Site rengi

Tasarım

HKP: Torunlar katliamı sorumluları yargılanmalı

01.10.2014
996
A+
A-

Mecidiyeköy’deki Ali Sami Yen Stadı’nın yerine yapılan
TORUNLAR’a ait rezidans inşaatında asansörün düşmesi
yüzünden 10 işçi hayatını kaybetti. Bu katliamın bir iş
cinayeti olduğunu belirten HKP sorumlular hakkında
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda
bulundu.

 

İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA

 

SUÇ DUYURUSUNDA

BULUNAN……………….: Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanlığı

Karanfil Sokak No:24/15 Kızılay/ANKARA

 

VEKİLLERİ………..: Av. Orhan ÖZER, Av. Metin BAYYAR, Av. Ayhan ERKAN,

Av. Ali Serdar ÇINGI, Av. Tacettin ÇOLAK, Av. Sait KIRAN, Av. Ayça ALPEL,

Av. Halil AĞIRGÖL, Av. Pınar AKBİNA, Av. Doğan ERKAN

 

Ş Ü P H E L İ L E R….…..:

 

1- Recep Tayyip ERDOĞAN

2- Ahmet DAVUTOĞLU

3- Faruk ÇELİK

4- İdris GÜLLÜCE

5- Kasım ÖZER

6- Yaşar  GÜVENÇ

7- Aziz TORUN (Torunlar Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş. Bşk.)

Rüzgarlıbahçe Mahallesi Selvi Çıkmazı No: 4 34805 Beykoz/İstanbul

8- Torunlar A.Ş.’nin suça karıştığı tespit edilecek yöneticileri ve yetkilileri

9- GEDA Major Firması yetkilileri (Şemsettin Günaltan Cad. N: 224 A Blok D: 5 Tüccarbaşı- Erenköy/İST.)

10- Aykut AKSU (NCA Nitelikli Cevaplar Akademisi İş Sağlığı Güvenliği Eğitim Çevre Mühendislik ve Danışmanlık Hiz. A. Ş. Yönetim Kurulu Bşk.) ve şirketin iş cinayetinden sorumlu diğer yetkilileri – Gayrettepe Mah. Yıldız Posta Cd. No:18/b Beşiktaş/İstanbul

11- Mehmet Ergün TURAN (T.C. Başbakanlık Toplu Konut İdaresi (TOKİ) Başkanı)

12- Suça karıştığı tespit edilecek diğer tüm yetkililer

 

S U Ç……………………:

1) TCK 220 (Çıkar amaçlı suç örgütü kurmak)

2) TCK 83/1-2 (Kasten Öldürmenin İhmali Davranışla İşlenmesi)

3) TCK 257 (Görevi Kötüye Kullanma)

4) TCK 87/1-2-4 (Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama)

5) TCK 170 (Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması)

6) TCK 86/1 (Kasten Yaralama)

7) TCK 251 (Denetim Görevinin İhmali)

 

İHBAR ve BEYANLARIMIZ:

6 Eylül 2014 günü akşam saat 20.00 sıralarında Mecidiyeköy’deki Ali Sami Yen Stadı’nın yerine yapılan TORUNLAR’a ait rezidans inşaatında asansörün düşmesi yüzünden 10 işçi hayatını kaybetti.

Bu bir iş kazası değil, şikayet olunanların daha çabuk daha çok para kazanma ve vurgun yapma uğruna, gözü dönmüşçe bir soygun uğruna davetiye çıkardıkları, bağıra bağıra gelen büyük bir iş cinayetidir. Cinayet, 36 kat yüksekliğindeki inşaatın 32. katında bulunan asansörün büyük bir gürültüyle zemine çakılmasıyla işlendi.

TORUNLAR’a ait aynı Rezidans inşaatında 9 Nisan’daki iş cinayetinde de bir işçi hayatını kaybetmişti. 23 Ağustos tarihinde ise yangın çıkmıştı.

 

NEDEN BU BİR İŞ KAZASI DEĞİL BİR CİNAYETTİR?

Projenin TOKİ onaylı olması nedeniyle okul ve hastane binalarıyla bir sayılmış, bu nedenle de “Yapı Denetim Kanunu” kapsamı dışında bırakılmıştır. Bu tür binaları TOKİ kendi denetlemektedir. TOKİ’nin de ne kadar denetlediği ortadadır. Amaç denetim filan değil vurgun olunca da bu iş cinayetleri kaçınılmaz olmaktadır.

Aynı projeye Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İstanbul Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü de rezidans yapımında 24 saat çalışılabilmesi için “kamu yararınadır” onayı vermiştir. Gün 24 saat çalışmada ise kaza yapma olasılığının normal mesaiye göre çok daha fazla olduğu aleni bir gerçekliktir. Şikâyet olunanlar rezidansı bir an önce bitirip paraya çevirmek, paraları da kasalara, ayakkabı kutularına akıtmak için 24 saat çalışma temposunu yasal kılıfa uydurmuşlardır.

Çıkardıkları torba “Yasalarla” yasal mevzuatı çorbaya çeviren şikâyet olunan erkânı devlet de, can güvenliğini hiçe sayan bu suçlular yasaları dolanma imkânı verdikleri için iş cinayetlerinden birinci derecede sorumludurlar.

Ayrıca Çalışma Bakanlığı Müfettişleri cinayet öncesi yaptığı incelemelerde birçok önemli eksiklikler saptamış, bu eksikliklerin giderilmesini sağlatmak yerine 5.600 TL gibi komik bir ceza kesilmiştir TORUNLAR’a. Bu ceza mıdır, ödül müdür? Bu cinayete davetiye çıkartmak değil midir?

Gene, 24 saat çalışma temposu nedeniyle Torunlar rezidansta asansörlerin sık arızalandığı, arıza nedeniyle çoğu zaman tek asansöre aşırı yük bindiği şeklindeki iddialar da bizzat işyerinde çalışanların anlatımlarından basında bolca yer almıştır. Örneğin: “Asansör firması Geda Major Limitet yetkilisi Al Jazeera’ya yaptığı açıklamada 5 ay önce beton blok düşmesi üzerine bu asansörün paramparça olduğunu ve tamamen yenilendiğini, inşaatta diğer asansörün arıza sebebiyle devre dışı olduğunu söyledi” (Cumhuriyet Gazetesi 09/09/2014 sf.5)

İş cinayetine böylesine aleni zemin hazırlandığı İnşaat Mühendisleri Odası, Elektrik Mühendisleri Odası, İstanbul Barosu gibi uzman meslek örgütlerince tespit ve teşhir edilmiş ve tüm medyada yazılıp çizilmiştir.

Birkaç örnek verirsek:

9 Eylül 2014 Cumhuriyet Gazetesi (5. Sayfa);

“İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Nevzat Ersan, Türkiye’de kamu yatırımlarının ve TOKİ’nin ‘Yapı Denetim Kanunu’ kapsamında olmadığına dikkat çekti. (…) “TOKİ’nin kendi denetimi var ve bu denetim yetersiz” diyen Ersan, “rezidansı da kendileri denetlediler. Yani kendileri çalıp kendileri oynuyorlar. Neden özel inşaatlar kanun kapsamındayken, kamu ve TOKİ inşaatlarının kapsam dışında olduğu sorgulanmalı” dedi.

“Ersan, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün “24 saat çalışma kamu yararına” kararına ilişkin olarak da ‘kaza yapma olasılığı, normal mesaiye göre daha çoktur. Normal mesai saatleri dışında çalışmamak özellikle hayati riski olan işlerde çok önemlidir. Rezidansı yetiştirip bir an önce paraya dönüştürmek istiyorlar. Bu nedenle ‘kamu yararı’ndanparanın hemen kasaya girmesi’ anlamı çıkıyor. Bu insanlara hizmet edecek bir yapı değil, bir konut. Kılıf uydurmaya çalışmışlar ve kamu yararı ilkesini kullanmışlar’ diye konuştu.”

İstanbul Barosunun 10.09.2014 tarihli basın açıklaması;

“TOKİ ile hâsılat paylaşımlı olarak yapılan inşaat, birçok kez açılan davalar, mahkemelerce verilen fakat uygulanmayan İptal kararları ile gündeme gelmiştir. TOKİ tarafından hazırlanan plan tadilatının, hukuka aykırı olduğu ve telafisi olanaksız zararlara sebep olacağı mahkemelerce tespit edilmesine karşın idare, yapılan değişiklikler yoluyla bu davaları konusuz bırakmış ve hukuk kullanılarak ruhsatı onaylanan yapının inşaatı başlatılmıştır. Yapının bir an önce tamamlanarak; satışından elde edilecek gelirin paylaşılmasının ‘kamu yararı’ olarak görülmesi anlaşılabilir değildir. Haziran ayında İstanbul Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından inşaatta faaliyetin geceleri de sürmesine izin verildiği ise yaşanan bu facia ile ortaya çıkmıştır. Belirli kişilerin ticari faaliyetlerinden azami kâr etmeleri için sağlanan olanaklar için Kamu Yararı tanımlaması ise tam bir hukuksuzluk ifadesidir. Kamu menfaatini korumakla görevli makamlar sadece belirli kişi/kurumların çıkarını korumaktadır.

Sadece 2014 yılının 8 ayında 1270 işçi hayatını kaybetmiştir. Ülkemiz, İş cinayetlerinde Avrupa 1’incisi ve dünya 3’üncüsü olmuştur.

“Çalışma Bakanlığı müfettişleri olayın yaşandığı inşaatı kontrol etmişler, birçok eksik bulmuşlar ancak bakanlık sadece yapı sahibine 5 bin 600 TL para cezası vermekle yetinmiştir. Mecidiyeköy asansör Faciası, işveren tarafından sektörün doğasında olan kaza olarak ifade edilmektedir. Geçtiğimiz aylarda yaşanan Soma faciasının da işin Fıtratı olarak tanımlandığını hatırlatmak isteriz.
Ulusal yasalarımız, işçi sağlığını korumada yetersiz olsa da, AİHM işçi sağlığı ve iş güvenliğini açıkça yaşam hakkının kapsamı içinde değerlendirmektedir. iş güvenliği, işçi sağlığı ve iş kazaları gibi konularda özel kişilerden kaynaklansa dahi yaşam hakkı sorumluluğunun devlete ait olduğunu belirlemiştir.

İstanbul Barosu Çevre Kent Hukuku Komisyonu”

Elektrik Mühendisleri Odası verilerine göre Türkiye’de yaklaşık 350 bin asansör bulunmaktadır. Makine Mühendisleri Odası ile birlikte yapılan denetimlerle 2012’ye kadar bu asansörlerin yüzde 7,5’i kontrol edilmiş, bu kontrollere göre de asansörlerin yüzde 70’inin kullanım açısından “tehlikeli” olduğu anlaşılmıştır.

Bu tablo da vatandaşlarının yaşam hakkından birinci derecede sorumlu olan devletin ne kadar vurdumduymaz olduğunu, 2014 yılının 8 ayında 1270 işçinin hayatını kaybetmesinden, Ülkemizin, İş cinayetlerinde Avrupa birincisi ve dünya üçüncüsü olmasından birinci derecede suçlu olduğunu göstermektedir.

 

TORUNLAR, R. T. ERDOĞAN+AKP, NCA (Nitelikli Cevaplar Akademisi) İLİŞKİLERİ

İnternet Gazetesi Aktif Haber’e göre:

“Toptancılıkla uğraşan ve daha sonra gıda pazarlamacılığı işine giren, yıllarca gıda sektöründe varlık gösteren Torunlar, 1980’li yılların ikinci yarısında inşaat sektöründe yapsatçılığa başladı. 2005’ten itibaren ise “Yürü ya kulum” denilen firmalardan oldu.

“Torunlar Gıda’nın sahibi Aziz Torun, İstanbul İmam Hatip Lisesinden Recep Tayyip Erdoğan’ın, İktisat Fakültesinden ise Abdullah Gül’ün okul arkadaşı.

“Kendi internet sitelerindeki bu yılın ilk 6 ayında net kârını tam tamına yüzde 965 oranında artırdığını, satışlarını ise geçen yıla göre yüzde 372 yükselttiklerini açıklamışlardır.” (Aktif haber 07.02.014)

İnternet gazetesi T24’e göre de:

“Toptancılıkla uğraşan ve daha sonra gıda pazarlamacılığı işine giren Torunlar Gıda’nın sahibi Aziz Torun, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yakın arkadaşı. AKP iktidarı döneminde yıldızı parlayan firmalar arasında yer alan Torunlar Gıda’nın sahibi Aziz Torun, bu yıl ilk defa Forbes 100 listesine adını yazdıranlar arasında yer aldı. Aziz Torun, kardeşi Mehmet Torun’la birlikte 800 milyon dolarlık serveti yönetiyor. Özelleştirmeler, TMSF ihalelerinde sıklıkla gördüğümüz şirket, AKP’nin yardım olarak dağıttığı makarna, un, şeker gibi gıda maddelerinin satın alındığı şirket olarak da ön plana çıkmıştı.” (T24 23.03.2010)

Torunlarla ilgili benzer haberler, Ali Sami Yen Stadı arsasının ihalesi gibi büyük ihalelerin kendilerine verilmesinde AKP iktidarı döneminde nasıl “yardımcı” olunduğuna ilişkin haberler hemen hemen tüm medyada yer almıştır.

Cumhuriyet Gazetesi’ne göre:

“Soma’da 301 madencinin yaşamını yitirdiği maden ocağını işleten Soma Grubu’nu da denetlediği belirtilen Nitelikli Cevaplar Akademisi’nin (NCA) http://www.nca.com.tr/ internet sitesindeki referans listesinde hizmet verilen firmalar arasında Torunlar Holding de bulunuyordu. Kazanın ardından hem listede hem Torunlar Gurubu’nun hem de Soma Grubu’nun adı çıkarıldı.” (Cumhuriyet Gazetesi, 9.09.2014, s. 5)

13.05.2014 tarihindeki Soma katliamının sorumlarından NCA Nitelikli Cevaplar Akademisi İş Sağlığı Güvenliği Eğitim Çevre Mühendislik ve Danışmanlık Hiz. A.Ş aradan daha dört ay geçmeden bir iş cinayetine daha imza atıyor.

Her iki iş cinayetindeki benzer sorumsuzluklar cinayetlerin yaşandığı işyerleri sahiplerinin AKP’lilerle ve R. T. Erdoğan’la ilişkileri, AKP iktidarınca bu şirketlerin iş güvenliği ve işçi sağlığına aykırı faaliyetlerine göz yumulması, seçimlerin arifesinde AKP’nin dağıtığı gıda yardımı paketlerinin ve kömürlerin bu şirketlerden sağlanıyor olması, 17 Aralık 2014 de ortaya çıkan Tayyip, AKP’li Bakanlar ve oğulları ile işadamları arasında dönen yolsuzluk iddiaları, Torunlar’a ait rezidanstaki işçi cinayetini işleyen şikâyet olunanlar arasında bu illiyet bağları, reddedilemez maddi deliller, çıkar amaçlı suç örgütü oluşturulduğuna ilişkin ciddi kuşkular doğuruyor.

Umarız ki, bize göre kıyaslanamayacak ölçüde imkâna sahip olan Cumhuriyet Savcılığı makamı ve bağlı kolluk birimleri böylesine ciddi kuşkuları aydınlatabilmek için şikâyet olunanlar hakkında soruşturma başlatarak, şikâyet olunanların isnat edilen suçlardan yargılanmalarını sağlayacaktır.

01.08.1999 tarih ve 23773 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 4422 Kanun No’lu “ÇIKAR AMAÇLI SUÇ ÖRGÜTLERİYLE MÜCADELE KANUNU” Madde 1’e göre:

“Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” başlıklı TCK m. 220’ye göre;

“Doğrudan veya dolaylı biçimde bir kurumun, kuruluşun veya teşebbüsün yönetim ve denetimini ele geçirmek, kamu hizmetlerinde, basın ve yayın kuruluşları üzerinde, ihale, imtiyaz ve ruhsat işlemlerinde nüfuz ve denetim elde etmek, ekonomik faaliyetlerde kartel ve tröst yaratmak, madde ve eşyanın azalmasını ve darlığını, fiyatların düşmesini veya artmasını temin etmek, kendilerine veya başkalarına haksız çıkar sağlamak, seçimlerde oy elde etmek veya seçimleri engellemek maksadıyla zor veya tehdit uygulamak veya kişileri kendilerine tâbi kılmaya zorlamak veya mensupları arasında her ne suretle olursa olsun açık veya gizli işbirliği yapmak suretiyle yıldırma veya korkutma veya sindirme gücünü kullanarak suç işlemek için örgüt kuranlara veya örgütü yönetenlere veya örgüt adına faaliyette bulunanlara veya bilerek hizmet yüklenenlere sadece bu nedenle üç yıldan altı yıla kadar; örgüte üye olanlara iki yıldan dört yıla kadar ağır hapis cezası verilir.

“Suç faili, memur veya kamu hizmetiyle görevli kimse ise yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza, yarıdan bir katına kadar artırılır.

Yukarıda anılan kanun maddesine göre; olayımızda şikâyet olunanların bir kısmı devletin yönetimini ele geçirmişlerdir zaten ve bu yolla kamu hizmetlerinde, basın ve yayın kuruluşları üzerinde, ihale, imtiyaz ve ruhsat işlemlerinde nüfuz ve denetim elde etmiş, Torunlar gibi ekonomik faaliyetlerde kartel ve tröst yaratmışlar; kendilerine veya başkalarına haksız çıkar sağlamışlar, Torunların gıda malzemelinden oluşan paketleri dağıtarak, seçimlerde oy elde etmek maksadıyla kişileri kendilerine tâbi kılmaya zorlamış veya mensupları arasında her ne suretle olursa olsun açık veya gizli işbirliği yapmak suretiyle yıldırma veya korkutma veya sindirme gücünü kullanmışlardır.

