Recep Tayyip Erdoğan üzerine alındı, açılan Ceza Davasında Halkın Kurtuluş Partisi Yönetici ve Üyeleri yargılanmadı yargıladı!
“İnsanların en alçağı, din kisvesi altında dünya menfaati sağlayandır”
Abdullah Bin Mübarek 736-797 (Hicri 118-181)
8 Şubat 2014 günü, yerel seçim öncesi, AKP tarafından o zaman başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımı ile İstanbul/Kartal’da bir miting düzenlendi.
Halkın Kurtuluş Partisi Kartal İlçe Örgütü’nün yeri, Recep Tayyip Erdoğan’ın geldiği ve kürsüye çıktığı alanın tam karşısındadır ve aylardır parti penceresinde 736-797 (Hicri 118-181) yılları arasında yaşamış olan Abdullah Bin Mübarek’e ait: “İnsanların en alçağı, din kisvesi altında dünya menfaati sağlayandır” özdeyişinin yazılı olduğu pankart asılıdır.
Mitingi düzenleyenler o gün bu pankarttan o kadar rahatsız olmuşlardır ki önce vinçlerle pankartı kapatmaya çalıştılar, ardından bizzat İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Parti binamıza gelerek savcının “gerekirse kapıyı kırarak içeri girin ve protesto edenleri getirin” talimatını tebliğ etti. Hemen ardından Halkın Kurtuluş Partisi Kartal İlçe Başkanımız, Mali Sekreterimiz ve İki Üyemizin içinde bulunduğu 4 kişi “devlet büyüklerine hakaret”ten ifadeleri alınmak üzere karakola götürüldü. İfadelerden sonra gözaltındaki arkadaşlarımız serbest bırakıldı ancak ardından dava açıldığı haberi geldi.
İddianamede “Recep Tayyip Erdoğan hakkında dinen kutsal sayılan değerlerden bahisle aşağılama kastıyla hareket ederek aleni hakaret suçunu işledikleri kanısına varılmıştır”, denilerek Yönetici ve Üyelerimiz hakkında dava açılmıştır. Davaya Recep Tayyip Erdoğan avukatları aracılığı ile mağdur sıfatıyla katılmak için müdahale talebinde bulunmuştur. Yani bu sözü üzerine alınarak, kendisine söylendiğini kabul ederek davaya katılmak istemiştir.
Bilindiği gibi Halkın Kurtuluş Partisi bu ülkede hiçbir muhalefet partisinin yapmadığını yapmakta ve en büyük işleri halkımızı “Allah’la Aldatmak” olan Tayyipgiller’in ve tüm sömürücülerin işledikleri suçlarla ilgili suç duyurularında bulunmakta, soruşturmaları ve davaları takip etmekte, gerekli itirazlarda bulunmakta vb. gibi birçok hukuki yolla da bu suç çetesi ile mücadele etmektedir. Ancak tüm bu suç duyurularına kayıtsız kalan Yargı, Tayyipgiller’in hukuk bürosu gibi çalışarak bunları kulak ardı etmekte, kovuşturmaya yer olmadığına karar vermekte fakat onlara karşı en ufak bir tepkiyi ise cezalandırmaktadır.
Yıllardır halkımızın temiz inancını sömürerek din tüccarlığının âlâsını yapanlar cezalandırılmazken buna karşı çıkanlar hem de 700’lü yıllarda söylenen bir söz üzerinden yargılanmaktadırlar. Tape’lerden hatırlanacaktır ki bu din bezirgânları hırsızlık yaparken bile, inşallah maşallah’ı, Allah’a emanet ol’u ağızlarından düşürmüyor, Allah’ı hırsızlıklarına alet ederek, bakara/makara diyerek halkımızın kutsal değerlerine en büyük aşağılamayı yapıyorlardı.
Konu ile ilgili 23.09.2014 tarihinde Anadolu 60. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 2014/432 E. No ile ilk duruşma görüldü.
Duruşmanın başında, kimlik tespitinin hemen ardından Kurtuluş Partili Hukukçular, pankartın doğrudan bir suç isnadı içermediğini, yasada devlet büyüklerine hakaret diye bir suç tipinin olmadığını, bu sözü suç isnadı olarak değerlendirenin İddia makamı olduğunu ve mağdur olduğunu iddia eden şahsın bu sözü üzerine alınmasını ciddiye alan iddia makamının olaya siyasi bir yaklaşım sergilediğinden bahisle İddianamenin reddi gerekirken kabul edilmesinin hatalı olduğunu belirttiler. Ortada isnat edilebilir suç olmadığını, anılan pankartı asma eyleminin bir suç olarak değerlendirilemeyeceğini dolayısıyla sanıklar hakkında Derhal Beraat Kararı verilmesini istediler.
Mahkeme bu talepleri reddederek, sanık savunmalarına ve tanık ifadelerine geçti. Yargılanan arkadaşlarımız ifadelerinde, bu pankartın Parti binalarında 1 yıldır asılı durduğunu ve bu sözün arkasında olduklarını belirttiler.
Daha sonra Recep Tayyip Erdoğan’ın avukatı müvekkilinin suçtan zarar gördüğünü ifade ederek davaya katılma talebinde bulundu.
Müdahale talebine karşı Avukatlar söz aldılar:
Recep Tayyip Erdoğan’ın anılan sözün içindeki isnatlardan hangisini üzerine aldığını açıklamasını istediler. Burada HKP’nin siyasi faaliyetinin onları canevinden vurduğu için yargılatmak istediğini söylediler.
Bu davada asıl olarak 700’lü yıllarda yaşadığı halde 1300 yıl sonra Abdullah Bin Mübarek’in yargılandığını belirterek, Mahkemenin Abdullah Bin Mübarek’e de tebligat gönderip göndermediğini sordular.
Bu davada yargılanan Abdullah Bin Mübarek’in dünya ve dünyalığa rağbet etmediğini, sözünün senet olduğunu ve kazancının hepsini fakirlere dağıttığını belirttiler.
Abdullah Bin Mübarek’in bu sözüne kimsenin itiraz edemeyeceğini ancak bu sözde kendini bulan kişinin itiraz edebileceğini belirterek, bu sözü üzerine alınarak Tayyip’in ve 1300 yıl önce söylenen bir söz nedeniyle böyle bir yargılama sürdürülerek savcının düştükleri komik ve acınası durumu önemsemediklerini, onlar için önemli olanın “ben ne yaparsam yapayım konuşma, eleştirme” tehdidini savurmak olduğunu belirttiler.
Bu davanın, yargının son yıllarda içine düşürüldüğü içler acısı durumu sergilediğini; bu dava yoluyla bizleri yıldıracaklarını sandıklarını, ancak bu tehdide karşı müvekkil Halkın Kurtuluş Partisi’ni yıldıramayacaklarını, zira bu Partinin “Vatan aşkını söylemekten korkar hale gelmektense ölmek yeğdir” diyen Hikmet Kıvılcımlı’nın devamcısı olduğunu belirttiler.
Tayyip’in yargıya bunca müdahalesiyle herkesi korkutma, sindirme ve o ölçüde de komikleşen saldırganlığına prim verilmeyerek Tayyip Erdoğan’ın Müdahale talebinin reddine karar verilmesini talep ettiler.
Mahkeme davayı, Recep Tayyip Erdoğan’ın davaya katılma talebini kabul ederek, Savcının mütalaasının alınması için 12.02.2015 tarihine erteledi.
Kartal’dan Kurtuluş Partililer