ABD Bu! Almadan Verir mi Hiç?..
M. Gürdal Çıngı
Vermez, vermez…
Bu gerçek, bir zamanların satılmış T. Özal’ının, Körfez Savaşı sırasında Irak’ta; “Bir koyup üç alma”yı ummasına, boş hayaline benzemez. ABD bir verdi mi 10, 100, 1000 alır. Üstelik verdiğini de geri alır hiç utanmadan.
İşte yaşanan son olaylar, bunu bir kez daha, en görmek istemeyen gözlere bile batırdı, batırıyor.
ABD Emperyalistleri, Başkanları Trump aracılığıyla (ki kendisi de bir Parababasıdır); “Make America Great Again (Amerika’yı Yeniden Harika/Büyük/Güçlü Yap)” sloganıyla (bu slogan ilk kez 1980 yılında Başkan adayı Ronald Reagan tarafından kullanılmıştır) hem kendi ülkelerine yönelik hem de diğer ülkelere yönelik yeni bir atak, saldırı başlattılar.
Trump, bu sloganını hayata geçirmek için bir dizi konuda davranışlar sergiliyor.
Kendi ülkesinde, başta şirketlere sonra kişilere yönelik vergi indirimleri planlıyor.
Diğer devletlere yönelik saldırıda şu anda; özellikle Kanada, Panama, Meksika, Grönland ve Çin’e yönelik olan saldırıları dikkat çekiyor. Bu ülkelere yönelik saldırgan bir tutum izliyor. Örneğin ekonomik alanda bu ülkelerden ithalatı gerçekleştirilen ürünlere Çin’e yüzde 10, diğerlerine yüzde 20-25 oranında ek vergiler getiriyor. Yine AB ülkelerinden yapılan ithalata da ek vergiler planlıyor. Yabancı hükümetler tarafından Amerikan şirketlerine uygulanan dijital hizmet vergileri, para cezaları, uygulamalar ve politikalar gibi uygulamalara karşılık vermeye hazırlanıyor vb. vb…
Trump; Kanada, Grönland, Panama konusunda ise farklı tutumlar sergiliyor. Bunlar;
1- Kanada’yı, ABD’nin 51. Eyaleti yapmak, Başbakanlarını da ABD Valisi olarak atamak istiyor.
2- Grönland’ı satın almak ya da ilhak etmek, olmadı işgal etmek istiyor. (Bu konuyu Gazetemizin geçen sayısında ve bu sayısındaki bölümde ayrıntılıca işledik.)
3- Panama Kanalı’nı almak istiyor.
4- Bir de 24 Şubat’ta Üçüncü yılına giren Rusya-Ukrayna Savaşı’ndaki girişimleri söz konusu Trump’ın.
Trump, savaşı bitirmek istiyor. Ve bunun için, Ukrayna’yı devre dışı bırakarak, direkt Rusya ile görüşüyor. Ne Ukrayna’nın sözde lideri Zelensky’i takıyor, ciddiye alıyor ne de Avrupa Birliği’nin kocamış, koca koca emperyalist devletlerini…
Savaşı bitirmek isterken de Ukrayna’dan istekler öne sürüyor, emirler dayatıyor.
Emri, isteği ne?
Ukrayna’nın Nadir Toprak Elementlerini (NTE), verdikleri paralar karşılığında ele geçirmek.
Şu ana kadar sana 350 milyar dolar civarında destekte bulunduk, şimdi nadir toprak elementlerini, petrolünü, doğalgazını, limanlarını kısacası her şeyini bize vererek borçlarını ödemenin zamanı geldi, diyerek.
İlk üç maddenin nasıl hayata geçirileceğini ya da geçirilemeyeceğini yaşayarak göreceğiz.
Biz bu yazımızda esas olarak Ukrayna konusunu işlemek istiyoruz.
Ve Trump’ın şahsında ABD Emperyalistlerinin içyüzlerini bir kez daha ortaya sermek istiyoruz. Trump, açık sözlülüğü, dobralığı, pervasızlığıyla söylemek istediklerimizin, anlatmak istediklerimizin canlı kanıtını /kanıtlarını sunuyor; görmek istemeyen gözlere bile batırıyor çünkü…
Nadir Toprak Elementleri Nedir?
Nelerdir? Nerelerde Kullanılırlar?
Nadir Toprak Elementleri toplamda 17 elementten oluşur. Hafif Nadir Toprak Elementleri ve Ağır Nadir Toprak Elementleri olarak 2 kategoriye ayrılır. Nadir toprak elementlerinin 15 tanesini lantanitler olarak adlandırılan elementler oluştururken diğer 2 tanesi ise İtriyum ve Skandiyum’dur.
Lantan, seryum, praseodim, neodimyum, prometyum ve samaryum hafif nadir toprak elementleri olarak kabul edilirken;
İtriyum, evropiyum, gadolinyum, terbiyum, disprosyum, holmiyum, erbium, tulyum, iterbiyum ve lutesyum ağır nadir toprak elementleri olarak kabul edilmiştir.
Bu elementlerin nadir toprak elementleri olarak adlandırılması sanıldığı gibi az bulunmalarından değil, yeraltında dağınık bir yapıda ve çeşitli bileşikler halinde bulunmalarından kaynaklanır. Çıkarılması ve işlenerek kullanılabilecek hale gelmeleri oldukça güçtür. Bu yüzden de nadir olarak nitelendirilirler.
