AKP’giller’den Yeni Yılda da Et İthalatı ile Çiftçiye Bir Darbe Daha
Sema Kıvılcım
AKP’giller ülkemizde hayvancılığı bitirdi. Çiftçi artık maliyetlerin üstesinden gelemiyor. Et fiyatları, Cumhuriyet Tarihinde hiç görülmemiş yükseklikte seyrediyor. Yükselmeye de devam ediyor.
İşte tam da bu dönemde, AKP’giller, sözde Ramazan ayı öncesi et fiyatlarında yeni bir artışın önüne geçmek için yeniden ithalat yapacağını duyurdu. Tarım ve Orman Bakanlığı Hayvancılık Genel Müdürlüğü, 2025 yılında 520 bin baş besilik hayvan ithalatı yapılacağını ve bu ithalatı da Et ve Süt Kurumunun yapacağını daha önce duyurmuştu. Geçtiğimiz günlerde Et ve Süt Kurumu (ESK), Ramazan ayının başına kadar 40 bin baş kasaplık hayvan ithal ederek piyasaya sunacağını ilan etti.
Tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım’ın verdiği bilgiye göre, kırmızı et fiyatlarını düşürmek bahanesiyle 2010 yılında başlayan ve kısa sürede sona ereceği söylenen ithalat, tam 15 yıldır artarak devam ediyor. Geçen 15 yılda Türkiye’nin canlı hayvan ve et ithalatı 12 milyar dolara ulaştı.
ESK tarafından yapılan açıklamada, söz konusu hayvanların kesimi yapıldıktan sonra elde edilecek karkas etlerin uygun fiyattan İstanbul Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Perakendeciler Derneği üyesi marketlere, Tarım Kredi Kooperatifi marketlerine, yemek firmalarına ve et sanayicilerine ulaştırılacağı bildirildi.
AKP İktidarı tarafından yok edilen ve 2013 yılında adı Et ve Süt Kurumu olarak değiştirilen Et ve Balık Kurumu, bundan 71 yıl önce 1 Ekim 1952 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Bakanlar Kurulu Kararı ile kuruldu. Ticaret Bakanlığına bağlı 40 milyon lira sermayeli bir İktisadi Devlet Kuruluşu olarak faaliyete başladı.
Kurumun politikası şu şekilde özetlenmişti:
* Ülke hayvancılığını teşvik ederek istikrarlı bir şekilde gelişmesine katkı sağlamak.
* Hayvancılık ve et sektöründeki etkin faaliyetleri ile ülkenin genel istihdamına katkı sağlamak.
* Üretici ve tüketici arasında denge oluşturmak suretiyle piyasa fiyat istikrarının oluşmasına katkı sağlamak.
* Alım yaparken üreticinin faaliyetlerini sürdürmesini sağlamak amacı ile besi maliyet hesaplaması yaparak üreticiyi zarar ettirmeyecek alım fiyatlarını oluşturmak.
* Üretim ve pazarlama faaliyetlerini, hayvancılık sektörünün gelişmesine hizmet edecek şekilde yaparak sektörde düzenleyici ve destekleyici rol üstlenmek.
* Piyasa ekonomisinin kuralları içerisinde sektörde rekabet şartlarını yerine getirerek karlılık ve verimlilik ilkeleri içerisinde geniş kitlelere hizmet sunmak.
“Et ve Balık Kurumunun sektördeki payı 1955’te yüzde 8,4 oranındayken 1975’te en yüksek oran olan yüzde 35’e çıktı. 1980’de sektördeki pazar payı yüzde 31,5 civarındaydı. Daha sonraki yıllarda “devlet kasaplık yapmaz” denilerek yatırım yapılmadı. İşletmeler rekabet gücünü yitirdi ve zarar etmeye başladı. Özelleştirmeye zemin hazırlandı.
“(…) Et ve Balık Kurumunda süreç, 1992’de kurumun özelleştirme kapsamına alınması ile başladı. Bu kapsamda 1995’te başlayan özelleştirmelerle kuruma bağlı 37 işletmeden 18’i satıldı.
“(…)
“Özelleştirme furyası AKP döneminde katlanarak devam etti. 2004’te Manisa, Konya, Kayseri, Zeytinburnu Et Kombinası, Haydarpaşa Et Sanayi İşletmesi, Samsun Soğuk Hava İşletmesi olmak üzere 6 işletme elden çıkarıldı. 2005’te ise Bakanlar Kurulu kararı ile Et ve Balık Kurumu özelleştirme kapsamı dışına çıkarıldı. Kapsam dışına çıkarıldığında kurumun sadece 8 işletmesi kalmıştı. Özellikle 2010 yılından bu yana Et ve Süt Kurumu ette “İthalat Kurumu” olarak çalıştırılıyor. Bakanlar Kurulu Kararı ile verilen yetki çerçevesinde, besilik, kasaplık sığır ithalatı, küçükbaş hayvan ithalatı, karkas et ve lop et ithalatı yapan ve bunu pazarlayan ticari bir kurum haline getirildi.” (https://www.ekonomim.com/sektorler/tarim/et-ve-sut-kurumu-71-yasinda-haberi-710532)
Ülke hayvancılığını geliştirmek ve üreticiyi desteklemek amacıyla kurulan Et ve Balık Kurumu, amacının tam tersi bir görev yapıyor bugün. Üreticiyi sırtından vuruyor. AKP’giller’in “et ithalat kurumu” olarak çalıştırılıyor.
İthalat artarken üreticiye verilen destekler azalıyor. Üretici ithalat nedeniyle üretimden çıkmak zorunda kalıyor. Bu nedenle hayvan varlığı azalıyor. Süt üretimi düşüyor. Et fiyatları artıyor. Halkımız ve gözümüzün bebeği çocuklar temel besin kaynaklarından biri olan eti yiyemiyor. Çocuklarımız ve Emekçi halkımız yetersiz beslenme ve buna bağlı olarak kansızlığın pençesinde kıvranıyor.
ABD Emperyalistlerinin iktidara getirip 23 yıldır da orada tuttuğu AKP’giller İktidarı, tabiî ki bunun karşılığında onların menfaatine olacak ne varsa onu yaptı. Ülkemizde hayvancılığı bitirme noktasına getirdi. Hayvancılık yapan çiftçiler ağır girdi maliyetlerinin altında ezildiler. Maliyetlerini dahi karşılayamaz oldular. Hayvancılık yapmayı bıraktılar, yukarıda da söylediğimiz gibi, ülkemizdeki hayvan varlığı azaldı. Hal böyle olunca et fiyatları daha da yükseldi. AKP’giller her seferinde bu kısırdöngüyü körükleyecek şeyi yaptılar, sözde et fiyatlarını düşürmek için et ithal ettiler. Ama yoğun bir şekilde et ve canlı hayvan ithalatının yapıldığı son on beş yılda, et fiyatları düşmek bir yana daha da arttı.
Ali Ekber Yıldırım’ın konuyla ilgili yazısında belirttiği üzere, sadece son 5 yılda hayvancılığa verilen desteklerin toplam destek içerisindeki payı yarı yarıya azaldı.
Ayrıca 2006 yılında kabul edilen Tarım Kanununa göre tarımsal destekler Gayri Safi Milli Hasıla’nın yüzde 1’inden az olmaması gerekirken, 2006’dan 2025’e kadar geçen 19 yılda Kanunun bu hükmü hiç uygulanmadı. 2006 yılında verilen destekler Gayri Safi Milli Hasıla’nın yüzde 0,60’ı oldu. Bu oran 2023 yılında yüzde 0,24’e kadar geriledi. Yapılan hesaplamalara göre 2006-2023 döneminde çiftçiye ödenmeyen toplam destek 541 milyar liraya ulaştı.
Verilmeyen bu destek dahi çitçiye verilmiş olsa çiftçilerimiz yaralarını bir nebze de olsa sarma olanağı bulabilirdi.
Tek başına bu destekler elbette yeterli değildir. AKP’giller’in yandaşlarına kredi verme kurumu haline getirilen Ziraat Bankası gibi kamu bankaları tarafından çiftçimize faizsiz kredi verilmesi gerekir. Böylece Çiftçimiz ağır faiz yükü altında ezilmeden hayvancılık için gerekli olan girdileri satın alabilir.
Ayrıca ülkemiz tarımsal girdilerde olduğu gibi hayvancılık ile ilgili girdilerde de ithalata bağımlı hale getirilmiştir. Samanı dahi ithal eder durumdayız. Hal böyle olunca dolar ve euro yükseldikçe tarımsal girdi fiyatları da yükselmektedir. Bu girdilerin kendi topraklarımızda, kendi ülkemizde üretilmesi teşvik edilmelidir.
AKP’giller son demlerini yaşıyor. Bunlardan bir an evvel kurtulamazsak artık et üreten değil eti tamamen ithal eden bir ülke haline geleceğiz, gidişat onu gösteriyor.