işverenlerin kâr-sömürü düzenine hizmet ettiğini görebiliriz.

İstanbul İşçi Sağlığı ve Güvenliği Meclisinin (İSİG) verilerine göre, 2015 yılının ilk iki ayında en az 206 işçi yaşamını yitirdi. Bu sayı 2014 yılının ilk iki ayından bile daha fazla. Soma, Ermenek, Torunlar iş cinayetlerinin yaşandığı ve 1886 işçinin yaşamını yitirdiği 2014 yılının ilk 2 ayında 185 işçi kardeşimiz yaşamını kaybetmişti.

İSİG’in hazırladığı İş Cinayetleri Raporu’na göre, 2015 yılı Ocak ayında en az 125 işçi, Şubat ayında ise 81 işçi hayatını kaybetti. İşçi ölümlerinin inşaat, taşımacılık, tarım ve enerji işkollarında yoğunlaştığı görülüyor.

Milliyet’te geçtiğimiz aylarda yayımlanan bir habere göre, 2014 yılı Ocak ayında 101 işçi hayatını kaybederken, 2015 yılının ilk ayında bu rakam daha da arttı. Yani, 301 maden işçisinin diri diri toprağa gömüldüğü Soma ve Ermenek Maden Faciaları, Torunlar’daki asansör faciasından sonra bile 2015 yılında iş cinayetleri artmaya devam etti. Azalmak bir yana yerinde bile saymadı. 2015 yılının daha ilk iki ayında iş cinayetleri artarak devam etti.

Kaldı ki, Tayyipgiller özellikle Soma Maden Faciası ve art arda gelen diğer iş cinayetlerinden sonra, sözde iş cinayetlerinin önüne geçecekleri bahanesiyle Torba Yasa hazırladılar. Bu yasa sihirli bir değnek gibi bütün iş cinayetlerine son verecek ya da en azından azaltacaktı. Fakat sihirli değnek kötü cadının eline geçmişti bir kere. Bu yüzden İşçi Sınıfının iş cinayetlerine kurban gitmesinin, iş cinayetlerinin önlenmesi konusunda bir arpa boyu yol bile alınamadı. Çünkü aksi, Tayyipgiller’in var olma sebebine aykırıydı. Onlar; içinde yaşadığımız, İşsizliği, Pahalılığı, İş Cinayetlerini yaratan Parababalarının kâr ve sömürü düzeninin bekçisiydi. Onlardan İşçi Sınıfı yararına bir iş beklemek ölü gözünden yaş beklemek olurdu.

Farklı kaynaklardan ve ILO’nun verilerinden yararlanarak ülkemizdeki iş cinayetleri tablosuna bir göz atalım:

Her altı dakikada 1 iş kazası meydana geliyor.

Her iki buçuk saatte 1 çalışan sakat kalıyor.

Her altı saatte 1 çalışan hayatını kaybediyor.

Ülkemizde ölümlü iş kazası oranı İngiltere’dekinden 15 kat daha fazla.

Ülkemizde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği için alınan tedbirler Tayyipgiller’in ve Parababalarının insafına bırakılmış durumdadır. Bunlarda da yürek olmadığı gibi insaf da olmadığından, ölümlü iş kazası oranı bizde İngiltere’dekinden 15 kat fazla oluyor işte.

Önlemeyecek iş kazası yoktur, bütün iş kazaları önlenebilir, anlayışı İş Güvenliğinin temel prensibidir. Tayyipgiller’in kamu spotunda da böyle söylenir. Ama bunu gerçek anlamda yapabilmek için İşçi Sınıfından yana düşünüp davranmak gerekir, Parababalarından yana değil.

HKP Tüzük ve Programı’nda İşçi Meselesi başlığı altında sorunun çözümü için şöyle denir:

“(…) 13- Sağlık Şartları: İş, yalnız yaşama çaresi bir angarya olmaktan çıkıp yaşamanın en anlamlı şartı ve kişinin yaratma mutluluğu haline getirilecek. İşçilerimizin yalnız “Mikrop Yatağı” işyerleri değil, “Medeniyet Tarihini yalancı çıkaran” barınma yerleri de iş müfettişliği hekimler tarafından gözetilip iyileştirilecek.”

Halkın Kurtuluş Partisi’nin iktidarında, işyerleri İşçi Sınıfımız için ömrünü çürüttüğü, her gün kendisi ve ailesi için acaba sağ salim geri gelecek mi endişesinin olduğu mezarlıklar değil, yaratma-üretme mutluluğunu yaşadığı sağlıklı ve güvenli yerler olacak.

O zaman, İşçi Sağlığı ve Güvenliği’yle ilgili düzenlenen her türlü etkinlikte başta İşçi Sınıfımıza söz verilecek.