IŞİD=CIA (ABD Emperyalizmi)=MOSSAD (İsrail)=Barzani=Tayyipgil=…
Ortadoğu’da olaylar hızla akıyor. Bu hızlı akış içinde tam seçilmese de birbirinden farklı gibi duran olaylar aslında birbiriyle bağıntılı. Bundan tam 11 yıl önce ABD’de saldırgan Bush Yönetiminin Ulusal Güvenlik Danışmanı Condoleezza Rice, “İkinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa’yı dönüştürdük. Şimdi sıra Ortadoğu’daki 22 ülkeyi dönüştürmede”, diyordu özetle. (Washington Post, 7 Ağustos 2003).
“Büyük Ortadoğu” ve“Genişletilmiş Ortadoğu”projeleri bu stratejinin ürünüydü. Daha sonra ABD Emperyalizminin bu strateji doğrultusunda “Constructive Instability” yani “Yapıcı İstikrarsızlık” (buna emperyalizmin bulanık suda balık avlaması da diyebiliriz) ve “Leading from Behind”yani “Arkadan Yönet” gibi taktiklerinin olduğunu öğrendik. Böylece emperyalizm Ortadoğu’da din, mezhep, milliyet gibi her türlü ayrımı, hatta coğrafi farklılıkları esas alarak Ortadoğu Halklarını kırıyor, birbirine düşürüyor, kin tohumları ekiyor. 11 Eylül olayından beri yaşanan Afganistan ve Irak savaşları, “Arap Baharı” ile başlayan emperyalistlerin güdümüne çekilen süreç; Libya, Mısır, Suriye savaşları ve son olarak IŞİD saldırısı, bu strateji ve taktiklerin yansıması. Bu durum aslında Condoleezza Rice’ın Dışişleri Bakanlığı döneminde, 2006’da Amerikan Silahlı Kuvvetler Dergisi’nde yayımlanan bir makalede verilen haritada açıkça görülüyordu. Geçen yılın Eylül ayı sonunda, “CIA Gazetesi” olarak bilinen New York Times’ta (NYT), Robin Wright adlı gazetecinin bir incelemesi yer aldı. Bu incelemede yeni bir harita verildi. Bu haritanın, 2006’daki uzun vadeli stratejik hedefi veren haritadan farkı, büyük ölçüde, hemen bugünden yarına, kısa vadeli hedefleri veriyor oluşu (bakınız: Resim).
Yazının başlığı içeriğini veriyor aslında: “Yeniden Haritalanan Bir Ortadoğu Hayali” (Imagining a Remapped Middle East). Şöyle bir giriş yapıyor Robin Wright yazısında:
“Uluslararası düzen için önemli bir politik ve ekonomik odak olan Modern Ortadoğu’nun haritası paçavraya dönüşüyor. Suriye’deki yıkıcı savaş dönüm noktasıdır. Ancak Arap Baharı’nın istenmeyen sonuçlarının güçlendirdiği – hasım inançlara, kabilelere ve etnik ayrılıklara dayalı merkezkaç kuvvetler, yüz yıl önce Avrupalı sömürgen güçlerce tanımlanan ve günümüze dek Arap otokratları tarafından savunula gelen bölgeyi ayrıştırıyor.
“Potansiyel olarak yeniden şekillendirmeyi yapan müttefikler için, güvenlik tehditleri, ticaret ve enerji akışı bakımından dünya için, yeni bir harita stratejik bir etkin eleman (game changer) olabilir.” (NYT, 28 Eylül 2013)
5’den 14’e
Yazıda bir bakıma 5 Ortadoğu ülkesinin 14 ülke halinde parçalanması öneriliyor. Verilen haritadan da görüldüğü gibi, Emperyalistlerin kendi dümen suyuna soktukları“Arap Baharı” ile bugün fiilen hemen hemen elde edilen sonuçlar sergileniyor. Söz konusu 5 ülke, batıdan doğuya Libya, Suriye, Irak, Suudi Arabistan ve Yemen.
Buna göre Libya üçe bölünüyor (süreç devam ediyor); Suriye toprakları üçe bölünüyor (batıda Akdeniz kıyısında dar bir bölge Alevistan, kuzeyde Türkiye sınırı boyunca dar bir bölge Kürdistan, geri kalan Suriye toprakları Sünnistan) ve günümüzde fiilen bu hedefe çok yaklaşılmış durumda); Irak toprakları üçe bölünüyor (kuzeyde Kürdistan, güneyde Basra kıyısında “Şiitistan” ve bu ikisi arasında “Sünnistan” (fiilen bu durumda); Yemen ikiye bölünüyor; Suudi Arabistan ise beşe… (Bu da bugün için işin çeşnisi olsa gerek, çünkü emperyalizm şimdilik buna ihtiyaç duymuyor.)