Nadir toprak Elementleri; açık işletme, yeraltı madenciliği ve solüsyon madenciliği ile çıkarılabilirler.
Diğer elementlerle bileşikler halinde bulunduklarından nadir toprak elementlerinin ayrıştırılması gerekir. Bunun için öğütme, kırma, kimyasal ve metalurjik işlemler uygulamak gerekir. Bu sebeple sadece nadir toprak elementi rezervine sahip olmak yeterli değildir. Farklı türleri bulunan bu elementleri işlenebilir hale getirmek için her birine özel olan ayırma teknolojisine sahip olmak gerekir.
“Nadir toprak elementleri cam ve seramik sanayi, metalürji sanayi, lazer üretimi, mıknatıs üretimi, petrol katalizörü ve ileri teknoloji cihazların üretiminde yaygın olarak kullanılmaktadır. Nadir toprak elementleri günümüzde hibrid arabalarını, elektrikli taşıt araçlarını, rüzgâr türbinlerini, güneş enerjisi panellerini, MR makinelerini ve birçok temiz enerji teknolojisini hayata geçirmektedir. Nadir toprak elementleri birçok yeşil enerji teknolojilerinde gerekli olmalarından dolayı yeşil elementler olarak da bilinmektedir.” (https://tr.wikipedia.org/wiki/Nadir_toprak_elementi)
Örneğin Patriot füzelerinin imalatçısı olan Rytheon ile F-35 gibi savaş uçaklarını üreten Lockheed Martin nadir toprak elementlerine füze güdüm sistemlerinin ve sensörlerin üretiminde ihtiyaç duyuyor.
Dünyanın en değerli şirketlerinden Apple ise bu elementleri iPhone’ların kameralarında ve hoparlörlerinde kullanıyor. Vb…
ABD’nin Yumuşak Karnı: Nadir Toprak Elementleri ve Çin Faktörü
Çin, Nadir Toprak Element üretiminde şu anda açık ara öndedir. Çin’in nadir toprak elementleri rezervi dünyadaki toplam rezervin %37’sini oluştururken, Çin’i yüzde 18 oranı ile Vietnam ve Brezilya takip ediyor.
ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu (USGS)’ye göre, Çin son 20-30 yılda nadir toprak elementlerinin üretiminin yüzde 90’ını gerçekleştiriyordu. Son yıllarda ise bu oran yüzde 80’lere inmiştir.
Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı’na göre on yıllardır bu elementleri işleme teknolojisini ve uzmanlığını geliştiren Çin, şu anda rafine grafit ve disporsiyum tedarikinin yüzde 100’üne, kobalt tedarikinin yüzde 70’ine ve işlenmiş lityum ve manganez tedarikinin neredeyse yüzde 60’ına sahip.
Çin ayrıca Afrika, Asya ve Güney Amerika’daki büyük madenler üzerinden dünya çapında kritik öneme sahip metalleri de kontrol ediyor.
Çin Komünist Partisi’nin o zamanki Genel Sekreteri Deng Xiaoping, ta 1987’de İç Moğolistan’a düzenlediği bir gezi sırasında; “Ortadoğu petrole, Çin ise nadir elementlere sahip”, diyerek elementlerin petrol kadar değerli olduğunu vurgulamıştı.
ABD’nin küresel rezervler içerisindeki payı yüzde 1,2 ile sınırlı. ABD’nin nadir element ithalatının yüzde 80’ini Çin’den gelen madenler oluşturuyor.
ABD yerel üretimi de artırmayı hedefliyor. Kaliforniya’da bulunan “Mountain Pass” maden bölgesi, dünya nadir element tüketiminin yıllık yüzde 15’ini karşılayarak ABD açısından önemli bir merkez hâline geldi. Ama ABD’de sadece bir tesiste nadir toprak elementi işleniyor. ABD’de çıkarılan nadir toprak elementlerinin önemli bölümü işlenmek üzere Çin’e gönderiliyor.
Avustralya, son yıllarda nadir elementler konusunda ön plana çıkan ülkelerden birisi. Avustralya hâlihazırda dünya nadir element üretiminin yüzde 6’sını karşılamaya başlamıştır.
Norveç yakın zamanda 8.8 milyon ton nadir toprak elementi rezervi keşfi yapıldığını duyurmuştur.
Grönland’ın ise nadir toprak elementleri konusunda zengin bir potansiyel taşıdığı düşünülmektedir. ABD’nin Grönland’a olan ilgisinin bir nedeni de budur zaten.
Avrupa ülkeleri ise nadir element ihtiyaçlarının yüzde 90’ından fazlasını ithalat ile karşılamaktadırlar.
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, 2022 yılında yaptığı bir konuşmada, nadir toprak elementlerinin yakın gelecekte petrol ve doğalgazdan çok daha önemli olacağını ifade ederken, 2030 yılına kadar elementlere duyulan ihtiyacın 5 kat artacağının altını çizerek konunun önemini vurgulamıştı.
