“Bak stanbul’un şu sadabad” belediyesine… Bak şu vurgunlara!
1967’den günümüze değişen bir şey yok!
Hikmet Kıvılcımlı, 20 Ocak 1967 tarihinde Sosyalist Gazetesi’nde bu başlıkla bir haber yayımlamış. Haberde, İstanbul Belediyesinin ekonomik durumu ele alınıyor ve nasıl borç içinde yüzdüğü kısa rakamlarla anlatılıyor. Ve belediye işçilerinin de nasıl düşük ücretlerle çalıştığı gösteriliyor somut rakamlarla.
Aradan onca yıl geçmiş, ama İstanbul Belediyesi yine borç içinde, yine çalışanlar düşük ücretlere talim ediyorlar ve yine belediye eliyle vurgunlar vuruluyor. Yani o yıldan bu yana özünde değişen bir şey yok. Sadece iktidardakiler değişmişler.
İşte aşağıda okuyacağımız haberler bunun somut örneklerini gösteriyor.
İBB’ye rüşvet karşılığı Marmara Forum AVM yasallaştı!
Her şey açık, her şey aleni!
Hem de meydan okumacasına: “Kararımız yargı yoluna açık”, diyerek.
Konu, olay ne?
7 yıldır kaçak(!) olarak faaliyette olan İstanbul Bakırköy’deki Marmara Forum AVM’nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB)’ye verdiği bağış(!) karşılığı yasallaşması.
Öyle herhangi bir AVM de değil, büyük, çok büyük bir AVM, 7 yıldır kaçak(!) olarak faaliyet yürütüyor, 7 yılın sonunda da Marmara Forun AVM’nin yönetimini yürüten Otuzbeş İnşaat AŞ; 135 bin kiralanabilir alana sahip AVM’den 33 bin 136 metrekarelik ofis alanı ile B Blok girişindeki otoparkın en üst katında 100 araçlık otopark yerini İBB’ye ayırıyor. Ayrıca Bakırköy Metro İstasyonu bitişiğindeki 16 bin metrekarelik arsanın mülkiyetini de İBB’ye bağışlıyor.
Yani Marmara Forum Alışveriş Merkezi’nin bulunduğu mevcut yapıların imar planı ile uyumunun sağlanması için üst ölçekli nazım imar planına ilişkin tadilat teklifi hazırlanarak Belediye Meclisi’ne sunuluyor.
Böylece bu bağış(!) daha doğrusu rüşvet karşılığında da AVM’nin yasallaşması sağlanıyor.
Yapılan işlem açıkça hukuksuz. Hukuka uygun değil. Yasallaşma nasıl olacak? Yargıdan dönmeyecek mi?
Buna AKP’li Hukuk Komisyonu Başkanı Osman Gökçebaş; “Kararımız yargı denetimine açık” diyerek meydan okuyor.
Biz yaptık hadi siz de engelleyin, diyor.
Neye güveniyor?
Yargının AKP’nin hukuk bürosuna dönüştürülmüş olmasına.
Biliyorlar ki, yargıdan bu karar aleyhine, daha doğrusu Kamu yararına bir karar çıkmaz. Bina kaçak olduğu için yıkım kararı da çıkmaz. Alınan rüşvet de iade edilmez.
İstinye’de vurgun: Son yeşil alan da gitti
İBB’nin-AKP’giller’in vurgunlarına-talanlarına, kamu malı ve doğa düşmanlığına bir somut örnek daha:
“İSTİNYE’DEKİ SON YEŞİL ALAN GİDİYOR” diye başlık atmış Hürriyet Gazetesi 17 Mayıs tarihli nüshasında.
İstanbul’un Boğaz semti İstinye’deki ender yeşilliklerden, korudan oluşan ve mülkiyeti Gençlik ve Spor Bakanlığı’na ait arazinin 150 bin metrekarelik kısmı 45 ve 49 yıllık kullanım hakkı ile 1997 ve 1998 tarihinde Spor Genel Müdürlüğü ile imzalanan protokolle İstanbul Avcılık ve Atıcılık Spor Kulübü’ne veriliyor.
Arazi, mevcut planlarda Kentsel ve Bölgesel Büyük Spor Alanları olarak görülüyor. Ancak arazi, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nde AKP’li Meclis üyelerinin oylarıyla yapılan düzenlemeyle “Kentsel ve Bölgesel Büyük Spor Alanları”ndan, “Spor Tesisleri Alanı”na alınıyor.
Niye?
Şundan:
“CHP’li İBB Meclis Üyesi Hüseyin Sağ, spor kulübüne tahsisli alanda Medical Park Hastaneleri’nin de sahibi olan Trabzonspor Başkanı Muharrem Usta tarafından bir vakıf kurularak, özel bir üniversite yapılacağını ileri sür”üyor.
Peki bu iddia doğru muymuş?
Evet, doğruymuş:
“AK Partili İmar ve Bayındırlık Komisyonu Başkanı Hadi Diler de müracaatın Gençlik ve Spor Müdürlüğü’nden geldiğini belirterek, “Teklif ettikleri yere bir spor akademisi ve sporcuların hastalıklarıyla ilgili bir hastane yapımı planlanıyor” dedi.” (http://www.hurriyet.com.tr/istinyedeki-son-yesil-alan-gidiyor-40104898)
Daha ne desin?.. Gerçeği itiraf ediyor AKP’li Komisyon Başkanı.
Yapılan işlemin Kamuya hizmet olmadığı açık. Yani alavare dalavere İstinye’nin-Boğaz’ın-İstanbul’un son yeşil alanlarından biri daha Parababasına yeyim ediliyor.
Neyin karşılığı?
Elbette rüşvet-komisyon karşılığı.
Belgemiz var mı?
“Rüşvetin belgesi mi olur pezevenk” demişti hani bir zamanlar Selim Edes, o zamanki Emlak Bankası Genel Müdürü ve Turgut Özal’ın prenslerinden Engin Civan’a. Biz de bunu söylemekle yetineceğiz…
Bir vurgun da İSPARK’tan
Bildiğimiz gibi İBB’nin iştirak şirketi olan İstanbul Otopark İşletmeleri Ticaret AŞ (İSPARK), otopark işleriyle uğraşıyor.
İspark, her yeri, her caddeyi, her sokağı, her apartman önünü, otopark ilan ediyor ve buralara park eden araçlardan fahiş ücretler alıyor.
Patronlar Dünyası adlı internet sitesinin muhabirlerinden Esin Gedik’in haberi şöyle bu konuda:
“Yine İstanbul’daki tüm taksi, minibüs duraklarından da gelir elde ediyor. Şehrin farklı yerlerine yaptığı katlı otoparklarda yer bulmak neredeyse mümkün değil.
“Bu arada İstinye ve Yeniköy’e yapılan marinalar da şirketin önemli gelir kaynaklarından biri. 2013 yılında biten bu marinalardan bir yılda yaklaşık 10 milyon lira gelir elde eden İspark, kıyılarda bağlanan tekne ve yatlardan gelir elde elde tonozcuları da saf dışı bırakıp bu hizmeti de kendisi vermeye başlamıştı. Şirketin son projesi ise sivil havacılık oldu. İspark, Heliport adlı çalışmasıyla trafiğin yoğun olduğu ana arterlerde helikopter servisine de başladı.
“Hatta İspark, havalimanında yolcu karşılamaya gelenler için bile ücretli otopark yapacağını da açıklamıştı.” (http://www.patronlardunyasi.com/haber/Sinekten-yag-cikaran-Ispark-nasil-zarar-ediyor/175557)
Ve “çağdaş değnekçi” olarak adlandırılıyor yaptığı uygulamalardan dolayı da.
İşte İSPARK, vurgun alanlarını genişletmek için Şaşkınbakkal’daki bir yeşil alanı daha otopark alanına katmış. Tabiî buna karşılık semt sakinleri isyan etse de kepçeler sokulmuş, yeşil alan bir anda otoparka çevrilmiş…
Bu da yukarıda aktardığımız İstinye’deki durumun bir benzeri. Hürriyet Gazetesi yazarı Cengiz Semercioğlu, Habertürk’ten Esra Boğazlıyan’dan okumuş haberi ve 13 Nisan tarihli yazısında söz ediyor bundan. Bizim öyle haberimiz oldu.
Yani yeşil alan mı var, boş alan mı var, hemen devrede vurguncular. Yeyim etme derdindeler. Onlara da bu konuda en büyük yardımı, peşkeşi çekme işini İBB yapıyor bu örneklerimizde gördüğümüz gibi.
Ve hep neyin karşılığında?
Komisyon-rüşvet karşılığında. Küp doldurma, geleceğe birikim yapma. Hem de öyle böyle değil. Takım taklavatlarını doyurmacasına, tüm sülalesine yetirmecesine…
İBB bütçesi nerelere harcanıyor?
Peki AKP’giller’in-Topbaş’ların-İBB’nin vurgunları biter mi?
Bitmez, bitmez…
Hürriyet Gazetesi yazarı Cengiz Semercioğlu yazdı 25 Mayıs’ta:
“İBB kültür-sanata bu yıl 295 milyon harcayacak
“(…)
“(…) İBB’nin kültür-sanat harcamalarında en büyük pay nereye gidiyor dersiniz? Kültür Daire Başkanlığı’na bağlı 5 müdürlük var…
“1- Şehir Tiyatroları Müdürlüğü
“2- Kültürel Etkinlikler Müdürlüğü
“3- Orkestralar Müdürlüğü
“4- Kütüphane ve Müzeler Müdürlüğü
“5- Basın ve Yayın Müdürlüğü
“Ben bunların içinde en büyük bütçeye Şehir Tiyatroları’nın sahip olduğunu tahmin ediyordum…
“Değilmiş..
“Şehir Tiyatroları’nın bütçesi 62 oyun sahnelenen 2014 yılında 55 milyonken, 61 oyunun sahnelendiği 2015 yılında 46.454.000’e düşmüş…
“41 oyunun sahneleneceği 2016’da ise bütçesi 61.063.000 lira Şehir Tiyatroları’nın…
“(…)
“Şimdi gelelim Kültür Daire Başkanlığı’nda en büyük bütçeye sahip olan müdürlüğe…
“(…)
“En büyük pay konser organizasyonlarına…
“İBB’nin kültür-sanat bütçesinden en büyük payı alan, konser ve müzik organizasyonlarının yapıldığı Kültürel Etkinlikler Müdürlüğü…
“379 kişinin çalıştığı bu müdürlüğün 2016 bütçesi 193.645.000 lira…
“Geçen yıl 154.923.000, 2014’te ise 115.122.000 liraymış…
“Bir önceki yıla göre 39 milyon arttığına göre bu yıl daha fazla konser izleyeceğiz gibi gözüküyor…
“Bütçesi en çok düşen ise Kütüphane ve Müzeler Müdürlüğü olmuş…
“209 kişinin çalıştığı bu müdürlüğün bütçesi 2015 yılında 19.865.000’ken, 2016’da 7.002.000’e düşmüş…
“Orkestralar Müdürlüğü’nün 2016 yılı bütçesi 14.025.000, Basın Yayın Müdürlüğü’nün bütçesi ise 19.350.000…
“5 müdürlüğün 2016 bütçesi toplandığında ortaya, Kültür Daire Başkanlığı’nın yönettiği 295 milyonluk dev bir bütçe çıkıyor…” (http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/cengiz-semercioglu_105/ibb-kultur-sanata-bu-yil-295-milyon-harcayacak_40108326)
Evet, gördüğümüz gibi, İBB’nin 2016 bütçesinden “Kültür Daire Başkanlığı”na ayrılan payın çok büyük bölümü yani aslan payı “Kültürel Etkinlikler Müdürlüğü”ne veriliyor. C. Semercioğlu’nun da dediği gibi; “Bir önceki yıla göre 39 milyon arttığına göre bu yıl daha fazla konser izleyeceğiz gibi gözüküyor…”
Niye konser de “Kütüphane ve Müzeler Müdürlüğü” değil?
Onlar oy getirmiyor, halkımızı aldatmaya yaramıyor da ondan…
Kitap ne, kütüphane ne, müze ne? Ne gerek var bunlara?
Oy var mı oy onlarda?
Yok!
O zaman azalt gitsin, kapat gitsin…
Yap şenliği, eğlendir gereksiz eğlencelerle halkı, bağla arabana götür git istediğin yere…
***
Aynı İBB, bakın başka nerelerde ne vurgunlar vuruyor, bütçesini nerelere harcıyor?
“ÇİÇEKLERİN BEDELİ AĞIR
“İBB’nin harcamalarında en çarpıcı nokta daire başkanlıklarının planlanan ve gerçekleşen harcamaları.
“Örneğin İstanbul’u her mevsimde rengârenk çiçeklerle süsleyen ve bunları nedense sürekli söküp yenilerini diken Park ve Bahçeler Daire Başkanlığı 2013 yılı Park ve Bahçeler için 425 milyon liralık bir harcama planlamış.
“Ne ki, 2013 yılı sonunda Park ve Bahçeler harcaması 675 milyon lira olmuş.
“Öte yandan Deprem ve Risk Yönetimi Daire Başkanlığı 2013 yılı için 35 milyon lira harcamayı planlamış. 20113 yılının sonunda ise sadece 7 milyon lira harcamış. (Bkz. İzleme Kılavuzu sayfa 33)
“İstanbul gibi deprem korkusu içinde yaşayan bir şehirde çiçeklere depreme göre 96 kat daha fazla harcama yapılması tek kelime ile ürkütücü değil mi?
“Bir de işin şu yanı var.
“Bu harcamalardan sanırsınız ki İstanbul dünyanın en yeşil şehirlerinden biri.
“Oysa World Cities Culture Forum’un 2013 yılı raporuna göre, İstanbul’da halka açık yeşil alanlar, parklar ve bahçeler şehrin sadece yüzde 1,5’lik dilimi.
“Bu oran Londra’da yüzde 38,4
“Berlin’de yüzde 14,4.
“Geçenlerde İBB’nin sadece çiçeklere 32 milyon lira harcadığını okumuştuk.
“675 milyondan bu miktarı düşerseniz gerisi acaba nereye harcanmış olabilir?” (http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/gila-benmayor_20/park-ve-bahceler-e-675-milyon-deprem-ve-risk-yone_30135350)
- Benmayor gerçekten güzel anlatmış gerçeklikleri…
Biz de soralım mı; acaba nereye harcanmış olabilir?..
Bir de Depreme 7 milyon lira! İnsaf! Allah’tan korkun!
Ama nerede onlarda Allah korkusu… Allah onların dilinde ve sadece halkımız aldatmak için kullandıkları bir sözcük. Eğer Allah korkusu olsa böyle davranırları mı hiç? Halkımızı çiçeklerle, organizasyonlarla aldatıp, ölümün kucağına atarlar mı hiç?..
Fuzuli’den günümüze değişen bir şey yok
AKP’giller’in İBB’sinin vurgunlarını yazmaya kalksak ciltler dolusu yazmamız gerekir. Onların yaptığı her iş vurguna, soyguna, talana ve rüşvete-komisyona dayanır. Onların tutumu aynen, Fuzuli’nin “Şikâyetname” adlı eserinde yazdığıdır:
Selam verdim, rüşvet değildir diye almadılar.
Hüküm gösterdim, faydasızdır diye iltifat etmediler.
Gerçi görünürde itaat eder gibi davrandılar ama bütün sorduklarıma hal diliyle karşılık verdiler.
Dedim: – Ey arkadaşlar, bu ne yanlış iştir, bu ne yüz asıklığıdır?
Dediler: – Bizim âdetimiz böyledir.
Dedim: – Benim riayetimi gerekli görmüşler ve bana tekaüt beratı vermişler ki ondan her zaman pay alam ve padişaha gönül rahatlığı ile dua kılam.
Dediler: – Ey zavallı! Sana zulüm etmişler ve gidip gelme sermayesi vermişler ki, daima faydasız mücadele edesin ve uğursuz yüzler görüp sert sözler işitesin.
Dedim: – Beratımın gereği niçin yerine gelmez?
Dediler: – Zevaittir, husulü mümkün olmaz.
Dedim: – Böyle evkaf zevaidsiz olur mu?
Dediler: – Asitanenin masraflarından artarsa bizden kalır mı?
Dedim: – Vakıf malın dilediği gibi kullanmak vebaldir.
Dediler: – Akçamız ile satın almışız, bize helaldir.
Dedim: – Hesaba alsalar bu tuttuğunuz yolun fesadı bulunur.
Dediler: – Bu hesap, kıyamette sorulur.
Dedim: – Dünyada dahi hesap olur, haberin işitmişiz.
Dediler: – Ondan dahi korkumuz yoktur, kâtipleri razı etmişiz.
Gördüm ki sualime cevaptan başka nesne vermezler ve bu berat ile hacetim kılmağın reva görmezler, çaresiz mücadeleyi terk ettim ve mey’us ü mahrum guşe-i uzletime çekildim.
Fuzuli, bu eserinde Bizim AKP’giller’i anlatıyor gördüğümüz gibi. Vakıf-Kamu malını diledikleri gibi kullanıyorlar, hesabın kıyamette sorulacağını söylüyorlar, bu dünyada da sorulur dendiğinde; “Ondan dahi korkumuz yoktur, kâtipleri (siz burada yargıyı-mahkemeleri, hâkimleri-savcıları anlayın. – Kurtuluş Yolu) razı etmişiz.” diye pıfkırıyorlar…
Ama bu devran böyle gitmez. Bu vurgun, bu soygun düzeni ilânihaye sürmez. Süremez.
Halkımızı uyandıracağız, bilinçlendireceğiz, örgütleyeceğiz Kurtuluş Partisi saflarında. İkinci Kurtuluş Savaşı’nı zafere ulaştıracağız! Kuracağız Demokratik Halk İktidarını!