Haritada görüldüğü gibi iki önemli birleştirme de yapılıyor. Birisi IŞİD’in ele geçirmesinin planlandığı “Sünnistan”, yani Suriye’nin Kürt ve Alevi bölgeleri dışındaki büyük kesimi ile Irak’ın Şii ve Kürt kesimlerinin dışındaki Sünni kesim. Diğeri ise Kürdistan: Suriye’nin kuzeyindeki Rojawa bölgesi ile Barzani’nin hükmettiği Kuzey Irak’taki Kürt bölgesinin birleştirilmesiyle… Şimdilik fincancı katırlarını ürkütmeyelim düşüncesiyle olsa gerek, Türkiye ve İran Kürt toprakları bu Kürdistan topraklarına eklenmemiş!
Aslında bu planın hem tetikleyeni, hem de “kırılma noktası” dedikleri Suriye.Zaten olaylar da Suriye savaşı ile bu duruma doğru hızla akıtıldı. Amerikalı yazar bu durumu açıkça vurguluyor.
Mezhep ve Milliyet farklılıkları deşiliyor
Yukarıda da belirtildiği gibi var olan tüm ayrılıklar, ama özellikle mezhep ve milliyetfarklılıkları deşilerek kanatıldı. Şöyle yazıyor Amerikalı yazar:
“Suriye’nin çok önemli konumu ve gücü onu Ortadoğu’nun stratejik merkezi haline getiriyor. Ancak, Suriye karmaşık bir ülkedir, dini ve etnik farklılıklar bakımından zengindir ve bu Suriye’yi kırılgan yapmaktadır. Bağımsızlık sonrasında Suriye 1949’dan Esad hanedanının kontrolü ele geçirdiği 1970’e kadar yarım düzineden fazla darbe ile karşılaştı. Bugün 30 ay süren katliam sonrası farklılıklar ölümcülleşti, hem insanlar, hem ülke katlediliyor. Suriye şimdi her biri kendi bayrağı ve güvenlik güçlerine sahip üç bölgeye parçalandı. Farklı bir gelecek şekilleniyor: Güneyden başlayarak kuzey Akdeniz kıyısına uzanan, Şam, Humus ve Hama’yı kapsayan dar koridordan ibaret ve Esad’ın Alevi azınlığı tarafından kontrol edilen devletçik. Kuzeyde 2012 ortasından beri büyük ölçüde otonom bir küçük Kürdistan. Geri kalan ise Sünni egemenliğinin hâkim olduğu en önemli kesim.” (NYT)
Daha önce Kurtuluş Yolu’nda emperyalizmin Suriye olayını bir mezhep çatışmasına döndürmeye çalıştığı belirtilmişti (bakınız: Son Haçlı Saldırısı, Suriye olayları, Düşürülen Türk Jeti Üzerine, Kurtuluş Yolu, 16 Temmuz 2012). CIA Ortadoğu Bölge Şefi Robert Baer’in daha 2009’da “yeni Ortadoğu’yu kurabilmenin tek yolu, bölgede geniş çaplı bir ‘Şii-Sünni içsavaşıdır’ dediğini hatırlıyoruz. Daha sonra ise aynı CIA ajanının, ortada mezhep savaşı görünümü yokken “Ben Suriye’deki savaşın bir mezhep savaşı olduğunu düşünüyorum” dediğini, emperyalizmin hep bir mezhep savaşı çıkarmak için uğraştığını, IŞİD adlı örgütü bu amaçla kullandığını biliyoruz. Emperyalizm bu yolda acımasızca yürüyor ve ne yazık ki mezhep savaşı görünümü sağlamada IŞİD gibi piyonlar sayesinde başarılı da oluyor. Böylece Ortadoğu’da savaş hiç bitmeyecektir çünkü. Ne diyordu Robert Baer adlı ajan?
“Ortadoğu’da böylesine bir mezhep savaşı ile karşı karşıya iseniz, savaş sürer, sürer, sürer…” (Kurtuluş Yolu, 16 Temmuz 2012)
Başka deyişle “Yapıcı İstikrarsızlık”!
Her şey Kürt Sorunu’na Emperyalist Çözüm için…
Emperyalizmin mezhep ayrılıkları dışında karışıklık çıkarmakta kullandığı diğer silahın ise Milliyet (Ulus) sorunu olduğunu belirtmiştik. Ortadoğu’da çözüm bekleyen başlıca, hatta tek milliyet sorunu ise Kürt Sorunu’dur. Ortadoğu’daki bütün kargaşa Kürt Sorunu etrafında dönmektedir. Emperyalizmin tüm amacı milliyet sorununu kaşıyarak, hatta deşerek, tıpkı İsrail gibi bir Kürt devleti yaratmaktır. Barzani yönetimi bu Kürt devletinin odağıdır (bakınız: Serok Barzani, Kurtuluş Yolu, 1 Aralık 2013). Şimdi IŞİD saldırısıyla bu durum pekiştiriliyor. Ve fiilen devletleşen Barzani yönetiminin resmen de devletleşme çalışmaları hızlandırılıyor.