Kısacası Çin, şu anda nadir toprak elementleri küresel tedarik zincirinde kilit konumda. Çin’in işlenmiş element ihracatını durdurması durumunda ABD’de (ve başka birçok ülkede) birçok sektörün üretim yapamaz hale gelmesi riski bulunmaktadır. Dolayısıyla ABD, Çin’in bu kilit konumunu ortadan kaldırmak, kendisini Çin’e bağımlı olmaktan kurtarmak için her yolu deniyor. Yani Trump’ın Ukrayna’ya, Grönland’a vahşice, pervasızca saldırılarının altında yatan gerçeklik budur. ABD Emperyalistleri, bu alanda da hegemonyalarını kurmak istiyorlar. Kontrolü bu alanda da sağlamak istiyorlar…
ABD, Çin’e olan bağımlılığını azaltmak için bir yandan kendi üretimini çoğaltmaya çalışırken diğer yandan da bu elementlere sahip toprakları öyle ya da böyle ele geçirmeye çalışıyor. İşte Ukrayna konusu bu bakımdan da önem kazanıyor.
Ukrayna ve Nadir Toprak Elementleri
Şu anki verilere göre, Ukrayna dünya maden kaynaklarının yaklaşık yüzde beşine sahip. Ancak bu kaynaklar henüz kullanılmamaktadır. Global Mining adlı kuruluşun 2024 verilerine göre Ukrayna, kömür de dahil olmak üzere tüm kategorilerin toplamında dünyadaki en büyük 40’ıncı maden üreticisi.
Fransa Jeoloji ve Madencilik Araştırma Bürosu’ndan jeologlar, 2023 yılında Ukrayna’da demir, manganez ve uranyum da dahil olmak üzere 100’den fazla kaynağın varlığını duyurdular. İşte, ABD bunlardan yaklaşık 50 tanesine ihtiyaç duymaktadır.
Avrupa Komisyonu’na göre Ukrayna, çıkarılabilen 20’den fazla temel hammadde ile titanyumun önemli bir küresel tedarikçisidir. Ayrıca manganez (küresel madencilik verilerine göre dünyanın en büyük 8’inci), titanyum (11’inci) ve elektrikli araç bataryaları için gerekli olan grafitin (14’üncü) önde gelen üreticisidir.
Ukrayna hükümeti, nadir toprak bileşiklerinin “altı sahada” mevcut olduğunu vurguluyor.
Lityum, titanyum, uranyum, kömür, demir, çelik ve denizaltından çıkarılabilecek kaya gazına sahip Ukrayna’nın rezervlerinin değerinin 14,8 trilyon doları bulduğu tahmin ediliyor.
Gördüğümüz gibi 14,8 trilyon dolarlık bir nadir toprak elementi varlığı, diğer madenler ve kaya gazından söz ediyoruz.
Oysa ‘Dünyanın en büyüklerinden biri’ olan Novopoltavsky sahasının geliştirilmesi için fizibilite raporlarına göre sadece 300 milyon dolarlık bir yatırım gerekiyor. Ve yatırımın hayata geçirilip üretime başlanması için de 8-10 yıl yeterli bir süre olarak hesaplanıyor.
Yani ABD, yatırımı karşılığında sadece “bir koyup üç alma”yacak. Kısa vadede 500 Milyar dolar, uzun vadede Trilyonlarca (14,8 trilyon) dolar alacak!
Olay bu!
Trump’ın şahsında ABD Emperyalistlerinin ağzının suyunu akıtan şey bu!
Okuyalım Trump’ın Ukrayna’ya dayattığı şartları:
***
Trump’ın gizli Ukrayna planı İngiliz medyasında
18.02.2025
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i telefonla arayarak Ukrayna savaşını bitirmek için müzakerelere başlayan ABD Başkanı Donald Trump’a ait olduğu iddia edilen bir “barış planı” İngiliz medyasına sızdırıldı.
The Telegraph’ta yer alan iddiaya göre, planda bulunan Donald Trump’ın Ukrayna’dan 500 milyar dolar “geri ödeme” talebi, ABD’nin ülkenin kritik mineralleri üzerindeki kontrolünün çok ötesine geçiyor; limanlar ve altyapıdan petrol ve doğalgaza kadar her şeyi ve ülkenin daha geniş kaynak tabanını kapsıyor.
Bir hafta önce Volodimir Zelenskiy’in ofisine gelen sözleşmenin şartları, ABD’nin Ukrayna’yı yasal olarak neredeyse ebediyen ekonomik sömürgeleştirmesi anlamına geliyor. Habere göre belge Kiev’de şaşkınlık ve paniğe neden oldu.
The Telegraph, 7 Şubat 2025 tarihli ve “Özel ve Gizli” ibareli sözleşme taslağını ele geçirdi. Taslakta ABD ve Ukrayna’nın “çatışmanın düşman taraflarının Ukrayna’nın yeniden inşasından faydalanmamasını” sağlamak için ortak bir yatırım fonu oluşturması gerektiği belirtiliyor.
ABD, tüm yeni lisanslardan pay alıyor, yargı dokunulmazlığı elde ediyor
Anlaşma, “maden kaynakları, petrol ve gaz kaynakları, limanlar, diğer altyapılar (mutabık kalındığı üzere)” dâhil olmak üzere “Ukrayna’nın kaynaklarıyla ilişkili iktisadi değeri” kapsıyor ve başka neleri kapsayabileceğini belirsiz bırakıyor.
Belgede, “Bu anlaşma, kanunlar ihtilafı ilkelerine bakılmaksızın New York kanunlarına tabi olacaktır,” deniyor.
