FAO’dan inciler: “Açsanız böcek yiyin”
16 Ekim Birleşmiş Milletler tarafından Dünya Gıda Günü olarak ilan edilmiştir. BM Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO-İngilizce yazımının kısaltmasıdır) 1945 yılında kuruluşu dolayısıyla 16 Ekim Dünya Gıda Günü olarak kabul edilir.
Her yıl 16 Ekim Dünya Gıda Günü vesilesiyle FAO, Dünyadaki açlık, açlığa getirdiği çözümler, gıda israfı gibi konularda çeşitli raporlar yayımlar. Ayrıca her yıl bir konu başlığı belirler. Türkiye’de de Tarım Bakanlığının da katıldığı toplantılar düzenler. Burada açlıkla nasıl mücadele ettiklerini dramatik bir şekilde ve karşılıklı övgüler sıralayarak anlatırlar.
Dünya Gıda Günü’nün bu yılki konu başlığı, “Aile Çiftliği: Dünyayı Besle, Yeryüzünü Önemse”. Aile çiftliklerine verilen önemden ve aile çiftliklerinin desteklenmesi gereğinden bahsediliyor, yapılan açıklamalarda.
Ülkemize bakacak olursak, Türkiye Ziraatçılar Derneği’nin 2010 yılı verilerine göre, Türkiye’de işletmelerin yüzde 72’sinde 1-4 baş hayvan bulunuyor. Yani aile işletmesidir bunlar. Ülkemizde büyük tarım ve hayvancılık işletmeleri azınlıktadır. Köylümüz birkaç tane hayvanı ve Toprak Reformu yapılamadığı için miras yoluyla kuşaktan kuşağa gittikçe küçülen arazisinde yaptığı tarımla geçinmeye çalışıyor. Bu şekilde az sayıdaki hayvan ve küçük arazilerde tarım verimsiz oluyor elbette.
Özellikle Tayyipgiller iktidarının, ABD-AB (AB-D) Emperyalistlerinin emirleri doğrultusunda tarım ve hayvancılığımızı baltalayan politikaları yüzünden köylerdeki nüfus yüzde 17’lere gerilemiş durumda. Köylümüz, mazot, tohum, gübre vb. derken ürününü pahalıya üretiyor, ama giderlerini karşılayabilecek bir fiyata satamıyor. Kimi zaman televizyonlarda izleriz, köylüler zarar ettikleri için tarladaki mahsulü toplamadan bırakır. Ya da tonlarca sütü döker, çünkü sütü para etmemektedir. Yine tonlarca domates vb. sebzeyi traktörlerle dökerler. Niye?
Satsalar bile giderlerini karşılamayacağı için. Devlet köylüye, üreticiye destek olmamakta, üretimi arttırmak için teşvik etmemekte, tam tersine köstek olmakta, engellemektedir.
Tüketici, yani halk sütü, yoğurdu, sebze ve meyveleri fahiş fiyata marketten satın alırken, üretici bu ürünleri giderlerini bile karşılayamayacak bir paraya satmak zorunda bırakılıyor. Peki, bu ürünlerin fiyatı bize gelene kadar nasıl böyle artıyor?
Köylümüz kooperatifler vb. örgütlerde örgütlü olmadığı için aslan payını üreticiyle tüketici arasındaki aracılar, yani bezirgânlar almaktadır. Ayrıca, Süt Endüstrisi Kurumu (SEK), Et Balık Kurumu (EBK) gibi hem üreticiyi hem tüketiciyi koruyan, gıda fiyatlarının fahiş bir şekilde yükselmesini engelleyen kamu kurumlarının özelleştirilmesi de bu durumun bir başka nedenidir.
Bir zamanlar ders kitaplarına bile giren, Türkiye Avrupa’nın manavı ve kasabıdır, sözü çok gerilerde kaldı. Artık bırakın eti, samanı bile ithal eder duruma getirildik. AB-D Emperyalistleri manavlığı ve kasaplığı kendisi üstleniyor. Türkiye’ye de, sen üretme benden al, diyor.
İşte bu yılki teması “Aile Çiftliği: Dünyayı Besle, Yeryüzünü Önemse” olan Dünya Gıda Günü’nde, acı gerçek şu ki, köylümüz bırakalım dünyayı beslemeyi kendi karnını bile doyuramıyor. Bu yüzden köylerden, kırsal kesimden göçler artıyor. Yukarıda da söylediğimiz gibi, bugün geldiğimiz noktada köylerdeki nüfus yüzde 17’lere gerilemiş durumda (Kırklareli Üniversitesinden Prof. Dr. Murat Öztürk).
Tabiî FAO’nun özellikle üstünde durduğu konulardan biri açlık. Çünkü en kör göze bile batarcasına ortada olan gerçekler var. Nedir bunlar?
FAO’nun 16 Ekim 2014’te yayımladığı rapora göre, 805 milyon insan hâlâ kronik şekilde yetersiz beslenme sorunuyla karşı karşıya bulunuyor. Sahra altı Afrika’da 4 kişiden birinin hâla kronik açlık çektiği vurgulanan raporda, dünyanın en yoğun nüfuslu bölgesi Asya’nın ise 526 milyon aç insanı barındırdığı belirtiliyor.
Yine Save the Children (Çocukları Koru) adlı örgütün 2012 yılında yayımladığı rapora göre, dünyada her dört çocuktan biri yetersiz besleniyor. Her gün her saatte 300 çocuk yetersiz beslenme nedeniyle yaşamını yitiriyor.
Dünya Halklarının ne yazık ki azımsanmayacak bir kısmı bu durumdayken, diğer yandan dünyadaki zenginliklerin büyük çoğunluğunu zorla elinde tutan Emperyalist ülkelerde de büyük bir israf var. 2011 yılında Almanya’da düzenlenen bir kongre için FAO tarafından yayınlanan (İsveç Gıda ve Biyoteknoloji Enstitüsü tarafından hazırlanan) Küresel Gıda Kayıp ve İsrafına ilişkin rapora göre, her yıl insan tüketimi amaçlı üretimin 1/3 ü yani 1,3 milyar ton gıda çöpe gidiyor. Ekonomik değeri 1 trilyon ABD Doları’na karşılık geliyor.
Dedik ya, FAO dünyada açlığın ne boyutta olduğuyla ilgili rapor yayımlar ve açlığa çare olabilecek çözümler önerir, diye. İşte 2013 yılı Mayıs ayında FAO, İtalya’nın başkenti Roma’daki merkezinde düzenlediği bir basın toplantısında, açlığa bulduğu çareyi 200 sayfalık bir rapor olarak sunuyor. “Yenilebilir Böcekler: Gıda ve Yem Güvenliğinin Geleceği için Öneriler” başlıklı raporda, çekirgeler, karıncalar ve böcekler âleminin diğer üyelerinin insanlar, çiftlik ve ev hayvanları için alternatif gıda kaynağı olabileceği anlatılıyor. Yani, açsanız böcek yiyin, diyor kısaca.
Buna dayanak olarak da dünyanın farklı bölgelerinde 2 milyar kişinin sofralarında zaten protein ve mineral açısından zengin böceklere yer verdiği gösteriliyor.
Ayrıca FAO, böcek yemenin, yemek için böcek beslemenin daha ekonomik olduğunu söylüyor. 1 kilogram et elde etmek için büyükbaş hayvanların 8 kilogram, böceklerin ise sadece 2 kilogram yem tükettiğini ifade ediyor.
Raporda, çevreye büyük zarar veren sera etkisi yaratan gazları da daha az üreten böceklerin büyük bir kısmı, insan ve hayvan atıklarının yanı sıra çürümüş bitkilerle de beslenebiliyor, deniyor. Bu yüzden gıda ve yem güvenliğinin sağlanması için böcek çiftliklerinin kurulabileceği ifade ediliyor. FAO, kırmızı et ve balık eti ile karşılaştırıldığında protein açısından son derece zengin olan böceklerin yetersiz beslenen çocuklar için çok iyi bir besin kaynağı olabileceğine işaret ediyor.
Dünya Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)’nün açlığa, yetersiz beslenen çocukların beslenme sorununa bulduğu çözüm, böcek yemek. Bir yanda dünyadaki bütün zenginlikleri yağmalayan emperyalistler güvenli ve sağlıklı gıdaları fazlasıyla tüketecekler. Dünya halklarını açlığa ve yoksulluğa mahkûm edecekler, diğer yanda da açlığa mahkûm ettikleri halklara, çocuklara, gıda yoksa böcek yiyin, diyecekler. Bu insanlarla dalga geçmektir. Halkları aşağılamaktır. Hakarettir.
Her biri birer böcekten daha değersiz olan AB-D Emperyalistleri, dünya halklarını açlığa mahkûm etmelerinin de, açlığa karşı çözüm bulduk diye böcek yemelerini önererek aşağılamalarının da hesabını verecekler. Dünya Gıda Günü, ancak dünyanın bütün çocukları ve bütün halkları bir gün bile aç kalmadığı, sağlıklı ve güvenli gıdalara erişebildiği zaman kutlanabilir.