Haritada da görüldüğü gibi, Irak Merkezi Hükümeti’nin etkin olduğu alan ile Barzani Yönetimi arasına IŞİD sokuluyor. Daha bugünden Barzani Yönetimi ile Irak Merkezi Yönetimi’nin bağlantısı, IŞİD saldırısı sayesinde 15 kilometreye düşmüş durumda (Milliyet, 10 Temmuz 2014). Bu Barzani’nin Merkezi Irak Yönetimi’nden korunmasıdır. Ayrıca, Barzani’nin, durumu sözde referandum ile belirlenecek diye beklenen Kerkük’e bir anda girivermesi ve fiilen ilhakı da IŞİD saldırısı sayesinde olmuştur. Dolayısıyla IŞİD Kürdistan’ı kuruyor diyebiliriz. IŞİD saldırısının ise Ankara’da planlandığı dünya basınında yer aldı ve bugüne dek hiçbir itiraz da yapılmadı (Yakın Doğu Haber, 23 Haziran 2014). ABD’nin IŞİD’e karşı gibi görünmesi bir kandırmacadır. IŞİD yüzde yüz emperyalizm patentlidir. Barzani–IŞİD işbirliği açıktır. Şu anda da IŞİD operasyonlarının, bugün için Barzani Kürdistanı’nın başkenti gibi duran Erbil’den yönetildiği Maliki tarafından açıklandı (Milliyet 9 Temmuz 2014).
İsrail de Barzani Kürdistanı için devrede: Gazze!
IŞİD’in yanı sıra Barzani Kürdistanı’nı kuran diğer bir güç ise İsrail’dir. İsrail, sadece askeri ve lojistik destekle yetinmeyip bir de Gazze saldırısını başlattı ki, böylece Kerkük’ün ilhakı, Barzani’nin devletleşmesi oldubittiye getirildi. Bu konuda Türkiye’den “gık” çıkmıyor. Böylece Tayyip için İsrail’e söverek bu oldubittiyi geçiştirme fırsatı sağlandı. O halde Gazze saldırısı Barzani Kürdistanı’nın kuruluşundan bağımsız değildir. Zaten saldırının gerekçesi de bu boyutta bir savaş için sudandır, yapaydır. Dolayısıyla Gazze saldırısı da bir kandırmacadır, bir yanıltmacadır. Binyamin Netanyahu’nun 1 Temmuz’daki “Bağımsız Kürdistan kurulmalıdır” çıkışı da durumu belgeliyor.
Tayyipgil zaten Barzani Kürdistanı’nın kuruluşuna dünden teşnedir. Bundan çok çok 7 yıl öncesine kadar, Barzani Kürdistanı’nın devletleşmesi veya Barzani’nin Kerkük’e el koyması Türkiye için “Birinci Tehdit” idi. Ama Ergenekon ve Balyoz darbeleriyle tehdit sıralamasından çıkarıldı. Ve bugün Hüseyin Çelik rahat rahat konuşuyor:
“Eskiden bağımsız bir Kürt devleti mevzuu Türkiye için savaş nedeni sayılıyordu. Hatta Kürdistan kelimesi bile insanları sinirli ve agresif yapmaya yeterliydi. Ama onların adı Kürdistan ve bunun kabul edilmesi gerekli. Eğer Irak bölünürse ki bu kaçınılmaz görünüyor; onlar bizim kardeşimizdir.” (Odatv, 29 Haziran 2014)
Bu Barzani’ye “kur devleti, bir şey olmaz” demek anlamına gelir. (Hüseyin Çelik böyle konuşuyor ama söyleyene değil söyletene bak derler. Çelik’i böyle konuşturan emperyalizmdir.) Barzanigil de aynı desteğin verdiği “özgüvenle” konuşuyor. İşte farklı yer ve zamanlardaki konuşmalardan seçmeler:
* “Irak’taki son gelişmelerin ardından, Kürt halkının kendi geleceğini belirlemesi için fırsatı değerlendirmesi gerektiğinin artık kanıtlandığını düşünüyorum.” (Milliyet, 24 Haziran 2014)
* “Kerkük’ün Kürdistan’ın bir parçası olduğundan hiçbir şüphemiz yok.” (Milliyet, 24 Haziran 2014)
* “Kerkük eğer Kürdistan bölgesine bağlanırsa, Kürtlerin ne kadar cömert olduğunu görecekler.” (Milliyet, 26 Haziran 2014)
* “Kürtlerin geleceklerini tayin etme zamanı geldi” (Milliyet, 26 Haziran 2014).
* “IŞİD tehdidi üzerine girdiğimiz tartışmalı topraklardan çekilmeyeceğiz.”(Milliyet, 27 Haziran 2014)
* “140. maddenin uygulanması için 10 yıl bekledik. Fakat uygulanmadı. Irak güvenlik güçleri bu bölgelerden çekildi. Peşmerge de bu bölgeleri korumak ve teröristlerin eline geçmesini engellemek için müdahale etmek durumunda kaldı. Şimdi 140. madde uygulanmış oldu. Bu konuyu artık müzakere etmeyeceğiz.” (Irak Anayasası’nın 140. maddesi, Kürt Bölgesi ile Bağdat arasında tartışma konusu olan Kerkük ve çevresindeki toprakların hangi tarafta kalacağının belirlenmesi için bir referandum yapılmasını öngörüyordu. Fakat geçen 10 yıla rağmen bu referandum yapılamamıştı.) (Milliyet, 27 Haziran 2014)
* “Türkiye ile olan ilişkimiz son 10 yılda son derece gelişti ve şimdi çok iyi. Kürtlerle Türk hükümeti arasındaki barış sürecini destekliyoruz. Burada önemli gelişmeler oldu. Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan Erbil’de bizi ziyaret etti. Bu tarihi bir adımdı.” (Odatv, 24 Temmuz 2014).
* “Suni Kürdistan sınırlarını kaldıralım” (Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Parlamento Başkanı Yusuf Muhammed Sadık, Milliyet, 30 Haziran 2014)
* “Kürdistan bir istikrar unsuru olmuştur ve bağımsız bir Kürt devletinin kurulması, ne Türkiye’yi ne de dünyanın geri kalanını olumsuz etkiler.” (Felah Mustafa Bekir, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Dış İlişkiler Sorumlusu, Odatv, 3 Temmuz 2014)
Bu konuşmalar büyük ölçüde CNN, BBC gibi etkili haber kuruluşları tarafından dünyaya duyuruluyor.
Sıra Devletleşmede
Ve şimdi hızla Barzani Kürdistanı’nın devletleşme süreci yürütülüyor. Irak Kürt Yönetimi Meclisi, Kürtlerin Kendi Kaderini Tayin Hakkı ile ilgili bir referandum ve seçim komisyonu kurulmasına yönelik yasayı kabul etti. Üstelik yasa sadece Irak Bölgesel Kürt Yönetimi ile sınırlı değil. “Kürt idaresi dışında Kürtlerin yaşadığı bölgelerde de”geçerli olduğu öngörülmüş. (Odatv, 24 Temmuz 2014)
ABD ise alelacele Beyaz Saray sitesinde Bağımsız Kürdistan için bir imza kampanyası başlattı. Bir yandan da yasal olmayan Barzani petrolünün Türkiye aracılığıyla pazarlanması ve Barzani yönetiminin maddi anlamda rahatlatılması söz konusu.
Ama aynı zamanda Emperyalizm Barzani aracılığıyla 45 milyar dolarlık bölge petrollerinin üzerine oturacak. Barzani şimdiden Exxon, Chevron, Hunt Oil, Addax, Heritage Oil, Total, Gazprom gibi petrol tekelleriyle ortaklıklar kurmuş durumda. (Yılmaz Özdil, Hürriyet, 28 Haziran 2014) Ayrıca, yüksek kapasiteli yeni bir rafinerinin kuruluş çalışmaları başlatılmış durumda. (Milliyet, 8 Temmuz 2014)
Sonuç: Barzani Kürdistanı Halklara kan kusturmak demektir!
Özetle IŞİD ve Gazze saldırılarının başlıca hedefi Kürt Sorunu için “Emperyalist Çözüm”ün hayata geçirilmesi, Barzani Kürdistanı’nın kurulması, sonsuz mezhep savaşlarının tohumlarının ekilmesidir.
Failler mi?
Başta ABD Emperyalizmi olmak üzere, emperyalizm, emperyalizmin maşası İsrail, uşak Tayyipgil, Barzani, Suudi Arabistan, Katar!
Bize düşen mi?
Türkiye devrimcilerinin Amerikancı Kürt Hareketlerinin akıntısına kapılmaması, bu emperyalist oyuna gelmemesi gerekir. Şu aşamada HDP’nin kuyruğuna takılmak emperyalist çözümden yana tavır almaktır.
Aslında, yüzyıllardır bir arada yaşayan halklar demokratik çözümü eninde sonunda geliştireceklerdir.
Ancak, şu unutulmamalıdır: Emperyalist “çözüm”(!) rüzgârına kapılmak emperyalizme kan verirken, bölge halklarına kan kusturacaktır.
Kurtuluş Yolu