ABD, Ukrayna’nın kaynakların çıkarılmasından elde ettiği gelirlerin %50’sini ve kaynakların gelecekte paraya çevrilmesi için “üçüncü taraflara verilen tüm yeni lisansların” mali değerinin %50’sini alıyor. Ayrıca ABD lehine “bu gelirler üzerinde bir haciz” olacak. Müzakerelere yakın bir kaynak, “Bu madde ‘önce bize ödeme yapın, sonra çocuklarınızı besleyin’ anlamına geliyor,” dedi.
Taslak metinde, gelecekteki tüm lisanslar için “ABD’nin ihraç edilebilir minerallerin satın alınmasında ilk ret hakkına sahip olacağı” belirtiliyor.
Washington yargı dokunulmazlığa sahip olacak ve Ukrayna’nın emtia ve kaynak ekonomisinin çoğu üzerinde neredeyse tam kontrol sahibi olacak.
Fon, gelecekteki tüm ruhsat ve projelerin “yöntemini, seçim kriterlerini, şartlarını ve koşullarını belirleme konusunda münhasır hakka” sahip olacak.
1945’te Almanya ve Japonya’ya dayatılan anlaşmalardan daha ağır
Zelenskiy, eylül ayında Trump Tower’a yaptığı bir ziyarette, silah sevkiyatının devam etmesinin önünü açmak umuduyla, ABD’ye Ukrayna’nın nadir toprak elementleri ve kritik minerallerinde doğrudan pay verme fikrini ortaya atmıştı.
Bazı maden havzaları Ukrayna’nın doğusundaki cephe hattına yakın ya da Rusya kontrolündeki bölgelerde bulunuyor. Ukrayna lideri titanyum, tungsten, uranyum, grafit ve nadir topraklardan oluşan stratejik rezervlerin Rusya’nın eline geçmesinin tehlikelerine dikkat çekmiş ve “Eğer bir anlaşmadan bahsediyorsak, o zaman bir anlaşma yapalım, biz sadece bunun için varız,” demişti.
Ukrayna muhtemelen Avrupa’daki en büyük lityum havzasına sahip. Fakat lityum fiyatları 2022’de balonun patlamasından bu yana düştü. Dünyanın her yerinde büyük rezervler keşfediliyor. Nevada’daki McDermitt Kalderasının 40 milyon metrik ton ile gezegendeki en büyük lityum yatağı olduğu düşünülüyor ki bu da tek başına ABD’yi Çin’in önüne geçirmeye yeter.
The Telegraph, “Muhtemelen savaşta yenilen saldırgan devletlere normalde dayatılan şartlarla karşı karşıya kalmayı beklemiyordu. Bu şartlar, 1945’teki yenilgilerinin ardından Almanya ve Japonya’ya uygulanan mali cezalardan daha kötü. Her iki ülke de sonuçta galip müttefiklerden net fon alıcılarıydı,” diyerek anlaşma şartlarının Ukrayna aleyhine büyük bir yük getireceğine işaret ediyor.
Ukrayna’nın Versailles’ı
Eğer bu taslak kabul edilirse, Trump’ın talepleri Ukrayna’nın GSYİH’sinden, Versailles Antlaşmasında Almanya’ya dayatılan, daha sonra 1921 Londra Konferansında ve 1924 Dawes Planında azaltılan tazminatlardan daha yüksek bir paya denk gelecek.
Donald Trump Fox News’e verdiği demeçte Ukrayna’nın 500 milyar dolar vermeyi “esasen kabul ettiğini” söylemiş ve “Nadir topraklar açısından, petrol ve gaz açısından ve diğer şeyler açısından son derece değerli topraklara sahipler,” demişti.
Ukrayna’nın şartları reddetmesi halinde bu elementlerin “Putin’e bir tabak içinde teslim edileceği” uyarısında bulunmuş ve “Anlaşma yapabilirler. Anlaşma yapmayabilirler de. Bir gün Rus olabilirler ya da bir gün Rus olmayabilirler. Ama ben bu parayı geri istiyorum”, diye konuşmuştu.
Trump, ABD’nin savaş için şimdiye kadar 300 milyar dolar harcadığını söylerken, daha fazlasını vermenin “aptalca” olacağını sözlerine eklemişti.
Kongre tarafından kabul edilen beş paketin toplamı 175 milyar dolar ve bunun 70 milyar doları ABD’de silah üretimi için harcandı. Bu paranın bir kısmı insani yardım hibesi şeklinde olsa da büyük bir kısmı geri ödenmesi gereken ödünç verme-kiralama parası.” (https://harici.com.tr/trumpin-gizli-ukrayna-plani-ingiliz-medyasinda/)
***
Bu bir sömürge antlaşmasıdır!
Ukrayna’nın her şeyini aldığı gibi, bir de anlaşmazlık durumunda yetkili mahkemeler New York’tadır, diyorlar.
Yani ABD’nin haydut kanunları geçerlidir, diyorlar!
Yani ABD’nin dostluğu yoktur!
ABD’nin çıkarları vardır sadece!
Onun gerçek dostları, stratejik müttefikleri; İngiltere ve İsrail’dir.
İsrail de zaten Amerika demektir. İsrail, ABD bayrağındaki görünmeyen yıldızdır çünkü!
Onun dışındaki tüm adlandırmalar, dostluklar, müttefiklikler anın gerektirdiği şeylerdir. Esas olarak anlıktır. Kolayca vazgeçilebilirlerdir. Yeter ki çıkarları öyle gerektirsin…
ABD, Ukrayna lideri Zelensky’den, Ukrayna’nın nadir toprak elementlerini ve neredeyse tüm diğer varlıklarını isterken bir de ne yapıyor?
Zelensky’i aşağılıyor!
Sahibi olduğu sosyal medya platformu Truth Social’da 19 Şubat’ta yaptığı paylaşımda şunları söylüyor Zelensky için:
“Zelenski adlı komedyen, ABD’yi 350 milyar dolar harcamaya, kazanılması mümkün olmayan bir savaşa girmeye ikna etti.
“Seçim yapmayı reddeden diktatör Zelenski, gönderdiğimiz paranın yarısının kayıp olduğunu itiraf ediyor. Anketlerde çok düşük çıkıyor. Onun iyi olduğu tek şey Biden’ı parmağında oynatmak.
“Zelenski elini çabuk tutsa iyi olur yoksa ülkesi kalmayacak.
“Zelenski muhtemelen rüşvet trenini devam ettirmek istiyor. Ukrayna’yı seviyorum, ancak Zelenskiy berbat bir iş çıkardı, ülkesi paramparça oldu ve milyonlarca insan gereksiz yere öldü.” (https://truthsocial.com/@realDonaldTrump/posts/114031332924234939)
İşte bu kadar da açık sözlü Trump!
Güçlü olmanın verdiği pervasızlıkla, cüretkârlıkla ve manyak, narsisist kişiliğine uygun olan patavatsızlıkla böyle yekten, açıktan konuşuyor…
Zelensky ne cevap veriyor bu hakaretlere karşılık?
Hiç! Tık yok!
Trump-ABD, Ukrayna’ya bütün bunları neye dayanarak söylüyor ve istiyor?
Para-Casus-Ordu güçlerine güvenerek.
ABD, Ukrayna’yı sadece mali olarak, milyarlarca dolarlık mali ve askeri yardımlarıyla desteklemedi. Aynı zamanda, uzaydan verdiği hizmetlerle de destekledi. Ve şimdi bunu bir tehdit olarak kullanıyor. Kullanmakta tereddüt etmiyor.
Ne diyor?
Sana vermekte olduğum Starlink uydularına erişim hizmetini engellerim, diyor. Böylece Rusya karşısında çaresiz kalırsın, diyor.
Çünkü “Ukrayna, Elon Musk’a ait SpaceX şirketinin ürettiği uydu sistemini kullanarak, altyapıya yönelik Rus saldırılarından etkilenmeden internete bağlanabiliyor.”
Böylece bir de neyi bir kez daha öğrenmiş oluyoruz?
Amerikan Parababası Elon Musk’ın, uzaya gönderdiği ve bir ağ oluşturduğu binlerce Starlink uydusunun, internete dünyanın her yerinden erişimi sağlayacak masum bir girişim, insanlık yararına bir girişim olmadığını, tam aksine ABD Emperyalistlerine hem maddi kazanç sağladığını hem de askeri faaliyet yürüttüğünü…
Amerikan Süperemperyalizmi Ve AB Emperyalistlerinin Çaresizliği
Son süreçte yaşanan tüm gelişmeler, Trump-ABD’nin; Kanada, Panama, Grönland, Meksika ve Ukrayna’da ortaya koyduğu davranışlar karşısında, ABD Emperyalizminin, diğer Batılı Büyük Emperyalist Devletlerle arasındaki rekabeti, rekabetin acımasızlığını ve ABD’nin açık ara üstünlüğünü. Ve bu üstünlük karşısında Batılı Emperyalistlerin, AB’nin, Japonya’nın vd.lerinin sızlanmalarını gösteriyor.
Usta’mız Hikmet Kıvılcımlı, bundan tam 58 yıl önce, 1967’de yayımladığı “Sosyalist” Gazetesi’nin 1’inci sayısında, “Ekonomi Politik” üst başlığıyla, “İktisatçı” imzasıyla yayımladığı, “Geberen Kapitalizm: Emperyalizm-Bugünkü Durumu” makalesinde bu durumu açıkça ortaya koyuyordu. Avrupa ülkelerinin nasıl ABD’ye tabi olduklarını rakamlarla somutça, netçe ortaya koyuyordu. Ve makalenin son paragrafı şöyle bitiyordu:
“İngiliz İşçi Partisi diyor ki: Bre Amerika, öteki ülkeleri sömürge et, onu biz de yaparız. Ama, biz yüz yıllık sömürgecilere de mi “LO, LO, LO!” (Hikmet Kıvılcımlı, Sosyalist Gazetesi, Sayı: 1, 20 Ocak 1967)
Ve yine Usta’mızın, Sosyalist Gazetesi’nin, 7 Şubat 1967 tarihli 2’nci sayısındaki makalesi; “Emperyalistler Arası Boğuşma- Amerikan Süperemperyalizmi” başlığını taşır.
Yine Usta’mız, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Beşiktaş İlçesinde 25 Şubat 1970 yılında verdiği bir Seminer’de de Amerikan Süperemperyalizmini o günkü somut olgularıyla, rakamlarıyla netçe ortaya koyar. Ve ABD için, ABD İmparatorluğu, der. Ve Batılı Emperyalistleri, o zamanki Ortak Pazar ülkelerini ve diğer ülkeleri nasıl sömürdüğünü ortaya koyar. (Hikmet Kıvılcımlı, Üç Seminer [TİP’in Muhalif Beşiktaş ve Gaziosmanpaşa İlçelerinde Yapılan Tartışmalı Toplantılar], Derleniş Yayınları, 2000)
Bildiğimiz gibi Trump, ABD, Ukrayna’daki savaşı sona erdirmek için, bizzat Ukrayna’yı ve AB ülkelerini devre dışı bırakarak, Rusya’yla ikili olarak görüşmeler yaptı, yapıyor. Trump önce Putin’le görüştü ve esasta anlaştılar. Sonra Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da Rusya ve ABD Heyetleri toplanarak izlenecek yol haritasını çizdiler.
Buna karşılık AB Emperyalistleri, İngiltere ve Ukrayna Dışişleri Bakanları Paris’te gerçekleştirdikleri toplantıda mızıldanmalarına, ağlamalarına devam ettiler. Okuyalım:
***
Avrupa: Bizim katılımımız olmadan Ukrayna’da adil ve sürdürülebilir barış olamaz
13 Şubat 2025
ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in “derhal” görüşmelere başlama kararı almasının ardından dün gece Paris’te bir araya gelen altı Avrupa ülkesi ve Ukrayna Dışişleri Bakanları, Moskova ve Kiev arasındaki savaşı durdurmak için Avrupa ve Kiev’in “her türlü müzakereye katılması” gerektiğini belirtti.
Fransa, Almanya, Polonya, İtalya, İspanya, İngiltere ve Ukrayna Dışişleri Bakanları yaptıkları ortak açıklamada, savaşı durdurmak için “Amerikalı müttefiklerimizle ileriye dönük yolu müzakere etmek istiyoruz” dediler. Yedi bakan birkaç saat süren toplantının ardından yayınladıkları açıklamada, “Ortak hedeflerimiz, Ukrayna’yı güçlü bir konuma getirmek olmalıdır. Ukrayna ve Avrupa her türlü müzakereye katılmalıdır” ifadelerini kullandı.
Avrupa ülkelerinin “Rus saldırganlığı karşısında” Ukrayna’nın “bağımsızlığı, egemenliği ve toprak bütünlüğüne” olan bağlılıklarının hatırlatıldığı açıklamada, “Ukrayna’nın güçlü güvenlik garantilerinden yararlanması gerektiği” ifade edildi. Açıklamada “Ukrayna’da adil ve kalıcı bir barışın sağlanmasının güçlü bir transatlantik güvenlik için gerekli koşul olduğu” vurgulandı.
Toplantı öncesinde Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barro “Avrupalıların katılımı olmadan Ukrayna’da adil ve sürdürülebilir bir barış sağlanamaz” derken, Alman mevkidaşı Annalina Berbock ve İspanyol mevkidaşı Jose Manuel Alvarez-Bueno, Ukrayna ile ilgili herhangi bir kararın “Ukrayna olmadan” alınamayacağını vurguladı. “Demokratik yollarla seçilmiş bir hükümete sahip egemen bir ülkeden bahsediyoruz. Avrupa güvenliğini etkileyen herhangi bir karar -ki Rusya’nın Ukrayna’daki saldırganlığı doğrudan Avrupa güvenliğini tehdit etmektedir- Avrupa olmadan alınamaz” ifadelerini kullandı.
Berböck birkaç dakika sonra “Ukrayna’ya ilişkin hiçbir kararın Ukrayna olmadan alınamayacağı” yönündeki görüşünü yineledi ve Avrupa’nın “birlik içinde kalması” gerektiğini vurguladı. Polonyalı Bakan Radoslaw Sikorski ise Ukrayna’ya verilen desteğin güçlendirilmesi gerektiğini vurgulayarak, “yakın transatlantik işbirliği” çağrısında bulundu.
Paris’te Avrupa savunması ve Ukrayna konulu bir toplantı düzenleyen bakanlar, ABD başkanlığına göre Ukrayna’daki çatışmayı sona erdirmek için “derhal” müzakerelere başlama konusunda anlaşan Trump ve Putin arasında bir saatten biraz fazla süren bir telefon görüşmesine denk geldi. Noel-Barro, “Ukrayna’yı terk etmek, Ukrayna’yı teslim olmaya zorlamak, en güçlülerin hukukunun nihai olarak kutsanması ve gezegendeki tüm tiranlara komşularını cezasızlıkla işgal etmeleri için bir davet olacaktır” dedi. Dünyanın bir “cangıl” olmadığını söyleyen İspanya Dışişleri Bakanı, “İkinci Dünya Savaşı’nın sonundan bu yana herkesin yararına işleyen BM Şartı’na dayalı bir dünya düzenimiz var” ifadesini kullandı.
Bu arada dün Brüksel’e bir ziyaret gerçekleştiren ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, Trump’ın NATO ve Ukrayna konusundaki kırmızı çizgilerini özetledi. Hegseth, Ukrayna’nın Kırım da dahil olmak üzere 2014 öncesi sınırlarına dönmesini öngörmenin “gerçekçi” olmadığını söyledi. Hegseth’e göre Ukrayna’nın barış görüşmelerinin ardından Atlantik İttifakı’na katılması da “gerçekçi değil”.
