Site rengi

Tasarım

M. El-Arifi’den Dünyadaki Müslüman Kadınlara Çağrı: “Cennet İçin Sevişin”

09.09.2014
1.133
A+
A-

“Cihad El Nikah” (Seks Cihadı)

 “Cihad El Nikah”  yani  “Seks Cihadı” iddiaları bir süredir dünya gündeminde. Konu son günlerde özellikle Tunus İçişleri Bakanı Lütfü bin Ceddo’nun Tunus parlamentosunda yaptığı konuşmayla tekrar alevlendi. Ceddo; “Seks cihadı” yalanıyla kandırılan Tunuslu genç kızların Suriye’de 20, 30 ve 100’lü gruplardan oluşan cihatçı militanlar arasında takas edildiğini ve genç kızların ülkelerine hamile olarak geri döndüklerini söyledi. Tunus İçişleri Bakanlığının 2013 Mart ayından bu yana Suriye’ye gitmek isteyen 6 bin Tunus vatandaşına çıkış izni vermediğini dile getiren Bakan Lütfi bin Ceddo, Tunuslu gençleri “cihat” yalanıyla Suriye’ye gönderen bir şebekeyi çökerttiklerini ve 86 kişiyi bu gerekçeyle gözaltına aldıklarını belirtti. Çıkış izni vermedikleri kişilerin hepsinin 35 yaş altında olduğuna dikkat çekti.”

Nisan ayında, dönemin Tunus Müftüsü Şeyh Osman Battıh da buna benzer bir açıklama yapmıştı. Battıh, 13 Tunuslu genç kızın “kandırılarak” Suriye’deki militanlara “seks hizmeti” vermek için bu ülkeye gittiklerini söylemişti. Tunus Müftüsü Şeyh Osman Battıh bunu, “bir tür fuhuş” olarak nitelendirmişti.

Geçtiğimiz Ağustos ayında kamu güvenlik hizmetinin başındaki Mustafa bin Ömer, ülkenin doğusunda El Kaide bağlantılı bir “seks cihadı” hücresini çökerttiklerini açıklamıştı. Üstelik bu defa açıklamalarının hedefinde Türkiye’de vardı: “Onlar (Kadınlar) evvela Libya’ya, sonra Türkiye’ye gönderiliyor ve Türkiye’den Suriye’ye ulaştırılıyorlar” deniyordu açıklamalarda. Bu iddiaya cevaben Türkiye’den herhangi bir karşı açıklama yapılmadı. ÖSO-El Kaide ve IŞİD militanlarının(!) ellerini kollarını sallaya sallaya girip çıktıkları, yalamaya dönen ülke sınırları ve örgütlere sağlanan lojistik destek (bizzat Yayladağ’da ÖSO’culara temin edilen kamp alanlarının) varlığı apaçık ortadayken bu iddialara şaşırmak ne yazık ki mümkün olmuyor. Bir süredir tartışıla gelen “Seks Cihadı” konusunda yeni iddialar dolaşmakta. Hepimizin de bildiği gibi IŞİD canilerinin Musul’un Sincar (Şengal) İlçesini ele geçirdikten sonra 500 Ezidiyi katlettiği ve 500 Ezidi kadını esir aldığı dünya gündemine oturmuştu. Sınırı geçerek bu topraklara yerleşen Ezidiler kaçırılan kadınlar için; Kimi esir alındı, kimi kuma olarak satıldı. Genç kızlarımız ise Arap yarımadasına götürüldü. Burada zenginlere 5 bin dolar gibi paraya satılmaya başlandı diyor.

Yine dünya gündemine bomba gibi düşen başka bir haber vardı; IŞİD’in, işgal ettiği çeşitli kentlerde esir aldığı, Türkmen, Şii, Ezidi, Hıristiyan ve Kürt kadınları köle pazarında satmaya başladığı ile ilgiliydi. (Yazıda kullandığımız fotoğraf da yine IŞID’ın kadın pazarıyla ilgili haberinin fotoğrafı olarak yayınlandı.)

Son günlerde bir iddia da Malezya İstihbarat Servisi tarafından ortaya atıldı. Ortaya atılan iddiada militanlara “Moral Sağlamak” İçin 3 Malezyalı kadının IŞİD’a katıldıklarıydı. 28 Ağustos’ta The Malaysian Insider sitesinde yayınlanan haber kısa zamanda bizim ülke medyasında da haber oldu. Fakat yetkililer yine sus pus.

Haberlerin ardı arkası kesilmiyor. Ajanslar “Suudi Arabistan’dan 15-16 yaşlarında yirmi uçak dolusu kadının seks cihadı için Suriye’ye gönderildiği”ni yazarken biz 15 yaşındaki Suudi Arabistanlı Ayşe’nin hikâyesini okuyoruz. (İnternette dolaşan bilgilere ve haberlere bakıldığında cihada katılanların yaşının 13’e kadar düştüğü görülmekte.)

Ayşe’nin, ÖSO ve El Nusracı 1000 tane militanla birlikte olduğu ve hamile kaldığı için ülkesine geri dönüş yaptığı yazılıp çiziliyor ve döndükten sonra ülkesinde kahraman gibi karşılandığı. Biz kaç kadının “Seks Cihadı”na katıldığını resmi olarak hiç bilemeyeceğiz. Türkiye’den kaç kadının katıldığını da ama son dönem Seks Cihadı’na katılmak için Suriye ve Irak’a geçmek isteyenler için Türkiye’nin en rahat geçiş noktası olduğu, o duruma getirildiği ortadadır. İşin gerçeği şu ki; bunlar iddia olmaktan çoktan çıktı herkesin bildiği fakat resmi yapılarca dillendirilmeyen konular. Tıpkı kafa kesen bu canilerin ellerini kollarını sallaya sallaya girdikleri ülke sınırları, tedavi oldukları ülke hastaneleri ve şehir merkezlerinde bulunan irtibat büroları kadar gerçek.

