Site rengi

Tasarım

Taşımacılık İşçileri Enternasyonali Genel Başkanı Seçilen Ali Rıza Küçükosmanoğlu: Uluslararası tekellere, emperyalistlere karşı İşçi Sınıfının ortak mücadelesini yükselteceğiz

01.10.2014
688
A+
A-

Türkiye’de devrimci sınıf sendikacılığın temsilcisi DİSK Nakliyat İş Sendikası ve önderi Ali Rıza
Küçükosmanoğlu, İşçi Sınıfı mücadelesindeki doğru önderliği sonucu geçtiğimiz ay Taşımacılık
İşçileri Enternasyonali Genel Başkanı seçildi. Ali Rıza Küçükosmanoğlu ile dünya ve Türkiye İşçi
Sınıfının önümüzdeki dönemini konuştuk.

Kurtuluş Yolu: Taşımacılık İşçileri Enternasyonali (TUI) 13’üncü Genel Kurulu, 5-6-7 Eylül 2014 tarihinde Şili Santiago’da yapıldı. Siz de bu Genel Kurula Türkiye’den katıldınız. Burada Taşımacılık İşçileri Enternasyonali (TUI)’nin Genel Başkanı seçildiniz. Peki bu süreç nasıl gelişti bize anlatır mısınız?

Ali Rıza Küçükosmanoğlu: Uluslararası Taşımacılık İşçileri Sendikası (TUI), Dünya Sendikalar Federasyonu (DSF)’ye bağlı sendikal bir birlik. Uluslararası Taşımacılık Enternasyonali diye de adlandırılıyor. Söylediğiniz gibi 13. Genel Kurulu Şili/Santiago’da,  5-6-7- Eylül tarihlerinde yapıldı.

Nakliyat-İş Sendikası olarak Dünya Sendikalar Federasyonu’na birkaç yıl önce üye olduk. En son yapılan 12’nci Genel Kurulumuzda Dünya Sendikalar Federasyonu’na katılma kararı almıştık.  Aynı zamanda Uluslararası Taşımacılık İşçileri Federasyonu (ITF)’ ye de katılma kararı aldık.

Özellikle Dünya Sendikalar Federasyonu’na katılma kararı almamızın gerekçesi; Türkiye’deki ve Dünyadaki İşçi Sınıfının sendikal mücadelesinde sınıfsal temelde, devrimci bir anlayışla, uluslararası sendikal mücadelenin de geliştirilmesi. Uluslararası sınıf hareketinin de sınıf sendikacılığı, devrimci sendikal temelde geliştirilmesi ve bu çerçevede de Türkiye’den de ilk başvuran sendikayız Dünya Sendikalar Federasyonu’na.

Bu bakımdan da önemli olduğunu düşünüyoruz. Çünkü Türkiye’deki ve her ülkedeki İşçi Sınıfı mücadelesi aynı zamanda dünyadaki İşçi Sınıfı mücadelesinden, uluslararası sınıf hareketinden bağımsız değil. Bunun da gerçekten uluslararası tekellere karşı, sermaye sınıfına karşı bir mücadeleye dönüşebilmesi ancak sınıf temelinde, gerçek bir sınıf sendikacılığı, İşçi Sınıfı sendikacılığı anlayışıyla, ücretli köleliğin tümden ortadan kaldırılmasını da amaçlayan bir sendikal mücadeleyle olabilir. Yoksa diğer sendikal birlikler, Ul ITUC gibi ve ITUC’a bağlı diğer örgütlenmeler, aslında uluslararası sermaye düzeninin bir parçası durumuna gelmiş yani sarı sendikal örgütlenmeler diyebileceğimiz uluslararası sendikal birlikler olmuşlardır.

Dünyada uluslararası tekellerin ve sermayenin de desteklediği bu tür sendikal birliklere karşı Dünya Sendikalar Federasyonu aslında dünya ölçeğinde ilk kurulan federasyondur. Dünya Sendikalar Federasyonu daha sonrasında kendi içinde birtakım ayrışmalar da yaşıyor. Ama dediğim gibi bizim asıl gerekçemiz uluslararası mücadeleye katılmak ve yükseltmek. Bu çerçevede de Dünya Sendikalar Federasyonu’na Genel Kurulumuzda almış olduğumuz karar çerçevesinde üyelik başvurusunda bulunduk ve üyelik başvurumuz kabul edildi.

