Site rengi

Tasarım

Ağustos ayı enflasyon verileri açıklandı: Üretici de Tüketici de kan ağlamaya devam ediyor

13.09.2024
272
A+
A-

Sema Kıvılcım

TÜİK Ağustos 2024 enflasyon verilerini açıkladı. TÜİK’e göre yıllık enflasyon yüzde 51,97 iken, ENAG (Enflasyon Araştırma Grubu)’na göre ise yüzde 90,35 olarak gerçekleşti. AKP’giller’in tüketiciyi kandırmak için istatistiki veriler üretme kurumu olan TÜİK’in açıkladığı oranlar halkımızın değil ama AKP’giller’in ithal bakanı Mehmet Şimşek’in yüzünü güldürüyor.

Şimşek, Ağustos ayı enflasyon verilerine yönelik sosyal medya açıklamasında, aylık enflasyonun Ağustos ayında yüzde 2,5, yönetilen-yönlendirilen fiyatlar hariç ise yüzde 1,4 olarak gerçekleştiğini belirtti. Aylık gıda enflasyonunun ise 4 yıl sonra negatif olduğunu vurgulayan Şimşek “dezenflasyon belirginleşiyor. Yıllık enflasyon son 3 ayda 23,5 puan gerileyerek yüzde 52 gerçekleşti” dedi. Adam uçuyor. Bakan maaşı ve milletvekili emekli aylığı son zamlarla toplamda 8 bin 891 dolara yani 293 bin 403 liraya ulaşan İngiliz Mehmet lakaplı Mehmet Şimşek, Emekçi Halkımıza yönelik kemer sıkma politikası uygularken diğer tüm AKP’giller avenesi gibi kendine gelince muslukları sonuna kadar açıyor.

AKP’giller mensuplarının maaşları gelirlerinin görünen yüzü. Onlara en yakın isimlerden Ali Yeşildağ, AKP’giller için “dünyanın en büyük hırsızlık, yolsuzluk şebekesidir, örgütüdür” demiştir. Demek ki görünmeyen gelirlerin haddi hesabı yok bunlarda.

Tüketicinin yaşayarak hissettiği enflasyon oranı elbette ENAG’ın enflasyon oranına daha yakın. DİSK-AR’ın  TÜİK verilerinden yararlanarak yaptığı hesaplamaya göre emeklilerde gıda enflasyonu yüzde 61,9 oldu. En yoksul yüzde 20’lik gelir grubunun gıda enflasyonu da yüzde 79,7 olarak gerçekleşti.

Yüksek gelir gruplarının daha düşük gıda enflasyonu hissettiği görülüyor. En yüksek gelir grubunun gıda enflasyonu yüzde 31,6‘da kaldı. Yani Emekçi Halkımız enflasyonu daha fazla hissederken, Parababaları daha az hissediyor.

Önceki yıllarda yaz mevsimi bolluk mevsimiydi, Sebze ve meyvelerin bollaşmasıyla birlikte Haziran, Temmuz ve Ağustos’ta gıda enflasyonu ve buna bağlı olarak genel enflasyon da en düşük seviyede gerçekleşirdi. Şimdilerde yaz döneminde fiyatların düşmesi bir yana daha da yükseliyor. Üretici “ürünümü satamıyorum, zarar ediyorum” derken, tüketici “çok pahalı alamıyorum” diye şikâyet ediyor. İşte domates üreticileri, kavun karpuz üreticileri isyandalar. Kendiliklerinden eylemler düzenliyorlar, kan ağlıyorlar çünkü. Tarladaki ürünlerini dahi toplatamıyorlar. Toplatma maliyetini karşılayamadıkları için ürünlerini tarlada çürümeye bırakıyorlar. Tüketiciler ise bol bol sebze meyve yememiz gereken bir dönemde, 20-25 liradan aşağıya domates bulamıyor. Yaz meyvelerinin kilosu 70 liradan başlıyor.

Tarım Yazarı Ali Ekber Yıldırım 8 Ağustos 2024 tarihli yazısında, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın verilerine göre, Türkiye’nin tarımsal hasılada Avrupa’da ilk sırada, dünyada ilk 10 ülke arasında olduğunu belirtiyor. Yaş sebze ve meyve üretiminde dünyada ilk 5 ülke arasında olan Türkiye, fındık, üzüm, incir, kiraz, kayısı gibi ürünlerde hem üretimde hem de ihracatta lider konumunda. En çok gündem olan domateste üretimde dünya üçüncüsü. Hayvancılıkta da Türkiye sığır varlığında, küçükbaş hayvancılıkta Avrupa lideri.

Fakat aynı Türkiye ne hikmetse gıda enflasyonunda da Avrupa birincisi. Dünya’da gıda enflasyonunda ilk 5 ülke arasında. Avrupa ülkelerindeki yıllık enflasyon Türkiye’de aylık olarak yaşanıyor. Madem Tarım Bakanlığı üretimin bolluğunu dilinden düşüremiyor, bu bolluk karşısında nasıl oluyor da fiyatlar bu kadar yükseliyor?

En önemli sebep girdi maliyetleri.  Türkiye tarımsal üretimde kullandığı girdilerde (mazot, gübre, zirai ilaç, tohum vb.) büyük oranda dışa bağımlı. Hayvancılığın en önemli girdilerinden olan yemin hammaddesinin yüzde 50-60’ı da ithal ediliyor. Yani yemde de dışa bağımlıyız. Haliyle bu girdiler döviz ile alınıyor. AKP’giller tarafından Türk Lirası dolar ve euro karşısında kuşa çevrildiği için döviz arttıkça bu girdilerin fiyatı artıyor. Fakat çiftçinin ürettiği ürünün fiyatı aynı oranda artmıyor. Yüksek girdi maliyetleri nedeniyle çiftçi pahalıya üretmek zorunda kalıyor. Buna rağmen çiftçinin ürünlerine AKP’giller’in kurumları tarafından biçilen alım değerleri düşük tutuluyor. Maliyetleri karşılamaya yetmiyor. Maliyete rağmen fiyat düşük olunca çiftçi para kazanamıyor, üretimden çekiliyor, üretim azalıyor. Üretim azalınca da fiyatlar kaçınılmazca artıyor.

Plansız üretim de bir başka sorun. Bu sene ektiği üründen para kazanamayan çiftçi seneye para eder umuduyla başka ürünlere yöneliyor. Tamamen plansız bir tarımsal üretim sistemi içinde bir önceki yılın ürün fiyatına bakarak üretime karar verildiği için ürün arzında önemli dengesizlikler yaşanıyor. Çiftçinin ürettiği ürün yine değer kaybediyor.

Gıda fiyatlarının yüksek olmasının bir başka sebebi de; tarımsal desteklerin yetersiz olması. Ali Ekber Yıldırım’ın verdiği bilgiye göre, 2006 yılında kabul edilen Tarım Yasası’na göre tarımsal desteklemeye ayrılacak bütçe Gayri Safi Milli Hasıla’nın en az yüzde 1’i kadar olacak hükmüne rağmen geçen 18 yılın hiçbirinde buna uyulmadı. Destekler çok geç açıklanıyor ve çok geç ödeniyor. Ve elbette çok düşük kalıyor. Çiftçinin ne maliyetlerini karşılamasına ne de Avrupa ve diğer ülkelerde üretilen ürünlerle rekabet etmesine olanak vermiyor.

Köylümüzün kooperatif çatısı altında örgütlenmesi çok yetersiz olduğu için köylü-üretici ürettiği ürünün hem satışında hem de fiyatın belirlenmesinde söz sahibi değil. Etkili ve üreticinin ürününü değerlendirebilen kooperatif, birlik sayısı çok az. Hal böyle olunca köylü ürününü yok pahasına tüccara ya da anlaşmalı olduğu büyük marketlere vermek zorunda kalıyor. Üretici ürününü çok düşük ücretlere satarken tüketici aynı ürünü pahalıya almak zorunda kalıyor. Kazanan, üretici ile tüketici arasındaki bu aracılar, tüccarlar ve büyük zincir marketler oluyor.

Yukarıda bahsettiğimiz gibi, tarımsal faaliyetlerin önemli bir girdisi olan mazot fiyatları aynı zamanda üretilen ürünlerin nakliyesinde de belirleyici oluyor. Yaş sebze ve meyvede fire ve kayıp oranları çok yüksek. Yaş meyve ve sebzede ürünün yüzde 25-30’u daha pazara ulaşmadan telef oluyor. Bazı ürünlerde bu yüzde 50’yi buluyor. Bu yüzden toplanan ürünlerin hızla pazarlara ulaştırılması gerekiyor. Ancak yüksek mazot fiyatları yüzünden bu da köylülerimiz için önemli bir sorun haline geliyor.

AKP’giller iktidara geldikleri günden bu yana köylümüzü mahvetmek için ne gerekiyorsa yaptılar. Ürünlerin fiyatı artınca da ithalat yaparak sorunu çözeceklerini iddia ettiler. Köylümüzü hepten tarumar ettiler.

Üreticiyi üretemiyoruz, maliyetlerimizi dahi karşılayamıyoruz, yaşayamıyoruz diye inim inim inleten de, tüketiciyi ateş pahası gıda fiyatlarıyla açlığa mahkûm eden de hep bu ABD-AB yapımı AKP’giller İktidarı.

Bundan kurtulmadığımız sürece köylümüz perişan olmaya, halkımız açlıkla boğuşmaya mahkûm ne yazık ki…