***
Gördüğümüz gibi, ortada mızıldanma, ağlama ve yalvarmadan başka bir şey yok. Eski Kıta Avrupa’sının kocamış emperyalistleri, Birinci ve İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşları sonucunda Yeni Kıta Kuzey Amerika’nın dünya jandarmalığı rolünü, şerifliğini kabul ettiler. Teslim bayrağını çektiler ABD karşısında. Ve Sovyetler Birliği’ne karşı korunmak için ABD’nin hamiliğini kabul ettiler. Efendiliğini kabul ettiler. Bütün bu olaylar, gelişmeler bunun sonucudur. Tesadüfen olmuş ya da gelgeç bir olay değildir Amerikan Emperyalizminin üstünlüğü.
“Rus saldırganlığı karşısında” Ukrayna’nın “bağımsızlığı, egemenliği ve toprak bütünlüğüne” olan bağlılıklarını”, dile getiren AB Emperyalistleri, konu Irak, Libya, Suriye vb. devletler olunca niye hatırlamıyorlar bunları?
O devletlerin “bağımsızlığı, egemenliği ve toprak bütünlüğü” yok muydu?
Siz de bu saldırıların en başından içinde değil miydiniz?..
Gördüğümüz gibi, İspanya Dışişleri Bakanının söylediği sözler Rusya’ya yönelik gibi görünse de ABD’yi de kastediyor. ABD, “en güçlülerin hukukunu” dayatıyor, diyor . “Tiran”lık yapıyor, diyor.
Ve bir de ne diyor?
“İkinci Dünya Savaşı’nın sonundan bu yana herkesin yararına işleyen BM Şartı’na dayalı bir dünya düzenimiz var”, diyor.
Yalan söylüyor.
O “dünya düzeni”niz, sizin düzeninizdi. Sömürge, yarısömürge ülkelerin düzeni değildi. Tam aksine, sizin “dünya düzeniniz” nedeniyle o ülkeler sömürge ve yarısömürge statüsündelerdi.
Ve bir de tabiî ki Sosyalist Sovyetler Birliği’nin Halklar üzerindeki koruyucu şemsiyesi vardı. Şimdi o şemsiye de yok olunca, “en güçlünün hukuku” dayatılıyor sizlere de…
Ya Ukrayna ne diyor bu konuda?
“Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’nin, Münih Güvenlik Konferansı’nın oturum aralarında ABD’li NBC News kanalına verdiği röportajın bir bölümü yayınlandı.
“Zelenskiy, Ukrayna’nın hem Rusya’nın işgalini püskürtmeye çalıştığı mevcut dönemde hem de savaş bittikten sonra ABD’nin askeri desteği olmadan ayakta kalmasının ‘çok zor’ olacağını söyledi.
“Zelenskiy, şunları kaydetti:
“Muhtemelen çok, çok, çok zor olacak ve tabiî ki tüm zor durumlarda bir şansınız var. Ancak ABD’nin desteği olmadan hayatta kalma şansımız çok düşük. Bunun çok önemli, (ABD’nin yardımının) kritik olduğunu düşünüyorum. Amerikan desteği olmadan Rusya’ya karşı savaşmayı düşünmek istemiyorum. Stratejik ortak olmayacağımızı düşünmek istemiyorum.”
“Zelenskiy ayrıca, ABD’nin askeri desteğini sürdürmemesi halinde Ukrayna’nın gelecekte Rusya’nın farklı bir büyük saldırısına maruz kalabileceğini belirtti.”
(https://www.cumhuriyet.com.tr/dunya/zelenskiden-acik-itiraf-abd-olmazsa-ukrayna-yok-olur-2300039)
Gördüğümüz gibi olayın nesnesi, asli tarafı Ukrayna’nın sözde lideri, 14 Şubat’ta, Münih Güvenlik Konferansı’nın oturum aralarında ABD’li NBC News kanalına verdiği şu röportajla teslim bayrağını çekmiştir. Ve ABD’nin tüm isteklerini kabul etmeye hazır olduğunu beyan etmiştir. Başkaca da bir seçeneği yoktur zaten.
AB’nin bu çaresizliği karşısında, güvendiği dağlara kar yağdığını gören Ukrayna ve Zelensky ne yapıyor?
24 Şubat’ta medyada yer alan haberlere göre şunu:
“Trump: Zelenski madenlerle ilgili anlaşma için Beyaz Saray’a gelecek
“ABD Başkanı Donald Trump, kıymetli madenler anlaşmasını imzalamak üzere Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’nin yakın zamanda Beyaz Saray’a geleceğini söyledi.
“(…)
“Trump, (…) ‘Devlet Başkanı Zelenski ile görüşeceğim. Aslında bu hafta ya da gelecek hafta anlaşmayı imzalamak üzere gelebilir. Kendisiyle Oval Ofis’te görüşmeyi çok isterim, bu güzel olur. Şu anda anlaşma üzerinde çalışılıyor. Nihai anlaşmaya çok yakınız.’ ifadelerini kullanan Trump, söz konusu anlaşmanın hem ABD’ye hem de Ukrayna ekonomisine önemli katkılar sağlayacağını vurguladı.
“(…)
“Trump ayrıca, ‘Üzerinde çalışılan anlaşmaya çok yaklaşıyoruz, paramızı belirli bir süre içinde geri alacağımız bir anlaşma yapmaya çok yakınız.’ ifadesini kullandı.”
