İşte PKK budur!
M.Gürdal Çıngı
Biz yazımızı 26 Kasım akşamı noktalamıştık gazetemizde yayımlanmak üzere. Ancak 27 Kasım günü öğleden sonra, PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan’ın İsrail merkezli The Jerusalem Post Gazetesi’nde yayımlanan konuşmasını okuduk. Ve bu konuşmanın tümüyle yukarıda söylediklerimizi bir kez daha doğruladığını, kanıtladığını gördük. Barzani’lerin internet sitesi Rudaw’da yayımlandı konuşma. Olduğu gibi aktarıyoruz:
***
Karayılan İsrail gazetesine konuştu: Silah da bırakırız ancak…
26.11.2020
Haber Merkezi – PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, her zaman politik bir çözümden yana olduklarını ve meseleleri barışçıl yöntemlerle çözmekte ısrar ettiklerini söyledi.
İsrail merkezli The Jerusalem Post Gazetesi’ne konuşan Karayılan, gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
“Kürt sorunununun” bölgede en eski sorunlardan biri olduğunu belirten Karayılan, “On yıllarca süren inkar ve zulme rağmen, varlığımızı bugüne kadar koruyabildik. Ezilenlerin partisiyiz ve onların haklarını temsil ediyoruz. ABD dahil hiçbir güce düşmanlığımız yok ve ABD’yi asla hedef almadık. Lozan Konferansı sırasında Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD Başkanı Woodrow Wilson, Kürtlerin haklarını kabul etti, ancak diğer güçler Wilson’un tavsiyelerine karşı çıktı. Lozan anlaşması Kürt milleti için bir felaketti” dedi.
Türkiye’de Kürtlere “inkar politikası” uygulandığını belirten Karayılan, “Kürtleri fiziksel olarak veya kültürel asimilasyon yoluyla yok etmeye çalışıyorlar. Amerika Kürtlerin insan haklarını inkar etmiyor ama Kürtleri ulus olarak kabul eden net bir politikası da yok” diye konuştu.
ABD’ye de kendileri ile iletişime geçme çağrısında burulan Murat Karayılan, “Amerika’nın hakkımızda yanıltıcı ve sahte bilgilerle beslendiğini düşünüyorum. Amerika’nın bizimle iletişime geçmesi, Kürtlere karşı net bir politika ortaya koyması ve Kürt sorununun çözümüne katkıda bulunması tek çözümdür” ifadelerini kullandı.
Karayılan, “ABD’nin bu politikasını gözden geçireceğini ve Kürt halkına karşı daha olumlu olmasını umut ediyoruz. ABD’ye, PKK’yi terör listesinden çıkarması çağrısında bulunuyoruz. PKK, IŞİD’in bölgeden temizlenmesinde büyük bir rol oynadı” dedi.
PKK’li Murat Karayılan, “PKK’yi kurduğumuzda Marksist-Leninizm bir akımdı ve biz de bu fikirlerden etkilendik. Ancak biz Sovyet ideolojisini eleştirdik. Bu yüzden Sovyetler Birliği çöktüğünde olumsuz etkilenmedik, çünkü onlardan her zaman uzak durduk” değerlendirmesinde bulundu.
PKK lideri Abdullah Öcalan’ın “Kürt sorununu diplomasi yöntemiyle çözmeye çalıştığını ancak cezaevine konulmasıyla sürecin başarısızlığa uğradığını” belirten Karayılan, bu tutukluluğun Kürtlere yönelik bir başka savaş ilanı olduğunu savunarak, “Öcalan tutuklanmasaydı Kürt sorunu çözülebilirdi” dedi.
“Her zaman politik bir çözüme hazır olduklarını” ifade eden Karayılan, Rojava ve Rojhılat Kürtlerini ABD ile ilişki kurmaları konusunda cesaretlendirdiklerini kaydetti.
Karayılan, “Sovyetler Birliği çöktü çünkü demokrasi yoktu ancak Amerika demokrasi sayesinde ayakta kaldı. ABD ile ilişki geliştirilmesine karşı değiliz. Aksine, Kürdistan’ın tüm bölgelerinin ABD ile ileri düzeyde temasını destekliyoruz. Ne yazık ki, demokrasi, insan hakları ve özgürlükleri desteklememize rağmen, ABD ve Batı ülkeleri hâlâ Türk devletini ve bize yönelik askeri müdahalelerini destekliyor” ifadelerini kullandı.
Silah bırakma konusunda da açıklamalarda bulunan Karayılan, “Türkiye’deki Kürtler tanınmadan ve Öcalan da dahil siyasi tutuklular serbest bırakılmadan silah bırakmayacaklarını” dile getirdi.
Karayılan, “Silahlı çatışmada ısrar etmiyoruz ama Türk devleti savaş istiyor. Silahları devre dışı bırakmak için bir anlaşma imzalamak istiyoruz. Türk devleti bizi yok etme politikasını sürdürürse bu zor olacak. Savaşa devam etmek istemiyoruz. Bu sorunları çözmek için diyaloğu tercih ediyoruz” dedi.
Öcalan’ın 2013’teki silah bırakma kararını da hatırlatan Karayılan, Türkiye’de hükümetin bu adıma ilk başta karşılık verdiğini ancak daha sonra “eski şiddet politikasına” döndüğünü ve buna karşı “kendilerini korumak zorunda kaldıklarını” belirtti.” (https://www.rudaw.net/turkish/kurdistan/261120208)
***
Bu konuşmanın her tarafı vıcık vıcık Amerikancılık akıyor … Ve insanın midesini bulandırıyor. Ve insanın öfkesini kabartıyor. Bu konuşmanın neresini, hangi bölümünü teşhir edelim?..
PKK’nin bu görüşlerini bilmiyor muyduk?
Biliyorduk on yıllardır. Bildiğimiz gerçekler olmasına rağmen, bir kez daha öfkelendik çünkü demagoji yapıyor, yalan söylüyor, kandırmaya çalışıyor başta Kürt Halkı olmak üzere Halkları Karayılan…
Bizim asıl kızdığımız, öfkelendiğimiz Karayılan’ın vıcık vıcık akan Amerikanofillikten sonra, kalkıp bir de; “Ezilenlerin partisiyiz ve onların haklarını temsil ediyoruz.”, demesi…
Bir insanın biz; “Ezilenlerin partisiyiz ve onların haklarını temsil ediyoruz.”, diyebilmesi için devrimci olması gerekir. Yani Antiemperyalist, Antifeodal, Antişovenist olması gerekir.
Bir Devrimci, bir Antiemperyalist, bir Demokrat, uluslararası emperyalizmin başhaydut devleti olan ABD Emperyalistleriyle hiç dost olabilir mi?
Olmaz! Olamaz.
Sözü Kahraman Gerilla Che’ye bırakalım ve bizim adımıza ve tüm dünyanın ezilenleri adına Che Yoldaş konuşsun Karayılan ve PKK’ye karşı.
Ne diyordu 1967 yazında Havana’da toplanan OLAS Konferansı-Tricontinental (Afrika, Asya ve Latin Amerika Halkları Dayanışma Örgütü Konferansı)’na Bolivya’daki savaş mevzisinden gönderdiği mesajda Che Guevara?
***
“Emperyalizmin bir dünya sistemi olduğunu, kapitalizmin son aşaması olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız ve o dünya çapında yenilgiye uğratılmak zorundadır. Bu mücadelenin stratejik sonu, emperyalizmin yıkılması olacaktır. Bize, bu dünyanın sömürülenlerine ve azgelişmişlerine düşen pay, emperyalizmin temellerini ortadan kaldırmaktır: biz ezilen uluslar, onlara sermaye, hammadde, teknisyen ve ucuz emek vererek ve onlardan yeni egemenlik araçları olan yeni sermaye, silah ve her çeşit materyal alarak mutlak bir bağımlılık içine sürüklenmekteyiz.
“Bu stratejik hedefin temel unsuru tüm halkın gerçek kurtuluşu olacaktır. Pek çok olayda bu kurtuluş silahlı mücadeleyle gerçekleşecek ve Bizim Amerika’da sosyalist devrim kaçınılmaz olacaktır.
“Emperyalizmin yıkılması hedeflenirken, onun başını kimin çektiği kesinlikle belirlenmek zorundadır. Bu, ABD’den başkası değildir.
“(…) düşmandan nefret etmeyen bir halk vahşi bir düşmanı yenemez.
“(…)
“Ve insanlığın kurtuluşu uğruna verilen savaşın bayrağı altında, uluslararası proleter ordularla gerçek bir proletarya enternasyonalizmi geliştirmeliyiz.
“(…)
“Eğer dünyada ölümün kendi paylarına düşen kısmıyla ve müthiş trajedileriyle, her günkü kahramanlıklarıyla, emperyalizme bitmez tükenmez darbeler indirerek, dünya halklarının artan nefretiyle emperyalizmin güçlerini parçalamak için iki, üç daha fazla Vietnam gün ışığına çıksaydı, geleceğe daha güvenli bakabilirdik!”
“Bizim her eylemimiz emperyalizme karşı bir savaş çağrısı ve insanlığın en büyük düşmanı ABD’ye karşı halkların birliği için bir savaş marşıdır.”
***
Sözü uzatmayalım:
Sizin her eyleminiz “emperyalizme karşı bir savaş çağrısı ve insanlığın en büyük düşmanı ABD’ye karşı halkların birliği için bir savaş marşı” değilse eğer ve siz hâla “ezilenlerin partisiyiz” diyorsanız siz hain kere hainsinizdir…