Daha sonra Dünya Sendikalar Federasyonu ile Soma’da gerçekleşen 13 Mayıs’taki işçi katliamından sonra 18 Haziran’da uluslararası bir konferans düzenledik. DSF’yle Soma’daki işçi katliamı ile ilgili düzenlemiş olduğumuz uluslararası konferansa dünyanın çeşitli ülkelerinden, farklı işkollarından sendikalar geldi, sendikaların temsilcileri katıldılar. Amacımız, Soma’daki işçi katliamının dünya genelinde duyurulması ve Soma’daki işçi kardeşlerimizle dayanışmanın gösterilmesiydi. Çünkü konferansa Soma’dan iki işçi arkadaşımız da, maden işçisi de katılmıştı.

Kurtuluş Yolu: Dünya İşçi Sınıfı mücadelesinde Federasyon’un etkinliği, konumu nedir?

Dünya Sendikalar Federasyonu’nun mücadelesi, dünya genelinde özellikle 1990’lardan sonraki süreçte Sovyetler Birliği’ndeki karşıdevrim sürecinin başlamasıyla, dünyadaki sınıf hareketinin gerileme sürecine girmesiyle beraber bir gerileme sürecine girmiştir.  O tarihten beri tekrardan bir toparlanma sürecini yaşıyor. O bakımdan gelinen süreçte de Dünya Sendikalar Federasyonu’nun mücadelesinin daha ileriye taşınması, daha kitlesel olması çok önemlidir.

Şu anda 126 ülkeden 90 milyona yakın farklı işkolundaki işçilerin üye olduğu bir federasyon. O bakımdan biz de sendika olarak bu uluslararası sınıf hareketine, İşçi Sınıfının sendikal mücadelesine olan sorumluluğumuzdan ve mücadelemizin Dünya İşçi Sınıfı mücadelesinden ayrı, bağımsız düşünülemeyeceğinden hareketle Dünya Sendikalar Federasyonu ile ilişkilerimizi daha bir geliştirdik. Türkiye’de aslında DSF’ye üye olan ilk sendikayız. Çünkü 12 Eylül öncesi DİSK’in DSF ile ilişkileri var. Ama bir üyelik ilişkisi çerçevesinde gelişmemiş. Bundan birkaç yıl önce DİSK yöneticisi olarak ben, gözlemci sıfatıyla DSF’nin kongresine katılmış ve orada bir konuşma da yapmıştım. Bu ilişkiler çerçevesinde DSF’nin mücadelesini sahiplenmemiz, sorumluklarımızın yerine getirilmesi çerçevesinde Uluslararası Taşımacılık İşçileri Enternasyonali’nin kongresi gündeme geldi. Orada diğer Uluslararası Taşımacılık İşçileri Enternasyonali’nin içinde bulunan, sendika yönetiminde bulunanların da önerisi ile sendikamız ve ben Genel Başkan olarak önerildim. Bizim açımızdan, tabiî aynı zamanda sendikamızın da mücadelesi açısından önem taşıyor. Türkiye’deki Nakliyat-İş Sendikası’nın uzun zamandan beri militanca mücadelesinin getirmiş olduğu bir aşama bu. Kongreye otuzun üzerinde ülkeden delegele, temsilciler katıldı. Zaten ortak bir listeyle, bir uzlaşmayla Genel Başkan olarak ben görev aldım. Şili’deki Taşımacılık İşçileri Sendikası’nın Genel Başkanı, Genel Sekreter olarak görev aldı. Diğer ülkelerden; Hindistan’dan, Küba’dan taşımacılık işçilerinin temsilcilerinden oluşan bir sendika yönetimi oluşmuş oldu.

Kurtuluş Yolu: Sizin de belirttiğiniz gibi DSF’ye üyelik Türkiye açısından bir ilk. Aynı zamanda Uluslararası Taşımacılık İşçileri Enternasyonali’ne de Genel Başkan olarak siz seçilmiş oldunuz. Peki Neden Nakliyat-İş ve neden siz?