***
Yani iş bitmiş, Ukrayna ve Zelensky ABD’ye teslim olmuş. ABD bütün şartlarını kabul ettirmiş.
Öyle ki, “Zelenski madenlerle ilgili anlaşma için Beyaz Saray’a gelecek”, diye emir kipiyle duyuran da Trump!
ABD Kötü de AB İyi mi?
Hepsi Leş Kargası Bunların…
Peki, ABD kötü emperyalist. Saldırgan emperyalist. “Güçlülerin hukukunu” dayatan emperyalist. “Tiranlık” yapıyor. Somut olayımızda Ukrayna’nın nadir toprak elementleri dahil her şeyine el koymaya kalkıyor.
Ya AB Emperyalist Devletleri ne yapıyor bu konuda?
Şunu…
Okuyalım 25 Şubat tarihli haberi:
“ABD’den sonra AB de hareket geçti: Ukrayna’ya kritik maden anlaşması teklifi
“Avrupa Birliği (AB) de ABD gibi, Ukrayna ile kıymetli madenlere ilişkin anlaşma yapmak istediğini bildirdi.
“Avrupa basınında yer alan haberlere göre, AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Stephane Sejourne, AB’nin Ukrayna’ya iki tarafın da kazanacağı bir maden anlaşması teklifinde bulunduğunu açıkladı.
“AB sanayi stratejisinden sorumlu olan Sejourne, komisyon üyelerinin savaşın üçüncü yılını geride bırakması nedeniyle dün Kiev’e gerçekleştirdiği ziyarette AB tarafının Ukraynalı yetkililere ‘rakip’ teklifi sunduğunu belirtti.
“Avrupa’nın ihtiyaç duyduğu 30 kritik maddenin 21’i Ukrayna tarafından kazan-kazan ortaklığıyla sağlanabilir” ifadesini kullanan Sejourne, Avrupa’nın iki tarafa fayda sağlamayacak bir anlaşma teklifinde asla bulunmayacağını savundu.”
Yani…
Ukrayna’nın üstüne Leş Kargaları gibi saldırıyorsunuz. Hepiniz gücünüz oranında pay kapmaya çalışıyorsunuz.
Hepiniz de kötüsünüz. Yağmacısınız, talancısınız, vahşisiniz. Yok birbirinizden farkınız. Hepiniz de aşağılık emperyalist çıkarlarınız için davranıyorsunuz. Sonra da kalkıp sözde birbirinizi eleştiriyorsunuz. Utanma, arlanma yok sizde. Olmaz da zaten. Sizin “dünya düzeni”niz buna izin vermez.
“(…) Kapitalistler dünyayı paylaşıyorlarsa bunu kendilerinde bulunan hain duygulardan ötürü değil, ulaştıkları yoğunlaşma derecesi kâr sağlamak için kendilerini bu yola başvurma zorunda bıraktığı için yapıyorlar. Ve dünyayı, mevcut ‘sermayeleri’, ‘güçleri’ oranında paylaşıyorlar, çünkü kapitalizmin ve meta üretim sisteminin mevcut olduğu bir ortamda daha başka bir paylaşma şekli söz konusu olamaz.” (Lenin, Emperyalizm, Kapitalizmin En Yüksek Aşaması, Sol Yayınları, Birinci Baskı, 1969, s. 94)
Yani Lenin Usta’nın dahiyane bir biçimde söylediği gibi, sizin düzeninizde güçlünün, en güçlünün borusu öter. Ve yağmadan en büyük payı nasıl aslan alır, kalanı da çakallar paylaşırsa siz de aynen öylesiniz. Ukrayna için yaptığınız bundan başka bir şey değil…
Kaldı ki o hayvanlar içgüdüleriyle böyle yaparlar. Siz, sözde aklı olan yaratıklarsınız. Ama siz o hayvanlardan çok daha zalimsiniz, çok daha yırtıcısınız…
Ukrayna Olayından Çıkartılması Gereken Dersler Nelerdir?
Ukrayna, somut bir örnek oluşturuyor ABD ve AB Emperyalistlerinin gerçek içyüzlerini görmemizi sağlayan.
Ama buna rağmen, bu gerçekliği görmek istemeyen kör gözler var, ülkemizde, bölgemizde. Ve ABD’den, AB’den örneğin PKK gibi, PYD gibi, Barzaniler gibi, Talabaniler gibi Suriye’de ve diğer Kürt parçalarında Devletçikler isteyenler, bekleyenler, umanlar yani hayal görenler var.
Evet, ABD, Amerikancı bir Kürt Devleti’ne izin verebilir. Onu kurabilir ve yaşatabilir.
Ama karşılığını da alır.
Ne alır?
Öncelikle Kürt Halkının ruhunu alır. Özgürlük idealini alır. Eşitlik idealini alır. Kardeşlik idealini alır.
Sonra, Halklar arasına kan davası sokar.
Sonra, Ukrayna örneğinde olduğu gibi yeraltı ve yerüstü servetlerini alır.
Sonra, bölgeyi, Ortadoğu’yu, Kafkasları dizayn etmek için kullanır askeri olarak vb. vb…
ABD vermez! ABD alır!
Emperyalistler hiçbir halka, almadan asla bir şey vermez.
Amerikancılıkla hiçbir yere varamazsınız.
Görün bunları!
26 Şubat 2025