Barzani Kürdistanı: Zamanı geldi mi?
Emperyalizmin, kendi güdümünde bir Kürdistan oluşturma stratejisi Osmanlı’ya kadar gider. On dokuzuncu Yüzyıl’ın sonlarına doğru, emperyalizmin “Hasta Adam” Osmanlı’yı parçalama ve yutma girişimlerinin bir parçası da Kürt Milliyetçiliğini körüklemekti. Bu süreç Sevr ile taçlandı. Ama Ulusal Kurtuluş Savaşı’mız sayesinde yırtılıp atıldı.
Bu emperyalist strateji yönündeki girişimler Cumhuriyet sonrasında da süregitti. Şeyh Sait, Ağrı, Dersim İsyanlarında hep emperyalist parmağı oldu. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte emperyalist uşağı bir Kürdistan kurma çabaları hız kazandı. Özellikle 1. Körfez Savaşı, bu bakımdan en önemli adımlardan birisi oldu. Bu durumu ünlü CIA Ajanı Henri Barkey de açıkça belirtir bir kitabında:
“(…) 1991 ilkbaharında bir milyondan fazla mültecinin Irak askerlerinden kaçarak İran ve Türkiye sınırlarına yığılması ABD ve koalisyon ortaklarını 36. paralelin yukarısında uçuşa yasak bölge oluşturmaya itti. İronik olarak, bu insani müdahale Kürtlere bir yarı bağımsız devlet görünümü kazandırdı.” [Henri J. Barkey. Preventing Conflict Over Kurdistan. (Kürdistan Üzerindeki Çatışmaların Önlenmesi). Carnegie Endowment, 2009, s. 7]
Henri Barkey’e göre, “insani”(!) bir amaçla yapılan 36. paralelin kuzeyine uçuş yasağı, ki asıl ironik olan nokta burasıdır, hemen sonra emperyalist “Çekiç Güç” ile taçlandırıldı. Böylece Kürt Hareketi Barzani’nin çevresinde derlendi, Kürtlere maddi, moral ve askeri destek verildi; böylece Barzani Hareketi palazlandırıldı. Türkiye de, genel olarak, emperyalist uşağı hükümetlerle bu emperyalist politikalara alet edildi. Özellikle AKP döneminde Barzani Yönetimi Türkiye’den büyük destek gördü.
Daha önce Türkiye Cumhuriyeti için en büyük tehdit olarak görülen Barzani Kürdistanı’nın devlet oluşu, AKP döneminde tehdit olmaktan çıkarıldı. Barzani ile ilişkiler sonra daha da geliştirildi. Barzani gide gele Türkiye’yi yol yaptı bir bakıma… Hâlâ da öyle… En son bu yıl içinde, Mart ayında geldi Barzani ve gene Kürdistan bayrağı ile karşılandı. Barzani’ye AKP desteği böylesine büyük! Çünkü emperyalistler böyle istiyor!
Bunun karşılığı da var tabiî… Barzani de Tayyip’in başkanlığını destekledi. Referandum için Türkiye’de “Evet” çalışması yaptı. Ayrıca, Barzani’nin kanalı Rudaw TV ve gazetesi Rudaw’da sürekli “Evet” yönünde propaganda yapıldı. (Bakınız: Kürdistan Demokrat Parti (KDP) Türkiye Temsilcisi Ömer Mirani’nin açıklaması: http://www.abcgazetesi.com/barzaninin-temsilcisinden-referandum-yorumu-50181h.htm.)
Barzani’nin amacı malum… Bağımsız bir Kürt Devleti olabilmek… Şu anda fiilen devlet gibi olsa da yasal olarak Irak içinde bir özerk yönetim. Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KRG) olarak geçiyor.
Barzani’nin geliş nedeni de hemen sonra ortaya çıktı. Kuzey Irak’ta Bağımsız Kürt Devleti için bir referandum yapılacak. Referandum tarihi 25 Eylül.
Barzani’nin bu önemli adımına tepki mi?
