Kamu Emekçisi Sazan Sarmalında…

26.09.2025
412
A+
A-

Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu

Kamu Emekçisi Sazan Sarmalında…

Kamu Emekçilerinin Toplusözleşmesi bu yıl da hüsranla bitti. Yetkili Sendika Memur-Sen, alavere dalavere ile kamu emekçisini, emeklilerini satmış oldu.

Satış zaten ilk günden başladı. Kanuna göre 1 Ağustos’ta başlaması gereken görüşmeler, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın işleri dolayısıyla 28 Temmuz’da başladı. Toplantılar sırasında tutanak tutulması gerekirken, Memur-Sen başkanı Ali Yalçın sürekli olarak görüşmelerin tutanak altına alınmadığından yakındı.

Bu yıl görüşmelerde Birleşik Kamu-İş, 3. Konfederasyon olarak yerini aldı. Birleşik Kamu İş’in ortak eylem çağrısı karşılık bulmadı. 2. Konfederasyon olan Türkiye Kamu-Sen, yardımcı erkek oyuncu rolündeydi. Zaman zaman Memur-Sen’i eleştirmesine rağmen, Kamu emekçisini savunan bir eylem, hareket içinde hiç bulunmadı. Görüşmeler tekrar tekrar yapılmasına rağmen bir arpa boyu yol kat edilemiyordu. Memur-Sen Başkanı, kendi kafasına göre bir suçlu yarattı; Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Kamu Emekçisinin ezilmesinin tek sorumlusu ilan edildi.

Oysa Mehmet Şimşek bir emir kulu idi. AKP iktidarında bakanların, kendi istekleri ile istifaları bile olamıyordu. Ali Yalçın milyonlarca Kamu Emekçisinin bu yalana inanmasını bekliyordu.  İşkollarına ilişkin yapılan görüşmeler, al gülüm ver gülüm şeklinde geçti.

Memur-Sen’e bağlı sendikalar bu görüşmeleri olumlu olarak değerlendiriyorlardı. Oysa iyi olan bir şey yoktu. Sağlık alanında, Sağlık-Sen’in birinci madde olarak önerdiği gece tazminatı, kabul edildi gibi bir hava yaratıldı. Sağlık-Sen geçen dönemde de bu öneriyi yapmıştı. Akşam 20.00-Sabah 08.00 arası çalışmanın karşılığı yüzde elli fazla ödeme olsun, şeklinde öneri yapılmıştı. Sağlık-Sen bu konuyu geçen yılbaşında ILO (Dünya Çalışma Örgütü)’ya götürmüş, ILO’dan bu konuda yardım istemişti. Sendika kurma hakkı tanınmayan polisler, X hesaplarında Sağlık Emekçilerine gece tazminatı verilip kendilerine verilmemesini eleştiriyorlardı. Oysa dağ fare doğurdu. Gece tazminatı diye bir şey neredeyse yoktu.

Biz sağlık emekçilerinin gece çalışanları daha çok hemşireler ve doktorlardır. Ayrıca hizmetliler, laborantlar, röntgen teknisyenleri de bir kısım mesailerini gece yaparlar. Hemşire arkadaşlarımız nöbet usulü değil, vardiya düzeniyle çalışmaktadırlar. Asistan doktor arkadaşlarımız en çok nöbet usulü ile çalışan grubumuzdur. Sonuç olarak Sağlık-Sen’in gece tazminatı diye anlaştığı ve altına imza attığı mutabakat metni şöyle diyor: Çalışan nöbette olacak, fazla mesaide olacak ve gece 20.00-Sabah 08.00 arasında çalışacak. Burada fazla mesai ücretimiz yüzde 10 artacakmış. Zaten fazla mesai ücretimiz, normal mesainin dörtte biridir. Bu durumda sağlık emekçisi çok az fazla mesai ücreti artışından yararlanacak. Devede kulak bile değil…

Sağlık-Sen, bu yıl özelikle, yıllık izinlerde yapılan ek ödeme kesintilerinin kaldırılacağını söylemesine rağmen, madde geçen yıldaki gibi kaldı; 12 günü geçen yıllık izinlerde ek ödememiz kesilecek. Dünyanın nereyse her yerinde, yıllık izinde çalışan, tatil yapsın diye para verilirken, bizim ücretimiz kesiliyor.  Tüm bunlar Sağlık-Sen’in bir figüran gibi masada olduğunu gösteriyor.

Memur-Sen bu işkollarında bu kadar başarısız olarak 59 maddeyi imzalarken, bu maddeler meçhule gitmesin diye son kez yine masaya oturdu. Son anda masadan kalktı, ama iş işten geçmişti. Bir aylık süre içinde sürekli masadan kalkmak konuşuldu ama sözden başka bir karşı koyuş olmadı.

Memur-Sen, sürekli Kamu İşvereni deyip durdu, İktidar, hükümet kelimelerini hiç ağzına almadı. Kamu emekçisinin kafasında, soyut bir kamu işvereni kavramı yaratmaya çalıştı. Memur-Sen Başkanı Ali Yalçın, en son topu taca atarak 4688 sayılı Kamu Çalışanlarının Sendika ve Toplusözleşme yasasını suçladı. Sanki 23 yıllık AKP iktidarından önce bir varlık halinde varmış gibi bunu söylemiş oldu.

Oysa AKP ile Memur-Sen birbirinin içine tam anlamıyla girmiş örgütlerdir. Memur-Sen varlığını AKP iktidarına borçludur. Herkes biliyor ki, AKP iktidardan düşsün, anında Memur-Sen yetkili sendika olmaktan düşer. Ülkemizde Kamu Emekçilerinin iktidardan bağımsız sendikal örgütlerini bizler meydana getirdik. Tüm Sağlık-Sen, Genel Sağlık-İş, Eğitim-İş, Eğit-Sen bunların ilk örnekleridir. Bu mücadelede bedeller ödenmiştir. Büyük Hastanelerde, Okullarda, Demiryollarında, Haberleşme alanında büyük grevler yapılmıştır. Ankara yollarında polis copu ve biber gazı yemiştir, bu bağımsız sendikal örgütleri meydana getirenler.