Bu nedenle Recep Tayyip Erdoğan ve tüm şikâyet olunanların anılan TCK hükümlerine muhalefet etmekten anılan kanun maddelerinden yargılanmaları gerekmektedir.

Ayrıca yukarıda açıkladığımız, iş cinayetinin yaşandığı işyerinde

– Denetim yapmayarak;

– Denetim yapmamak için yapılan rezidansı okul ve hastane binalarıyla bir sayarak, ‘Yapı Denetim Kanunu’ kapsamı dışında bırakarak;

Rezidans yapımında 24 saat çalışılabilmesi için “kamu yararınadır” onayı vererek iş cinayeti olasılığını arttırarak;

– Usulüne uygun denetimler yapmayarak,

– Yapılan denetimlerde ortaya çıkan eksiklikleri gidermeyerek,

– Asansörün arızalı olduğunu bile bile çalıştırarak, çalıştırılmasına engel olmayarak

– YAŞAM HAKKI SORUMLULUĞU DEVLETE AİT olması nedeniyle, iş cinayetine davetiye çıkartan yukarıda sayılan kasıtlı, kusurlu bütün davranışları, ihmalleri bilen, bilmesi gereken, ötesinde “yasal düzenlemelerle” bu davranışların önünü açarak bu cinayete ortak olarak;

TCK 83/1-2 (Kasten Öldürmenin İhmali Davranışla İşlenmesi); TCK 257 (Görevi Kötüye Kullanma); TCK 87/1-2-4 (Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama); TCK 170 (Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması); TCK 86/1 (Kasten Yaralama); TCK 251 (Denetim Görevinin İhmali) suçları nedeniyle tüm şüphelilerin yargılanmaları, başta hayatını kaybeden işçi kardeşlerimizin yakınları gelmek üzere namuslu, onurlu, dürüst vatandaşlarımızın olaydan duydukları üzüntüyü bir nebze de olsa dindirecek; günden güne artan iş cinayetlerini belki biraz azaltacaktır.

Dünyanın neresinde olursa olsun böyle bir iş cinayeti karşısında sorumlular derhal istifa ederdi. Ancak bizde ne yazık ki sorumlular peş peşe iş cinayetleriyle halka karşı suç işlemekte, işledikleri suçlardan pişmanlık duymak bir yana, suçu örtmek için halen halkımıza, cinayeti protesto eden işçilere ve duyarlı insanlara TOMA’yla, tazyikli, gazlı suyla, gaz bombalarıyla  saldırmakta, cinayete tepki gösteren işçileri işten atmaktadırlar.

Yukarıda yaptığımız açıklamalarda da açıkça görüldüğü gibi 10 işçi kardeşimiz göz göre göre meydana gelen iş cinayeti sonucu hayatlarını kaybetmişler, arkalarında gözü yaşlı çocuklar, eşler, analar-babalar, kardeşler bırakmışlardır. Artık bu katliamlara dur demek gerekmektedir. Bu nedenle suç duyurumuzun dikkate alınarak katliama neden olanlar cezalandırılmalıdır ki acılar bir nebze hafiflesin ve ülkemiz artık bu olaylarla anılmasın, işçiler iş cinayetlerine kurban gitmesin, çocuklar anasız babasız kalmasın. Tek dileğimiz akan gözyaşlarının bir an önce durmasıdır!

 

SONUÇ ve İSTEM..:

Yukarıda açıklandığı üzere öncelikle; şüpheliler hakkında soruşturmaya başlanılmasına, başlanılmışsa suç duyurumuzun bu dosyaya eklenmesine, belirtilen şüpheliler ve soruşturma sırasında ortaya çıkacak faillerin tespiti ile delil karartma ihtimali bulunan şüphelilerin tutuklanmasına, şirket yönetici ve yetkilerinin malvarlığına el konulmasına ve kamu davası açılarak şüphelilerin cezalandırılmasına karar verilmesi arz ve talep olunur. Saygılarımızla. 16.09.2014

 

Suç Duyurusunda Bulunan Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanlığı

Vekilleri

Av. Pınar AKBİNA                        Av. Ali Serdar ÇINGI             Av. F. Ayhan ERKAN

 

      

ETİKETLER: