Halkçı Doktorlar TTB Kongresine damgasını vurdu
Türk Tabipleri Birliği (TTB), doktorların mesleki dayanışma örgütüdür. Anayasa ve yasalarla belirlenmiş olan kamusal yetkileri vardır. Son yıllarda, KESK’te yaşanan, daha sonra TMMOB ve DİSK’te yaşanan savrulmanın bir benzeri de TTB’de yaşanmaya başlandı. Nedir mesele diye bir baktığımızda; daha öncesinde de var olan, 2010 Anayasa Referandumunda belirginleşen, siyasi bir ayrışma gözler önüne seriliyor.
Bu referandumda, bilindiği gibi, kendine solcuyum ve aydınım diyen bir takım yazarçizer takımı AKP’yi demokrat kabul edip “yetmez ama evet”, dediler.
BDP ve çevresi de “Boykot” diyerek mevcut antidemokratik anayasayı daha da antidemokratik hale getiren değişikliklere dolaylı olarak evet denmiş oldu. Bu referandumda DİSK ve TMMOB açıktan “Hayır” kampanyasına katılırken, TTB ise KESK’in peşinden gitmiş oldu.
Askeri vesayet kaldırılacak diye CIA tezgâhında hazırlanan Ergenekon ve Balyoz operasyonları ve yargılamaları bahane edilerek, yapılan o anayasa değişiklikleri, bugün yargının tamamen AKP iktidarı denetimine girmesiyle sonuçlanmıştır. Balyoz ve Ergenekon tezgâhı, amacına ulaştıktan sonra, şimdi kumpas olduğu açıklanmıştır.
Dört yıl önce AB-D Emperyalistlerinin kontrolünde gündeme getirilen sahte barış süreciyle birlikte, TTB’de farklılıklar meydana gelmeye başladı. Birinci Körfez Savaşı denen, AB-D Emperyalistlerinin Irak’a saldırısında ve işgalinde ülkemizdeki tüm emekçi örgütleri gibi TTB ve Tabip Odaları da bu saldırının karşısında yer almıştı. O yıllarda ve daha sonra hep “Katil ABD Ortadoğu’dan Defol”, “Kahrolsun ABD Emperyalizmi” sloganlarını gösterilerimizde ve yürüyüşlerimizde atıyorduk.
Özellikle bu sahte barış süreci sonrasında bu sloganlar atılamaz oldu. Yugoslavya, Irak, Suriye arkasından Türkiye diyen AB-D Emperyalistleri son bir yılda ülkemizi de kan gölü haline getirmeye başladılar. Suruç, Ankara, İstanbul, Bursa ve Gaziantep’te patlatılan bombalar ile Büyük Ortadoğu Projesi’yle ortaya konan yeni sınırlar oluşturma planı, ülkemizde de hayata geçirilmeye başlandı. Kürt illerinde sokağa çıkma yasakları ve hendeklerle yürütülen savaş ve ülkenin her tarafında patlatılan bombalar Türk ve Kürt Halklarını birbirinden ayırmak için yapılmaktadır. Bu durum karşısında bile içi boş bir barış söylemi hâlâ sürdürülmektedir. “Terörün her türlüsüne karşıyız” gibi boş açıklamalar yapılmaktadır. AB-D Emperyalistlerinin Yeni SEVR demek olan BOP’u görmezden gelinmektedir. Kürt Sorunu, Amerikan Barışıyla çözülemez. AB-D Emperyalistlerini bölgemizden kovmadan çözülemez.
12 Eylül 1980 Faşist Darbesi öncesinden beri, TTB ilerici ve emekçiden yana olan özelliğini koruyagelmiştir. O yıllarda yayınlanan belgelerde Antiemperyalist, Antişovenist ve Antifeodal ilkelere sahip çıkılmıştır. Son yirmi yıldır TTB yönetiminde olan Etkin Demokratik TTB (EDTTB) grubu, bu zaman süresi içinde dayandığı sol yapılardaki değişimler sonucu TTB’yi emekçiden ve soldan kopuk hale getirmiştir.
Bizler de bu grupta yer aldık ama grup içinde eleştirilerimizi sürekli yaptık. Her yerde uğradığımız susuş kumkumasını burada da yaşadık. Eleştirilerimize cevap verilmedi. AB-D Emperyalizmine karşı çıkamayan bir sol olmaz, solculuktan istifa etmiş sayılır, dedik. Cevap veremediler.
Bu süreçte bu gruptan ayrılmamız kaçınılmaz hale geldi. “Halkçı Doktorlar” olarak hazırlanan listeyle kongrede aday olduk. Kongrede yine aynı eleştirileri yaptık. Yine cevap alamadık. Seçimlerde üç grup yarıştı. Diğer grup da İzmir Tabip Odası’nın öncülük ettiği bir liste idi. Perinçekgiller’in etkisindeki bu anlayıştaki doktorlar, İstanbul’da yaptıkları seçim çalışmasında, milliyetçi, mukaddesatçı, sosyalist hekimleri bir araya getirme iddiasındaydı. Ülke çapında bir araya geldiklerinde de benzer anlayıştakiler toplanmış oldu. Sağdan sola yamalı bohça gibi bir liste hazırlandı. Kongrede yaptığımız çalışmalarla, adaylarımızın konuşmalarıyla doktor kitlesi içinde Halkçı Doktorlar olarak tanınmış olduk. Solu, devrimi, devrimciliği, antiemperyalizmi emekçiden yana olmayı ve laikliği savunmayı biz temsil ettik.
EDTTB grubu tabanda Tabip Odalarında laikliği savunur görünürken, ilkelerinden laikliği çıkarmış yerine sağcıların kafa karıştırmak için kullandığı sekülarizmi yazmıştır. Gerçek bir laiklik savunusu yapmak yerine, KESK’in ve Eğitim-Sen’in peşinde bir laiklik savunusu yapılmaktadır. Burada da ülkemizdeki laikliğin nasıl kazanıldığından söz edilmez. II. Meşrutiyet’ten (Jöntürk devrimi), Kurtuluş Savaşı’mız, Saltanatın kaldırılması, Cumhuriyetin ilanı ve Hilafetin kaldırılmasından ve Mustafa Kemal’den söz edilmez.
EDTTB grubu emperyalizme karşı olma söylemi, IMF Ve Dünya Bankası’nın Neoliberal Politikalarına karşı söylem geliştirmekle sınırlıdır. Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın gerçek sahibi AB-D Emperyalizmi burada da görmezden gelinmektedir. AB Emperyalizminin emekçi karşıtı politikalarına karşı da bir şey söylenmemektedir. En sonunda yıllardır dört örgütün (DİSK, KESK, TMMOB, TTB’nin) birlikte Taksim’de yaptığı 1 Mayıs kutlamalarından bu yıl vazgeçilmiş, AKP iktidarının gösterdiği Bakırköy Halk Pazarı’na gidilmiştir. Bu gidiş A. Davutoğlu ve R. Tayyip Erdoğan tarafından takdirle karşılanmıştır. Bu durum dört örgütün, emekçilerin mücadelesinden ne kadar uzaklaştığını da çok iyi göstermektedir.
Kurtuluş Partili Doktorlar olarak bizler Halkçı Doktorlar içinde mücadelemizi sürdürmeye kararlıyız. Halkımızı sağmal inek haline getiren Sağlıkta Dönüşümün de bölgemizi kana bulayan AB-D Emperyalizminden bağımsız olmadığını çok iyi biliyoruz.
Ülkemizdeki doktorların antiemperyalist, antişovenist, antifeodal, ilerici, halkçı, laiklikten ve tam bağımsızlıktan yana, Tarihten gelen geleneğini sürdürmeye kararlıyız.
Kurtuluş Partili Doktorlar