Site rengi

Tasarım

Bu Koronavirüs günleri de geçecek, İnsanlık er ya da geç tek bir sosyalist aile olacak!

04.12.2020
901
A+
A-

M. Gürdal Çıngı

Koronavirüs salgını başladığında, tüm dünyada şöyle bir algı vardı: Korona herkes için tehlike, fakir-zengin ayrımı yapmıyor.

Oysa yaşanan süreçte gördük ki, bu yanlış bir algıymış. Somut araştırmalar, Koronanın bulaşmasının ve sonuçlarının zengin-fakir ayrımı yaptığı yönünde oldu.

Bulaş nasıl gerçekleşiyor?

Bilim insanlarının araştırmaları sonucunda gösterdikleri gibi; esas olarak hava yoluyla. Yüzde 10 oranında da temas yoluyla olabiliyor bulaş.

Koronavirüs taşıyan damlacıklar hava yoluyla yayılıyor ve insan vücuduna hava yoluyla giriyor. Giriş yerleri de, burun ağız ve göz oluyor. En çok da burun deliklerinden giriyor virüs.

Yani bulaş ortamı varsa eğer, Korona, zengin-fakir ayrımı yapmıyor. Herkese bulaşabiliyor. Ama bulaş, ortamını bulursa bulaşabiliyor. Ortam yoksa bulaşamıyor.

Ve yine, bulaştıktan sonra da olumsuz etkileri zengin ve fakirlerde aynı olmuyor. Güçlü bir bağışıklık sistemine sahip vücudun gösterdiği tepkiyle zayıf bir bağışıklık sistemine sahip vücudun verdiği tepki aynı olmuyor.

Ya da bulaştan sonra yaşanan hastalık sürecinde, tedavi olanaklarına erişime göre etkileri ve sonuçları farklı farklı oluyor.

Vücut bağışıklığı nedir ve nasıl güçlü olur?

Bağışıklık Sistemi, bilimsel adıyla İmmün Sistem; “Bir canlıdaki hastalıklara karşı savunma mekanizmasını oluşturan, patojenleri ve tümör hücrelerini tanıyıp onları yok eden, vücudu yabancı ve zararlı maddelerden koruyan karmaşık bir sistemdir. Kısacası vücudu hastalıklara karşı koruyan bir savunma kalkanıdır.”

Bağışıklık sisteminin oluşması anne karnında başlar ve tüm yaşam süreçlerinde devam eder.

Tabiî annenin bağışıklık sistemi ne kadar güçlüyse, çocuğun da bağışıklık sistemi o kadar güçlü olur. Bu kaçınılmaz bir olgudur. Çünkü yeterli ve dengeli beslenen, ruhsal ve fiziksel bakımdan sağlıklı bir anneyle, yetersiz ve dengesiz beslenen daha doğrusu beslenemeyen, ruhsal ve fiziksel bakımdan acılar içinde yaşayan bir annenin çocuklarının bağışıklık sistemleri aynı olmaz.

İşte virüs gibi, bakteri gibi insanları zararlı mikroorganizmaların neden olduğu hastalıklara karşı koruyan en önemli etkenlerden olan bağışıklık sisteminin güçlü olması, bu sınıflı toplum düzeninde ne kadar mümkündür bir avuç Parababası tarafından ezilen, soyulan, sömürülen, acılar içinde bırakılan emekçi halklar için?

Mümkün değildir.

Çünkü ne diyor bilim insanları?

Güçlü bir bağışıklık sitemi için; yeterli ve dengeli beslenmek ve ruhsal ve fiziksel olarak sağlıklı olmak gerekir.

Ki Kovid-19 salgını da bunu göstermektedir, ortaya çıktığından beri.

Bağışıklık sistemini güçlü kılmak için bilimsel olarak yumurta, et, süt ve süt ürünlerinin tüketilmesi gerekiyor. Balık tüketilmesi gerekiyor. Haftada 2 kez balık yenmesi gerekiyor bilimsel olarak. Ve taze sebzelerin, meyvelerin yenmesi gerekiyor…

Bu şartlarda Bağışıklık Sisteminin güçlü olması mümkün müdür?

Etin kilosu olmuş 80-90 TL. Peynir olmuş 40-50 TL. Balık mevsimindeyiz, kilosu 20-25 TL’den aşağı balık yok…

Ya meyvelerin kilosu?..

Yanına yaklaşılmıyor.

Ya mevsim sebzeleri olan ıspanak, pırasa vb.leri?..

Hepsi ateş pahası.

İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerde ev kirası ortalama 1500 TL.

Zorunlu giderler olan ısınma, elektrik, su masrafları ortalama 500 TL’den aşağı düşmüyor. İletişim masrafları (cep telefonu, internet) en az 150-200 TL.

Ya giysi?.. Ya okul masrafları çocukların?.. Ya ulaşım giderleri?.. Ya hastalıklarda ödenen paralar?..

Bunun karşılığında Asgari Ücret; 2 bin 324 lira 70 kuruş ülkemizde. Ortalama ücret 4 bin lira civarında…

Açlık sınırının 2 bin 447 lira 72 kuruş, yoksulluk sınırının 7 bin 973 lira 2 kuruş olduğu bir dönemde çalışanların çoğunluğu Açlık Sınırının altındaki Asgari Ücretle yaşam savaşı vermeye çalışırken bağışıklık sistemlerini nasıl güçlü tutabilirler?..

Tutamazlar. Tutamıyorlar.

Bu rakamlar, ülkemizin rakamları. Diğer ülkelerde de özünde çok farklı değildir. Emperyalist metropol ülkelerde biraz daha iyidir, diğer ülkelerde daha kötüdür veya benzerdir. Ama kesinlikle insanlar sıkıntı içindeler…

Yine düzenli uyku uyuyun ve setresten uzak kalın, diyorlar.

Bu şartlar altında emekçi insanlarımızın düzenli bir uyku uyuması ve stersten uzak kalması mümkün müdür?..

Ya Afrika’da bırakalım yeterli ve dengeli beslenmeyi, içecek temiz su bulamayan insanlar nasıl güçlü kılacaklar bağışıklık sistemlerini?

Ya ABD’deki yüz binlerce “Evsiz (Homeles)”?.. Yatacak kapalı bir mekan bile bulamayan, sokaklarda yaşayan yüz binlerce evsiz ne yapacak?..

Nasıl yeterli ve dengeli beslenecek bu aileler? Nasıl koruyup güçlendirecekler bağışıklık sistemlerini? Nasıl Covid-19’a karşı dirençli olacak vücutları? Mümkün mü böyle bir şey?

Değil elbette.

Ölen fakirler, yaşayan zenginler

O yüzden de fakirler ölüyor Covid-19 salgınında daha çok. 20 Kasım sabahı itibarıyla 1 milyon 350 bin 862 kişi yaşamını yitirdi bu süreçte dünya üzerinde. Bunların kaçı zengin?..

Duyduk mu bir iki örnek dışında bir zenginin Koronavirüsten dolayı öldüğünü?

Duymadık. Duymayız da. Duyarsak da en fazla 10’lu rakamlar duyarız. Daha fazlasını değil.

Çünkü virüs onlara bulaşamıyor. Bulaş ortamı bulamıyor onlara. Bulursa da onların zevk ve sefa alamlerinin sonucu buluyor. Verdikleri Covid partilerinde buluyor. Verdikleri (Rahmi Koç örneğinde olduğu gibi) yaş günü partilerinde buluyor…

Ya fakirleri?

Dünyanın dörtbir yanındaki fakirleri?

Hindistan’ın Dalit’leri, Adivasi’leri, Paryaları; Afrika’nın özellikle de Sahra Altı Afrika’nın fakirleri; Emperyalizmin Kabesi ABD’nin Zencileri (Siyahileri), Hispanikleri, yoksul Beyazları, her ırktan Evsizleri (Homeless’ları), Latin Amerika’nın yoksul halkları, Ortadoğu’nun işgal ve sömürü altında inleyen halkları…

Onları her yerde ve her şartta buluyor virüs. Çünkü onların onlarcası, yüzlercesi, binlercesi fabrikalarda çalışmak zorunda, kamu kurumlarında çalışmak zorunda, caddelerdeki-sokaklardaki işletmelerde, AVM’lerde bir arada olmak zorundalar yaşamlarını sürdürebilmek için. Hem de saatlerce bir arada olmak zorundalar. Hem de çoğunlukla doğru düzgün korunma ekipmanlarından yoksun bir şekilde bir arada olmak zorundalar.

Onların işe gitmeme, uzaktan çalışma gibi bir olanakları yok!

İşe gitmedikleri, işten atıldıkları anda onları tüm dünyada bekleyen; açlıktan ölümdür!

Başka bir seçenek yoktur onlar için!

Ya zenginler? Ya Parababaları dünyanın dörtbir yanındaki?

Onlar işe gitmek zorunda değillerdir sabahın köründe kalkıp sıkış tepiş otobüslerde, dolmuşlarda, metrobüslerde…

Onların kendilerine ait, toplumdan izole özel evleri, mahalleleri, hatta adaları vardır.

Onlar, kendileri adına çalışan yöneticiler yoluyla hallederler işlerini. Telekonferans yöntemiyle, internet üzerinden gerçekleştirdikleri toplantılarla, cep telefonlarıyla vd. iletişim araçlarıyla çözerler. Kontrol ederler işlerini, yönetirler… Kalabalıklara karışmak zorunda değillerdir onlar…

Bu konuda daha onlarca, yüzlerce örnek verebiliriz. Ama gerekmez…

İnsanlığını yitirmemiş her insan bu gerçekleri her gün görüyor televizyonlarda, sosyal medyada…

Çözüm: Sosyalizm

Özellikle pandemi döneminde milyonlarca insan işsiz kaldı. İşçi Sınıfları, ülkemizde olduğu gibi, Kısa Çalışma Ödeneği adı altında düşük ücretlere mahkûm edildiler. Esnafların işyerleri kapatıldı ve bunun sonucu olarak açlığa mahkûm edildiler. Tarım üretimi geriledi, köylü zaten perişan bir haldeyken daha da perişan hale geldi… Tüm ülkelerde toplusözleşmeli çalışan işçiler; ya işsizlik ya düşük ücret dayatması sonucu, düşük ücret zamlarına razı oldular sarı-gangster sendikacılar eliyle…

Artan enflasyon-hayat pahalılığı sonucu zaten düşük olan alım güçleri nedeniyle daha az ürün alabilir oldular…

Buna karşılık: “Koronavirüs Milyarderlere Yaradı: Servetleri Yüzde 27 Artarak 10 Trilyon Doları Aştı”, diyor BBC’nin internet sitesi.

Ve yine BBC’den bir başlık: “Koronavirüs salgınında zenginlerin tasarrufları, yoksulların borçları büyüyor”

Yani nereden baksanız, bu zalim, insanı ezen, sömüren, soyan, zulmeden Parababaları, Koronavirüs salgını gibi salgınlarda da kendi düzenlerini sürdürüyor ve kârlarına kâr katıyorlar…

Yani asıl virüs; bu Parababaları düzeni. İnsanlığın virüsü bunlar. Ve mutlaka yok edilmesi gerekiyor.

İnsanlık, özellikle bu Koronavirüs salgını günlerinde bir kez daha gördük ki, Sosyalizme ihtiyaç duyuyor. İnsanın insanı ezmediği, sömürmediği, zulmetmediği bir düzeni arıyor. Kendisini dayatıyor Sosyalizm.

Ve kurulacak bu düzen! Mutlaka kurulacak!

İnsanlık tek bir sosyalist aile olarak yaşayacak er ya da geç!

ETİKETLER: