Zalimin Kanlı Yüzü Maraş
Fahri Kaya
Maraş Katliamı’nı sadece bir olay olarak görürsek yanılırız. Maraş Katliamı, eli kanlı, katil emperyalizmin, yerli işbirlikçi hainler eliyle ülkemizde uyguladığı katliamlar zincirinin en önemli halkasıdır. Dolayısıyla Maraş Katliamı’nın sebep ve sonuçları itibarıyla, dününü, bugününü ve yarınını iyi görüp değerlendirmek gerekiyor.
Olayları diyalektik bir metotla; sadece gerçekler ile bağ kurarak sebep ve sonuç ilişkilerine bakarak, olanı olduğu gibi görür ve özüne uygun değerlendirip davranırsak doğru görmüş oluruz. Maraş Katliamı da “Akrebin sokması kininden değil doğası gereğidir” sözündeki gibidir. Onun için sadece bir olay olarak görürsek emperyalizmin kanlı yüzü faşizmi gözden kaçırırız.
Peki neden Maraş Katliamı yapıldı?
1960 yılında Amerikancı Menderes Hükümetini yurtsever, Mustafa Kemal gelenekli Antiemperyalist bir avuç genç subayın bir gecede alaşağı ettiği günden, 27 Mayıs Politik Devrimi’nden anlayabiliriz. 27 Mayıs Politik Devrimi kimin çıkarına ters düştü, hangi sosyal sınıfın önünü açtı diye baktığımızda, mesele çok açık bir şekilde anlaşılır.
27 Mayıs 1960 Politik Devrimi, ülkemizde toplumun ilerlemesinin, gelişmesinin önündeki engelleri setleri, zincirleri ortadan kaldırınca halklarımız siyaset, kültür, sosyal, sanatsal ve bilimsel alanlarla ilgilenmeye başladı. Dernekleşme, kooperatifleşme, sendikalaşmanın önündeki engeller kalkınca örgütlü bilinçli bir toplum kaçınılmaz olarak siyasette söz sahibi olmaya başladı. Sosyalizm kitlelerle buluştu, devrimci dalga dağınık da olsa toplumun her kesimini sardı.
Bunun sonucu olarak örgütlü, bilinçli bir toplum yolunda ilerleyen halkımız bazı güç odaklarını rahatsız etti. Bu güç odaklarının sömürü ve soygun düzeninde kurdukları kanlı saltanatları ellerinden kayıp gidiyordu. Bu güç odakları, Finans-Kapital ve Tefeci-Bezirgan Sermaye ile onların efendisi AB-D Emperyalistleri istedikleri gibi at oynatamıyorlardı artık. Ülkemiz öyle güzelleşiyordu ki, ABD Emperyalizminin simgesi 6. Filo protesto ediliyor, coniler denize dökülüyor, başlarına çuval geçiriliyor, rehin alınıyordu. Halk komiteleri kuruluyor, imece ile yollar yapılıyor, altyapılar inşa ediliyor, Fatsa’da halkçı bir belediye başkanı seçiliyordu.
Ülkemizde İkinci Kurtuluş Savaşı fitili ateşleniyor 1923’te inlerine gönderdiğimiz emperyalist haydutlara ve hain işbirlikçilere karşı onları bir daha geri gelmemek üzere kovmak için bir mücadele başlamıştı. Devrimci Gençlik; “biz bu ülkenin İkinci Kurtuluş Savaşçılarıyız”, diyordu.
İşçi Sınıfı her geçen gün daha çok örgütleniyor ve etkili hak alma eylemleri yapıyordu. Satılmış, hain Amerikan uşağı Süleyman Demirel; “Maraş’ı bırakın, Fatsa’ya bakın”, derken, halk iktidarının kendileri için ne kadar tehlikeli olduğunu haykırıyordu.
Her ne kadar cinayetler, hukuk maskeli katliamlar, idamlar, devrimcilere yönelik yargısız toplu infazlar yapsalar da, artık halkın içine atılmış devrimci mayanın sihirli sözcüğü sosyalizm halkın yüreğine girmişti. Kabaran, gelişen halkın öfkesine engel olamıyorlardı. Ne Mahirler’in yargısız infazı, ne de Denizler’in hukuk maskeli alçakça infazı halkı korkutmuyor, sindirmiyordu. Devrimci dalga her geçen gün dağınık da olsa büyüyordu. Onun için daha organize ve kapsamlı bir katliamla halkın kabaran öfkesini, devrime olan inancını yok edip bastırmak istiyorlardı. Onun için Maraş Katliamı’nı yaptılar.
Nasıl oldu Maraş katliamı?
CIA ajanı A. Peck ve başka CIA oğlanları önceden Maraş’a gelip sağ partiler ile toplantılar yapıyor. Bu toplantılar sonucu MİT, CIA ve Kontrgerilla’nın tertiplediği ve MHP’li faşist cellâtlar eliyle uygulanacak planı yaptılar. 20 veya 25 gün önceden, bazı yerlerde bir hafta önceden değişen sürelerde nüfus sayımı, PTT işlemi ve belediyenin numarataj çalışması bahanesiyle Alevi evleri tespit edilerek işaretleniyor, böylece katliamın ön hazırlıkları yapılıyordu.
19 Aralık 1978 tarihinde harekete geçen faşist cellâtlar, 24 Aralık’a kadar süren 111 kişinin katledildiği, binlerce kişinin yaralandığı, evlerinin yakıldığı, işyerlerinin yağmalandığı, sağ kalanların da yerinden yurdundan sürüldüğü; CIA, MİT, MHP’li faşistlerin organize ettiği, yönettiği, tertiplediği ve Kontrgerilla’nın gerçek yüzünün net olarak ortaya çıktığı katliam; Maraş Katliamı’dır. Acımasızlığın, alçaklığın yaşandığı yerin adıdır Maraş.
1978 Maraş Katliamı ne ilktir ne de son olacaktır Maraş Katliamı ne Alevi-Sünni, ne de Kürt-Türk davasıdır. Bu katliam emperyalizmin ve yerli satılmışlar cephesinin ülkemizde gelişen, yükselen bilim, kültür, teknoloji ve siyasi ilerici devrimci dalgaya karşı daha büyük bir katliamı, daha büyük bir dönüşümü meşrulaştırmak, ülkemizi siyasi ve ekonomik alanda baskı altında tutmak ve rehin almak için yapılmıştır. Bu katliam,12 Eylül 1980 Faşist Darbesini meşrulaştırmak için yapılmıştır. Yoksa yerelde iki mezhebin çatışması söz konusu bile değildi.
Peki neden Maraş?
Toplumsal farklılıkları sebebiyle Alevi, Kürt azınlığı ile Türk Sünni çoğunluğu birlikte yaşıyorlar, Alevi, Kürt örgütsüz azınlığın daha güçlü bir karşı koyuşu gösteremeyeceğini düşünmeleri, devrimci dalganın en zayıf olduğu bölgelerden biri olması, bu katliam planının yapılmasında etken olmuştur. Yani toplumsal muhalefetin zayıf olduğu, toplumsal muhalefete güç veren Alevi ve Kürtlerin azınlıkta olduğu ve örgütsüz, dağınık olduğu yerlerde bu katliamlarını, katliam planlarını gerçekleştiriyor, eli kanlı zalim.
Eli kanlı zalimi genel anlamda tarif etmek gerekirse, toplumu çıkarı doğrultusunda yöneten ve bu kahrolası sömürü ve soygun düzenini sürdürmek isteyen egemen güçlerdir.
Kurdukları egemenliği sürgit yürütmek isteyen halk düşmanı bu egemen güçler; Finans-Kapital ve Tefeci-Bezirgân Sermaye ile o zamanki siyasi temsilcileri AP, MHP, MSP bir de MİT-CIA-KONTRGERİLLA idi. Ve tabiî ki bunların ağababası AB-D Emperyalistleri. İşte bu katliamların ve operasyonların failinin kısaca adıdır Kanlı Zalim.
Demek ki Maraş Katliamı, halklar arası ve inançlar arası bir farklılıktan kaynaklanan bir sorundan kaynaklanmış değildir; tamamen siyasidir ve sınıfsaldır. O nedenden dolayı Maraş Katliamı’nı iyi okumamız gerekiyor. 1960 Politik Devrimi’nin emekçi halkların çıkarına bir değişim olduğu, kazanımları itibarıyla görülmektedir. Bu değişim ve dönüşüm; doğası gereği ezen, güden sınıfı rahatsız etti. Haliyle bu kazanımları ortadan kaldırmak, kendi egemenliğini pekiştirmek için önündeki en büyük engel olan sol, ilerici, aydın, antiemperyalist devrimci güçlere karşı kanlı bir operasyondur Maraş Katliamı aynı zamanda.
Diğer taraftan katliamın boyutu, zalimliğin şekli, iğrençliğin vardığı son nokta, taciz-tecavüz, çocuk-yaşlı katliamlarını anlatmak sadece olayın ayrıntılarında duygusal olarak boğulmaktır. Katliamcı yönü zaten toplumu ürkütmek, korkutmak ve susturmak içindir. Asıl sorun toplu infazlar, gözaltında kayıplara uğrattıkları, işkencehanelerinde günlerce tuttukları, idam ettikleri, onlarca yıl zindana tıktıkları ve yaşını büyütüp astıkları ve bir türlü susturamadıkları devrimcilerdi ve 1961 Anayasası idi. Halkın iktidarına giden yolu açmak isteyen sosyalistler idi, yurtseverler idi. Yani Maraş Katliamı demek 12 Eylül Faşizmine çıkan yolun açılması demektir.
12 Eylül Faşizmini ABD’nin oğlanları başardı. NATO, Pentagon tebrik etti. Maraş, ardından gelen; Çorum, Malatya olmak üzere hepsi Laikliğe, Cumhuriyete, Sol’a karşı 12 Eylül Faşizmini meşrulaştırmak için CIA, MİT ve MHP eliyle organize edilen katliamlardır.
12 Eylül Faşizminin önünü açtığı gerici, şeriatçı unsurlar yine 2 Temmuz 1993’te ABD merkezli Sivas Katliamı’nı yaparak, ordu içindeki Mustafa Kemalci yurtsever subayların tepkisini ölçer gibiydiler. Orada da 33 insanımızın 8 saat boyunca göz göre göre katledilmesine ses çıkarılmadığını gören gerici güçler, adım adım, yıllar sonra 1960 Politik Devrimi’nin Harb Okulu öğrencilerine, yine CIA patentli Ergenekon, Balyoz operasyonu ile son darbeyi vurarak 15 Temmuz kanlı ganimet paylaşımına giden yol açmıştır.
İşte kısa kısa değindiğimiz olaylar zinciri içindeki sebep ve sonuç ilişkisine baktığımızda bugün ülkemizde esen CIA patentli gerici rüzgârların mayasının 1978 Maraş Katliamı’nda gizli olduğunu görürüz. Onun için Maraş Katliamı’nı anlamak için 1960’tan günümüze olaylar zincirinin tüm halkalarına bakmamız gerekiyor. Göreceksiniz ki tüm olaylar birbiriyle bağlantılı bir şekilde günümüze kadar geliyor. Anlatmaya çalıştığımız, dönem dönem farklı gerekçeler ile farklı yöntemler ile aynı merkezden halkımıza karşı yapılan kanlı, kansız operasyonların asıl sebebi, sömürü ve soygun düzeninin devamını sağlamaktır. Bunlar birçok çevre tarafından bilinmektedir. Önemli olan da bizim bu hain ve zalimlere karşı ne yapmamız gerektiğidir?
Öncelikle teşhisi doğru koyalım.
1- Sömürü ve soygun düzenini devam ettirmek için katliam, talan vurgun yapan acımasız bir sistem olan emperyalizm var ve onlarla işbirliği içinde olan yerli satılmışlar cephesi var,
2- Alabildiğine dağınık, örgütsüz, sömürülen, savaşlara sürüklenen, vergilere bağlanan zam, zulüm, işsizlik ve pahalılık cehenneminde inim inim inleyen halklar var. Sömürü ve soygun düzeni ve düzenin karşısında halkın dağınıklığı ve çaresizliği.
İşte temel sorun burada. Tüm katliamların sebebi ve gerekçesi hatta çözümü buradadır.
Emekçi halkımız kendilerini sömüren bu soygun düzeninde yine isimleri farklı olan ama aynı sistemden beslenen partilerde çözümü arıyor. Yani sorunun çözümünü sistemin devamını savunan, sisteme karşı olmayan başka partilerde arıyor. Hal böyle olunca da işler daha da zorlaşıyor. Çünkü sistem içinde adı Sol-Sağ, Kürt-Türk, Komünist olan sahte partiler ABD’ye hizmet için halkları kandırıyor. Bu acı gerçek de haklarımızın acılarına acı katıyor. Dolayısıyla bu zulüm düzenine karşı en az bunlar kadar acımasız olmamız gerekiyor.
Gerçek bir İşçi Sınıfı Partisi içinde örgütlenip Antiemperyalist mücadelede, başta AB-D ve diğer emperyalist ülkelere ve yerli işbirlikçilerine karşı, Antifeodal mücadelede, her türlü gericiliğe Tefeci-Bezirgânlığa karşı, Antişovenist mücadelede, her türlü ırkçılığa ve faşizme karşı yerimizi almalı ve Halk Kurtuluş Cephesini örmeliyiz.
Bu İşçi Sınıfı partisi ise; Türkiye Devrimi’nin Önderi Hikmet Kıvılcımlı Usta’nın tek ve gerçek devamcısı HKP’dir.
Aksi halde Maraş Katliamı’ndan bugüne, bugünden yarına bu tür katliamlar ve faşist darbeler kaçınılmaz olarak hep önümüze farklı gerekçe ile gelecektir.
Sonuç olarak halkımızı bölüp sömürmek için Alevi-Sünni, Kürt-Türk, Laik-Anti-Laik, Ezan-Bayrak gibi olayları öne sürerek yapılan provokasyonlar ve katliamların asıl sebebi ezilen halkları sürekli baskı altında tutmak içindir.
Peki çaresiz miyiz?
Hayır, kesinlikle hayır. Bizim Tarihimizde bu coğrafyada tüm haklar ile birlikte emperyalizme karşı kazanılmış şanlı destanımız var. Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mız var. Çanakkale Destanı’mız var. 1960 Politik Devrimi’miz var. Ve tüm bunların devamcısı Partimiz HKP var.
Çözüm HKP saflarında örgütlenip Halk İktidarını kurmaktır.
Kahrolsun Maraş Katliamı’nı Yaratan Sömürü ve Soygun Düzeni!