Anayasa Mahkemesi; AKP iktidarının kanunsuzluklarının onay makamıdır
Av. Tacettin Çolak
Bildiğimiz gibi, 06 Şubat 2023 depreminden sonra AKP’giller tarafından birçok mal ve hizmete zam yapıldı. Emekçi Halkımız açısından bir anda yaşam en az üç kat pahalandırıldı. Depremle ilgili toplanan yardımların iç edilmesi bir yana bazı yöneticiler deprem bölgesine gönderilen malzemelere el koyup satarken yakalandı. Kızılay’ın çadır yolsuzlukları vb. birçok usulsüzlük açığa çıktı.
AKP’giller bütün bunlarla yetinmedi, 14 Temmuz 2023 tarihinde çıkarttıkları 7456 sayılı yasa ile 2023 yılı Motorlu Taşıt Vergisini (MTV) ikinci kez almaya başladılar.
Bu düzenlemeyi, sözde depremin yaralarını sararak, deprem dolayısıyla bütçeye gelen yükü hafifletmek için yaptıklarını söylediler.
Depremden sonra yine aynı gerekçeyle KDV, ÖTV oranlarında, Yargı, Noter, Pasaport, Silah Ruhsatı, Ehliyet vb. harç ve masraflarında ciddi oranlarda artışlar yaptılar. Artık başta işçi sınıfımız olmak üzere emekçi halkımız adliyelerde dava açamaz-hak arayamaz duruma düşürüldü.
Diğer yandan deprem zamanında mazot ve benzinin ortalama fiyatı 21,00 TL iken bugünlerde mazot 40,86 TL, benzin ise 37,37 TL’dir. Ek MTV ödemeye mahkûm edilen insanlarımız aracına aldığı yakıtta zaten ÖTV, KDV gibi vergileri de ödemektedir.
Ayrıca yaşamın her alanında uygulanan dolaylı vergiler de “vaka-i adiye”dendir.
Oysa depremin yaralarını sarmak için başta beşli çete olmak üzere Finans-Kapital ve Tefeci-Bezirgân Sermaye olmak üzere zenginlerden ek gelirler elde etmeyi düşünmeyip, MTV’yi ikinci kez tahsil etmek bu siyasi iktidarın Halk düşmanı yüzünü bir kez daha ele vermiştir.
Yani, çoğunluğu dar gelirli olan vatandaşların kullandıkları araçların akaryakıt fiyatını ikiye katlarken, onlardan bir de çifte MTV tahsil etmek AKP’giller’in vurgunculuğundandır.
Bu ek MTV; başta Anayasa’nın 73’üncü maddesi olmak üzere Vergi Hukukunun temel ilkelerine de açıkça aykırıdır.
Evet, Anayasanın 73’üncü maddesine göre; kamu giderlerini karşılamak üzere, herkesten malî gücüne göre, adaletli ve dengeli dağılımla ve mutlak yasal düzenlemelerle vergi alınabilir.
Ancak bu kuralın dengeli-eşit-adaletli işletilebilmesi; Anayasa’nın 2’nci maddesinde öngörülen, insan haklarına dayalı ve bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her türlü eylem ve işlemi hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık, Anayasa’nın ve yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri bulunduğunun bilincinde olan Hukuk Devletinde mümkündür.
Yirmi bir yıllık AKP iktidarında bu ilkelerden kerte kerte uzaklaşılmış, kuvvetler ayrılığı ilkesi kuvvetler birliğine dönüştürülmüştür.
Yasama; çoktandır yürütmenin denetiminde ve hatta yürütmenin bir figüranı haline getirilmiştir.
Ek MTV düzenlemesi getirilen 7456 sayılı yasanın görüşmelerinde ve oylamasında milletvekillerinin yarıya yakını salonda yoktur. Oylamaya katılmayan milletvekillerinin ezici çoğunluğu muhalefet partilerine mensup. İçlerinde “emekçi-sol-sosyalist” geçinenler de var.
Öyle ki, CHP’li Adıyaman milletvekili Abdurrahman Tutdere kabul oyu vermiştir. (Bu kişi sonradan “yanlışlıkla kabul oyu verdim” diye açıklama yapmış olsa da bu inandırıcı değil. Zira kendisi geçmişten beri milletvekilliği yapan deneyimli birisidir. Yaptığı açıklama ihanetini masumlaştırma amaçlıdır, itibar edilemez.)
Velhasıl, Partimizin, bunların üretilmiş (sahte) muhalefet olduğuna dair tespiti bu olayla bir kez daha doğrulanmıştır.
Yargı ise; özellikle 2010 Referandumundan sonra yüksek yargıdan başlayarak kerte kerde AKP’nin hukuk bürolarına dönüşmüş durumdadır.
Başta Tayyip olmak üzere AKP’giller’in tamamı (milletvekilleri, bakanlar, belediye başkanları, meclis üyeleri, il ve ilçe yöneticileri) kendilerini Anayasa ve yasalarla bağlı saymamaktalar. Tıpkı Ek MTV yasasında olduğu gibi Hukukun Temel ilkelerini yok etmekteler.
Bunlar için; devletin vergilendirme yetkisinin sınırının kişilerin hak ve özgürlüklerinin sınırına kadar olduğunun, bu yetkinin keyfiliğe kaçacak biçimde kullanılamayacağının, vergide yasallık ilkesinin keyfi kullanımlarla adaletsiz sonuçlar doğurmaması gerektiği anlayışının hiçbir önemi yoktur.
Öte yandan verginin; genel ve eşit olması, geçmişe yürümemesi, öngörülebilir olması ve hukuk güvenliği ilkesine de uygunluğunun sağlanmasını dikkate almaz bunlar.
Çünkü vergide genellik ilkesi, herhangi bir ayırım yapılmaksızın malî gücü olan herkesin vergi yüküne katılmasını ve vergi ödemesini ifade eder. Malî güce göre vergilendirme, verginin, yükümlülerin ekonomik ve kişisel durumlarına göre alınmasıdır. Bu ilke, aynı zamanda vergide eşitlik sağlanmasının uygulama aracı olup, malî gücü fazla olanın malî gücü az olana göre daha fazla vergi ödemesini gerektirir.
Vergide eşitlik ilkesi ise malî gücü aynı olanlardan aynı, farklı olanlardan ise farklı oranda vergi alınması esasına dayanır.
AKP’giller; batırdıkları ve yönetemez duruma soktukları ekonomide ek gelir getirmek için vergide eşitlik ve genellik ilkesini hiçe sayarak, Parababalarının servetlerine dokunmadan vatandaşların araçlarına göz dikmiş durumda…
Yasaların geriye yürümeyeceği ilkesini de yok sayıp Ocak ayında tahsil ettikleri MTV birinci taksitlerini Temmuz ayında çıkardıkları yasa ile bir kez daha tahsil ediyorlar.
Böyle bir uygulamanın gerçek bir Hukuk Devletinde yeri olabilir mi?
Yargı iktidarın operasyon silahı haline getirildiğinden, yürütmenin hukuk dışı, kanuna aykırı eylem ve işlemleri karşısında yargıya başvurmak da sonuç vermiyor artık.
Benzer gerekçelerle 1999 depreminden sonra çıkartılan Ek MTV uygulamasına dair 4962 sayılı yasayı Anayasa Mahkemesi 07.10.2003 tarih ve 2003/73 Esas, 2003/86 Karar sayılı kararı ile; Anayasa’nın, 2., 10., 11. ve 73. maddelerine aykırı bulup iptal etmişti.
Fakat aynı Anayasa Mahkemesi, (Anayasa’nın, 2., 10., 11. ve 73. maddeleri halen yürürlükte olduğu halde) Halkımıza “Deli Dumrul” vergisi getiren 7456 sayılı yasayı Anayasa’ya aykırı bulmadı.
Aradan geçen yirmi yılda ne değişti peki?
Tabiî, AYM’nin yapısı değişti.
Ancak değişmeyen bir şey var; her iki kararı veren yargıçlar da hukukçu ve aynı fakültelerden mezun oluyorlar. Ama birileri yani 20 yıl önceki AYM üyeleri Anayasanın üstünlüğü ve vergi hukukunun genel ilkelerini olaya uyguluyorlar, diğerleri yani ikinciler; siyasi iktidarın onay makamı gibi davranıyorlar. Kararlarını yasalardan ve vicdanlarından emir alarak değil siyasi ortamda esen rüzgârın yönüne göre veriyorlar.
Sözümüzü, kararlarını yasaların ve vicdanın emrettiği şekilde oluşturan ve bu nedenle siyasi iktidara biat etmeyen ve bedeller ödeyen savcı/yargıç Sayın Ömer Faruk Eminağaoğlu’nun yargılanmasına neden olan sözüyle bitirelim:
“Cübbe giymekle yargıç, fakülte bitirmekle hukukçu, tabela asmakla mahkeme olunmaz!”
29 Eylül 2023