 

Peki Kadınlar Cihad El Nikah’a neden katılıyor?

Çoğu kaynaklar bu kadınların Suudi Arabistan’daki müftü Muhammed El- Arifi’nin “Cennet İçin Sevişin” fetvasından etkilenerek gittiği görüşünde. Fetva; Allah yolunda savaşan militanların ihtiyaçlarını karşılayan kadınların cennete gideceği ile ilgili. El-Arifi yayınladığı bir video ile bu açıklamayı reddediyor ve Şii İran yönetimi tarafından karalandığını söylüyor. Oysa Aynı El-Arifi, Mısır eski Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi savunması ve Suud başkanından muhalifleri desteklememesini talep ettiği bilinen bir gerçek.

* Kadınların pazardan muz alımını yasaklayan

* Kadınların denize girmesini yasaklayan

* Kız çocuklarının 9 yaşında evlenmeleri ve

* Ölen eşin cesediyle 8 saat sonrasına kadar cinsel ilişkiye girme ‘hakkını’ Anayasa’ya eklemeye çalışan

Mursi zihniyeti düşünüldüğünde Mursi destekçilerinden biri olan El-Arifi’nin “Cihadı El Nikah” gibi bir hareket için fetva vermiş olması çok akıl dışı değildir.

 Yine ÖSO-El-Kaide, El-Nusra ve IŞİD’li militanların(!) Suriye’de Lazikiye ve Rojava’ya Musul’da Sincar (Şengal)’a saldırırken ilk verdikleri fetvanın “Kürt ve Alevi kadınların cihadcılara helal olduğu”, “kadınların ve kız çocuklarının sünnet edileceği” fetvası daha çok yenidir. (Şu an dünya gündeminde olan örgütün IŞİD olması hiçbir şey değiştirmez. Bu örgütler biraz önceki örnekten de anlaşılacağı gibi aynı şeriatçı ideolojiden beslenip aynı emperyalistlere bağlıdırlar kordon bağıyla.)  “Seks Cihadı” bilinen bir gerçektir. Kafaca gayrı müsellah hale getirilmiş kadınlar gerek “Gönüllü olarak” gerek “Zorla” seks cihadının kölesi durumuna düşürülmüştür. Din adına, Müslümanlık adına bu cihadçıların Suriye, Irak, Afganistan vb. bölgelerde nasıl katliamlar yaptıkları ortadadır.

Şunu bir kez daha bilince çıkarmak gerekiyor ki; özellikle Ortadoğu coğrafyası için Laiklik tutunacak en önemli dallardan biridir. Kadınların kurtuluşu ve sağlıklı, ileri toplumların yaratılabilmesi için. Laiklik, “Kemalist” bir ilke olduğu iddiası ile reddeden kimi “Sol” yapıların ve din düşmanlığı ile ilişkilendiren kimi “İnançlı Müslümanlar”ın sandığı tarzda bir şey değildir. Laiklik; bilimin, sanatın, ifadenin özgürce gelişebileceği toplumun adıdır. Dört duvar arasına hapsedilmiş Kadının dünyaya açılan kapısıdır.

Sonuç olarak şunu söylemekte, kabartılandırmakta fayda görüyorum. Kadınlar toplumda egemen oldukları, söz sahibi oldukları Anaşahlık dönemlerinden sonra, erkek tarafından alt edildiğinden bugüne kadarki sınıflı toplum tarihi boyunca en korkunç ve en aşağılık uygulamalara maruz bırakılmıştır. Kimi zaman emperyalizmin vitrinlerini süsleyen bir cinsel meta, kimi zaman fabrikalarda işgücü sömürülen bir işçi, kimi zaman seks tacirlerinin elinde bir köle, kimi zaman eşi tarafından şiddet gören bir anne olmuştur. Kadının cinsiyet olarak bir kurtuluşu vardır elbet fakat bu kurtuluş sınıfsal kurtuluştan ayrı tutulamaz. Kadınların ulusal ve sınıfsal kurtuluş savaşlarındaki rolü yadsınamaz.

Ne diyordu Lenin?

Bütün kurtuluş hareketlerinin deneyimlerinden biliyoruz ki, bir devrimin başarısı, kadınların ona hangi ölçüde katıldığına bağlıdır. Tarih, kadınların cesaret ve inançlarının yarattığı binlerce güzellikle doludur.

1896 yılında, “Kadın ajitasyonu zordur, zahmetlidir, büyük feragatler, büyük özveriler ister, fakat bu özveriler zorunludur ve ödüllendirilecektir” derken Clara Zetkin, Kadınlar olanca sesleriyle haykırmaya başlamışlardı; Yaşamın olduğu her yerde savaşacağız, diye.

Biz biliyoruz ki her ne kadar dünya halkları binbir türlü gerici ideolojiyle afyonlansa da uyanıp, mücadele edecektir emperyalizm ve uşaklarıyla. Buna inancımız tamdır. Filistinli Devrimci Kadın Leyla Halid’in de dediği gibi; “Çiçeklerimizi koparabilirler ama baharın gelişini engelleyemezler!”

 Ortadoğu’da kadın olmanın ağırlığından ziyade güzelliklerini yaşayacağımız günlere inançla…

ETİKETLER: