Site rengi

Tasarım

Yorgan Gitti Kavga Bitti Öyle mi?..

11.07.2024
498
A+
A-

M. Gürdal Çıngı

 

Kimi şeyler, olaylar vardır, ortaya çıkıvermeleriyle birlikte hiç beklenmedik bir anda toplumsal yapıdaki gerçeği, çıplak gerçeği ortaya çıkarıverirler. Ortaya çıkan gerçekler hiç bilinmedik, duyulmadık, görülmedik şeyler değildirler ama netçe ortaya çıkınca “vay be!” dedirtir.

Örneğin, yıllar önce 1996 yılında, Balıkesir/Susurluk’ta bir kamyonun bir Mercedes marka otomobile çarpmasıyla bir kez daha ortaya çıkıveren Kontrgerilla Gerçeği gibi…

Ya da Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı Sinan Ateş’in Ankara’da torbacılara katlettirilmesiyle tekrar gündeme gelen MHP-Kontrgerilla ilişkisi gibi…

Geçtiğimiz Mayıs ayının sonunda ortaya çıkan, çıkartılan olay da aynen böyle oldu.

İzmir Adalet Komisyonu Başkanı Hâkim Oktay Tabur, “Özel Dinlenme Odası”ndan, kendisinin adlandırmasıyla; “bana özel bir odada ancak ve ancak benim izin verebileceğim kişilerin girebileceği bir oda”dan paylaştığı fotoğraflarla gündem oldu, Mayıs ayının son günlerinde. Konuyu gündeme BirGün Gazetesi’nden Timur Soykan getirdi.

Paylaşılan fotoğraf şuydu:

Gördüğümüz gibi fotoğrafta, duvara asılmış 13 tabanca ve 7 uzun namlulu silah var. Ve altında oturanlar da şunlar: Hâkimler Savcılar Kurulu (HSK) Teftiş Kurulu Başkanı Osman Nuri Yiğit, HSK Teftiş Kurulu Başkan Yardımcıları Mehmet Şirin Işık ve Murat Gülaç.

Fotoğrafın medyada yayımlanmasından ve yaygın bir şekilde haber olmasından sonra, Hâkim Oktay Tabur İzmir Adalet Komisyonu Başkanlığı görevinden alındı. Adalet Bakanlığınca ve Genel yetkili bir hâkim olarak görevlendirildi.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, X sosyal medya hesabından şu açıklamayı yaptı bu olayla ilgili olarak:

“Hâkim ve Cumhuriyet Savcılarımız Yargı Etiği ilkeleri çerçevesinde, tüm faaliyetlerinde uygunsuz davranışlardan kaçınmak zorundadırlar. Bu kapsamda, İzmir Adli Yargı Adalet Komisyonu Başkanı hakkında kamuoyuna yansıyan görüntüler ve iddialarla ilgili olarak Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nca inceleme ve soruşturma başlatılmıştır. Ayrıca ilgilinin, İzmir Adli Yargı Adalet Komisyonu Başkanlığı yetkisi sonlandırılmıştır.”(https://www.milliyet.com.tr/gundem/hakimin-adliyede-dinlenme-odasindaki-silah-koleksiyonuna-sorusturma-7134693)

“E, konu edinecek ne var, işte fotoğraf ortaya çıkınca görevden alınmış hâkim”, ya da; “yukarıda yazdığınız gibi, neyi açığa çıkardı bu olay, abartıyorsunuz”, diyenler olabilir.

Ama bizce bu olay çok önemli birkaç açıdan. Bu yüzden de bugüne (5 Temmuz 2024’e) kadar bilinçli olarak bekledik. Acaba yeni bir gelişme olur mu, diye. Ama medyaya yansıyan herhangi bir bilgiyle karşılaşmadık.

Bu olayda, Adalet Mekanizmasının kendi içinde nasıl işlediğini ya da nasıl işlemediğini görüyoruz somutça.

Bir hâkime, tuvaleti ve banyosu olan “Özel Dinlenme Odası” veriliyor. O hâkim, bu odayı istediği gibi kullanıyor. Hatta hâkim; “makam odasını kendi cebinden harcama yaparak dizayn ettiğini söyl”üyor.

Bakın, Devlet kurumundaki bir odadan söz ediyoruz, hâkimin kendi evi ya da şahsi işyerindeki bir odadan değil…

Üstelik bu silahların o odada bulunmasının nedeni neymiş?

Ben silaha meraklı bir insanım koleksiyon yapıyorum. Evimde çoluğum çocuğum var evde tutmam doğru olmazdı. (…) Soruyorum sizin böyle bir hobiniz olsaydı böyle bir koleksiyon yapmak isteseydiniz evinizde çoluk çocuğunuzun bulunduğu ortamda, yatak odanızda, salonunuzdamı bulundururdunuz yoksa çok daha güvenli olan giriş çıkışın kontrol edildiği ve ancak sizin müsaadenizle insanların girebileceği” bir yer olduğu için silahları bir kamu kurumunun odasında bulunduruyormuş.

Yahu, silah ya da herhangi bir koleksiyonun, hobin varsa kendi özel ortamında tut, sakla. Ne yapıyorsan yap. Devlet kurumu senin çiftliğin mi?.. Nasıl orayı özel koleksiyonun, hobilerin için kullanabilirsin?

Bu işin bir yanı.

Peki bu odayı kimler görmüş?

“Bu odayı çok az sayıda insan görmüştür. Kimler biliyor musunuz çok özel dostlar, Ekâbir’den yüksek seviyede benim ziyaretime gelen insanlardır.”

Ekâbir’in Türk Dil Kurumunca karşılığı; “Büyükler, devlet büyükleri, ileri gelenler”, olarak veriliyor…

Kimmiş o ekâbirler?

“Hâkimler Savcılar Kurulu (HSK) Teftiş Kurulu Başkanı Osman Nuri Yiğit, HSK Teftiş Kurulu Başkan Yardımcıları Mehmet Şirin Işık ve Murat Gülaç.”

Başka?

“Benim odama Yargıtay Başkanı (…) gelmiş.”

Başka?

“Adalet Bakanlığı Müfettiş Kurulu Başkanı gelmiş”.

Başka?

“Ziyaretçileri olan hâkimler ve savcılar”.

Başka?

Ne birüsi, “hepsi gelmiş”…(https://www.gazeteduvar.com.tr/hakimin-uzun-namlulu-tufekleriyle-kimler-kimler-poz-verdi-haber-1694766)

Peki kimse bir şey dememiş mi buna?

Yoo. Dememiş. Aksine övmüşler, takdir etmişler, beğenilerini dile getirmişler:

“Çekineceğim hiçbir şey yok. Benim odama Yargıtay Başkanı, Adalet Bakanlığı Müfettiş Kurulu Başkanı, hepsi gelmiş, hepsi de beğenmiş, takdirlerini illetmiş insanlar.”

(https://www.odatv.com/guncel/turkiyenin-gundemindeki-hakim-odatvye-konustu-120046390)

Hatta, “Şayet yanlış bir durum olsaydı HSK teftiş kurulu başkanı tabiî ki ‘uygun olmamış tamam ruhsatlı ama burada bulundurmayın’” (agy.) demez miymiş?

Dermiş. Ama dememiş…

Öyle olunca da hâkim Oktay Tabur bunda bir yanlışlık olmadığı sonucunu çıkarmış doğal olarak ve:

“Kaldı ki; Ben ağır ceza başkanıyım teftiş kurulu başkanının uyarmasına gerek var mı? Ben bu durum yanlış olsa zaten kendim asmazdım silahları” ifadelerini kullan”mış.

(https://www.odatv.com/guncel/turkiyenin-gundemindeki-hakim-odatvye-konustu-120046390)

Bütün bu “ekâbir”ler, bu işte bir yanlışlık var, demedikleri gibi, övmüşler ve bir de silahların önünde fotoğraf çektirmişler!

İşte size Adalet Mekanizmasının durumu! Aynası! Tutun tutabildiğiniz kadar! Görün, görebildiğiniz kadar!

Sonra, iş patlayıp kamuoyuna mal olunca, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç yeni bir açıklama yapmış ve şunları söylemiş:

“Hakimin adliyede dinlenme odasındaki silah koleksiyonuna soruşturma

“30.05.2024

“Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, adliyedeki dinlenme odasında 13 tabanca ve 7 uzun namlulu silah sergilediği iddia edilen İzmir Adli Yargı Adalet Komisyonu Başkanı Oktay Tabur hakkında Hakimler ve Savcılar Kurulunca inceleme ve soruşturma başlatıldığını duyurdu.”

(https://www.milliyet.com.tr/gundem/hakimin-adliyede-dinlenme-odasindaki-silah-koleksiyonuna-sorusturma-7134693)

İşe bak! Komikliğe bak! Trajediye bak! Acınacak mı desek, ağlanacak mı desek bilemedik, duruma bak!

Silahlar önünde fotoğraf çektiren, öven, takdir eden Hâkimler Savcılar Kurulu (HSK) Teftiş Kurulu Başkanı Osman Nuri Yiğit, HSK Teftiş Kurulu Başkan Yardımcıları Mehmet Şirin Işık ve Murat Gülaç, şimdi hâkim Oktay Tabur’u soruşturacaklarmış(!)

Adalet mekanizmasının geldiği duruma bakar mısınız Allah aşkına!..

Ha, bu arada hâkim Oktay Tabur, ABD eski Başkanı manyak Donald Trump tarafından, Tayyip’e “Aptallık etme! Akıllı ol” denilerek serbest bırakılması istenen ve yurtdışı çıkış yasağı da konulmadan tahliye edilerek ABD’ye gitmesi sağlanan Rahip Bronson Davası’nın da hâkimiymiş…

“Tabur, ‘Brunson davası çok net ve basit bir davaydı. Kamuoyunda yapılan spekülasyonun da tam aksine verdiğim kararın da arkasındayım’ de”miş.(https://www.odatv.com/guncel/turkiyenin-gundemindeki-hakim-odatvye-konustu-120046390)

Aferin sana, demekten başka elimizden ne gelir…

İşin bir diğer noktası da şu değil midir? Ya da öyle olması gerekmez mi?

Tamam, Hâkim Oktay Tabur’u soruşturacakmış Hâkimler ve Savcılar Kurulu.

Peki, ortada bir suç varsa, bunu görmezden gelen Hakimler ve Savcılar Kurulunu kim soruşturacak?..

Silahların altında poz veren; Hâkimler Savcılar Kurulu (HSK) Teftiş Kurulu Başkanı Osman Nuri Yiğit, HSK Teftiş Kurulu Başkan Yardımcıları Mehmet Şirin Işık ve Murat Gülaç mı?

Silahları görüp beğenen; Adalet Bakanlığı Müfettiş Kurulu Başkanı mı?

Silahları görüp beğenen; Yargıtay Başkanı mı?

Güldürmeyin insanı!..

Daha doğrusu ağlatmayın insanı.

Aklımızla da bu kadar alay etmeyin!

Tayyipgiller’in Hukuk Bürolarına dönüştürülen Yargının durumunu, bu gerçekliği tam anlamıyla ifade eden, Süleyman Demirel’den aktarılan bir fıkrayla yazımızı bitirelim:

 

***

“ANANI ‘ÖPEN’ KADI İSE…”

Abdulmecit döneminde yaşanmış bir olay. Ancak bu hikâyeyi rahmetli Demirel anlatmış. Buyrun birlikte okuyalım:

04.06.2017

Demirel’e ülkenin durumu hakkında ne düşündüğü sorulmuş.

Demirel de soruyu yönelten kişiye:

– “Bak, sana bunu bir fıkrayla anlatayım da pazar neşesi olsun” demiş. Demirel’in anlattığı fıkra şu:

Osmanlı döneminde yolsuzlukları ile ünlü Karakuşi adında bir kadı varmış. Bir gün Karakuşi Kadı, bir fırının önünden geçerken burnuna güzel bir koku gelmiş. Vitrinde güveç içinde nar gibi kızarmış sahibini bekleyen nefis bir ördek var. Karakuşi Kadı, fırıncıya:

“Ben bunu aldım” demiş. Kadıya itiraz edilir mi? Fırıncı hemen ördeği paket yapıp vermiş. Az sonra ördeğin asıl sahibi gelmiş:

– “Hani bizim ördek?” Fırıncı boynunu büküp:

“Uçtu” deyince iş kavgaya dönüşmüş. Kavga sırasında fırıncı, araya giren bir gayrimüslim müşterinin gözünü çıkarınca korkup kaçmaya başlamış… Gayrimüslim de peşinden kovalıyor.

Bir duvardan atlarken, bilmeden duvarın öteki tarafındaki hamile bir kadının üstüne düşmüş. Kadın, çocuğunu düşürdüğü için, kadının kocası da fırıncının peşine düşmüş. Can havliyle kaçan fırıncının çarpıp devirdiği Yahudi bir vatandaş da kızıp peşlerine takılmış… Sonunda duruma müdahale eden zaptiyeler hepsini yakalayarak Karakuşi Kadı’nın karşısına çıkarmışlar. Kadı sırayla sormuş:

Ördeğin sahibi,

“Bu adam ördeğimi hiç etti” diye şikâyet etmiş.

Karakuşi Kadı, fırıncıya sormuş:

“Ne yaptın bu adamın ördeğini?”

Fırıncı;

“Uçtu” demiş.

Kadı, kara kaplı defterini açmış:

– “Ördeğin karşısında tayyar yazılı. Tayyar ‘Uçar’ anlamına gelir. O halde ördeğin uçması suç değil” diyerek, fırıncının ördek işinden beraatına karar vermiş. Gözü çıkan gayrimüslim vatandaşa sormuş. Onun şikâyetine de kara kaplı defterden bir madde bulmuş:

“Her kim, gayrimüslimin iki gözünü çıkara, o müslimin tek gözü çıkarıla””

Davacı:

“Benim tek gözüm çıktı. Şimdi ne olacak?” diye sorunca

Karakuşi Kadı;

– “Şimdi” demiş, ”Fırıncı senin öbür gözünü de çıkaracak, biz de onun tek gözünü çıkaracağız.” Tabiî gayrimüslim şikâyetinden hemen vazgeçmiş, fırıncı bu davadan da beraat etmiş.

Çocuğunu düşüren kadının kocasına da Karakuşi Kadı:

“Tamam” demiş, “Karını vereceksin, bu adam yerine yeni çocuk koyacak.” Böyle olunca adam da şikâyetini anında geri almış, fırıncı bu davadan da kurtulmuş.

Kadı dönmüş Yahudi’ye:

“Senin şikâyetin nedir bre?” Yahudi bir süre düşündükten sonra ellerini açmış,

“Ne diyeyim kadı efendi” demiş, “Adaletinle bin yaşa Sen, e mi!”

Demirel bu fıkrayı anlattıktan sonra kendisini dinleyen topluluğa dönerek, kıssadan hisse:

– Ananı “öpen” kadı ise, kimi kime şikayet edeceksin?… Bugün ülkedeki durum bu! Agnadın mı?” (https://www.hukukihaber.net/anani-open-kadi-ise)

***