Site rengi

Tasarım

Tayyipgiller’den Milyar Ali cephesini oluşturan “Beş Benzemez” Hafız

03.07.2019
564
A+
A-

İşte insan düşmanı, asalak, vurguncu Antika Tefeci-Bezirgân Sermaye Sınıfının, Tayyipgiller’den İBB Başkan Adayı Milyar Ali’nin “beş benzemez” destekçisi…

Bunların ası, Kaçak Saraylı Hafız ve avanesidir.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 25 yıldan bu yana bunların çiftliğiydi. İstanbul Halkının alınterinden gasp edilen paraları, bu aracı kullanarak har vurup harman savurdular gönüllerince. Yaptıkları vurgunların, soygunların, yolsuzlukların haddi hesabı bilinmez. O sebeple de ne olursa olsun burayı elimizden çıkarmayalım, kaçırmayalım, hesabı içindedirler.

Bütün kanunları, vicdanı ve ahlâkı ayaklar altına alarak 31 Mart Seçimlerinin galibi olan Ekrem İmamoğlu’nun mazbatasını zorla elinden aldırtmışlardır, yandaş hukuk bürolarından biri haline getirdikleri YSK aracıyla.

Yarın yapılacak seçimler için de, bugüne dek yapmadıkları kanunsuzluk bırakmamışlardır. Milyar Ali, hiçbir sıfatı olmamasına rağmen hâlâ Çankaya Köşkü’nde oturmakta, devletin milyonluk lüks arabalarıyla dolaşarak seçim propagandası yapmaktadır.

Devletin valileri, kaymakamları ve şu anki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını yürütmekte olan Vali, doğrudan Milyar Ali’nin seçim ekibinin içindedir. Seçim çalışması yapmaktadırlar.

Şu anda bile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı imzasıyla binlerce bilboard donatılmıştır, üzerinde; “İstanbul’a hizmet israf değildir”, yazan afişlerle.

Oysa bunlar 17 yıldan beri İstanbul Halkına değil, sadece Tayyipgiller avanesine, onların aile yakınlarına, eşine dostuna, yandaş Parababalarına, müteahhitlerine, medyasına ve sözde vakıflarına hizmet etmişlerdir yalnızca. İstanbul Halkınaysa ihanet…

Ama işte bunlar sınıf karakteristikleri gereği böyledirler. İnsani ve vicdani değerler taşımazlar bunlar. Hak hukuk, ahlâk bilmezler. Hep söyleyegeldiğimiz gibi, bunların tamamının tapındığı biricik Tanrı, Para Tanrısı’dır. Ne İslam’ın Allah’ına inanırlar, ne Hz. Muhammed’in Kur’an’ına ve sünnetine. Peygamberden ve Kur’an’dan söz etmeleri, sadece halkı Allah’la aldatmaya yöneliktir…

Din iman nutuklarıyla, durup dinlenmeden din alıp satarlar. Saf, cahil ve bilinçsiz halkımızın temiz dinsel duygularını, inançlarını acımasızca istismar ederler-sömürürler. Dolayısıyla da, onların zihinlerini hasara uğratıp iradelerini felç ederler. Meczuplaştırırlar yani. Ondan sonra da, mezbaha yolunda sürüklenen zavallı sürüler gibi bunların peşine takılır insanlarımız.

Tarihte MÖ. 4000 yıllarında ortaya çıkan bu sömürücü, insan düşmanı sınıf, işte böylesine acımasız, vicdansız, hak hukuk, adalet bilmez, tanımaz insanlardan oluşur.

AKP’giller de o sınıfın siyasi plandaki temsilcileridir, sözcüleridir, savunucularıdır.

Gelelim bunların iki numaralı elemanı, CIA yönetimindeki Kontrgerilla’nın Türkiye’deki siyasi parti görünümü altında faaliyet gösteren paramiliter örgütü, Devlet Bahçeli liderliğindeki MHP’ye…

Bu Kontrgerilla örgütü de saf, cahil insanlarımızın milliyetçi duygularını istismar ederek, bozup fesada uğratarak, iradelerini yok eder. Onları peşine takar, onlara acımasız kanlı cinayetler işletir, katliamlar yaptırır ve CIA’nın hizmetine sunar.

Bu sözde siyasi partini şefi, bilindiği gibi, Tayyipgiller’in elinde kaset tutsağıdır aynı zamanda da. Hatırlanacaktır; bir zamanlar Tayyip ve Bahçeli birbirlerine ağza alınmayacak küfür ve hakaretlerle saldırıyorlardı. O günlerde Tayyipgiller, bunun kasedini ellerine geçirdiler. Ve Bahçeli Efendi’ye ilk sinyali, Tayyip’in eski metin yazarlarından ve milletvekillerinden Aydın Ünal çaktı.

Dedi ki:

“Partimize ağzından köpükler saçarak saldıran Devlet Bahçeli’nin o köpükleri itinayla yalayıp yutacağı yeni bir sürece giriyoruz.”

Ardından ikinci sinyali Tayyip’in bizzat kendisi gönderdi. Zafer kazanmış komutan edasıyla, o da, sırıtarak şöyle dedi:

“Bahçeli! Esip gürlüyorsun, bizlere hakaretler ediyorsun. Bak, bir zamanlar bize saldıran milletvekillerin vardı, yöneticilerin vardı, onların kasedi çıktı. Bir anda ortadan yok oldular. Dikkat et, senin de kasedin çıkabilir!”

Bahçeli sinyali almıştı. Anında 180 derecelik bir dönüşle Tayyipgiller safına doğru ilerlemeye başladı. Sözde Anayasa Referandumu’nda; “Bir oyum var, onu da EVET şeklinde vereceğim.”, diyerek Tayyip’in emrine ve hizmetine gireceğini netçe ortaya koydu.

O günden bu yana da artık, hepimizin tanık olduğu gibi, “kraldan fazla kralcı”yı oynamaktadır…

O, tutsak artık. Tayyip’in her emrini ve buyruğunu itirazsız yerine getirmeye mecbur va mahkum…

Gelelim, üç numaralı Milyar Ali’ciye…

Bu da, bilindiği gibi, CIA yönetimindeki Amerikancı burjuva Kürt Hareketi’nin İmralı’daki “Serok”u Abdullah Öcalan’dır.

Ne demişti daha öncesinde Öcalan?

“AKP’ye iktidarı altın tepsi içinde biz sunduk.”

“Anayasa Referandumu’nda Tayyip yıkılıyordu, biz kurtardık.”

“Gezi Eylemlerinde yıkılıyordu AKP iktidarı, onu biz kurtardık.”

“17-25 Aralık’ta yıkılıyordu, biz kurtardık.”

“AKP’yi 10 yıldır ayakta tutan benim.”

Ve işte böylesine kıdemli, deneyimli olununca, biz, Tayyipgiller’in 23 Haziran’a yaklaşan günlerde yeniden Öcalan’a gideceğini, onunla pazarlık yapıp anlaşacağını ve ona, kendilerini kazandırtacak bir muhtevaya sahip bir mektup yazdırtıp yayınlatacağını biliyorduk.

Ve yoldaşlarımızla da paylaşmıştık kaç kez bu düşüncemizi, bu öngörümüzü. İşte gerçekleşti…

Öcalan, karşılığında ne aldıysa artık, orasını tam bilemiyoruz. Bu, ev hapsine çıkma da olabilir, onun açısından daha büyük kazanımlar da olabilir.

Ne diyor o mektupta Öcalan?

“23 Haziran’da Milyar Ali ve İmamoğlu arasında bir seçim yapmayın. Tarafsız kalın.”

Bu ne anlama gelir?

“Açıkça ve kesince Milyar Ali’yi kazandırtın!”. demiş olmak anlamına gelir.

Öcalan’ın bu tutum ve buyruğunun ne denli etkili olacağı yarın görülecektir.

Yine bilindiği gibi, başta Demirtaş gelmek üzere HDP Yönetimi ve Kandil, bu konuda Öcalan’a sırtlarını dönmüş durumdadırlar. PKK Tarihinde ilk kez olmak üzere Öcalan, açık ve net biçimde Kandil ve HDP tarafından çizilmiş olmaktadır, madara edilmiş olmaktadır.

Besbelli ki bu acımasız, vicdan ve merhametten yoksun bu nobran kişilik, artık PKK ve HDP saflarında da pek itibar görmemektedir, taşımamaktadır.

Gelelim dört numaralı Milyar Ali taraftarına…

Bu da, Usta’mız Hikmet Kıvılcımlı’nın ta 1970’te alnına “CIA Sosyalisti” damgası vurarak ne mal olduğunu ortaya çıkardığı “Bin Kalıplılar” dergahının şefi Doğu Perinçek ve PDA avanesinin İşçi Partisi’dir; bir yavuz hırsız el çabukluğu ve utanmazlığıyla Usta’mızın partisinin adını gasp ederek kullanan, bugünkü bilinen adıyla “Vatan Partisi”dir.

Bu da “Bin Kalıplılar” adlı 617 sayfalık ders kitabı ebadındaki eserimizde hemen bütün yönleriyle ortaya koyduğumuz insan sefaletlerinden oluşan bir harekettir.

Ne diyor bunlar da?

“Biz bağımsız aday çıkaracağız.”

Ama aynı zamanda da ne diyorlar?

“Tayyip vatan savaşı yapıyor. Biz Tayyip’i destekliyoruz. Biz onun yanındayız, biz onunla aynı gemideyiz.”

Kim iktidardaysa onun yalamalığını yapmak bunların en önemli karakteristiklerindendir. Aslında acınacak düzeydeki sefaletlerdir bunlar…

Gelelim beş numaralı Milyar Ali yandaşlarına…

Bunlar da küçükburjuva sol hareketin temsilcilerinden oluşan bir grupçuktur. Kadıköy Nazım Kültür Merkezi ve oradaki, adını “Güneşin Sofrası” koydukları meyhaneyi merkez üsleri edinen bu zavallı küçükburjuva insancıklarımız da cehaletlerine, yüreksizliklerine, özetçe çapsızlıklarına bakmadan, kendilerini geçmişteki Türkiye Komünist Partisi’nin devamcıları saymaktadırlar.

Onların bu tutumu da, daha önce belirttiğimiz gibi, büyük bir utanmazlık, sahtekârlık, özetçe ahlâksızlıktır. İdeolojice ve kadroca hiçbir ilgilerinin olmadığı, Tarihteki bu hareketin adını hırsızlayarak kullanmak ve kendilerini onların devamcısı gibi göstermek, devrimci namusa ve ahlâka sahip olan kişilere asla yakışmaz, uymaz.

Türkiye’nin sınıf ilişki ve çelişkilerini, geçmişini, Tarihini zerre miktarda olsun bilmeyen bu zavallılar grubu, bugün dolaylı biçimde de olsa; “Sandığa gitmeyeceğiz.”, diyerek AKP’giller’in Milyar Ali’sine yandan çarklı destek atmış olmaktadırlar.

Dikkat edersek; Abdullah Öcalan’ın mektuptaki mesajıyla Yeni Sahte TKP’nin mesajı, sonuç itibarıyla aynıdır.

Hayat işte böyle gariptir, arkadaşlar…

Devrimci ahlâktan, siyasi bilinçten ve gerçek devrimci teoriden yoksun olursanız, savrulur gidersiniz. Ve bir de bakmışsınız ki bir din devleti inşa etmeye çabalayan, Laiklik ve Kuvayimilliye düşmanı Tayyipgiller’in ve Milyar Ali’nin destekçileri arasında bulmuşsunuz kendinizi.

Daha önce de belirttiğimiz gibi, kolay değildir, “insan kalmak” da, devrimci olmak da, devrimci kalmak da ve devrim yapmak da…

Hatırlanacağı gibi, biz, geçen 7 Mayıs’ta yaptığımız açıklamada CHP adayı Ekrem İmamoğlu’na oy vereceğimizi açık ve kesin bir ifadeyle ortaya koymuştuk, ilan etmiştik…

10 Mayıs tarihli yazımızda da, bu tutumumuzun gerekçesini ya da sebebini ayrıntılıca belirtmiştik. İlgi duyan arkadaşlar bu tarihli yazılarımızı okuyabilirler.

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

22 Haziran 2019