Yok denecek kadar cılız. Gerek AKP’den, gerekse Irak’tan… Sadece İran, Irak’ın toprak bütünlüğünün zarar görmesini kabul etmeyeceklerini bildirdi. Şimdi Tayyip ve Irak Başbakanı İbadi ne demiş, onlara bakalım:
Önce İbadi… Şöyle diyor:
“Herkesin farklı umudu ve isteği var ancak DEAŞ’la savaşın sürdüğü ve bölgesel durumun karışık olduğu bu dönemde referandum Irak’ın ve IKBY’deki Kürt vatandaşların çıkarına değildir. Bazı komşu ülkeler de bunu milli güvenliğine tehlike olarak görüyor. Net olarak söylüyorum, ‘Irak ve IKBY’nin halihazırda referandumda hiçbir çıkarı yoktur’. Bu ayrıca IKBY’deki Kürt vatandaşların yararına olmaz ve sorunlara yol açar. Şimdiye kadar elde edilen tüm kazanımlara ciddi zarar verir. İran’da aceleye getirilerek kurulan “Mahabad Devleti” hezimete uğradı. Birçok Kürt siyasetçinin görüşü de referandumun şu an için yapılmaması yönünde. Bunlar sanırım daha çok siyasi çatışmaların ürünüdür.” (https://www.haberler.com/irak-basbakani-ibadi-aciklamasi-9516753-haberi/)
Ülkesi bölünme tehlikesi altında olan bir Başbakan böyle mi tepki gösterir? Üstelik bir basın toplantısında, başka birçok madde içinde gargaraya getirerek… Dediği de özetle “Referanduma evet ama sonra” anlamına geliyor.
Tayyip de benzer bir tepki veriyor. Cılız mı cılız:
“Kuzey Irak’la ilgili yapılan açıklama bizi derinden üzmüştür. Irak’ın toprak bütünlüğüne bir tehdittir ve yanlış bir adımdır. Temenni ederdik ki istişare yolu ile yapılsın. Bu bölgede Kuzey Irak yalnız değildir. Musul’da Araplar, Kerkük’te Türkmenler birlikte yaşıyorlar. Biz barış içerisinde bu adımların atılmasını ve Irak’ın bütünlüğünü hep savunduk. Zaman zaman orada ipin ucunun da kaçtığını gördük. Bu bizi üzmüştür, Dışişlerimiz açıklamaları da yapmıştır. Kimsenin yararına değildir.” (http://www.rudaw.net/turkish/middleeast/turkey/130620172)
Evet, sadece üzüldüğünü, istişare yolu ile yapılmasının doğru olacağını vb. vurguluyor bir grup toplantısında, gene İbadi gibi pek çok başka konu içinde gargaraya getirerek, utanarak ve sıkılarak. Bu konuşmanın bizim yerli basında hemen hiç yer almadığını da belirtelim. Ama yandaş basının önemli Tayyipçilerinden Akşam Gazetesi yazarı Kurtuluş Tayiz, “Türkiye, Barzani’nin etkin olacağı bir “Kürdistan”a o kadar da karşı değil. Ankara, bu sürecin daha kontrollü gelişmesinden yana. Irak’ın genelinde ciddi bir otorite boşluğu söz konusu; kendi bölgesi üzerinde bile egemen değilken Barzani, neyin devletini ilan edecek?”, diyerek yer verdi (Akşam, 14 Haziran 2017)
Her iki yöneticinin de tepkileri ne kadar benziyor?
Nedeni mi?
Söyleyene değil, söyletene bak, derler… Tabiî ki emperyalizm böyle yönlendiriyor kendilerini. Malum Kişi, kendisini uşaklığa o derece kaptırmış ki, Kerkük’teki sözde Türkmen Liderini de (Aydın Maruf) referandumu (bizdeki referandum değil, Barzani’ninki) destekler duruma itmiştir.
Bir bakıma normaldir. Zaten bu şartları da yaratan emperyalizm değil mi, “Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)” kapsamında? Uşaklar farklı davranamaz ki…
Şimdi Sivas Katliamı’nın yıldönümü… Bu katliamda kaybettiğimiz ozanlarımızdan Muhlis Akarsu, bir türküsünde şöyle der:
Yokluk beni mecbur etti
Gurbeti ben mi yarattım?
Ortadoğu’da bu kargaşayı yaratan da Ortadoğu Halkları değildir, hep olduğu gibi Emperyalizmdir.
* “Yeşil Kuşak” projesini kim başlattı?
ABD Emperyalizmi!
* Önce Taliban, sonra El Kaide ve diğerleri şeklinde dinci terörizmi kim örgütledi?
ABD Emperyalizmi!
* Körfez savaşlarını Saddam’a gözünün üstünde kaşın var, diyerek kim başlattı?
Emperyalizm!
* Ortadoğu’da 22 ülkenin sınırları değişecektir, hedefini kim koydu?
ABD Emperyalizmi!
* Irak’ı, Suriye’yi, Yemen’i, Libya’yı kim karıştırdı?
ABD Emperyalizmi!
* Ortadoğu’da emperyalistlerin güdümünde bir Kürdistan yaratma peşinde olan kim?
ABD Emperyalizmi!
* Bu amaçla IŞİD’i bahane ederek Kürtleri derleyen, örgütleyen, silahlandıran, Ortadoğu halklarının gözünde kahraman ve muzaffer gösteren kim?
ABD Emperyalizmi!
Bu soruların ardı arkası gelmeyebilir.
Tabiî emperyalist uşakları da işin diğer önemli parçasını oluşturuyor. Kürt olmayanları yukarıda gördük. Kürt olanlardan Barzani’yi de iyi biliyoruz. Ya diğerlerine ne demeli?
Örneğin PYD Eşbaşkanı Salih Müslim’i alalım. Ne diyor?
“Başlangıçta bu gruplar arasında bazı duyarlılık yaratan durumlar olduysa da, IŞİD şimdi Kürtleri birleştiriyor, ki bu çok iyi bir şey.” (Kaynak: The Times Of The Kurds, Amerikan Dış İlişkiler Konseyi yayını: https://www.cfr.org/middle-east-and-north-africa/time-kurds/p36547#!/#who-are-the-kurds)
Pekiyi, referandum oldu diyelim. Olacağı ve Barzani’nin % 100 evet alacağı kesin. Ama Bağımsız Kürdistan hemen kurulabilecek mi?
Eski CIA Başkanı David Petreus, hani şu askerlerimizin başına çuval geçiren Amerikalı asker, şöyle diyor (Odatv’den aktaralım):
“David Petraeus, bağımsızlık için Erbil’in “Bağdat ve Ankara ile anlaşmak için çaba sarf etmesi halinde, Kürdistan Bölgesi’nin Irak’tan barışçıl bir şekilde ayrılacağını” öne sürdü.” (http://odatv.com/ankara-ve-bagdat-evet-demezse-kurdistan-kurulamaz-2606171200.html)
Petreus böyle dese de, Barzani’nin bugünden yarına bağımsız bir devlet olması zor. Ama referandum bu yönde atılmış çok önemli bir adım olacaktır.
Barzani’nin ayrı bir devlet oluşturacağı yıllardan beri söylenegelir. Bu stratejik hedeftir. BOP’un en önemli hedeflerinden birisidir. Emperyalizm bu konuda temkinli yaklaşıyor. Geçen yıl Tayyipgil tarafından Hürriyet’ten uzaklaştırılan gazeteci Tolga Tanış’ın bundan hemen hemen üç yıl önce, CIA Ajanı Henri Barkey ile yaptığı söyleşide bu konu da etraflıca ele alınıyor. Aktaralım:
“Washington’da Türkiye’yi Türkçe yazı okuyarak takip edenlerden Henri Barkey.
“CIA, 1999’da Abdullah Öcalan’ı Türkiye’ye teslim ettiğinde Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın politika planlama masasında istihbaratla ilgileniyordu. Kürt meselesi ise en önemli uzmanlık alanı. Şimdi Lehigh Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler dersleri veriyor. Obama Yönetimi’nde Türkiye çalışan bazı kilit isimlerle de halen çok yakın. IŞİD’in haziranda Musul’u almasının ardından bölge karışınca ve bağımsız Kürdistan sesleri hiç olmadığı kadar çok çıkmaya başlayınca Barkey ile konuşmak istedim.
Bağımsız Kürdistan kuruluyor mu
“- Bağımsız bir Kürdistan gelecek ama kısa ve orta dönemde bunun ortaya çıkması büyük hata olur.
“Neden?
“- Bunun hem Irak hem de kurulacak bir Kürdistan açısından iki temel sakıncası var. Birincisi, Irak açısından bakarsak, belki uzun dönemde bu imkânsız ama şu anda Irak’ın bir bütün olarak kalması şart. Çok paradoksal biçimde Irak’ı beraber tutan unsur ise Kürtler. Herkesle iyi geçinmesini bilen Cumhurbaşkanı Talabani’nin de becerisiyle Şiiler ve Sünnilerin birbirlerinden fazla uzaklaşmalarını Kürtler önlüyordu. Ve sırf bu denge, Kürtlerin Irak içinde kalmalarını mecbur kılıyor.