Ali Rıza Küçükosmanoğlu: Biraz önceki sorunun içerisinde bir ölçüde bu sorunun cevabı zaten vardı. Türkiye’deki, her hangi bir ülkedeki İşçi Sınıfı mücadelesi dünyadaki sınıf hareketinden ve sınıf mücadelesinden bağımsız değil. DSF’de somutlaşan sendikal anlayış, dünyadaki sınıf hareketi açısından önemli. Çünkü İşçi Sınıfının sınıf mücadelesi sadece ekonomik, demokratik mücadeleyle sınırlandırılamaz. Aynı zamanda İşçi Sınıfının sermaye sınıfına karşı, uluslararası tekellere karşı siyası mücadelesini de içermesi lazım. Ondan bağımsız bir ekonomik, demokratik mücadele düşünülemez. O bakımdan DSF’de ifadesini bulan sendikal anlayış bizim de sahiplendiğimiz bir anlayıştır.  Nakliyat-İş olarak Türkiye’de bu anlayışla mücadeleyi veren bir sendikayız.

Parababalarının dünyanın herhangi bir ülkesindeki İşçi Sınıfına yönelik saldırılarına,  toplumsal, ekonomik, siyasi baskılara, zulümlere karşı da duyarlı olmak gerekir. Örneğin sendika olarak ABD ve İsrail Siyonizmine karşı Filistin Halkı için yapmış olduğumuz dayanışma ve benzer eylemlerimiz gibi…

O bakımdan Dünya Sendikalar Federasyonu içerisinde bulunan sendikalar da Türkiye’den böylesi bir katılımın olmasını anlamlı buluyorlar. Bundan sonra da Türkiye’de ve dünyadaki sınıf hareketinin mücadelesini, Dünya Sendikalar Federasyonu ile beraber yürütme gibi bir sorumluluğumuz var. O bakımdan Nakliyat-İş’in ülke genelindeki mücadelesi, Dünya Sendikalar Federasyonu’nu oluşturanlar tarafından da aslında bir bakımıyla izlenen ve bilinen bir mücadele olduğu için bu kongre sürecinde böyle bir görev aldık. Ve bu aslında Türkiye’de uluslararası bir sendikada bu pozisyonda bir temsiliyet aslında ilk kez oluyor. Değişik federasyonlarda, değişik işçi sendikaları birliklerinde, farklı pozisyonlarda yönetimlerde görev alan sendika yöneticileri oldu ama bir Konfederasyonun Genel Başkanlığı, ilk olarak bizimle gerçekleşti.

DSF’nin ve Nakliyat-İş’in bölgedeki (Türkiye’yi sadece tek Türkiye olarak düşünmemek lazım) Ortadoğu ve Türkiye’nin içerisinde bulunduğu stratejik pozisyon da önemli. Ortadoğu’da, Asya ve Avrupa’da bulunmamız, buradan yükselecek bir sınıf hareketinin temsiliyeti, bu düzeyde bir temsiliyetin anlamlı olacağı düşüncesiyle, bu çerçevedeki değerlendirmelerimiz üzerine, görev almış durumdayız. O bakımdan özellikle bundan sonraki önümüzdeki süreçte başta taşımacılık işçilerinin mücadelesi olmak üzere uluslararası alanda, sermaye sınıfına karşı yürütülen bu mücadeleyi geliştirme konusunda daha bir sorumluluklarımızın olacağı ortada.

Kurtuluş Yolu: Bize biraz federasyonun yapısından, işleyişinden ve faaliyetlerinden bahseder misiniz? Ayrıca Uluslararası Taşımacılık İşçileri Federasyonu’nun işleyişini, yapısını bize anlatır mısınız?

Ali Rıza Küçükosmanoğlu: Dünya Sendikalar Federasyonu, 1945 yılında kurulan bir federasyon. ABD, Fransa, İngiltere, İtalya, vb. ülkelerden, o dönemlerdeki sosyalist ülkelerden ve dünyanın diğer ülkelerinden sendikaların üye olduğu bir federasyon. Taşımacılık İşçileri Enternasyonali de 13’üncü Genel Kurulu’nu yaptı. Sayısal olarak biraz önce söylediğim gibi Dünya Sendikalar Federasyonu’nun 126 ülkeden 90 milyon civarında üyesi var. Uluslararası Taşımacılık Sendikasının da 6-7 milyon civarında bir üyesinin olduğunu görüyoruz.

Kurtuluş Yolu: Yeni yönetimle beraber TUI neler yapacak? Çalışma Programı ne olacak?

İşte özellikle üye yapısı olarak da başta Latin Amerika olmak üzere Hindistan’a kadar, Avrupa, Ortadoğu, Afrika gibi farklı kıtalardan, ülkelerden sendikaları ve üyelerini içinde barındıran bir sendikal birlik. Dünya Sendikalar Federasyonu’na bağlı Taşımacılık İşçilerinin bir örgütü.

TUI’nin Genel Kurul’da önüne koyduğu görevler var tabiî.  Dünyadaki İşçi Sınıfının, özellikle son 20 yıldan beri İşçi Sınıfına yönelik taşeronlaştırma, güvencesiz çalıştırma, kazanılmış sosyal hakların ortadan kaldırılması, emeklilik yaşının yükseltilmesi, kölece çalışma koşulları, iş cinayetleri gibi, aslında tüm ülkelerdeki işçilerin karşı karşıya kalmış olduğu sorunlar; İşsizlik tehdidi, kapitalizmin, emperyalizmin krizi sonunda 2008 krizinde milyonlarca işçinin işinden olması yine 2013 yılında binin üzerindeki işçinin Bangladeş’teki iş cinayeti sonucunda yaşamını yitirmesi… Uluslararası sermayenin, metropol ülkelerden sermaye ihracı yaparak ucuz işgücünün olduğu geri kalmış ülkelere, yerlere yatırım yapması ve oralarda daha yoğun sömürünün ortaya çıkması ve güvencesiz, kölelik koşullarında, çağdışı koşullar içerisinde İşçi Sınıfının çalışması… Bu bakımdan da aslında tam da sınıfsal anlamda bir sendikal hareketin yani farklı işkollarında bizim de olduğumuz Taşımacılık İş Kolu, Metal İşkolu, Tekstil ve diğer önemli temel işkollarındaki sınıf mücadelesinin uluslararası sermayeye karşı, uluslararası tekellere karşı örgütlenmesi, birleştirilmesi ve geliştirilmesi lazım. Yani buna karşı ortak mücadele yürütülmesi lazım.

Kurtuluş Yolu: İşçi Sınıfının ekonomik-sosyal hakları için mücadelenin yanı sıra programınızda siyasi mücadele de var mı?

Kongre’de alınmış olan kararlar var. O çerçevede antiemperyalist bir anlayışla ezilen ve sömürülen, sömürge halkların mücadelesine de sahip çıkmak. Yani İşçi Sınıfının kazanılmış haklarının ortadan kaldırılmasına yönelik birtakım saldırılara karşı ortak mücadele veriyorken, ortak kampanyalarla sınıf dayanışmasını daha etkili, daha güçlü hale getirmek, kazanılmış haklara sahip çıkarken daha sömürüyü sınırlandırmak, sömürüyü tümden ortadan kaldırma mücadelesinde bir işlev görebilmek, aynı zamanda biraz önce de söylediğim gibi ekonomik ve demokratik mücadeleyi aynı zamanda İşçi Sınıfının, sermayenin egemenliğine karşı siyasi mücadelesine de bir katkıya dönüştürmek. Yani amaç bu…

Bu çerçevede kongrede kararlar alındı. Önümüzdeki süreçte de bu mücadelenin daha etkili, daha kitlesel bir mücadeleyle daha güçlü hale geleceği süreç var aslında. Bunun zemini de var.

Başta Latin Amerika’da yükselen antiemperyalist mücadelede olmak üzere,  dünyanın diğer bölgelerindeki sınıf hareketlerinin ortaklaşa bir şekilde mücadele etmesi gerekir.

Biz de dünyadaki farklı ülkelerde, uluslararası tekellerin egemen hale getirdiği sarı sendikacılığa karşı, sınıf sendikacılığı temelinde bir mücadele anlayışıyla bu mücadeleyi geliştireceğiz. Geliştirmek yönünde bir süreci beraberce örgütleyeceğiz.

Bildiğimiz gibi Şili’de 1973 yılında CIA güdümlü faşist bir darbeyle iktidara gelen Pinochet tarafından, iktidardaki sosyalist Allende iktidardan indirilmişti. İşte Kongrenin en son gününde yapılan antifaşist gösteriye, kongre delegeleri ve Taşımacılık İşçileri Enternasyonali TUİ de katıldı. Yani kongre kitlesel bir yürüyüşle sona ermiş oldu…

ETİKETLER: