Ölümlerden ölüm beğen!
Parababaları düzeni-kapitalizm işçi katliamlarına devam ediyor…
Soma’da 301 işçi kardeşimizin acısı dinmeden Parababaları düzeni işçi kanı dökmeye durmaksızın devam ediyor. Gün geçmiyor ki bir göçük olmasın, su basmasın, bir yüksekten düşme yaşanmasın ve işçiler üçer beşer, onar onar yaşamını kaybetmesin. Kârdan başka bir şey düşünülmeyen, denetimsiz, güvencesiz iş yaşamında, İşçi Sınıfının değeri yoktur. Önce can güvenliğinin sağlanması gereken işyerlerinde Parababaları daha fazla kâr hırsı ile işçileri köle gibi çalıştırıyorlar. Hiçbir sosyal hakkı olmayan İşçilerimiz evlerine ekmek götürmek ve bugün de iş buldum diyebilmek için güvencesiz koşullarda çalışmayı kabul ediyor.
Zonguldak maden işçisi bir kardeşimizin söylediği sözler çok önemli, çünkü sömürü düzenini, özellikle maden ocaklarının durumunu gerçekçi bir gözle anlatıyor: “Aşağıda ölüm ve yukarıda açlık. Aşağıda ölüm olasılık, yukarıda açlık kesin”.
İşsizlik ve Pahalılık cehenneminden işçiler o kadar çok çekmiş ki çocuklarına ekmek götürebilmek için bile bile ölüme gidiyorlar.
Parababaları o kadar pervasızlaşmışlar ki Ermenek’te bir maden ocağından çıkan işçi başka bir maden ocağında işe alınmıyor. İşsizliğe, açlığa mahkûm ediliyor. Bu koşullarda işçiler işverenin her türlü dayatmasını kabul ediyorlar. İşverenler suç işliyorlar. Hem de ÖRGÜTLÜ SUÇ. Ama onlar patron, onlar Parababası. Onlar iktidarda. Onlar hukuk tanımazlar. Çünkü hukuk onlara dokunmuyor.
İstanbul Mecidiyeköy’de asansör faciası; ölen 10 işçi. Bu bir cinayet değil katliam. Sonuç takipsizlik kararı veriliyor. Yandaş Torunlar Holding suçsuz…
Zonguldak’ta 2010 yılında 30 işçinin ölümüyle sonuçlanan maden faciasında 2014 Ekiminde verilen BERAAT gibi kararlar.
Soma’da 301 işçinin ölümüyle sonuçlanan maden ocağı katliamında işverenler elini kolunu sallayarak geziyor. Savcılık: “Sorumlu bulamıyorum. Hepsi madende ölmüş diyebiliyor”.
Afşin-Elbistan termik santral inşaatında ölen işçiler bulunamadı, cesetler çıkarılamadı. Ciner Holding’in sahipleri-yöneticileri dışarıda ve iş almaya devam ediyor. Şimdi biz bu ülkede hukuk var, işçilerin hakkı korunur diyebilir miyiz?
Tayyipgiller iktidarında maden ruhsatları verme yetkisi Başbakanlığa bağlandı. Önüne gelen yandaşlara dağıtılan ruhsatlar ve denetimsiz maden ocakları, işin ehli olmayan işverenlerin emrinde güvencesiz çalışan işçiler ve sonuç: İş cinayetleri, işçi katliamları, ailelerin feryatları.
Haberlerde işçi ölümü duymaktan, feryatları dinlemekten toplumun psikolojisi bozuldu. “Babam bana mama getirecek” diyen çocuk, “oğlum yüzme bilmiyor” diyen annenin söyledikleri, “Yiğidimi getirin bana” diyen yüklü kadının feryatları yüreğimizi parçaladı.
İnşaatlarda yüksekten düşme nedeniyle tek tek ölümler olağan sayılmaya başlandı. Devlet talancılara, soygunculara ve yandaşlara kadrolu ihalecilik verirken, işyerlerini denetleyecek kurumlara yeterli kadro vermiyor. İş müfettişleri sayısı yeterli değil. Bu nedenle işyerleri denetlenemiyor. İşyerlerine ruhsat verilirken işverenin siciline bakılmıyor. İşverenin önceki işlerinde iş cinayeti olmuş mu, katliam olmuş mu, yaralı var mı bunlara bakılmıyor. Parası olanlar, iktidara yandaş olanlar ruhsat alıyorlar.
İş güvenliğinden yoksun işyerlerine ruhsat verilmemelidir. Toplu işçi çalışan sitelerde örneğin OSTİM gibi, denetim sıklaştırılmalı ve iş güvenliği mutlaka sağlanmalıdır. Her sene OSTİM’de patlama olur ve işçiler yaralanır, ölür. Geçtiğimiz günlerde olan patlama gibi.
OSTİM neden denetlenmiyor? Bu patlamaların sorumluları ne zaman hesap verecekler?
Bir gerçek daha: ruhsatsız çalışan işyerleri de var. İşte son örneği: Zonguldak-Kilimli’de özel bir maden ocağı ve ruhsatsız: Halat kopması sonucu bir maden işçisini kaybettik.
İş güvenliğinden yoksun diğer bir başka maden ocağı Bartın-Amasra’da; İşçiler Ermenek faciası üzerine toplanıp iş güvenliğini tartışır ve işverene görüşlerini iletirler. Aynı gün maden ocağında göçük oldu ve iki Çinli işçiyi kaybettik, bir Çinli işçi ağır yaralı.
Isparta Yalvaç’ta işçi servisi yapan minibüsün şarampole devrilmesi sonucu 18 işçi kardeşimizi kaybettik. Her biri 14 kişi taşıyabilen üç minibüsteki 46 işçi elma toplamaya giderken, trafik denetiminden geçtikten sonra hepsi bir minibüse doldurulmuştur. Lastikleri kabak, yükü taşıyabileceğinden çok fazla olan bu minibüste, dayıbaşı tarafından işe götürülürken bu katliam yaşandı. Şoför dahil 18 kişi yaşamını kaybetti. 16’sı kadın işçi…
İşçi servisleri için yolcu alım kuralları tam uygulansa, servise çıkmadan minibüsler kontrol edilse bu kaza olur muydu? Sürücü bilinçli olsa, ki birkaç gün önce fazla yolcu almaktan ceza almış, yaşamını kaybeder miydi?
Trafik katliamında olan gene işçilere oldu. Daha önceleri Trafik katliamlarında traktörler devrilir, tarım işçileri ölürdü, şimdi de minibüsler devriliyor. Sonuç: Kaybettiklerimiz güvencesiz tarım işçileri.
Ermenek faciası; maden ocağında su basması. İşverene göre “İş güvenliği önlemi alınmış, denetimden geçmiş bir ocak.” Ama maden ocağının bulunduğu bölgede 2011 yılında gene su basması oluyor ve Soma’dan işçiler getirilerek boşaltılmış. 12 milyon m3 su ocaktan çıkarılmış. Gene bu maden ocağında işçiler güvenceden yoksun, yemeklerini maden ocağında yemek zorundalar. İşçilerin servisi yok.
Ortaçağ koşullarında çalıştırılan işyerinde neden su basmasına karşı bir önlem yok? TKİ neden bu işyerlerinde kömür çıkarılmasına izin veriyor?
İşveren, Soma’daki Uyar Madencilik işvereni ile akrabadır. Soma’daki işveren ise işçilerin paralarını ödemeyen bir işçi düşmanı. O da yandaşlardan. Ermenek’teki işveren Tayyipgiller’dendir. Güneyyurt’ta iki dönem ANAP’tan belediye başkanı seçilmiş, 2009’da da AKP’den aday olmuş fakat seçilememiş bir kişidir. Bu nedenle ruhsat alabiliyor.
Ruhsat veren TKİ, bu bölgede maden açılmasının sakıncalı olduğu konusunda rapor veren TEMA raporunu neden dikkate almıyor? TKİ neden su patlaması olan bölgeyi haritada işlemiyor? Ve de ruhsat veriliyor?
Bu katliam geliyorum diyen bir katliamdır. Aynı Soma gibi. Aynı Mecidiyeköy gibi…
İşte tablo ortada. Yandaşsan para kazanıyorsun, hukuk sana dokunmuyor, işçileri köle gibi çalıştırıyorsun. Bu sürgit böyle gitmeyecek. İşçi Sınıfı örgütlü bir güç halinde mücadele edecek, İşyerlerinde güvenliği kendileri denetleyecek, başka çare yok. İşyerlerinde güvencesiz çalışma olmayacak. İşçi Sınıfı ve emekçi halklarımız özelleştirmeye ve taşeronlaşmaya karşı mücadele bayrağını yükselteceklerdir. Çare işçilerin örgütlü mücadelesinde. Eğer İşçi, Sınıfı mücadeleci sınıf sendikalarında örgütlenip mücadele ederse işyerlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınır ve uygulanır.
Özelleştirilen işyerleri kamulaştırılmalıdır. Ruhsatsız işyerleri kapatılmalıdır. Taşeronlaşma yasaklanmalıdır. İş cinayetine neden olan işverenler ve ortak olduğu şirketlere iş verilmemelidir. İşten çıkarılan ve ocakları kapatılan maden işçilerine maaş bağlanmalıdır. Denetimlerde TMMOB’a bağlı odalarla protokol yapılarak TMMOB üyesi deneyimli kadrolarından devlet yararlanmalıdır.
Çünkü kaybedilen işçi yaşamıdır. Gözyaşı döken ailelerdir. Gözyaşlarını durdurmak görevimizdir.
HKP; bu görevin bilincindedir.
HKP; bu gidişi durdurmak ve güvenceli yaşamı sağlamak için mücadele ediyor.
İşçi Sınıfı ve emekçi halklarımız HKP etrafında ordulaşmalı ve mücadeleye girmelidir. HKP önderliğinde kurulacak halk iktidarında zamanaşımı olmayacak ve katiller hesap vereceklerdir. 02.11.2014
Halkın Kurtuluş Partisi
İzmir İl Örgütü