Site rengi

Tasarım

Katil kim?

03.10.2016
1.026
A+
A-

 

Geçtiğimiz haftalarda Antalya’da bir tur teknesi battı. Ve tur yolcularından iki kadın; Serap Çelik ve Lübnanlı Samira Frayha yaşamını yitirdi.

5 Eylül tarihli Hürriyet Gazetesi’ndeki habere göre Antalya Valiliği olaya ilişkin bir açıklama yaptı ve şunları söyledi:

“SEBEP: ANİ FIRTINA

“Konyaaltı açıklarında önceki gece batan tur teknesinde kaybolan iki kişinin arama çalışmaları sürerken Antalya Valiliği facianın sebebini açıkladı: Ani gelişen fırtına ve şiddetli, büyük dalgalar…”

Hürriyet Gazetesi, okuduğumuz gibi, başlığı büyük harflerle ve büyük puntolarla vermiş.

Yalan! Vallahi de yalan, billahi de yalan!

Antalya Valiliği yalan söylüyor, Hürriyet Gazetesi de bu yalana ortak oluyor haberi sunuş biçimiyle.

Oysa gerçek sebep bu değil. Ki, gerçek sebep zaten haberin içinde aktarılıyor.

ANTALYA açıklarında önceki gece bir tur teknesinin batmasından sonra kaybolan 1’i yabancı uyruklu 2 kişi, dün sabah erken saatlerde başlatılan arama- kurtarma çalışmaları sonucu, öğleden sonra ne yazık ki cansız halde bulundu. Kaleiçi’ndeki Yat Limanı’ndan önceki akşam yolcularıyla ayrılan 28 metre uzunluğundaki ‘Kurt-C’ adlı gezinti teknesi, Konyaaltı Plajı açıklarında su almaya başladı. Kuvvetli yağmur ve rüzgârın da etkisiyle yan yatarak yardım çağrısında bulunan teknedekileri kurtarmak üzere deniz polisi, Sahil Güvenlik ekipleri ile diğer tur tekneleri bölgeye hareket etti. Yan yatan teknedeki 84 yolcu kurtarılarak Kaleiçi Yat Limanı’na getirildi. Teknede bulunanlardan 1’i yabancı, 2 kişi kayboldu. Ardından tekne sulara gömüldü.

“(…)

‘HORTUMA YAKALANDI’

“Kazanın bir anda olduğunu söyleyen yetkililer, şu iddialarda bulundu: “Teknenin fırtınada çıkmaması gerekiyordu. Kaptan herkesin canını tehlikeye atarak çıkmış. Fırtına şiddetlenince geri dönme kararı alan tekne, hortuma yakalandı. Kıç tarafından denize gömülmeye başlayan tekne hızla battığı için, bazı yolcular can yeleği bulamamış ve giyemeden dalgaların arasına atlamış. Teknede 81 kişi vardı. 79’u kurtarıldı.”

“Yetkililer, “Limanda hanutçuluğun önüne geçmek için 90 kişilik tüm teknelerin tura çıkışını sıraya tabi tutmuşlardı. Batan tekne, tur sırası kendisine gelince fırtına bilgisine rağmen çıkmış. Liman Başkanlığı doğru denetim yapmıyor” iddiasında bulundu…”

Okuduğumuz gibi haberde çelişkiler var öncelikle. Başlıkta, Valiliğin açıklaması var. O net. Açık. “Kaza”nın sebebi: “ANİ FIRTINA”.

Oysa aşağıda “(…) yetkililer, şu iddialarda bulundu(…)” denilerek, Valiliğin açıklamasından bambaşka bir şey söyleniyor. Ve bu son söylenenler gerçeği ifade ediyor.

Ama başlığa Valiliğin açıklaması konuluyor. Dolayısıyla okurlar yanıltılmış oluyor.

Olay ne netçe şimdi:

Antalya Limanı’nda tur gezileri yapan çok sayıda tekne var. Ve bu tekneler sırayla tura çıkıyorlar.

Bu olayda da tur sırası gelen tekne sahibi, “fırtına bilgisine rağmen” ve teknedeki “herkesin canını tehlikeye atarak” tura çıkıyor. Ve kaçınılmaz son: Tekne batıyor. İki kadın, iki insan yaşamını yitiriyor…

Valiliğin açıklamasına göre burada anormal bir durum yok. Tekne “Ani gelişen fırtına ve şiddetli, büyük dalgalar…” sonucu batıyor. Kaptanın bir kabahati yok. Teknenin çıkmasına izin veren “yetkililerin” (kimse onlar(!) kabahati yok. Kabahat FIRTINADA…

Oysa gerçek sebep açık ve net.

Gerçek sebep: Gözünü para kazanma hırsı bürümüş bir kaptanın, bir tekne sahibinin “fırtına bilgisine rağmen” ve teknedeki “herkesin canını tehlikeye atarak” tura çıkması.

Gerçek sebep: Bu “fırtına bilgisine rağmen” teknenin tura çıkmasına izin vererek “kaza”nın gerçekleşmesine neden olan, başta Liman Müdürlüğü yetkilileri olmak üzere ve kademeli olarak en son noktada Antalya Valiliği.

Bu olay bir “kaza” mı şimdi Antalya Valiliğinin açıkladığı gibi?

Asla!

Bu bir cinayet. Hem de taammüden (tasarlanarak) işlenen bir cinayet. Bir katliam.

Bu olayda, iki kişi değil, onlarca kişi de ölebilirdi. Yalnızca iki kişinin ölmüş olması tesadüflerin sonucudur.

İşte size bir olay. İşte size gerçekler…

İnsan canı sudan ucuz. İnsan canının hiçbir kıymeti yok. Hiçbir değeri yok bu kahrolası düzende. Yitirilecek canlarmış, yetim kalacak çocuklar, eşsiz kalacak insanlar, yıkılan hayaller, sönen umutlar… Bunlar ne ki para kazanma hırsı yanında. Daha çok tur, daha çok para. Daha çok tur, daha çok kâr…

Bu öylesine bir lanet olgu ki, insanları, gözü paradan başka bir şey görmez, kulakları paradan başka bir şey duymaz hale getiriyor. Başkalarının canını tehlikeye attığı gibi, kendi canını da tehlikeye atıyor. Ama sonuç olarak atıyor.

İnsan bu. Yapar. Üç kuruş paraya tamah eder. Edebilir. Belki daha çok kazanma hırsından, belki ihtiyaçtan. Ama edebilir.

Buna izin vermemesi gereken kim?

Yetkililer!

Yani Devlet!

Devlet kimin devleti?

Ne yazık ki Parababalarının, yani kapitalistlerin devleti.

O kapitalizm ki, para hırsından, kâr hırsından başka bir şey aşılamaz insanlara. Doğası gereği daha çok sömürmeye, daha çok kâr elde etmeye sevk eder insanları. O bakımdan bu cinayet aslında kapitalizmin ve onun devletinin cinayetidir.

Katil: Parababaları düzeni ve onların devletidir.

Ve bu cinayetin, bu katliamın hesabı er geç sorulacaktır mahkeme hangi kararı verirse versin…

Halkın iktidarında bu ve benzeri cinayetlerin tümünün hesabı sorulacaktır halkın adaletince…