Türkiye’de Üretilmiş Muhalefet ve Kutsal Sınırları (5): BOP’çuluk

26.09.2025
383
A+
A-

Orhan Sur

Türkiye’de Üretilmiş Muhalefet ve Kutsal Sınırları (5):  BOP’çuluk

 

Yazı dizimizi, Üretilmiş Muhalefet’le halk düşmanı Cumhur İttifakı arasındaki en güncel ve en tehlikeli, en can yakıcı ortak nokta olan BOP’çulukla sonlandırmayı uygun görüyoruz. Türkiye’de son bir yıldır yaşanan süreç en kör gözlerin bile görebileceği açıklıkta, netlikte kanıtlamaktadır ki; ABD Emperyalist Haydudu, Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye ayağının hayata geçirilmesinde taşeronluk görevini yalnızca; “Biz Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesinin Eşbaşkanlarından bir tanesiyiz. Bu görevi yapıyoruz biz.”, diyen Tayyip’e ve onun Kaçak Saray’ına bağladığı kaset tutsağı D. Bahçeli’ye vermemiştir. Sağcısı, solcusu, milliyetçisi, dincisi fark etmeksizin Üretilmiş Muhalefet’in tamamı bu ihanetin içine boylu boyunca dalmış durumdadır.

Hedef Yeni Sevr’dir

ABD-AB Emperyalistlerinin Antiemperyalist Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın zaferinden bu yana Türkiye’yi Yeni Sevr bataklığının içine çekme çabaları ne yazık ki 1990’ların başlarında Sosyalist Kamp’ın çöküşüyle ivme kazanmış, halk düşmanı AKP’giller’in ABD-İngiliz Emperyalizmi ve Siyonist İsrail tarafından projelendirilip, partileştirilip iktidara getirilmesiyle birlikte bir hayli yol almıştır. 1 Ekim 2024’te D. Bahçeli’nin DEM Parti sıralarına giderek tokalaşmasıyla başlayan ve Halkımızı kandırmak için “Terörsüz Türkiye”, “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Açılımı” gibi demagojik adlar verilen yeni süreç ise artık BOP’un Türkiye ayağının hayata geçirilmesinde atılan en somut adımları kapsamaktadır. Bilindiği gibi bu çerçevede PKK, yivi seti bozulmuş 30 silahı bir kazanın içinde yakma ritüeli düzenleyerek sözüm ona silah bırakmış, Abdullah Öcalan Meclise davet edilmiş, BOP Eşbaşkanı Tayyip “Türk-Kürt-Arap Federasyonu”nu ima eden söylemler kullanmaya başlamıştır. Ve Türkiye’nin en az üç parçaya bölünmesini hedefleyen süreç tüm hızıyla ilerlemekte, aşama aşama Halkımız bu ihanete alıştırılmaya çalışılmaktadır.

Vatanın Topraklarının

Parçalanması İçin

Rıza Üretmek

Daha önceki bölümlerde de altını çizdiğimiz gibi Türkiye’deki Üretilmiş Muhalefeti dizayn eden ABD-AB Emperyalistleri açısından en önemli misyonlardan biri de Kanadalı Ekonomist ve yazar Michel Chossudovsky’nin ifadesiyle toplum nezdinde “Rıza Üretmek”’tir. Hatırlayacağımız gibi Chossudovsky, Rıza Üretimini; “Kamuoyunu etkilemek ve ‘bireyleri belirli değerler ve inançlarla donatmak’ için kullanılan bir propaganda modeli”, olarak tanımlamaktadır.

ABD Emperyalist Haydudu, Türkiye’nin parçalanmasını hedefleyen böylesine hainane bir proje için elbette geniş kapsamlı bir Rıza Üretimi çalışması başlatmış, tüm piyonlarını sahaya sürmüştür. Bu kapsamda atılan en kritik adım ise Halk düşmanlarının “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” adını verdikleri BOP Komisyonunun kurulması olmuştur. Bu komisyonun mevcut bileşimi, aslında otuz iki kısım tekmili birden BOP’çuların eksik de olsa bir listesini sunmaktadır. Hepimizin malûmu olan bu listeyi, parti bazında hatırlatmakta fayda görüyoruz:

AKP: 22 üye

CHP: 11 üye

DEM Parti: 5 üye

MHP: 4 üye

Yeniden Refah Partisi: 2 üye

Saadet Partisi: 2 üye

TİP: 1 üye

DSP: 1 üye

Yeni Yol Partisi: 1 üye

Gelecek Partisi: 1 üye

DEVA Partisi: 1 üye

Bu listede halk düşmanı Cumhur İttifakı’nın yer almasında şaşılacak bir yön yoktur, zira bu Amerikan devşirmeleri, zaten bu ihaneti yerine getirmek için iktidarda tutulmaktadır. Söz konusu komisyonda Yeni CHP de dahil olmak üzere muhalif geçinen diğer partilerin de yer alması ise, bu partilerin tamamının BOP’çu olduğunu, Üretilmiş Muhalefet kapsamında ABD-AB Emperyalistleri tarafından oynatıldığını kanıtlamaktadır. Dikkat edersek, söz konusu ABD Emperyalist Haydudunun projesi olunca ortada ne ideolojik fark kalmaktadır ne de kürsülerde, ekranlarda, meydanlarda Halkı kandırmak için oynanan, HKP Genel Başkanı Nurullah Efe’nin veciz tanımlamasıyla “Tantanacılık Oyunu” kalmaktadır.

ABD’ye ve

Halk Düşmanı Projesine

Sadakat Yarışı

Kaldı ki başta Yeni CHP olmak üzere Üretilmiş Muhalefet’in BOP’çuluğunu görmek için illa bu listeye de gerek yoktur. ABD Emperyalistlerinin Silivri Zindanında “kuş yumurtası üretir gibi” Tayyip sonrasının Cumhurbaşkanlığı makamına hazırladığı, kahramanlaştırdığı, Yeni CHP’nin fiiliyattaki şefi Ekrem İmamoğlu, cezaevinden gönderdiği mesajlarında efendisi ABD’ye ve onun BOP’una yönelik sadakatini açık biçimde ortaya koymuştur ve koymaya devam etmektedir.

Örneğin 20 Mayıs 2025’te, henüz komisyon bile kurulmadan gönderdiği mesajında aynen şu ifadeleri kullanmıştır:

“Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel bu komisyonun kurulması adına tarihi bir çağrıda bulunmuştur. Silahların susması ve terörün bitmesi adına, bu komisyonun şeffaf, katılımcı, demokratik ve çoğulcu bir iradeyle çalışması, bu tarihi sorumluluğumuzu başarıyla gerçekleştirmemizi sağlayacaktır. TBMM bünyesinde bir komisyonun kurulması adına, MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin de bir çağrıda bulunması kıymetlidir. İnanıyorum ki bu süreç, ancak Türkiye’nin demokratik bir ülke olmasına vesile olursa başarıya ulaşacak, milletimize umut ve güven verecektir.” (https://www.indyturk.com/node/758862/i%CC%87mamo%C4%9Flundan-bah%C3%A7eliye-destek-ter%C3%B6rs%C3%BCz-ve-demokratik-t%C3%BCrkiye-komisyonu-kurulsun)

Sorosçu Kemal’in çömezi Özgür Özel ise, İmamoğlu’nun yukarıdaki mesajından da anlaşılacağı gibi komisyon kurulması çağrısını bizzat kendisi yapmıştır. Özel, CHP tabanının en az yüzde 82’sinin sürece karşı olduğunu adı gibi bilmesine rağmen başından itibaren bu ihanet projesinin içinde boylu boyunca yer almış, BOP Komisyonuna üye vermiştir. AKP’giller’in CHP’nin kurumsal varlığını yok etmeye yönelik olarak attığı hiçbir adım ya da Bahçeli’nin küfür derecesindeki hiçbir hakareti, Özel’deki BOP tutkusunun önüne geçememektedir. Sadece bir örnekle yetinelim:

Bildiğimiz gibi mücrimler topluluğu AKP’giller’in 45. Asliye Ceza Mahkemesi, 2 Eylül tarihinde CHP İstanbul İl Yönetimini görevden alarak insan sefaleti Gürsel Tekin’i İl Örgütünün başına kayyım olarak getirmişti. Özgür Özel, aynı gün Halk TV’nin canlı yayınına katıldı. Sorulan sorulardan biri, CHP’nin yapılan son operasyonun ardından sözüm ona “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu”ndan çekilip çekilmeyeceği yönündeydi. Özel, “CHP’nin Komisyondan çekilmesini en çok Tayyip Erdoğan istiyor” gibi akla ziyan bir tez öne sürdü ve operasyona konu olan davayla Komisyon çalışmaları arasında bir “nedensellik” bağı göremediğini, dolayısıyla CHP’nin Komisyondaki varlığının devam edeceğini ifade etti.

Düşünebiliyor musunuz; Kaçak Saraylı Tayyip, D. Bahçeli ve A. Öcalan ABD Emperyalistlerinden aldıkları emirler doğrultusunda CHP’yi Komisyona dahil etmek ve orada tutmak, yani CHP’yi de bu ihanet suçuna ortak etmek için kırk takla atıyor, Özel ise “Komisyondan çekilmemizi en çok Erdoğan istiyor” diyor. Ve nasıl oluyorsa AKP’giller’in yargı sopasıyla gerçekleştirdiği operasyonlarla süreç arasında bir bağ görmüyor.

“Nasıl oluyorsa” diyoruz da aslında nasıl olduğunu çok iyi biliyoruz. Özgür Özel en cahil insanımızın bile görebildiği bağı göremeyecek kadar ahmak mı?

Elbette değil. Aslında bu bağı çok net bir şekilde görüyor. Halk düşmanı AKP’nin, kendi partisini yok etmek istediğini de adı gibi biliyor. Ama işin içine BOP’çuluk girince akan sular duruyor. Bütün bağırış çağırışlarına, bütün demagojilerine rağmen başlıkta belirttiğimiz “kutsal sınır”dan öteye bir adım bile geçemiyor. Çünkü kendisi de ABD Emperyalist Haydudunun belirlediği rolü yerine getiriyor. Onun iradesi olmaksızın o koltukta, o makamda bir gün bile kalamayacağını biliyor.

Yeni CHP’nin hali pürmelali ne yazık ki işte böyle. 102 yıl önce Mustafa Kemal tarafından kurulan ve şu anda Tayyip’in tüm saldırılarına rağmen oy bazında Türkiye’nin birinci partisi olan CHP böyle olunca, BOP Komisyonundaki muhalif geçinen diğer ABD uşağı partilerin orada bulunmasında şaşılacak bir şey yoktur. DEM Parti derseniz; zaten ihanet sürecinin tam göbeğindedir, AKP’giller’le tam ittifak halindedir. TİP derseniz; Sevrci Soytarı Sahte Sol’un Parababaları medyası tarafından en çok popülarize edilen partisidir, PKK-DEM’den ayrı bir politika geliştirmesi söz konusu bile olmaz. Saadet ve Yeniden Refah derseniz; yine ABD uşağı Molla Necmettin’in devamcılarıdır. Bunlarda da ulusa dair en ufak bir değer bulamazsınız çünkü Antika Tefeci-Bezirgân Sermaye Sınıfına dayandıkları için kafaca ve ruhça Ortaçağ’ın Ümmet Konağının özlemi içindedirler. Halk düşmanı AKP’nin içinden çıkan Gelecek, DEVA derseniz; onlar da ABD uşaklığında diğerlerinden asla geri kalmazlar. Komisyon vitrinine süs olsun diye konulan diğer partileri zaten konu etmeye bile gerek görmüyoruz.

Zafer Partisi ve

İyi Parti’den

Yalandan Karşı Duruş

Meclisteki BOP Komisyonu elbette Üretilmiş Muhalefetin BOP’çuluğunu ortaya koyan tek kriter değildir, zira Üretilmiş Muhalefetin iki bileşeni, Zafer Partisi ve İyi Parti, sürece karşıymış gibi bir görüntü sergilemektedir. İyi Parti, Mecliste grubu bulunmasına rağmen Komisyona üye vermemiştir örneğin. Tayyip’in 148 gün zindanda tutarak terbiye ettiği Ümit Özdağ ise sürece yönelik kontrollü bir muhalefet yürütmektedir. Tabanını konsolide etmek için ihanet sürecine yönelik cılız da olsa eleştiriler yöneltmektedir. Ama asla HKP Genel Başkanı Nurullah Efe gibi sürecin gerçek sahibini ve hedeflerini dile getirmemektedir. İhanet sürecinin doğrudan ABD Emperyalist Haydudunun temsilcisi Thomas Barrack tarafından koordine edildiğini, bunun “Yeni Sevr”den başka bir şey olmadığını, sürecin başarıya ulaşması durumunda ülkemizin en az üç parçaya bölüneceğini söylemeye yüreği yetmemektedir.

Zaten İyi Parti’nin de Zafer Partisi’nin de bu ihanete cepheden karşı çıkıp ABD’yi düşman ilan etme olasılığı söz konusu değildir. Çünkü her iki gerici partinin kökü ve üst yönetim kademeleri, Kontrgerilla’nın parti görünümündeki paramiliter katliam örgütü MHP’ye dayanmaktadır. Her iki partinin Genel Başkanının ömrü de bu cinayet örgütünün içinde geçmiştir. Ve her iki parti de, yazı dizimizin ikinci bölümünde kanıtlarıyla ortaya koyduğumuz gibi, sapına kadar Amerikancıdır, NATO’cudur ve emperyalistlere olan sadakatlerini parti programlarına kadar sokmuştur. (https://kurtulusyolu.org/turkiyede-uretilmis-muhalefet-ve-kutsal-sinirlari-2-nato-seviciligi/)

BOP’çuluk
Türkiye Sınırlarını Aşıyor

Üretilmiş Muhalefet’in liderlerinin BOP’çuluğu Türkiye’yle de sınırlı kalmamaktadır. BOP’un Türkiye ayağının hayata geçirilmesi için canhıraş bir çaba sarf ettikleri gibi, ABD Emperyalist Haydudunun Ortadoğu genelinde BOP çerçevesinde attığı her adımı da büyük bir coşkuyla selamlamaktadırlar. ABD Emperyalistleri ve Siyonist İsrail’in, Ortaçağcı HTŞ ve PYD-YPG eliyle Suriye’nin meşru Devlet Başkanı Beşşar Esad’ı devirerek BM üyesi egemen bir devleti paramparça etmeleri karşısında bu Amerikan kuklalarının takındıkları tutum, bu gerçekliğin en güncel kanıtı niteliğindedir.

Örneğin, Beşşar Esad’ın 8 Aralık 2024’te ülkeyi terk ettiği gün, Özgür Özel, sosyal medya platformu X üzerinden aynen şu açıklamayı yapmıştı:

“Suriye’yi yıllardır otoriterlikle yöneten Esad rejimi, bugün itibarıyla son buldu. Şimdi Suriye’de tüm Suriyelileri temsil eden bir geçiş hükümeti kurulması elzemdir.” (https://x.com/eczozgurozel/status/1865782473583382770)

Hatırlanacağı gibi Şark kurnazı İmamoğlu ise Esad’ın devrilmesini ABD’li efendilerine olan sadakatini göstermek için büyük bir fırsat olarak görmüş, ön almak için Colani alçağının iktidara getirildiği Suriye’yi Tayyip ve avanesinden önce ziyaret etmeye yeltenmişti.

Ama kırk yıllık sınangılı Amerikan devşirmesi Tayyip yer mi bu numaraları…

Tabiî ki yemez ve yemedi. Bir yolunu bulup kukla Şam Valiliğine ziyareti iptal ettirdi ve İmamoğlu’nun elindeki “altın fırsat”ı çekip aldı…

Zafer Partisi Lideri Ümit Özdağ ise ABD’ye ve BOP’a en ufak bir gönderme dahi yapmadan aşağıdaki sade suya tirit açıklamayı yaparak son dönemdeki siyasi yükselişini borçlu olduğu “Sığınmacılar” konusunu sürekli gündemde tuttu ve bu durumu, oy tabanını genişletmek için bir fırsat olarak gördü:

“Beşar Esad rejimi devrildi. Şimdi Suriye’yi (Nusayri bölgesi hariç) Türkiye’nin terör örgütü olarak tanımladığı iki örgüt HTŞ yani eski El Kaide ve PKK/YPG yönetiyor.

“1983’te Dünya Siyonist Örgütünün dergisinde Odet Yinon’un yazdığı İsrail İçin Güvenlik Strateji Makalesinde istendiği gibi Irak 3’e, Suriye ise şimdilik 3’e bölünmüş durumda.” (https://x.com/umitozdag/status/1865633634247450886)

Son olarak İyi Parti Lideri Dervişoğlu’nun tutumuna bakalım. Ömrünü antikomünist histeriyle geçirmiş olan bu faşist, Suriye’nin çökertilmesiyle ilgili yaptığı uzun açıklamanın hemen başında BAAS Rejimine saldırdı. Ve açıklamanın hiçbir yerinde ABD Haydudunun bu işteki rolüne değinmedi:

“61 yıllık bir Esad rejimi var. Bunun son 13 yılı Hafız Esad’ın oğlu Beşar Esad ile geçti. Ve göreve geldiği andan itibaren de Suriye’de sosyal çalkantılar başladı. Batı ülkeleriyle olan münasebetleri, komşu ülkeleriyle olan münasebetleri devletin coğrafyada tutunmasına engel teşkil edebilecek bir durum arz ediyordu. Bu, aslına bakarsınız beklenen bir sondu.” (https://iyiparti.org.tr/genel-baskanimiz-sayin-musavat-dervisoglu-halk-tvde-ismail-kucukkayanin)

Ezcümle; yukarıdaki örneklerden de çok net biçimde gördüğümüz gibi, Türkiye’deki Üretilmiş Muhalefet’in en kutsal sınırlarından biri de ABD’nin BOP’udur. Sağcısıyla solcusuyla, dincisiyle milliyetçi geçineniyle Üretilmiş Muhalefet’in tüm bileşenleri, politikalarını BOP’a zeval gelmeyecek şekilde oluştururlar. Çünkü aksi takdirde kaderlerini bağladıkları emperyalist efendilerinin bir çırpıda oturdukları koltukları altlarından çekivereceğini adları gibi bilirler…

Sonuç

Bu yazı dizimizde, Halkımızın içine düşürüldüğü hazin durumun siyasi iktidardan sonraki en önemli müsebbibi olan Üretilmiş Muhalefet üzerinde durmaya; bu halk düşmanlarının da tıpkı AKP’giller gibi ABD Emperyalist Haydudunun çizdiği sınırlar içinde siyasetçilik oyunu oynadıklarını, bu anlamda en temel konularda AKP’giller’den görüş ve uygulama bakımından en ufak bir farklarının olmadığını örneklerle anlatmaya çalıştık. Elbette ki detaylara inildiğinde iktidarla Üretilmiş Muhalefet arasında çok daha fazla ortak nokta bulunduğu görülecektir. Ancak biz, en genel ve en yakıcı meselelere odaklanmaya özen gösterdik.

Şu bir gerçektir ki AKP-MHP Faşizminin karşısında bugünkü Üretilmiş Muhalefet bulunduğu sürece, halkımıza rahat nefes almak haramdır. Kaldı ki olası bir iktidar değişikliğinde dahi ülkemize ve halkımıza ABD-AB Emperyalistleri tarafından biçilen gömlek aynı olacaktır. Çünkü yazı dizimiz boyunca göstermeye çalıştığımız gibi, Türkiye’de şu anda burjuva siyaset sahnesinde yer alan figüranların alayı ABD uşağıdır, kuklasıdır, piyonudur.

Gerçek Muhalefeti ise yalnızca, 1920 TKP’sinin ideolojice, pratikçe ve kadrosal bazda tek devamcısı olan Halkın Kurtuluş Partisi binbir zorlukla, imkânsızlıklar içinde, yılmadan, bıkmadan yürütmektedir. Ancak HKP’ye de Amerikancı satılmışlar medyası tarafından aşağılık bir sansür-abluka uygulanmakta, verdiği mücadele kitlelerle yeterince buluşamamaktadır. Genel Başkanı Nurullah Efe’nin siyaset yapma hakkı elinden alınmaya çalışılmakta, AKP’giller’in bekçiliğini yaptığı Parababaları düzeni, HKP’nin önünü kesmek için her şeyi yapmaktadır. Çünkü bu düzenin sahipleri çok iyi bilmektedir ki HKP’nin geniş kitlelerle buluşması durumunda bu aşağılık düzen kısa süre içinde tuzla buz olacak, yıkılacaktır. Parababaları düzenini korkudan tir tir titreten işte budur.

Ancak tüm baskılara, sansürlere, olumsuzluklara rağmen Gerçek Devrimcilerin Partisi olan HKP, dün olduğu gibi bugün de savaşmaya devam etmektedir. Çok iyi biliyoruz ki bu savaşın zafere ulaşması için gerekli olan en önemli şey; örgütlenme, örgütlenme ve daha çok örgütlenmedir.

Ne diyordu Devrimler Kartalı Lenin Usta?

“Parti, sınıfın bilinçli, öncü tabakasıdır. Bu öncünün gücü, sayısından on kat, yüz kat ve hatta daha da büyüktür. Olur mu böyle şey? Yüzün gücü binin gücünü geçer mi? Olur ve geçer, yeter ki yüz, örgütlü olsun. Örgüt, bir gücü yüz kat güçlendirir.” (Lenin, Vera Zasuliç Likidatörlüğü Nasıl Ortadan Kaldırıyor?)

Parababaları düzeninin sahipleri korkudan titremeye devam etsinler!

Bu toprakların Eneski İdeoloji Partisi HKP’nin yiğit neferleri daha fazla örgütlenecek, Lenin Usta’nın dâhiyane öngörüsünde belirttiği gibi kendi gücünü yüz kat, bin kat daha arttıracak ve eninde sonunda Devrimci Demokratik Halk İktidarını kuracak, Vatan Topraklarında Sosyalizmin şanlı bayrağını dalgalandıracaktır!

11 Eylül 2025

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.