Site rengi

Tasarım

Apo Konuşturuldu… CIA Planı Devrede: “Durmak Yok Yola (BOP’a) Devam”

07.03.2025
455
A+
A-

Hüseyin Ali

PYD/YPG kontrolünde bulunan Tel Abyad şehrinin girişinde asılı Abdullah Öcalan posteri (Washington Post)

Apo konuşturuldu… Konuşmasının içeriği, ne diyeceği önceden belliydi.

Abdullah Öcalan için “Apo” diyoruz, çünkü yetmişli yıllarda sol ortamda adı “Apo”ydu. Çevresindekilerse “Apocu” olarak tanımlanırdı. Yani, Öcalan’a Apo dememiz bir yakınlık göstergesi değil. Küçültücü bir ad da değil. Sol ortamda adı budur, bu yüzden…

Apo konuşmasında, PKK’nin; Yirminci Yüzyıl’ın soğuk savaş ortamında “Kürt realitesinin inkarı” ve özellikle ifade özgürlüğünün ve diğer özgürlüklerin yasaklandığı bir ortamda doğduğunu, başlangıçta  “reel sosyalizm”den etkilendiğini; “demokratik siyaset kanallarının kapalı olması nedeniyle güç ve taban bulduğunu”, sosyalist ülkelerin çöküşünden sonra aşırı milliyetçiliğe “savrulduğunu” ve bunun sonucu olarak “ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler” arayışına giriştiğini ama bunun günümüzde sonuç vermeyeceğinin belli olduğunu, dolayısıyla PKK’nın artık “ömrünü tamamladığını ve feshinin gerekli olduğunu” belirterek PKK yönetimine şu çağrıyı yapmaktadır:

“Varlığı zorla sona erdirilmemiş her çağdaş cemiyet ve partinin gönüllü olarak yapacağı gibi devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir.”

Özetle, PKK kendini feshetsin, diyor Apo. Apo’nun böyle bir çağrı yapacağı belliydi bizce.

Ama arkasından Sırrı Süreyya Soytarısı, Apo’nun yazısında yer almayan bir notunu açıkladı. Apo der ki:

“Bu perspektifi ortaya koyarken şüphesiz silahların bırakılması ve PKK’nin kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir.”

Apo’nun; Tayyip’e, Bahçeli’ye ve “el yükselten” Özgür’e de teşekkürü eksik etmediğini belirtelim.

Toparlarsak, PKK kendini feshetsin ama bir şartla: demokratik siyaset ve hukuki boyutunun tanınması!

Belli ki, ana açıklamada bu ifadenin yer almaması, PKK’nin feshi için ön şart koşuyor görünümünü önlemeyi amaçlıyor.

Yukarıda, “Apo konuşturuldu” ifadesini kullandık. Kim konuşturdu, denilecek. Tabiî ki Amerikan Emperyalizmi ya da CIA (Kıvılcımlı’yı analım: “iyi saatte olsunlar” da diyebiliriz). Bunun kanıtı olarak belge niteliğinde bir veri elimizde yok. Ama görünen köy kılavuz istemez. Olayların gelişimi bunu gösteriyor. Hatırlayalım:

Süreç, Bahçeli’nin Meclis’in açılışında tıpış tıpış yürüyerek DEM sıralarına gidip demlenmesiyle başladı. Sonra 22 Ekim 2024 tarihinde yaptığı grup konuşmasında Apo’ya açıktan “umut hakkı” var diyerek, “PKK’yı lağvet seni affedelim” çağrısı yaptı.

Bahçeli bu çıkışları rüyasında mı gördü?

Bahçeli’nin karanlık, CIA bağlantılı biri olduğunu biz değil, MHP kökenli Namık Kemal Zeybek söylemişti. Bunun başka kanıtları da var (bkz. Hüseyin Ali, Açildum Açildum Açilamadum, Kurtuluş Yolu, sayı 196, 31 Ocak 2025).

Tabiî sadece Bahçeli değil oyunun aktörü. Tayyip de işin içinde ama taktik olarak o geride kalıyor. Siyasi yelpazede en keskin PKK karşıtı görünen Bahçeli’nin böyle bir girişimde bulunması toplumu daha derinden etkiler çünkü. (Hey CIA sen nelere kadirsin! Apo’nun asılması için Tayyip’e urgan atmaktan, Apo’nun affını istemeye savrulmak nasıl bir iş ola?) İşte emperyalizme satılmış, halk düşmanı siyasetçi örnekleri… Emperyalizm böyle kullanır böylelerini…

Bu işin bir yanı…

Diğer yandan, Suriye’deki gelişmeler Bahçeli-Tayyip’in bu çıkışıyla kesin bağıntılıdır. Şöyle: Türkiye’de bu gelişmeler olurken Suriye’de dinci katiller sürüsünün öbeklendiği İdlib’de bir hareketlilik olduğu bilgisi geliyordu. Nitekim 27 Kasım’da bu ipten kazıktan kurtulma dinci teröristler Halep’e saldırdılar ve 10 gün içinde de hemen hemen hiçbir direnişle karşılaşmadan Şam’a girdiler.

Bu nasıl iş? Emperyalizme 13 yıl direnmiş, (hatta 2017’de emperyalizmi yenmiş diyebiliriz) Esad yönetimi, nasıl böyle teslim oldu? Bu neyi gösteriyor?

Kısaca şöyle açıklayalım:

Emperyalizm, bir yandan Suriye’de 13 yıldan beri savaşta olan abluka altındaki Esad yönetiminin artık direnme gücünün kalmadığını gördü. Suriye’deki yıkım çok büyüktü, ekonomik bunalım had safhadaydı, halktaki hoşnutsuzluk artmıştı.

Emperyalizm diğer yandan Ukrayna savaşından bunalan Rusya ile Ukrayna’da “zafer” karşılığı anlaştı. Ortada bir belge yok ama olaylar böyle gösteriyor. Nitekim en son Trump’ın Zelenski’yi fırçalaması ve Ukrayna’ya maddi yardımı kesmesi bunun son göstergesi.

Esad’ı destekleyen İran ve Hizbullah ise İsrail saldırıları karşısında kendi başının derdine düştü 

İşte emperyalizm bütün bu gelişmeleri, özellikle de Suriye’deki durumu öngördü, işin içinde Rusya ve İran da olmayınca, moment budur, deyip Bahçeli-Tayyip’e fısıldayarak yeni açılım sürecini başlattı.

Şimdi halkı kandırmak için tüm gücüyle de “Barış” sözünü öne çıkararak bu sürecin desteklenmesini sağlıyor. Süreç nereye varır, şu anda belirsiz. Ama Meclis’teki ABD patentli tüm siyasi partiler bu zokayı yutmuş görünüyor. Bir tek Müsavat Dervişoğlu’nun İyi Parti’si şimdilik oyunu görüyor gibi.

Basın da öyle… Gerek yurt içi, gerekse yurt dışı basın emperyalizmin güdümünde, olayı çok büyük bir olumlu adım olarak değerlendiriyor. Hatta kendini “sol” gösteren siyasi partiler de olayın özünü görmüyor veya görmek istemiyor. Zaten bunların da hemen hepsi Amerikancı Kürt Hareketinin peşine takılmış giden, ayakları yere basmayan yuvarlar. Amerikancı Kürt Hareketinin yörüngesi dışında kalan “sol” da farklı değil. Olayın özünü görebilen yok.

Şimdi Türkiye’de PKK’nin silah bırakması veya kendini feshetmesi ne anlam ifade ediyor?

Yukarıda saydığımız taraflar, sürece ve sürecin “kahramanlarına” güzellemeler yaparken aslında asıl görülmesi gerekeni saklıyorlar. Bunu aşağıda daha ayrıntılı açıklıyoruz.

Sonraki gelişmelere bakalım. Beklendiği gibi, PKK’nin Kuzey Irak’taki karargâhı da Apo’nun sözlerini onayladı. Özetle şöyle diyor PKK Yürütme Komitesi:

“(…) Bu temelde sorumluluk hepimizindir; herkes görev ve sorumluluğuna sahip çıkmak ve gereğini yerine getirmek durumundadır.

“Kuşkusuz böyle bir çağrı yapabilmek tarihi öneme sahipti; şimdi içeriğinin başarıyla pratikleştirilmesi de benzer öneme sahiptir. Biz PKK olarak söz konusu çağrının içeriğine olduğu gibi katılıyoruz ve kendi cephemizden çağrının gereklerine uyacağımızı ve uygulayacağımızı belirtiyoruz. Fakat başarı için demokratik siyaset ve hukuki zeminin de uygun olması gerektiğinin altını çizmek istiyoruz.

“Bu çerçevede, Önder Apo’nun Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın hayata geçmesinin önünü açmak için bugünden geçerli olmak üzere ateşkes ilan ediyoruz. Üzerine saldırı olmadıkça hiçbir gücümüz silahlı eylem yapmayacaktır. Bundan öte silah bırakma gibi hususların pratikleşmesini ancak Önder Apo’nun pratik öncülüğü gerçekleştirebilir.” (Cumhuriyet, 1 Mart 2025)

Bütün bunlar beklenen gelişmeler. Çünkü emperyalizmin nihai hedefi BOP’un uygulanması. Bu kapsamda Türkiye’nin bölünmesi ve Amerikan kuklası bir Kürt Devletinin kurulması. (BOP’ta en büyük toprak değişikliğinin Türkiye’de olduğunu hatırlayalım). Böylece Ortadoğu doğal zenginliklerinin emperyalizm tarafından hortumlanması.

Bu hemen olur mu?

Bugünden yarına hemen bu planın hayata geçirilmesi mümkün değil. Ama stratejik hedef bu. Yavaş yavaş, alıştıra alıştıra uygulamaya çalışacaklar. Nitekim emperyalizm bu hedef doğrultusunda önemli kazanımlar da elde etti.

Şu anda zaten Suriye’nin yaklaşık üçte birini kontrol eden bir fiili PKK Devleti var.

Kurucusu kim?

PYD (Demokratik Birlik Partisi) adlı örgüt, 2003 yılında Suriye’de bizzat PKK tarafından örgütlenmiştir. Bire bir PKK’nin güdümünde bir örgüttür. PYD, hemen “Arap Baharı”nın başlangıcında, 2011’de, ABD tarafından Suriye’deki BAAS rejimini devirecek güçler arasına sokularak Uluslararası arenada muhatap haline getirilmiştir. YPG (Halk Savunma Birlikleri) ise PYD’nin silahlı kolu. Şimdi Suriye petrolünün %100’e yakını PYD/YPG tarafından kontrol edilen bölgeden elde ediliyor. Suriye topraklarının en verimli kuzeydoğu kısmı da PYD/YPG’nin kontrol ettiği bölgede. Bu henüz resmi olmayan Kürt devletinin yetmiş bin kişilik ordusu, kırk bin kişilik polis gücü ve otuz bin kişilik memuru var. Vergi topluyor, eğitim veriyor, yargılama yapıyor. Yani fiili devlet durumunda. ABD Emperyalizminin koruması altında.

Kod adı Ebu Velat olan PYD şeflerinden Salih Müslim Muhammed.

İşte Tayyip’in deyişiyle turpun büyüğü bu! Bunu görmeyen gözler, son yaşadığımız açılım sürecindeki emperyalist parmağını göremez.

Şimdi, Apo PKK’ye silah bırak demiş de, PKK de silah bırakacakmış da… Hepsi hikâye! Çünkü PKK’nin, tamam ateşkes ilan ediyoruz, demesi kuzeydoğu Suriye’deki Kürt devleti için hiçbir şey ifade etmiyor.

Apo’nun “tüm gruplar silah bırakmalı” çağrısı PYD/YPG’yi de kapsıyor mu?

Hayır!

Örneğin YPG şefi Mazlum Abdi’nin dediklerine bakalım. Odatv aktarıyor:

Şahin Cilo Kobani-Mazlum kod adlı Mustafa Abdi Bin Halil (Ferhat Abdi Şahin)

“YPG elebaşı Mazlum Abdi, yaptığı açıklamada PKK elebaşı Abdullah Öcalan’’ın daha önce yaptığı silah bırakma ve dağılma çağrısının YPG için geçerli olmadığını söyledi. Ancak, Suriye Kürtleri ile ilgili olarak Öcalan’dan bir mektup aldıklarını doğruladı.

“Abdi yaptığı açıklamada, ‘Sayın Öcalan’ın çağrısı PKK ve gerillalara yönelikti. Doğrudan bu bölgeye yönelikti. Sayın Öcalan, YPG olarak bize bir mektup gönderdi. Mektup doğrudan YPG’ye veya bu bölgeye hitap etmiyordu, ancak ateşkesin sağlanması ve Suriye krizinin barışçıl çözümüne değiniyordu’ dedi.” (https://www.odatv.com/gundem/ocalanin-cagrisina-kim-ne-dedi-setadan-sert-aciklama-akpden-ilk-mesaj-120088203).

Yani bizi ırgalamaz diyor Mazlum Abdi.

Demek ki, yapılan bir göz boyama, halkı “barış” diyerek kandırma girişimidir. Bu kandırma süreci başka yalanlarla devam edecektir. Dikkat edelim, Apo’nun konuşması da “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” başlığını taşıyor.

Bu arada diğer küçük turplar da çıkacaktır: Tayyip’in kaydı hayat ile (ömür boyu) başkan olarak kalması ve Anayasa değişikliği gibi. Nitekim Tayyip’in has adamlarından Milyar Ali ne diyor?

Aktaralım:

“Eski Başbakan ve Meclis Başkanı Binali Yıldırım 26 Şubat’ta İzmir’de düzenlenen yeni anayasa buluşmaları programında, yeni anayasada vatandaşlık tanımının değiştirilmesi gerektiğini şu sözlerle savundu:

‘Bu milletin unsurları var. Bin yıldır biz topraklardayız. Kürtler var, Türkler var, efendim diğer Süryanisi var, Abazası var, Çerkezi var. Var oğlu var. Vatandaş tanımında yeni anayasada elbette ki gözden geçirilebilir. Bir etnik kimliği tanımlamak öne çıkarmak değil de vatandaşlığı etnik kimliğinin kim olduğuna bakmaksızın vatandaşlığı önceleyen bir güncelleme yapılabilir. Bu bazı etnik grupların kendilerini ihmal edilmiş düşüncesinden kurtarabilir.’

“Yıldırım, tartışma yaratacak başka ifadeler de kullandı, ademi merkeziyetçiliği diğer adıyla özerkliği şu sözlerle sahiplendi: ‘Tabii yeni yapılacak anayasada belki de yapılması gereken önemli konulardan bir tanesi de şu olmalıdır. Yerel yönetimlere Adem’i merkeziyetçilik yani her şeyi Ankara’dan kontrol etmek yerine bütün detayları kontrol etmek yerine yetki devrinin yapılması.’” (https://www.gercekhaberci.com/binali-yildirim-in-sozleri-simdi-anlam-kazandi-yine-ilk-4-madde-tartismasi-basladi/225887/)

Evet, Anayasa değişikliği diyor Milyar Ali. Açıktan Türk ifadesini çıkaralım, Kürtlere özerklik verelim, diyemiyor. Bunları dolaylı olarak söylüyor. BOP’un hayata geçirilmesi için bu aşamada Anayasa’nın değiştirilmesi şart. Demek ki turplardan biri de Anayasa değişikliği. Tabiî SSS’nin (Sırrı Süreyya Soytarısı) ilettiği Apo notunda belirtilen; “demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınması” gerekliliği Anayasa değişikliği ile mümkün.

Diğer bir turp ise Tayyip’in başkanlığının süregitmesi.

Hukuki Araştırmalar Derneği (HUDER) tarafından düzenlenen “Türkiye’nin Sivil Anayasa Yolculuğu Projesi” kapsamında İzmir’de konuşan Milyar Ali şöyle diyor:

“Türkiye Cumhuriyeti Devleti güçlü olarak ayakta kalma mecburiyetinde, başka seçeneğimiz yok. Onun için istikrara, güvene, en önemlisi güçlü lidere ihtiyaç var. Onun için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tekrar cumhurbaşkanı adaylığının yolu açılmalı, yeni anayasa bunu öngörmeli.” (https://haber.sol.org.tr/haber/binali-yildirim-erdoganin-tekrar-cumhurbaskani-adayliginin-yolu-acilmali-396422)

Medyada servis edilen bu alıntı aslında budanmış, yuvarlaklaştırılmış. Aslı çok daha net. Tayyip’in “ne yapıp yapıp yeniden cumhurbaşkanlığı adaylığının yolu açılmalıdır”, diyor Milyar Ali.

“…Etrafımız istikrarsızlıkla, tehditlerle sarılmış durumda. Bütün bu şartlar altında Türkiye Cumhuriyeti Devletin güçlü olarak ayakta kalma mecburiyetindedir. Başka seçeneğimiz yok arkadaşlar. Yok! Onun için neye ihtiyaç var? İstikrara ihtiyaç var, güvene ihtiyaç var ama en önemlisi güçlü lidere ihtiyaç var. Onun için ne yapıp yapıp Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanlığı adaylığının yolu açılmalıdır.” (Video kaydı için: https://www.google.com/search?q=inali+hy%C4%B1ld%C4%B1r%C4%B1m+ne+yap%C4%B1p+yap%C4%B1p+erdo%C4%9Fan%27%C4%B1+ba%C5%9Fkan+se%C3%A7tir%C3%B6ek&oq=inali+hy%C4%B1ld%C4%B1r%C4%B1m+ne+yap%C4%B1p+yap%C4%B1p+erdo%C4%9Fan%27%C4%B1+ba%C5%9Fkan+se%C3%A7tir%C3%B6ek&gs_lcrp=EgZjaHJvbWUyBggAEEUYOTIHCAEQABjvBTIHCAIQABjvBTIHCAMQABjvBTIHCAQQABjvBTIHCAUQABjvBdIBCTIwNzY0ajBqN6gCCLACAfEFtEGugo4QXHLxBbRBroKOEFxy&sourceid=chrome&ie=UTF-8).

Bu emperyalist planın uygulanabilmesi için böyle emperyalist uşağı, koltuğunu korumak amacıyla halka karşı her türlü hainliği yapabilecek nitelikte ve hâlâ etkili bir kişinin liderliği çok önemli. Bu yüzden emperyalizm tümüyle tükenene kadar Tayyip’ten vazgeçmez.

Böylece emperyalizm nihai hedefine adım adım varacaktır. Önce hazırda duran iki Kürt devletini, Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi (Barzani Kürt Devleti) ile PYD Kürt Devletini birleştirmeye çalışacaktır. Sonra sıra Türkiye’ye gelecektir. Sonuçta ilk kez 100 yıl önce İngiliz Ajan Binbaşı Noel’in çizdiği, daha sonra 2006’da Amerikalı Albay Ralph Peters’in Amerikan Silahlı Kuvvetler Dergisi’nde (Armed Forces Journal) yayımlanan “Kanlı Sınırlar” başlıklı yazısında verilen haritada görülen Büyük Kürdistan hayata geçirilecektir.

İngiliz Ajan Binbaşı Noel’in yaklaşık 100 yıl önceki Büyük Kürdistan haritası

Amerikalı Albay Ralph Peters’in BOP haritası (Amerikan Silahlı Kuvvetler Dergisi, 2006)

Ne var ki, Kürt Sorununun bu emperyalist “çözümü” aslında çözüm değildir.  Çünkü eğer bu plan gerçekleşirse bölgemizde kan ve gözyaşı daha da şiddetlenecektir.

Sonuç olarak yeni açılım süreci bir emperyalist oyundur!

Yapılması gereken bin yıldan beri kardeşçe yaşayan iki halkın gönüllü birliğini sağlamaktır. Türkiye’de emperyalist planın uygulanmasını önleyecek güç budur.

Emperyalist “çözüm”, tam tersine bu iki halkı birbirine düşürmeye çalışmaktadır. Böylece doğan karışıklıkta parsayı toplayacak, ülkemizin ve Ortadoğu’nun doğal kaynaklarına (ki şimdi zaten çökmüş durumda) ve Doğu Akdeniz doğalgazına konacaktır. Bölgede kan ve gözyaşı eksik olmayacaktır.

Kürt siyasetçilere gelince… Emperyalist oyunu göre göre; “Amerika bize Kürt devleti kuruyor, bizim de bir devletimiz olacak”, diye sevinen Kürt siyasetçilere şunu diyebiliriz: ABD Emperyalizmi nereye girmiş de orada barışı getirmiş?

Tekrarlayalım, bu plan uygulandığı takdirde bölgede kan ve gözyaşı hiç eksik olmayacaktır.

Ayrıca, halkımızın bir sözünü de bu Kürt siyasetçilere iletelim: “Kılavuzu karga olanın burnu b.ktan sıyrılmaz”.