Site rengi

Tasarım

Taksim’in 1 Mayıs’ın Vatanı Olduğu AYM Kararıyla Bir Kez Daha Tescillenmiştir

10.08.2024
190
A+
A-

Av. Tacettin Çolak

Biz yıllardır “Taksim 1 Mayıs Alanıdır”, dedik.

“Taksim 1 Mayıs’ın Vatanıdır, vatanı terk etmek yani Taksim’den vazgeçmek, 1977’de ve sonrasında Taksim’de 1 Mayıs’ı kutlamak için şehit düşen yoldaşlara ihanet anlamına gelir”, dedik.

Taksim’i her türden gerici gösteriye açan AKP’giller’in 1 Mayıs kutlamalarını yasaklamasının hiçbir meşruiyetinin ve yasallığının olmadığını söyledik.

1 Mayıs’ta Taksim mücadelesinden vazgeçip Bakırköy Pazar Çukuruna ve Maltepe Dolgu Alanına hapsolan kaçkınları hep teşhir ettik.

1990’lı yılların başında kahramanca yürütülen Taksim mücadelelerinin içindeydik. 2000’li yılların ortasında verilen destansı Taksim mücadelelerini yönetip yönlendirdik. Başta Nakliyat-İş Genel Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu olmak üzere zamanın DİSK yönetiminin öncülüğünde 2007, 2008 ve 2009 1 Mayıs’larında militanca Taksim mücadelesi yürütüldü. Ciddi kazanımlar da elde edildi.

AKP iktidarı, hem bu mücadelelerin etkisi hem de yüksek yargıyı ele geçirme operasyonu olarak gündeme getirdiği 12 Eylül Referandumu’nda göz boyamak amacıyla Taksim yasağından sözde vazgeçti ve 22/4/2009 tarihinde çıkarttığı yasa ile 1 Mayıs’ı “Emek ve Dayanışma Günü” ilan ederek resmi tatil yaptı. Bu sayede referandumda “yetmez ama evet”çi hainlerin de desteğini aldı.

Ancak bu yasadan bir hafta sonra gündeme gelen 1 Mayıs’ta Taksim yasağını yine sürdürdü. 2009 1 Mayıs’ında da alan başvurusuna izin verilmedi. Ama yukarıda değinildiği gibi yürütülen kararlı mücadele ile dönemin İstanbul Valisinin “makul sayısı”nı aşarak on binlerce insanla Taksim Alanı’na girildi ve mücadele kazanıldı.

Sonraki üç yılda ise yani 2010, 2011 ve 2012 yıllarında 1 Mayıs’lar Taksim’de yüz binlerin katılımıyla kutlandı.

Fakat 2013 yılına gelindiğinde AKP’nin Taksim korkusu ve yasakçılığı tekrar gündeme geldi.

Bugüne kadar da aynı yasakçı zihniyet devam etmekte. Tabiî bunda bizim dışımızda sol grupların birçoğunun, DİSK, KESK gibi sendikaların Taksim Vatanından vazgeçmelerinin ya da teslimiyetlerinin etkisi büyüktür. Bu teslimiyet AKP’nin elini rahatlatmaktadır.

Örneğin bu yılki 1 Mayıs’ı da Yeni CHP’nin şemsiyesi altında “kutlamak” için Saraçhane’ye hapsettiler. Tabiî ellerine yüzlerine bulaştırdılar.

CHP’nin fırıldak lideri Ö. Özel bunları terk edip gidince, bazı sol grupların zevahiri kurtarmak amacıyla yaptıkları polis kalkanlarını bayrak sopalarıyla “dövme eylemi”(!) sonunda onlarca insanı tutuklatmış oldular.

Biz ise Taksim Vatandır anlayışımız doğrultusunda (Koronavirüs saldırısı yıllarındaki iki yıl hariç) her yıl Taksim mücadelesini yürüttük, yürütüyoruz.

Darp edildik, yaralandık, gözaltına alındık, yargılandık. Bir dosya hariç bütün davalardan da beraat ettik. Ceza verilen dosya ise istinaf incelemesinde, henüz kesinleşmedi.

Son iki yılda savcılıklar, Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar (KYOK) vermeye başladılar.

Gerçi bu yazının kaleme alındığı ana kadar 2024 yılı 1 Mayıs’ı ile ilgili bir sonuç önümüze gelmedi.

Geçtiğimiz günlerde ise bir Anayasa Mahkemesi (AYM) kararı geldi.

2017 1 Mayıs’ında darp edilerek gözaltına alınan arkadaşlarımız adına yaptığımız bireysel başvuruda Anayasa Mahkemesi, 2019/15690 Başvuru Numaralı dosyada verdiği 16/11/2023 tarihli kararıyla; “toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği”ni kabul etti.

Mahkemenin kararında, önceden verilmiş benzer bir karara da atıf yapılarak;

“53. Somut olayda başvurucunun da aralarında olduğu grubun, 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı’nda düzenlemek istediği toplantı kolluk tarafından engellenmiştir. Söz konusu engellemenin başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleyeceği yeri belirleme serbestîsini sınırladığı, dolayısıyla mekân seçme hakkına müdahale niteliğinde olduğu açıktır (aynı yöndeki değerlendirme için bkz. AYM, E.2014/101, K.2017/142, 28/9/2017 § 25). Dolayısıyla başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına müdahalede bulunulduğu kabul edilmelidir.”sonucuna varılmıştır.

AYM, kararın ilerleyen bölümlerinde, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleyeceklerin önceden izin alma zorunluluklarının olmadığını, mekân seçme serbestliklerinin bulunduğunu, her yerde toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılabileceğini, toplantı yerinin veya gösteri yürüyüşü güzergâhının, açıklanmak istenen görüşlerin muhataplarına iletilmesi ve toplantının amacına ulaşabilmesi için taşıdığı önemin büyük olduğunu vurgulayarak şu tespitleri yapmıştır:

“63. Toplantı ve gösteri yürüyüşünün düzenlendiği mekânın, açıklanan düşüncenin muhataplarına ulaştırılması, onlar üzerinde yaratacağı tesirin büyüklüğü ve katılımcılar açısından önemi yapılacak değerlendirmede gözardı edilemez. Bu itibarla anayasal bir hakkın bu şekilde soyut ve kategorik olarak yasaklanması Anayasa bakımından kabul edilemez. Toplantı hakkının Anayasa’da düzenleniş biçimi –önceden izin alınması zorunluluğunun bulunmaması– gözetildiğinde hak sahibinin toplantı ve gösteri yürüyüşünü sınırsız olmamak üzere dilediği yerde yapabilme yetkisine sahip olduğu sonucunu doğurmaktadır. Buradan çıkan sonuca göre toplantı ve gösteri yürüyüşünün yapılacağı yerin seçimi, bu hakka mündemiçtir. Ayrıca 2911 sayılı Kanun’un 6. maddesinin birinci fıkrasında toplantı ve gösteri yürüyüşleri, tüm il ve ilçe sınırları içinde -anılan maddede yazılı hükümlere uyulmak şartıyla- her yerde yapılabileceği belirtildiğinden toplantı ve gösteri yürüyüşünün yapılacağı mekân her yer olarak saptanmıştır.

