Bir Seçim “İş”inde daha Bezirgân Partilerin kasaları doldu:Halkın Partileri çırpınsın dursun!
Bildiğimiz gibi 7 Haziran 2015 tarihinde Milletvekili Seçimleri yapılacak. Bu seçimlere 32 partinin katılacağı Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından ilan edildi. Bu partiler arasında Partimiz HKP de bulunmaktadır.
Bir siyasi partinin, hele hele bizim gibi partilerin seçimlere katılma yeterliliğine sahip olmaları öyle çok kolay değil. Başta Siyasi Partiler Yasası olmak üzere, Milletvekili Seçimi Kanunu, Mahalli İdareler Kanunu, Seçimlerin Temel Hükümleri Kanunu gibi çeşitli yasalarda; seçime katılabilme yeterliliğine ulaşabilmek için İllerin en az yarısında örgütlenmiş olmak koşulu getirilmiştir. Bu da yetmezmiş gibi, bir ilde örgütlü sayılmak için o ilin ilçelerinin en az 1/3’ünde örgütlenmiş olmak zorunluluğu bulunmaktadır.
Kuruluşla birlikte karşılaşılan bu barajları aşıp, milletvekili seçimine geldiğimizde ise yine başka engeller karşımıza çıkmaktadır. İllerin en az yarısında aday gösteremeyen partinin ülke genelinde seçimlere katılması mümkün değildir.
Bunlar da aşıldı seçimlere katıldık, diyelim. Bu kez de herkesin bildiği gibi % 10 barajı karşımıza çıkmaktadır. Yani bir partinin, seçimlerde milletvekili çıkartabilmesi için ülke genelinde geçerli oyların en az % 10’unu alması zorunluluğu bulunmaktadır.
Kuruluştan sonra Anayasa Mahkemesince her yıl yapılan mali denetimleri, İlçe Seçim Kurulları’nın defter, kayıt vb. denetimlerini saymıyoruz.
Bir siyasi partinin, yukarıda özetinin özetini verdiğimiz bu barajları aşabilmesi ancak yeterli mali olanaklara sahip olmasıyla mümkündür.
Daha kurulurken büyük mali güce sahip olan ve hatta Batılı Emperyalistler tarafından oluşturulan projelerin sonucu olarak kurdurulan burjuva partilerinin, bu konuda bir sorun yaşamaları mümkün değildir. Onlara para; yerli-yabancı Parababaları tarafından oluk oluk akıtılmaktadır.
Onları bu paralar dahi doyurmadığı için, bir de “Hazine Yardımı” adı altından her yıl devletten yardım almaktalar. Daha doğrusu Siyasi Partiler Yasasına koydukları Ek-1 madde ile; her yıl genel bütçe gelirleri toplamının 5 binde 2’si oranında parayı kasalarına akıtmaktalar. Yine aynı madde uyarınca, bu paraları yerel seçimlerin yapılacağı yılda 2 katı, milletvekili seçimlerinin yapılacağı yılda ise 3 katı oranında almaktalar.
Örneğin; geçtiğimiz yıl 30 Mart’ta yerel seçimler yapıldı; Mecliste milletvekili olan partilere toplam: 315,7 milyon TL aktarıldı. (177 milyon 130 bin 328 lirası AKP’ye, 92 milyon 343 bin 259 lirası CHP’ye, 46 milyon 233 bin 934 lirası MHP’ye..)
Bu yıl milletvekili seçimleri yapılacağı için; AKP’ye 297.980.095 TL, CHP’ye 155.345.804 TL ve MHP’ye de 77.777.715 TL olmak üzere Toplam: 531.103.614 TL para aktarıldı.
Bu arada; “HDP de Mecliste ona niye hazine yardımı yapılmıyor?” sorusu akla gelecektir, haklı olarak. Bilindiği gibi bu partideki milletvekilleri, seçimlere bağımsız olarak katılıp milletvekili seçildikten sonra BDP çatısı altında sonradan grup kurduklarından hazine yardımı bu partiye verilmemektedir.
Görüldüğü gibi, senin-benim, tüyü bitmemiş yetimin, herkesin rızkından kesilen paralarla zaten her yıl hazine yardımı alan bu partiler, seçim dönemlerinde de bu paraları ikiye, üçe katlayarak kasalarına akıtınca, seçim sürecine girildiğinde neler yapmazlar ki?.. Bu paralarla oy satın alabildikleri gibi, fütursuz propaganda yöntemleriyle halkımızı canından bezdirmektedirler.
Bu, yıllardır böyledir. Bu yıl da aynı olacağı kaçınılmazdır.
Adamlar zaten hemen her gün TV’lerde boy göstererek evlerimizin içindeler. Bunlara bir de reklamlar eklenecek. Yetmiyormuş gibi, geri dönüşümü olmayan ve çevre kirliliğine neden olan bayraklarla tüm sokakları ve caddeleri donatacaklar. Parayı basıp kiraladıkları ilan panolarını büyük boy afişleriyle kapatacaklar. Onlarca, yüzlerce araçlarıyla yaptıkları sesli propagandalarla gürültü kirliliğine devam edecekler.
Kıvılcımlı Usta bundan 50 yıl önce, Bezirgân partilerinin coşku içinde yürüttükleri bu Ali Cengiz oyununu bakın nasıl görüyor, gösteriyor:
“Seçim kampanyası açıldı. Türkiye’de hiçbir “İŞ” seçim kadar heyecan ve ter döktürmüyor. Çünkü seçim, yalnızca bir “SEÇİM” değil, aynı zamanda en büyük “İŞ”tir. Amerikalı “iş adamı”nın güttüğü anlamda bir “İŞ”, işverenin “İş Bankası”, İşçinin son yıllar Devlet zoruyla haraca bağlanışı demek olan sendikacı “Türk-İş” gibi bol kazanç getirici bir ticaret ve hava oyunudur. Amerika’nın petrolcü akıl hocasının direktifi ile ülkemize “Çift Parti” olsun diye sokulan demokrasi, Amerika’da olduğu kadar Türkiye’de de vaktiyle Şark usulü “İbadet mahfi, rezalet mahfi” diyerek gizli kapaklı yapılan işlerin, perde yırtılarak yapılması oldu. Demokrasinin ruhu sayılan seçim şimdi açık seçik bir İŞ’tir: Ne ziraat İş’i, ne ticaret İş’i, ne sanayi İş’i, ne batakçı toprak ağalığı İş’i, ne lotaryacı bankacılık İş’i; seçim işi, seçim ticareti, seçim sanayi, seçim ağalığı, seçim bankerliği kadar kolay ve hiç masrafsız en muazzam kâr sağlayıcı değil.” (H. Kıvılcımlı, Çaltı Dergisi, sayı 129, 4 Ekim 1965)
Aradan 50 yıl geçmiş aynı seçim “İş”i devam etmekte değil mi?
Ceplerinden bir para mı çıkıyor?
Hayır!
Sadece hırsızlığın ve vurgunun boyutu genişledi, çeşitlendi.
Bir kısmını hazine yardımı adı altında, sadece seçime katılmakla alıyorlar. İktidara geldiklerinde ise yedi sülalelerini doyuracak kadarını da; özelleştirme, taşeronlaştırma, ihale, vurgun, hortumlama gibi yöntemlerle aşırmaktalar.
Bu hengâme içinde, üyelerinden topladığı aidat ve bağışlarla, bazı üyelerinin olağanüstü fedakârlıklarıyla, inanç ve bilinç kararlılığıyla mücadele yürüten bizim gibi partilere de halka sesini duyurabilmek için çırpınmak kalıyor.
Ne yapalım, eşitsiz koşullarda da olsa, Emekçi Halkımızı örgütleyip ordulaştırana kadar bıkmadan, usanmadan, yılmadan mücadeleye devam.