“Irak’ın şu anda dağılmasının ne sakıncası var?
“- Çünkü eğer bu, IŞİD’in Musul’da başlattığı sürecin etkisiyle olursa onlarca yıl sürecek bir mezhep savaşı başlar. Çatışmalar da Kürtler dahil herkesi girdabın içine çeker. Kimse durduramaz.
“Mezhep savaşı Suriye’de zaten başlamadı mı?
“- Evet ama bu Irak’ı da içine aldığında, Batı bu işin çözülmesi çabalarını tamamen terk eder. Bu ne demek? Suudi Arabistan, İran, Ürdün gibi ülkeler ve yeni kurulacak Kürdistan’da da kan gövdeyi götürür.
“Kürdistan bugün değil de yarın kurulursa aynı risk yine olmayacak mı?
“- Şimdiki gibi bir risk olmayacak. Önemli olan bu keşmekeşin içinden IŞİD gibilerin çıkmaması. Çünkü Sykes-Picot sınırları de jure (hukuki) olarak kalırken bunların anlamını yitirmesi de fakto (fiili) biçimde kendiliğinden gerçekleşecek. Yani insanlar sınırlardan istedikleri gibi geçip gidecekler. İstedikleri gibi ekonomik ilişki kuracaklar. Zaten Bağdat’ta olsun Şam’da olsun, iki merkezi hükümetin de topraklarının büyük kısmı üzerinde kontrolü azaldı. Bir merkezi idare ne ister? Eski usul vergi toplama ve askere alma. Ama o bölgelerde vergi toplama ve askere alma işlemlerini şimdi bile yapamıyorlar ki. Artı, o bölgelerdeki insanları zaten asker olarak istemiyorlar ki. Ayrıca buradaki insanların vergi verecek durumları da yok. Demek ki zaten fiilen bu çözülüyor demektir.
“Bahsettiğiniz ikinci sakınca ne?
“- İkincisi, Kürdistan açısından da bakınca, bağımsızlık kendilerine düşman yaratmayacak biçimde olmalı. Nasıl? Ayrılacaksan, bunu başlatan sen olma, seni başkaları buna itsin. Çünkü sen başlatırsan, Arap ülkeleri mesela ‘Arap topraklarını alıyorlar’, ‘Arap petrollerini alıyorlar’ diye bakacak. Yeni Kürdistan, doğar doğmaz bir sürü düşman edinmiş olacak. Halbuki Irak’ın beraberliğini sen sağlamaya çalıştıktan sonra çözülürse kimse Kürtleri haksız bulmayacak ve bağımsızlık daha yumuşak karşılanacak.
“Kerkük gibi tartışmalı bölgelerde bu ihtilaf her halükarda yaşanacaktır.
“- Ama buralarda, mesela Kürt olmayan halk eskiden Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne (KYB) menfi bakarken, Irak’taki karışıklıklar ve Bağdat’ın istikrarı sağlayamaması sonrası değişti. Kerkük ve başka bölgelere Kürtler kendi güçlerini yolladılar ve yerel halktan reaksiyon pek gelmedi. Hatta bundan memnun gözüküyorlar. İşte bunun kurumsallaşması ve yerine oturması için de zaman gerek. Önemli olan Kürtler için oradaki halkın seni hazmetmesi. Yönetim onlara tolerans gösterecek, güvenlik ve diğer ihtiyaçlarını karşılayacak. Halk da Kürt Yönetimi’ni içtenlikle ve gönüllü olarak isteyecek. Zorla olmasın. Zorla yaparsan o da ileride senin için başka bir problem olur.
“Referandum, böyle bir gönüllülük olup olmayacağını göstermeyecek mi?
“- Referandumu şu anda yaparlarsa bu metazori olacak. Kerkük’ü askeri açıdan almışsın. Hemen dayatırsan, baskı altında ‘Evet’ demelerini istemiş olacaksın. Benim bahsettiğim alışma dönemi böyle olmaz. Hâlbuki geçenlerde bölgenin Türkmen lideri bile Kürtlerin orada güvenliği çok iyi sağladığını söylüyordu. ‘Biz sadece Kerkük Valisi’nin Türkmen olmasını istiyoruz’ diyor. Bu eskiden MHP’li gibi düşünen Türkmenlerdeki değişimi de gösteriyor.
“Bunda Türk Hükümeti’nin bölgeye bakışındaki değişimin ne kadar etkisi var?
“- Elbette Türkiye de onlara Kürtlerle iyi geçinmeleri gerektiğini söylüyor.” (Hürriyet, 3 Ağustos 2014)
Evet, CIA 3 yıl önce, eninde sonunda olacak ama henüz erken, diyor. Başta gelen neden ise eski IRAK Başbakanı Maliki’nin uzaklaştırılması ve İran’ın etkisinin kırılmasıydı. Ayrıca, halk ve komşular o kadar bunalsın ki ve Kürt yönetimi ekonomik ve sosyal düzen olarak o kadar cazip hale gelsin ki, Bağımsız Kürt Devleti kendiliğinden kuruluversin. (Bu arada Malum Kişi’nin de Türkmenleri nasıl susturduğunu belgeliyor CIA Ajanı…)
Ancak, başka nedenler de var bağımsız devlet olmayı zor kılan. Ekonomi gibi… Şöyle akıyor söyleşi:
“Aslında Ankara da işin ekonomik işbirliği boyutuna daha çok bakıyor gibi.
“- Bir de bu konu var. Altı ay öncesine gidersek Kuzey Irak’ın Bağdat’tan aldığı petrol payı ayda 1 milyar dolardı. Senede 12 milyar dolar eder. KYB’nin başka vergi gelirleri de var ama çok ufak. Ayrıca bir de kendi kaçırdıkları petrolden kazandıkları var. Türkiye’ye kamyonlarla giden. Sonuçta halen rantiyeye dayalı bir ekonomi demektir bu. Bağımsız oldun diyelim. Bağdat’tan bu parayı alamayacaksın. Bu parayı ikame etmek için ne kadar petrol satacaksın?
“Kerkük de eklenince büyük bir petrol kaynağına kavuşmuş olmuyorlar mı?
“- İyi de zaten Bağdat’la hukuki problemler var. Bu yüzden sattığın petrolün fiyatını kırmak zorunda kalıyorsun. Başlarda ekonomini nasıl yürüteceksin? Sen bağımsızlıktan bahsediyorsun, Türkiye’nin sömürgesi olursun. Başka çıkışın yok ki. Denizin yok. İran memnun değil. Irak’tan yapamıyorsun. Tek Türkiye. O da bir gün kapıyı kapattı mı ne olacak? Uçakla bile gidemezsin. Sırf bu nedenle bile çok tehlikeli bir bağımsızlık bu.
“Demek Henri Barkey bugün bağımsız Kürdistan fikrine karşı.
“- Hayır ben buna karşı değilim. Herkes kadar onların da bağımsız olma hakkı var. Benim söylediğim, şu aşamada olmaz. Kartlarını doğru oynamak zorundasın. Kürtler de “Bağımsızlık için en iyi şans, kaçırmamalıyız” diye düşünüyorlar.” (Hürriyet, 3 Ağustos 2014).
Demek ki, emperyalizm bağımsızlığı henüz erken buluyor. Ama Barzani’ye bu önemli adımı atmasını da söylüyor. Yoksa Barzani emperyalizmin onayı olmadan böyle bir işe girmez. İbadi ve Malum Kişi’nin ağızbirliği edişleri de işin içindeki emperyalist parmağını kanıtlıyor. Malum Kişi’nin, Kerkük Türkmenlerini Barzani’ye doğru yönlendirmesi de işin cabası. Aslında bu da bir başka emperyalist uşaklığı, vatanı satış şekli. Bu, Kerkük Türkmenlerinin satışa getirilmesidir. Kerkük petrollerininse Barzani’ye ve dolayısıyla emperyalizme peşkeş çekilmesi… O Kerkük petrolleri ki, CIA kaynaklarına göre KRG’nin elindeki petrol kaynaklarının iki katından daha yüksek (Bakınız Resim)
Ne diyelim? Emperyalist uşaklığı böyle bir şey!
Burada ülkemizdeki ve Ortadoğu’daki Kürt kardeşlerimiz için de iki çift laf etmek düşüyor:
Emperyalizm size boşuna devlet kuruverir mi? Sizi iliklerinize dek sömürmez mi? Sizin vatan bellediğiniz topraklarda kanı, gözyaşını eksik eder mi?
Çözüm, hep söylediğimiz gibi, Arabı, Kürdü, Farsı, Türküyle, tüm Ortadoğu Halklarının gerici yönetimleri devirip antiemperyalist çizgide buluşmalarından geçiyor. Emperyalistlerin ve uşaklarının bu topraklardan atılmasından geçiyor.