“64. Nitekim Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, mahallin en büyük mülki amirine toplantıların ve gösteri yürüyüşlerinin yapılacağı yer ve güzergâhı belirleme yetkisi veren 2911 sayılı Kanun’un 6. maddesinin ikinci fıkrası hükmünü Anayasa’ya uygun bulurken kuralın objektif anlamının kişilerin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleyecekleri yer ve güzergâhı seçme serbestîsinin bütünüyle gözardı edilmesine imkân tanımadığını tespit etmiştir. Anayasa Mahkemesi kararında toplantı yerinin veya gösteri yürüyüşü güzergâhının, açıklanmak istenen görüşlerin muhataplarına iletilmesi ve toplantının amacına ulaşabilmesi için taşıdığı önemin büyük olduğunu vurgulamıştır. Bu nedenle de mülki amirin söz konusu yetkisini, düzenleyicilerin mekân tercih etme serbestîsine saygı gösterecek şekilde kullanması gerektiğini ifade etmiştir. Anayasa Mahkemesine göre yer ve güzergâh tayininde toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlemek isteyen bireylerin mekân seçme serbestîsine sahip olmalarındaki bireysel yarar ile kamu düzeninin ve üçüncü kişilerin haklarının korunmasındaki kamusal yarar arasındaki hassas dengenin gözetilmesi orantılılık ilkesinin bir gereğidir (AYM, E.2014/101, K.2017/142, 28/9/2017, § 37; Şerafettin Can Atalay, § 39).”

Görüldüğü gibi AYM’nin bu kararıyla, mülki amirlerin 1 Mayıs’tan önce yaptıkları alan ve yürüyüş güzergâhlarıyla ilgili yasaklama kararlarının hukuka uygun olmadığı, keyfi olduğu bir kez daha tespit edilmiştir.

Kararın devamında AYM; 1 Mayıs 1997 Katliamı’ndan sonra Taksim Alanı’nın sembolik bir değer ifade ettiğini, 1 Mayıs’ın ifade ettiği bu anlamın Taksim Meydanı ile bir bütünlük oluşturduğunu ve mekânın eksikliği ifadenin eksikliğine neden olduğunu kabul ederek;

“66. Somut olayda kolluk güçleri, Taksim Meydanı’nda 1 Mayıs İşçi Bayramı kutlamalarının işçiler ve somut olayda katılımcılar için önemini gözardı etmiş görünmektedir. Nitekim tüm dünyada İşçi Bayramı olarak kutlanan 1 Mayıs günü, ülkemizde de 22/4/2009 tarihinden itibaren Emek ve Dayanışma Günü olarak kabul edilmiştir. TBMM’nin İçişleri Komisyonu raporunda “birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de 1 Mayısın tatil ilan edilmesinin ve bunun yasal dayanağının oluşturulmasının olumlu bir düzenleme olacağı ve çalışma barışına katkı sağlayacağı” ifade edilmiştir. 1 Mayıs 1977 İşçi Bayramı’nda meydana gelen ve çok sayıda işçinin ölümü ve yaralanması ile neticelenen olaylardan sonra Taksim Meydanı, 1 Mayıs kutlamalarında sembolik bir değer ifade etmeye başlamıştır. Taksim Meydanı’nın emekçilerin ortak hafızasının varlığını gösterdiğinden, işçi ve sendika kültürünü oluşturan yapı taşlarından biri olarak kabul edilmesi gerekir. Bu sebeple de kendisini o kültürün bir parçası olarak gören her kişinin 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı’nın ifade ettiği anlamı doğrudan tecrübe etmek ve edindiği tecrübeyi kuşaklar boyunca aktarmak için orada olma hakkı bulunmaktadır. Bu çerçevede daha önceki yıllarda idare, Taksim Meydanı’ndaki 1 Mayıs törenlerini geleneksel olarak yorumlamış ve kutlamalar yapılabilmiştir (bkz. § 8). Gerçekten de 1 Mayıs’ın ifade ettiği anlam, Taksim Meydanı ile bir bütünlük oluşturmakta ve mekânın eksikliği ifadenin eksikliğine neden olmaktadır.

“67. Bu nedenlerle daha önce belirlenen toplantı alanlarından biri olmadığı şeklindeki soyut gerekçe tek başına Taksim Meydanı’nda herhangi bir toplantı yapılmasına engel bir gerekçe olarak kabul edilemez. Kamu düzenine yönelik önlemler alınması için yapılan bildirim sonrası idarenin Taksim Meydanı’nda mekân yasağına ilişkin bir karar verebilmesi ancak somut ve haklı gerekçelerin varlığına bağlıdır.” denilerek, mülki amirlerin “somut ve haklı gerekçelerden” uzak, alan ve güzergâha yönelik genel-geçer Taksim yasaklarının hukuka uygun olmadığını kararlaştırmıştır.

AYM kararının sonunda da;

“68. Olaya ilişkin düzenlenen tutanaklara göre başvuruya konu olayda, Taksim Meydanı’nın idarece belirlenen toplantı alanı olmaması nedeniyle başvurucunun da aralarında olduğu grubun Meydan’a yürümeleri engellenmiştir. Bu sırada trafik akışının aksadığı ve polis bu durumu da belirterek ihtarlar sonrasında toplantıyı dağıttığı anlaşılmaktadır. Grubun trafik akışını aksatmasının, Meydan’a yapılan yürüyüşün engellenmesinin sebebi olmadığı, toplantıya ilk ve asıl müdahale gerekçesinin toplantı ve gösteri yürüyüşünün idarece belirlenen bir alanda yapılmaması olduğu anlaşılmaktadır. Bu sebeple anılan gerekçenin toplantı hakkına yapılan müdahalenin zorunlu bir ihtiyacı karşılayıp karşılamadığı yönündeki değerlendirmede göz önünde bulundurulmasına gerek bulunmadığı kanaatine varılmıştır.

“69. Somut olayda kolluk güçleri ve soruşturma makamı, başvuruya konu etkinliğin tercih edilen mekânda yapılması hâlinde kamu düzenini bozulabileceğine dair somut ve yakın bir tehlikenin veya tehdidin varlığını ortaya koyacak somut olguları açıklamamıştır. Ayrıca başvuruya konu müdahaleye dayanak güvenlik riskleri de gösterilmemiş, katılımcıların anılan haktan tam anlamıyla yararlanabilmeleri için alınması mümkün önlemler bulunup bulunmadığını değerlendirmeden toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını sınırlanmıştır.

“70. Bu değerlendirmeler ışığında somut olayda, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nde yapılmak istenen bir toplantı ve gösteriye, tercih edilen mekân nedeniyle müdahalede bulunulmuş; buna karşın kamu otoriteleri müdahalenin gerekçesine ilişkin değerlendirmeyi yapmakta başarısız olmuştur. Bununla birlikte toplantının günlük yaşama etkisini en aza indirecek koşullarda gerçekleştirilmesini sağlayacak tedbirlerin değerlendirilmesi gereken kolluk güçlerince alınan tek önlemin, toplantıya son vermekte sabırsızlık gösterilerek başvurucunun da arasında olduğu katılımcıların toplantı düzenlemelerinin engellenmesi olduğu anlaşılmıştır.

“71. Sonuç olarak 1 Mayıs’ı Taksim Meydanı’nda kutlamak isteyen başvurucunun gösteri ve yürüyüş hakkına yönelik müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olduğu ilgili ve yeterli gerekçelerle ortaya konulmamıştır.

“72. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.”denilerek Taksim’de 1 Mayıs kutlamanın yasal ve meşru olduğu, bu girişimlere yönelik polis müdahalesinin üstün hak olan toplantı ve gösteri yürüyüşü ve dolayısıyla düşünceyi açıklama ve yayma hakkının ihlali oluşturacağı bir kez daha kararlaştırılmıştır.

Bu karardan önce de gerek AYM’nin gerekse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin benzer kararları mevcuttur. Bizim aldığımız bu karar yıllardır fiili olarak, ısrarla ve inatla kahramanca yürüttüğümüz Taksim mücadelesinin yasallığının, haklılığının ve meşruluğunun bir kez daha teyit edilmesi olmuştur.

Asıl sorun Taksim mücadelesinden vazgeçip 1 Mayıs mücadelesini çukurlara hapsedenlerdedir.

Biz ise elbette bu kararın önemini ve kıymetini bilerek, (bu karar olsa da olmasa da zaten yürüttüğümüz) 1 Mayıs mücadelemizi sürdürüyoruz, sürdüreceğiz…

06.08.2024