Site rengi

Tasarım

Taliban Afganistan’ında Şeriatın kuşattığı kadınlar: yüzleri yok, sesleri yok, hayatta olsalar da yaşam hakları yok!

13.09.2024
351
A+
A-

Prof. Dr. Özler Çakır

Dünya halklarının başdüşmanı ABD Emperyalist Haydudu, kendi emperyalist çıkarları için Ortadoğu coğrafyasındaki ülkeleri “Yeşil Kuşak, Ilımlı İslam, BOP, GOP” hain planlarıyla Ortaçağcı Din Devletlerine dönüştürmektedir.  Bu nedenle İslam ülkelerinden devşirdiği Muaviye-Yezid Dincisi Ortaçağcı-Şeriatçı meczupları CIA-Pentagon Dincileri haline getirerek Taliban’ı, El Kaide’yi, El Nusra’yı, IŞİD’i yarattı.

İnsan Soyunun Başdüşmanı” ABD Emperyalist Çakalı neden Ortadoğu coğrafyasında Ortaçağcı Din Devletleri oluşturmak ister?

Yanıt çok açık: Laikliğin olmadığı yerde, bilimsel düşünce ve davranışın esamisi okunmaz. İnsanlar, dini dogmaların, skolastik düşüncenin esiri olurlar. Bu nedenle akıllarını özgürce kullanamaz, düşünemez, sorgulayamaz hale gelirler. Bilimin, bilimsel düşüncenin ortadan kaldırıldığı, müziğin, sanatın, sporun yasaklanarak insanların sosyal yaşamdan, gerçek hayattan koparıldığı, her türlü üretimin durduğu bir ortamda emperyalist çakallar, halkları rahatça boyunduruk altına alarak sömürü düzenlerini pervasızca sürdürebilirler.

Bugün bu durumun en acı örnekleri Taliban Afganistan’ında yaşanmakta. Muaviye-Yezid İslamı’nı ve onun düzeni olan Şeriatı yaşayan Afganistan’da toplum, 1400 yıl öncesinin köleci Arap toplumunun yasalarına, kurallarına göre yönetiliyor. Böylesi bir toplum düzeninde en büyük acıları çekenler ise yine kadınlar ve kız çocukları oluyor. Çünkü Şeriat yasaları insanlığın yarısı olan kadınları erkeğin cinsel zevklerini doyuran, çocuk doğuran, mutfak ile yatak odası arasına hapsolmuş köleler, cariyeler haline getiriyor. Onlara kara çarşaflar, burkalar altında gün yüzü göstermiyor, okumalarını, çalışmalarını yasaklıyor. En temel insani haklarını kullanmak bile haram sayılıp işkence, şiddet ve ölümle cezalandırılıyorlar.

Taliban Afganistan’ında kadınlara ve kız çocuklarına getirilen kimi yasakları tarihler itibarı ile şöyle bir anımsayalım:

18 Eylül 2021: Kız çocuklarına 6. sınıftan (ortaöğretim) itibaren eğitim yasaklandı.

23 Aralık 2021: (Erkek) Şoförlere, “İslam’a uygun takılmış hicab” giymeyen ya da yanında aileden bir erkek olmayan kadınları, 72 kilometreden uzağa götürmeleri yasaklandı.

27 Mart 2022: Kadın ve kız çocuklarının parklara girmesi kısıtlandı, kadınlara yanında erkek olmadan iç ve dış hat uçuşlar yasaklandı.

7 Mayıs 2022: Kadınların uygun bir hicab ile tercihen bir burka giyerek dışarı çıkması veya sebepsiz yere evden çıkmaması zorunlu tutuldu.

21 Mayıs 2022: Kadın televizyon sunucularının yüzlerini kapatması zorunlu tutuldu.

1 Haziran 2022: Dördüncü ve altıncı sınıf arası tüm kız çocuklarının okulda yüzlerini kapatması istendi.

23 Ağustos 2022: Kadın hükümet görevlilerinin evlerinde kalmaları zorunlu tutuldu.

10 Kasım 2022: Kadınların spor salonlarını kullanması yasaklandı.

20 Aralık 2022: Kadınların üniversiteye gitmesi bir sonraki bildiriye kadar askıya alındı.

22 Aralık 2022: Kadınlara ve kız çocuklarına, 6. sınıftan itibaren tüm eğitimler yasaklandı.

Ağustos 2023: 10 yaşından büyük kız çocuklarının okula gitmesi bazı bölgelerde yasaklandı. (https://www.bbc.com/turkce/articles/clewep33pqwo)

Özetlemek gerekirse, bugün Afganistan’da kadınların ve kız çocuklarının ülke genelinde üniversite de dahil olmak üzere 12 yaşından sonra eğitim alması yasak. Çoğu bölgede, yanlarında eşleri ya da yakın erkek akrabaları olmadan bırakın seyahat edebilmeyi, evlerinden dışarı çıkabilmeleri bile yasak. Yıllarca uğrunda mücadele ettikleri kazanımları olan “Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılmasına Dair Kanun” da yok edilmiş durumda. Ve var olan söz konusu baskı ve şeriatçı yasaklamalar kadına yönelik şiddeti olağan hale getiriyor, azdırıyor.

Şeriat yasalarının en keskin uygulayıcısı olan Taliban’ı, yukarıda anımsattığımız kadını hiçleştiren kadın düşmanı politikaları kesmiyor tabiî.

28 Ağustos tarihli medyaya yansıyan ve Taliban’ın “erdemli olmayı teşvik etmeyi ve ahlaksızlığın ortadan kaldırılmasını” amaçladığı son yasakları yine kadını vuruyor. Bu eli kanlı Muaviye-Yezid Dincileri, Medine İslamı’nın[1] kadınları aşağılayan, ezen, düşmanlaştırıp, şeytanlaştıran, onlara cehennem azabı yaşatan bakış açısını 21.Yüzyıl’da ahlâk diye sunuyor topluma.

Yasa, kadınların yüzlerini ve bedenlerini, “erkekleri günaha ve kötülüğe sürüklememek için” nasıl tamamen örtmeleri gerektiğini tanımlarken, seslerinin duyulmasını bile günah sayıyor:

* Bir kadın bedenini tamamen örtmelidir.

* Bir kadın “günaha sürüklememek” için yüzünü örtmelidir.

* Bir kadının sesi “avret” kapsamında değerlendirilir ve toplum içinde duyulmamalıdır. (Arapça avret kelimesi, örtülmesi gereken vücut kısımlarını ifade eder. Vücutta dinen örtülmesi gereken ve başkasının bakması haram olan yerleri ifade eden bir fıkıh terimi).

* Kadınlar ayrıca evlerinin içinde bile şarkı söylerken veya yüksek sesle kitap okurken duyulmamalıdır.

* Kadınların kıyafetleri ince, kısa veya dar olmamalıdır.

* Kadınlar, kan veya evlilik bağıyla bağlı olmadıkları erkeklerden bedenlerini ve yüzlerini gizlemelidir.

* Erkeklerin kadınların bedenlerine ve yüzlerine bakmaları da yasaktır ve aynı şey yetişkin kadınların erkeklere bakması için de geçerlidir.

Yani kadınların evlerinin dışında yüzlerini göstermesi tamamen yasaklanıyor, seslerinin duyulması da “ahlâksızlık” olarak tanımlanırken, yetişkin kadınlara zorunlu olarak evinden ayrıldığında sesini, yüzünü ve vücudunu gizleme zorunluluğu getiriliyor.

Aslında 2022 yılından bu yana kararnameler ile uygulanan bu yasaklar, bu biçimiyle resmiyet kazanmış oluyor. (https://t24.com.tr/haber/taliban-dan-yeni-yasaklar-kadinlarin-sesi-sokakta-duyulamayacak,1181429#google_vignette)

Tüm bunları yaşayan Afgan kadınları “Hayattayız ama yaşamıyoruz” diye isyan ediyorlar. (https://www.bbc.com/turkce/articles/clewep33pqwo)

Tabiî Taliban Afganistan’ında kadınlara yaşatılan eza, cefa, uğradıkları zulüm, yaşadıkları cehennem hayatı bununla bitmiyor. En temel insanlık haklarından olan sağlık ve annelik hakkından da mahrum yaşıyorlar.

Afganistan’da hamile kadınlar, birçok sağlık tesisi ve doğumevinin kapanmasıyla birlikte, sağlık hizmetlerine erişimde sorun yaşıyor. Ülkede pek çok kadın, hamilelik sırasında önerilen en az dört kez doktora muayene olmayı gerçekleştiremiyor.

UNICEF raporunda, Afganistan’ın bebek, çocuk ya da anne olmak için dünyanın en tehlikeli yerlerinden biri olmaya devam ettiği belirtiliyor. Taliban’ın getirdiği sosyal kısıtlamalar nedeniyle sağlık çalışanları seyahat etmekten korkuyorlar. Kadın doktor ve hemşire bulmak giderek zorlaşırken, uzmanlaşmış hastanelere erişim de kadınlar için neredeyse imkânsız hale geliyor. Evde doğum yapmak için ebe bile bulamıyor Afgan kadınları.

Kadınların eğitim görmesi yasaklanırsa, kadınlar çalıştırılmazsa, kadın doktor, kadın sağlık personeli bulabilmek mümkün olur mu hiç?

Dolayısı ile Afganistan’da gebe kalmak demek ya kendisinin ya da bebeğinin ölümünü beklemek anlamına geliyor kadınların çoğu için. Bu korkuyla ve acılar çekerek geçiriyorlar gebelik süreçlerini. Kadınlar, Muaviye-Yezid İslamı’nın, Şeriatın, kadına bakış açısının üzerlerinde yarattığı travmayı; “İkinci bebeğimin doğumunun benim ya da bebeğimin ölümüne neden olmasından korkuyorum”, “Ne zaman bir çocuk kaybetsem, hafızamın yarısını kaybetmiş gibi hissediyorum. Saçlarımın yarısını kaybettim. Her çocuk kaybında ruhsal sorunlar yaşıyorum”, sözleriyle ifade ediyorlar (https://www.bbc.com/turkce/articles/clywxyz9de3o).

Kısacası Taliban Afganistan’ında kadınlar, içinde yaşadıkları bu düzene, onlara insanlıklarını, kadınlıklarını, anneliklerini yaşatmayan, onlardan bebeklerinin kokusunu çalan Ortaçağcı gericiliğe, isyan ediyorlar. Bu seslerini kısan, bedenlerini, ruhlarını gün yüzü görmez karanlıklarda boğan, onları yaşayan ölüler haline getirmesi yetmezmiş gibi, bini bir paraya hesabı yasaklarla yaşamdan koparan Şeriat düzeninden kurtulmak istiyorlar.

Afganistan’da hal böyleyken, Antiemperyalist Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın zaferi üzerine inşa edilen Mustafa Kemal’lerin, İnönü’lerin kurduğu Laik Cumhuriyet, ABD Emperyalist Haydudunun BOP çerçevesinde 22 yıl önce iktidara getirdiği ve iktidarda tuttuğu AKP’giller hainleri tarafından Ortaçağcı Faşist Din Devletine sürükleniyor. Ve ne acıdır ki bu halkımızı Allah ile kandırmada usta, Taliban ile aynı toptan kesme, “ruh ikizi olan” kadın düşmanı Ortaçağcı gerici AKP’giller, kadınlarımızı aynı Afganistan’da olduğu gibi 1400 yıl öncesinin Arap Yarımadası’na, Ortaçağın köleci düzenine götürüp hapsetmeyi, aynı acıları bu ülkenin kadınlarına yaşatmayı hedefliyorlar.

Ama başaramayacaklar.

Neden mi?

Çünkü bu ülkenin Alp Kadınları Tomris Hatun’ların, Çanakkale Savaşı’ndaki keskin nişancı Türk kadınlarının, Kuvvacı Kadınları Kara Fatma’ların, Halime Çavuş’ların cesaretini taşıyan kadınları var. Keskin kılıçlarını Mustafa Kemal’in Tam Bağımsızlık şiarıyla kuşanarak Laik Cumhuriyet’e sahip çıkan kadın teğmenleri var. “Vatan aşkını söylemekten ve gereğini yapmaktan korkar hale gelmektense ölmek yeğdir” diyen Türkiye Devrimi’nin Önderi Hikmet Kıvılcımlı Usta’nın düşünce kızları, İkinci Kurtuluş Savaşçısı Kurtuluş Partili Kadınları var.

[1] bkz. Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanı Nurullah Efe Ankut’un Mekke İslam’ı ile Medine İslam’ının sınıfsal temellerini ortaya koyduğu “Türban Konusu ve İşin Aslı” eseri.