Ülkemizde de Giderek Artan Akran Zorbalığının Nedeni İçinde Yaşadığımız Soysuz Sınıflı Toplum Düzenidir!

02.11.2025
294
A+
A-

Prof. Dr. Özler Çakır

 

Akran zorbalığı artık o kadar arttı ki ülkemizde, ürkütücü haberler art arda geliyor: Son birkaç ayda görsel ve yazılı basında yer alan haberlerin yalnızca bir kısmı aşağıda:

Eylül 2025, yer Hatay’ın Payas ilçesi. Fen Lisesinde öğrenim gören bir erkek öğrenci, okuldan eve dönerken servisten indiği sırada aynı okulda öğrenim gören başka bir öğrenci tarafından demir sopayla saldırıya uğruyor. Kafasına darbe alan öğrenci yere düşüyor ve hastanede kafa travması geçirdiği tespit ediliyor. Aile, olaydan sonra çocuklarının bir buçuk yıldır akran zorbalığına uğradığını öğreniyor.

Eylül 2025, yer Çanakkale’nin Biga ilçesi.  Meslek Lisesinde öğrenim gören 14 yaşındaki bir erkek evladımız, sınıf arkadaşı tarafından tekmelenip, yumruklanarak darp ediliyor. Nöbetçi öğretmenin çağırdığı sağlık ekipleri, darp edilen öğrencinin kalbinin durduğunu belirliyor ve ambulansta yaptıkları müdahale ile kalbi tekrar çalıştırıyorlar. Hastaneye kaldırılan öğrencinin beyin kanaması geçirdiği ve organlarında hasar meydana geldiği tespit ediliyor. Bu zorbalığa maruz kalan öğrenci halen hastanede ve hayati tehlikesi devam ediyor.

Eylül 2025, yer Samsun’un İlkadım ilçesi. Özel bir okulda 9. sınıf öğrencisi olan evladımıza, teneffüs sırasında sınıfta iki öğrenci saldırarak ellerini arkadan tutarak, kafasına poşet geçirmeye çalışıyorlar.  Bu esnada saldırıya uğrayan öğrenci düşüyor ve ayağında ciddi kırıklar oluşuyor. Ameliyat olan öğrenciyi uzun bir tedavi süreci bekliyor.

Mayıs 2025, yer Konya. Sınıf arkadaşı tarafından boğazı sıkılan 10 yaşındaki erkek yavrumuz, fenalaşıyor ve hastaneye kaldırılıyor. 45 günlük yoğun bakım mücadelesini ne yazık ki kaybediyor. Olayın ardından, 14 yaşındaki ağabeyinin de bir önceki yıl uğradığı akran zorbalığı sonucu kalp krizi geçirerek hayatını kaybettiği ortaya çıkıyor.

Nisan 2025, yer Ankara’nın Keçiören ilçesi. Mesleki Teknik ve Anadolu Lisesi öğrencisi bir grup kız öğrenci, parkta  okul arkadaşlarından birine fiziksel ve psikolojik şiddet uyguluyor, kızın saçını çekip tokat atıyor ve zorla dizleri üzerine çöktürdükleri kız öğrenciyi ismini saydıkları kişilerden özür dilemeye zorluyorlar. Kaçan kız öğrenciyi grubun elinden yoldan geçen bir vatandaş kurtarıyor. Zorba öğrenciler, olayı telefona kaydedip, sosyal medyada yayınlıyorlar.

Nisan 2025, yer İstanbul Gaziosmanpaşa ilçesi. Bir kız çocuğu, yaşıtı dört kız tarafından boş bir arazide darp ediliyor. Saçı koparılıyor, yere düşürülüp tekmeleniyor. Darp eden grup o anları telefona kaydederek sosyal medyada paylaşıyor.

Bu haberleri duydukça, okudukça, çocuklarımızın bu hallere düşürüldüğünü gördükçe ciğerimiz yanıyor.

 

Akran Zorbalığı Nedir?

Bu konuda önemli çalışmaları olan Prof. Dr. Metin Pişkin, akran zorbalığını bir veya birden çok öğrencinin, kendilerinden daha güçsüz öğrencileri, kasıtlı ve sürekli olarak rahatsız etmesiyle sonuçlanan ve kurbanın kendisini koruyamayacak durumda olduğu bir saldırganlık türü olarak tanımlamaktadır.

Alandaki bilimsel çalışmalar, zorbalığın aşağıdaki ölçütleri kapsadığı konusunda ortaklaşmaktadır:

  1. Bireye kasıtlı bir şekilde zarar vermek amaçlanmaktadır. 2. Eylemler sistematik bir şekilde devam etmektedir. 3. Zorba ve mağdur arasında fiziksel ve/veya psikolojik güç dengesizliği bulunmaktadır. 4. Zorba fiziksel ve psikolojik açıdan mağdurdan kendini daha güçlü hissederek onun üzerinde baskı kurabileceği inancına sahiptir. Mağdur ise kendini zorbadan daha zayıf algılayarak kendini savunamayacağı düşüncesi içerisindedir.

Akran zorbalığının uygulama şekilleri ise dört grupta sınıflandırılmaktadır:

  1. Fiziksel zorbalık (tekme atma, tokat vurma, itme, çekme, vb.),
  2. Sözel zorbalık (Lakap takma, alay etme, azarlama, bağırma, küçük düşürücü sözler söyleme, vb. kötü söz söyleme, küfretme, aşağılama, iftira atma, vb.),
  3. Sosyal zorbalık (dedikodu yapmak, arkadaş grubundan dışlamak, görmezden gelmek ve etkinliklere dahil etmemek gibi kişilerin sosyal ilişkilerine zarar vermeyi amaçlayan davranışlar ve eylemler),
  4. Siber zorbalık (sosyal medyada, mesajlaşma platformlarında, oyun platformlarında hedef seçilen kişileri korkutmaya, kızdırmaya ya da utandırmaya yönelik olarak tekrarlanan davranışlar).

 

Çocukları Zorbalığa İten Etmenler,
Zorbalık Nedenleri Nelerdir?

Araştırmalar, çocukları zorbalığa iten çeşitli nedenler ortaya koymaktadır. Bunların en belirginleri:

* Ailede sevgi ve şefkatin olmaması, aile içinde ve çevresinde sevgi görmeden büyümüş olması,

* İlgi görme ve güçlü görünme gereksinimi duyması,

* Aile bireylerinden zorbalık görmüş olması veya aile bireylerinin ve çevresindekilerin birbirine zorbalık yaptığını görerek büyümesi, dolayısıyla şiddetin model alınması,

* Zorbanın kendisinin bir başka zorba tarafından şiddete uğramış olması,

* Görsel ve yazılı basının, sosyal medyanın, dizilerin, sanal ortam oyunlarının ve benzerinin zorbalığı tetikleyici etkilerine maruz kalması,

* Zorbanın ebeveynleri tarafından sık sık cezaya tabi tutulmuş olması,

* Kendisi ile barışık olmaması, mutsuz hissetmesi, başkaları tarafından popüler bulunma isteğinin olması, kendisini ispatlama gereksiniminin bulunması, dikkat çekme isteği, korkularını bu şekilde gizlemek istemesi,

* Başarısızlık.

 

Hangi Çocuklar
Akran Zorbalığına Uğruyor?

Yapılan araştırmalarda akran zorbalığı mağdurlarının belirgin özellikleri şöyle ifade ediliyor:

* Hassas, duygusal, kaygılı,

* Öz saygısı düşük,

* Uyum yeteneği düşük,

* Fiziksel olarak zayıf, güçsüz veya bir engele sahip,

* Pasif ve yönetilmeye açık,

* Hakkını aramaktan yoksun,

* Kendini ifade etmede zorlanan,

Yine çalışmalar, çocuğu aşırı koruyucu ebeveyn davranışlarının, çocuğun mağdur olma özelliklerini tetikleyici, besleyici etki yarattığı konusunda ortaklaşmaktadır.

 

Zorbalık Zorbayı da, Mağduru da
Olumsuz Etkilemektedir

Zorbalık hem zorbaları hem de kurbanları olumsuz etkilemekte ve bu olumsuz etkiler yalnızca okul süresiyle sınırlı kalmayıp ileriki yaşlarında da devam etme risklerini barındırmaktadır. Zorbalığa uğrayan öğrenciler; kaygı, kızgınlık ve çaresizlik duyguları yaşamakta, okula gitmekten korkmakta, okula duydukları sevgi körelmekte, okula devam etmek istememektedirler. Devamsızlığın artması genellikle akademik başarının düşmesine de sebep olmaktadır. Zorbalanan öğrencinin özsaygısı düşmekte, kendilerini değersiz hissetmektedirler. Kısacası zorbalık; çocuklarımızı fiziksel, ruhsal ve zihinsel hasara uğratmaktadır. Çocukluk yıllarında yaşanılan bu zorbalık davranışlarının olumsuz psikolojik ve sosyal etkileri kimi zaman yetişkinliğe de taşınmakta, bireyin ilerideki tüm yaşantısını etkileyebilmektedir. Zorba öğrencilerin büyüdüklerinde suç işleme olasılıkları daha fazla olmaktadır.

Okul zorbalığı konusundaki son kapsamlı veriler, Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) 2022 Raporu’ndan gelmektedir. Rapora göre, Türkiye’de kızların %25’i, erkeklerin %28’i, ayda birkaç kez okulda zorbalığa maruz kalıyor. OECD ortalaması ise kızlar için %20, erkekler için %21. Yani Türkiye’de akran zorbalığı hem kızlarda hem de erkeklerde OECD ortalamasının üstündedir.

Yine 2022 raporunda, okulda çete görmek, yaralanmalı kavgaya şahit olmak, silah ya da bıçak taşıyan öğrenci görmek temalarında da Türkiye’den öğrenciler, OECD ortalamasının oldukça üzerinde yanıtlar vermiştir. Okulda çete olduğunu söyleyen öğrencilerin Türkiye’de oranı %25, 6 iken OECD ortalamasında oran %12,1’dir. Okul sınırları içerisinde yaralı kavgaya şahitlik ettiğini söyleyen öğrenciler Türkiye’de %28,5’ken OECD’de bu oran%20,2’dir. Bıçak taşıyan öğrenci görme oranı Türkiye’de %25,7 iken, OECD ortalamasında bu oran %10,6’dır.

 

Değerli okurlar;

Araştırmaların akran zorbalığı ile ilgili olarak ortaya koyduğu genellemelere, açıklamalara ve verilere yukarıda değindik.

Peki, çocuklarımızı bu duruma düşüren koşulları ortaya çıkaran, onların giderek artan biçimde bir kısmının zorba, bir kısmının da mağdur olmasına yol açan nedenler neler?

İçinde yaşadığımız vurgun ve talan düzeninde, işsizlik pahalılık cehenneminin aile içi şiddeti beslediği bir ortamda, çocuklarımız evde her gün kavga ve şiddete tanık oluyor, maruz kalıyorlar. Sokaklarda her gün kadın ve sokak canlarının kanının aktığı bir ülkede şiddetten besleniyor, şiddet içeren uyaranlara maruz kalıyorlar. Ülkenin başı olarak gördüğü zalimin her gün televizyonlarda, sosyal medyada halka nasıl hakaretler ettiğini, höykürdüğünü, şiddet uyguladığını görüp, ne acıdır ki bu ahlâksızlıkları geçer akçe belliyorlar.  En basit çocuk gereksinimleri bile karşılanamazken, anne ve babasıyla, arkadaşlarıyla bir tiyatroya, bir sinemaya, bir konsere gidebilmeyi hayal dahi edemiyorlar. Tarikat-cemaat evlerinde uğradıkları zorbalık, istismarların onlarda bıraktıkları derin izler cabası oluyor, ruhlarında kopan fırtınalar, davranışlarına yansıyor.  Ortaçağcı gericiliğin kıskacına girmiş, Peşaver medreselerinden farksız hale gelmiş olan okullarda, öğrenmenin tadına varabilmesi, çocuk ruhunu beslemesi, yaratıcılığını geliştirebilmesi, sosyalleşebilmesi, bedenen, zihnen, ruhen sağlıklı olabilmesi mümkün olamıyor. Öğretmenlik mesleğinin yerle bir edildiği, “Değerler Eğitimi” diye diye, insani ve vicdani tüm değerlerin çökertildiği, bu çürümüş düzende çocuklarımızın kendilerini değerli hissetmesi, vicdani, insani, ahlâki değerler geliştirebilmelerini beklemek ölü gözünden yaş ummak demek oluyor.

Bütün PISA sınavlarında Türkiye’nin fen, matematik ve okuma alanlarında ortalama performansı OECD ortalamasının altında kalmıştır. Dahası, son 20 yılda Türkiye’nin fen, matematik ve okuma alanlarındaki ortalama performansı en alt düzey olan temel yeterlik düzeyinin üzerine çıkamamıştır.  Bu durum öğrencilerimizin yaşadığı akademik başarısızlığın önemli göstergelerinden birisidir. Başarıyı tatmayan bir çocuğun mutlu olması, özgüvenli olması, kendini değerli hissetmesi, okulu sevebilmesi de olanaklı değildir.

Yukarıda sıralananları alabildiğine çoğaltmak mümkün.  Ama çocuklarımızı çocukluklarından çıkaran, onlara çocukluklarını yaşatmayan, insan ruhunun temel besini olan sevgiden yoksun bırakan ana nedenin, içinde yaşadığımız sınıflı toplum rezilliği olduğunu göremezsek, sorunu ortadan kaldıracak nihai çözüme de ulaşabilmemiz mümkün olur mu hiç?

Çocuklarımızı bu duruma düşüren ortamın ABD Emperyalist haydudu tarafından iktidara getirilen uşaklık görevlerini yapmak kaydıyla 23 yıldır iktidarda tutulan Halk düşmanı, laiklik düşmanı, bilim düşmanı Ortaçağcı gerici AKP’giller iktidarı tarafından nasıl beslendiğini göz ardı edersek, yavrularımızın geleceğini kurtarabilmek mümkün olur mu hiç?

Ülkemizi yerli yabancı Parababalarının sömürü düzeninden kurtarmadan, Halkın Kurtuluş Partisi’nin Programı’nda yer aldığı gibi, temelini Sevgi üzerine oturtan, insan, doğa, bitki, hayvan sevgisiyle dolu insanı yetiştirecek Devrimci Demokratik Halk İktidarını kurmadan, bu bataklığı kurutmak mümkün olur mu hiç?

Elbette olamaz! Öyleyse görev bellidir, haydi görev başına!

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.