O yıllarda Türkiye Kamu-Sen ve Memur-Sen taraftarları “memurun sendikası olmaz”, diyorlardı. Yirmi üç yıllık AKP iktidarı, Kamu Emekçileri sendikalarını işlevsiz hale getirmiştir. Bir işyerinde, kendi hastanem dahil olmak üzere, pek çok sendika yöneticisi, hastane yöneticisidir. O işyerinde çalışan kamu emekçilerine; burada rahat etmek istiyorsanız Memur-Sen’e bağlı sendikalara üye olmak zorundasınız, denmektedir. MHP’nin Cumhur İttifakına dahil olmasından sonra ise Memur-Sen ve Kamu-Sen, yetkili sendikalar olarak işyerlerini paylaşmaktadırlar. Bizim sağlık alanında da Sağlık ve Türk Sağlık-Sen hastaneleri paylaşmaktadır. Pratik olarak günlük hayatta sahada yaşadığımız durum bu iken, Memur-Sen’den toplusözleşmede bir mücadeleci tutum sergilemesini beklemek, ölü gözünden yaş beklemek gibidir. Tüm Kamu Emekçileri bu gerçekliği kafalarına yazmak zorundadır.

Kamu emekçileri, haklarını savunacak gerçek sendikal örgütleri yaratmak zorundadır. Kamu Emekçileri sendikaları üyelerine 2006 yılından beri 4688 sayılı kanun gereğince,  işçi sendikalarından farklı olarak aynı miktarda aylık toplusözleşme ikramiyesi ödeniyor. Bu ödemelerin miktarı, aylık sendika kesintisi üzerinden oluyor. Bu durumda sendika üyesi olmak için maddi bir özveride bulunmak zorunda kalmıyorsunuz. Bu nedenle kamu çalışanları çok sık sendika değiştirebiliyorlar.

Sağlık alanında, 2023 yılındaki TİS görüşmelerinde yapay bir hekim-hemşire karşılaştırması yapılarak, isminde hekim geçen sendika ve isminde hemşire geçen sendikalar kuruldu. Eğitim alanında hizmetliler ayrı, Üniversite idari çalışanları ayrı sendika kurdular. Diş Hekimleri adıyla yeni ayrı bir sendika kuruldu.

Emekçi mücadelesinde aşılan bir kavram olan meslek sendikacılığının gündeme gelmesi, AKP iktidarının işini kolaylaştırmaktan başka bir işe yaramıyor. Zaten AKP iktidarının başlattığı Sağlıkta Dönüşüm Programı’nda meslek gruplarının birbirine düşürülmesi, programın uygulanması için gereklidir, diye yazıyordu.

Kamu Emekçileri Sendikal mücadelesinde, 1990’larda kurulan Kamu Çalışanları sendikalarımız 1995’te KESK (Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu) çatısı altında toplanmışlardı. KESK’e bağlı sendikalar içindeki siyasi yapıların, kamu emekçilerinin sendikal mücadelesi yerine, yalnızca kendi siyasi hedeflerini ifade etmeleri sonunda, ayrılmalar yaşandı. KESK, siyasi olarak da savrulma yaşadı. Bugün yaşadığımız iktidara bağımlı yargıyı yaratan 2010 Anayasa halkoylamasında “Hayır” diyemedi, bir yönden AKP iktidarını desteklemiş oldu. Sahte Barış süreçlerinin savunucusu oldu. Gezi Direnişi’miz sırasında ikircikli bir tavır aldı.  Laikliği savunma konusunda hep sorun yaşadı. 2012 yılında, 4+4+4 medrese düzeni uygulamaya geçirildiğinde laik eğitimi savunamadı. Bu savrulmanın sonucu olarak KESK, başlangıçta binbir emekle oluşturduğumuz Kamu Emekçilerinin sendikal mücadele geleneğini heba etti.

Bu aşamada kurulan Birleşik Kamu-İş ve bağlı sendikalar, Kamu Emekçilerinin mücadelesini daha doğru bir şekilde vermeye çalışan sendikalardır.

Halkçı Kamu Emekçileri olarak bizler de, yukarıda saydığımız nedenlerden ötürü KESK’ten ayrılarak Birleşik Kamu-İş Sendikalarında yerimizi aldık.

Fakat Birleşik Kamu-İş sendikalarında da koltuk hırsı, kariyerizm, siyasi ikbal beklentisi, Kamu Emekçilerinin gerçek ve hak alıcı mücadelesinin meydana getirilmesini engellemektedir. Her olumsuzluğa karşın bu toplusözleşme döneminde, Birleşik Kamu-İş, masadaki üçüncü konfederasyon olarak Kamu Emekçilerinin taleplerini geçmiş dönemlere göre daha yüksek tonda dile getirmiştir. Kamuoyunda daha çok görünür hale gelmiştir.

Kamu Emekçileri, artık açlık sınırına yakın ücretler ile yaşamını sürdürmektedir. Kamu Emekçileri, gerçek bir sınıf mücadelesi veren sendikalar oluşturmak zorundadır. Doğru zamanda, doğru eylemlerin yapılması gerekmektedir. Kamu Emekçisi, Sazan balıkları gibi kolayca tuzağa yakalanmayı hak etmiyor. Sendikal mücadele masa başında verilmez, Alanlarda verilir. Salonlara hapsedilmiş bir sendikal mücadele, sendikal mücadele olamaz.

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.