Sığır ve soya fasulyesi ithalatı rekor üstüne rekor kırıyor, halkımız ne yiyor, ne yiyemiyor?
Tarım Yazarı Ali Ekber Yıldırım, “Tarım Dünyası” adlı internet sitesinde yayımladığı son yazısında Eylül ayı ithalat verilerini değerlendirmiş.
Yazıya göre, “Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu (TGDF)”, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine dayanarak Eylül 2023 Dış Ticaret Bülteni’ni yayınlıyor. Bültende Eylül ayında sığır ithalatının yüzde 799 oranında arttığı ortaya konuyor. 2023 yılının ilk 9 ayında sığır ithalatına ödenen döviz 705,5 milyon dolar olurken sadece Eylül’de 126,8 milyon dolarlık ithalat yapıldığı belirtiliyor.
Şu artış oranına bakar mısınız?
Sığır ithalatında bir aylık artış yüzde 799 olmuş. Daha önce AKP’giller’in ısrarla kırmızı ette ithalatın önünü açmasının nedenlerine değinmiştik. AKP’giller sözde et fiyatlarını ucuzlatma bahanesiyle ithalatın önünü açıyorlar. Ancak gelin görün ki, bu ithalat eti ucuzlatmak bir yana daha da pahalı hale getiriyor. Dana kıymanın kg fiyatı 350 TL. Kuzu pirzolanın kg fiyatı 550 TL. Bakın sadece bu yılın 2023 yılında 126,8 milyon dolarlık paramız sığır ithalatı için harcanmış. Biz bu parayı kendi çiftçimize harcasaydık daha fazla miktarda sığır yetiştiremez miydik? Kırmızı etin fiyatını ucuzlatamaz mıydık?
Evet yapabilirdik. Ama AKP’giller yapmaz. Çünkü onlar sınıf karakteristikleri gereği emekçi halka da vatana da düşman.
Hayvancılığın temel girdisi olan yem hammaddesinin yüzde 45’ten fazlasını da ithal ediyoruz. İthalat demek dolar ve euro ile yani Türk lirasından 28-30 kat daha pahalı olan bir para birimi ile satın alma yapmak demek.
Açıklanan verilere göre, Eylül ayında en fazla ithal edilen ürünler 126,8 milyon dolar ile Sığır, 111,4 milyon dolar ile Buğday ve 108,5 milyon dolar ile Soya Fasulyesi olmuş. Çok açıkça görüldüğü gibi, buğday ambarı olan, bir zamanlar Avrupa’nın manavı ve kasabı olan ülkemiz artık kendi et ve buğday ihtiyacını dahi karşılayamaz hale getirilmiş. Bu ürünlerde dışa bağımlı hale getirilmiş.
Aynı dönemde Hayvan Yemi sektörü 4 milyar 312 milyon dolar ile en fazla ithalat yapan sektör oldu. Bu sektörün ardından en fazla ithalat yapan sektörler; Un (3 milyar 69 milyon dolar), Bitkisel Yağ (2 milyar 828 milyon dolar), Canlı Hayvan Ticareti (726 milyon dolar) ile Kakao ve Çikolata (597 milyon dolar) sektörleri olarak sıralandı.
Hayvan yemi sektörünün toplam ithalat içindeki payı yüzde 25,5 olurken, un sektörü yüzde 18,2 pay ile ikinci, bitkisel yağ sektörü yüzde 16,7 ile üçüncü ve canlı hayvan ticareti sektörü yüzde 4,3 ile dördüncü sırada yer aldı.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin bu en halk düşmanı, vatan düşmanı iktidarı; AKP’giller iktidarı ülkemizi hayvancılıkta da dışa bağımlı hale getirmiştir. Her geçen gün bunun dozu artarak devam etmektedir.
Köylümüz artan girdi maliyetleri karşısında ezilirken, üretimden çekilirken, kendi ürettiği hayvanı para etmezken, markette et ürünleri tüketicinin cebini yakmakta, halkımız et tüketememektedir. Emekçi Halkımızın parası ithal ürünlere akıtılmaktadır. Çocuklarımız et değil tahıl-ekmek ağırlıklı beslenmek zorunda kalmaktadır. Bu da çeşitli kurumlar tarafından yapılan araştırmaların ortaya koyduğu gibi, özellikle çocuklarımızın zihinsel ve bedensel gelişimlerini olumsuz etkilemektedir.
Yılın ilk 9 ayında 1 milyar 422,1 milyon dolar tutarında soya fasulyesi ve 1 milyar 99,6 milyon dolar tutarında ham ayçiçeği yağı ithal edildi. Soya fasulyesi ithalatı yaptığımız ülkeler arasında ilk sırayı 891,4 milyon dolar ile Brezilya alırken, bu ülkeyi 390,8 milyon dolar ile Ukrayna ve 116,3 milyon dolar ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD) takip etti.
Burada dikkat çeken bir diğer nokta da en fazla ithal edilen ürünlerden birinin soya fasulyesi olmasıdır.
Tarım ve Orman Bakanlığı Tarımsal Ekonomi ve Politika Geliştirme Enstitüsü Soya 2022 Ürün Raporu’na göre, günümüzde soya üretiminde lider olan ülkelerin başında %36’lık üretimle Brezilya gelmektedir. Brezilya’yı, %34’lük üretimle ABD, %12’lik üretimle Arjantin ve %5’lik üretimle Çin takip etmektedir. Bu ülkeler 2021/22 sezonunda gerçekleştirilen toplam soya üretiminin %87’sini gerçekleştirmiş bulunmaktadır. Soya, dünya bitkisel yağ üretiminde palmiye yağından sonra ikinci sırada gelmektedir. 2021/22 sezonunda dünyada gerçekleşen toplam bitkisel yağ üretiminin %33,8’ini soya yağı oluşturmuştur.
Raporda ayrıca, Türkiye’nin yağlık ve hayvan yemi için olmak üzere yüksek miktarlarda soya ithal ettiği ve 2021/22 sezonunda 2,95 milyon ton soya ithalatı gerçekleştiği de belirtiliyor.
Soyanın dünya genelinde yağlı tohum üretiminin yaklaşık %50’sini oluşturduğu, Türkiye’de 2021/2022 dönemi için bu oranın %4 olduğu söyleniyor.
En fazla ithal edilen ürünlerden olan soya fasulyesinin ithalatı için 108,5 milyon dolar harcandığını belirtmiştik. Namuslu Bilim İnsanı Osman Nuri Koçtürk, 1966’da kaleme aldığı “Gıda Emperyalizmi” aldı kitabında, ABD Emperyalistlerinin kendi üretim fazlası soya yağı için ülkemizi nasıl bir pazar haline getirmeye çalıştıklarını şöyle anlatır:
“Bir süre önce zeytinyağlarımızı dolar karşılığı ve oldukça yüksek fiyatlarla satın alan Avrupalı ve Amerikalı firmalar ile Türkiye’deki zeytinyağı üreticileri büyük gelirler sağlarlarken, halkımız mevcut fiyat şartları içinde hiç alışık olmadığı margarinleri yemeye ve Türkiye margarin sanayinin ilkel maddesi olarak bol soya yağı ithal etmeye başlamış bulunuyordu.”
Osman Hoca, bu durumun zeytinyağı üretimimizi de nasıl baltaladığını ve halkımızın margarin tüketimine alıştırıldığını, akabinde kalp ve damar hastalıklarının görülme sıklığının arttığını anlatır.
“Daha sonraki devrede Amerika bize devamlı olarak soya yağı satarken, zeytinyağlarımızı satın almamış ve başka memleketlere satışı da engellemek suretiyle zeytinciliğimizi tamamen mahvederek, Türkiye’yi devamlı bir soya yağı pazarı haline getirmek istemiştir. Çeşitli gerçeğe aykırı reklâmlarla Türk mutfağına yerleştirilen margarinler, kültür anlamı içinde mütalaa ettiğimiz beslenme kalıplarımızı alt üst etmiş ve mahalli üretim imkânlarını baltalamış bulunuyordu.
“Önceleri soya yağını hidrojenleyerek bol miktarda kullanmakta olan Birleşik Amerika’da her yıl kalp ve damar hastalıklarından 750.000 kişi ölmekteydi. Bu miktar çok korktuğumuz kanser ile amansız bir hastalık olan tüberkülozdan ölenlerin iki misline ulaşınca, Amerikan sağlık kuruluşları kalp ve damar hastalıklarının yapıcı sebepleri üzerinde geniş incelemelere giriştiler ve sonunda, karşılarında yapıcı sebep olarak hayvansal sert yağlarla margarinleri buldular. Bu gerçeğin Amerika ve Avrupa toplumu tarafından öğrenilmiş olması soya yağı satış imkânlarına çok kötü etkiler yapmış bulunuyordu. Bundan sonra Amerikalı soya yağı satıcıları, Türkiye, Mısır, Pakistan gibi bu gerçeği iyi bilmeyen toplumlara yönelmişler ve bu memleketleri bir soya pazarı haline getirirken, Türkiye’nin elinde bulunan nefis zeytinyağlarını da Avrupa ve Amerika pazarlarına kaydırmışlardır. Türk halkının plan gereğince her yıl %12 nispetinde artan miktarda soya yağı kullanmasının, sadece büyük şehirlerde yaşayan insanların sağlığına yaptığı kötü etkiler ve kalp damar hastalıklarından ölen insan sayısındaki artış 20 Ekim 1964 günlü Yeni Gazete’de açıklanmış bulunmaktadır. En son yayınlar, kalpten ölümün diğer ölümlere oranla %21 olduğunu gösteriyor.” Yeni Sömürgecilik Açısından Gıda Emperyalizmi, Osman Nuri Koçtürk.
ABD-AB Emperyalistleri kendilerine uşaklık eden iktidarların da sayesinde on yıllar öncesinden geleceğe yönelik sömürü planlarını yapıyorlar ve uygulamaya koyuyorlar.
Ülkemizi dışa bağımlılıktan kurtaracak, başta çocuklarımız olmak üzere halkımızı ucuz ve güvenli gıdaya kavuşturacak olan da Demokratik Halk İktidarıdır. Eninde sonunda kuracağız.